"ABD hazır, İsrail yeter ki istesin"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru'da Cengiz Aktar'ın gündeminde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki (UCM) soykırım davasının düşürülmesi için İsrail’in ABD Kongresinden Güney Afrika Cumhuriyeti’ne baskı yapılması isteği, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Türkiye ziyareti, Libya konusunda gelişmeler, Suriye ile ilişkilerde gelinen son durum ve Fransa’da Macron’un Başbakan tayin ettiği Michel Barnier yer alıyor.

""
Nereye Doğru: 11 Eylül 2024
 

Nereye Doğru: 11 Eylül 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya İsrail gündemiyle başlayan Cengiz Aktar, “Bir zamanlar Binyamin Netanyahu, ‘Hem Senato, hem Temsilciler Meclisi avucumuzun içinde’ demişti. Birkaç gün önce bunu teyit eder şekilde ABD kongresinden, Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) açtırdığı soykırım davasını düşürmesi için Güney Afrika Cumhuriyeti’ne baskı yapmasını istedi. Zaten ABD hazır, Lahey’i tanıyor ama Uluslararası Ceza Mahkeme’sini (UCM) hiç tanımıyor. İsrail yeter ki istesin.” dedikten sonra Mısır gündemiyle programına devam etti.

“Abdülfettah es-Sisi’nin, Genelkurmay Başkanı iken darbe ile Muhammed Mursi’yi düşürüp Mısır Devlet Başkanı olduğu zamanlar Ankara’nın Kahire ile arası berbattı ve uzun yıllar da berbat bir şekilde devam etti. İşin içine Yunanistan’la Mısır’ın imzaladığı deniz alanları anlaşması meselesi, Türkiye’nin Libya macerası girdi. Tabii bütün bunlar olurken aynı İsrail ile olduğu gibi Mısır ile yapılan ticaret ve alışveriş hiçbir zaman azalmadı. Bu hep unutuluyor, para pula gelince her iki taraf da bu retoriklerden çok farklı bir tavır içerisindeydi. Sisi’nin Türkiye ziyareti biraz bunun teyidi. Bu ziyaret Erdoğan’ın Kahire’ye yaptığı ziyaretin iadeyi ziyaretiydi. Şubat ayında Erdoğan Kahire’ye gitmişti. Bu durum çok büyütüldü tabii, ‘Mısır ile Türkiye anlaşıyor’ dendi. Halbuki bütün bu nazik konularda hiçbir şekilde yol alınmadı. Sadece şehir planlama, sağlık, finans, enerji ve çevre konularında anlaşmışlar. Türkiye medyasında görmedim ama Mısır medyasına göre stratejik iş birliği konseyi kurulmuş. İlk toplantısı da Çarşamba günü yapılacak. Türkiye sorumlu olduğu bütün ülkelerle stratejik iş birliği konseyi kuruyor biliyorsunuz. Anlaşamadığı veya sorunlu ülkelerle değil herkesle iş birliği kuruyor aslında. Tabii imzalanan anlaşmalar buz dağının görünen yüzü. Türkiye’de bir haber çıkmadı, Mısır basınından okuduğum kadarıyla esas zor konulara hiç değinmemişler. Etiyopya ile Mısır arasında Nil Irmağı ile alakalı çok büyük bir anlaşmazlık var. Etiyopya, Mavi Nil kolu üzerinde Rönesans Barajı’nı inşa etti. Nil Irmağı’na kıyıdaş olan Mısır ve Sudan kıyameti kopardı tabii,” diye bahsettiğinde Ömer Madra, “Evet, biz bunu yaklaşık 15 yıldır takip etmeye çalışıyoruz. Her bakımdan çok önemli bir konu. Dünyayı da yok olmaya götürecek en önemli olgulardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor,” eklemesini yaptı.

Cengiz Aktar, “Mısır da ilk barajlardan biri olan Asvan Barajı’nı yapmıştı. Etiyopya, Temmuz ayında beşinci dolum aşamasına geçti. Hem Kahire, hem Sudan’daki Hartum’a meydan okudu. Bu baraj bu ülkeler için bir felaket tabii. Savaşa kadar gidebilir ve bu arada Türkiye, Etiyopya’ya silahsız insansız hava araçları (SİHA) satıyor. Böyle bir durumda Erdoğan ve Mısır devlet başkanı Abdülfettah es-Sisi el sıkışıyorlar. Bunu da bir kenara not edelim. Diğer baş ağrıtan konu, 2020’de Mısır, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in Türkiye’ye karşı kurduğu -Türkiye dahil değil çünkü- Doğu Akdeniz Gaz Forumu. Bunun başını da Mısır ile İsrail çekti vakti zamanında. Bu meseleye de girmemişler. 2019 yılında Libya’yla, Türkiye’nin imzaladığı Rodos’tan Trablus’a kadar giden çapraz deniz alanları sınırlaması anlaşması var. Çapraz anlaşma dünyada tek, genelde sınırlar dik olarak belirleniyor. Buna mukabil Yunanistan, Mısır ile o çapraz alanları kesen bir anlaşma imzaladı. O konuya da girmemişler,” dedikten sonra Libya konusunda birtakım gelişmeler olduğunu söyleyerek gündemine Libya ile devam etti.

“Mısır ziyareti münasebetiyle gündeme gelen yegâne konu Libya meselesi çünkü Türkiye sadece Trablus değil artık Bingazi’ye de el atmış vaziyette. Libya Ulusal Ordusunun başkomutanı General Halife Hafter’in oğulları Ankara’da iş yapıyorlarmış. Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan da birkaç zaman önce Bingazi’de bir başkonsolosluk kurulması konusunda adım atıldığını söyledi. Türkiye iki tarafa da eşit davranmaya çalışıyor. ‘Belki Mısır ve İtalya gibi diğer ülkelerle birlikte, Libya’nın bitmez tükenmez bu iç savaşının ve oradaki düzensizliğin üstesinden gelebilecek bir adım olabilir.’ deniyor. Gezinin jeostratejik yegâne getirisi biraz bu gibi duruyor,” diyen Cengiz Aktar’a Ömer Madra, “General Halife Hafter’in Libya’da siyasi dengeyi değiştirdiği de belirtiliyordu. Şimdi o kadar eski gücünde olmadığına dair de birtakım rivayetle karışık haberler vardı,” dediğinde Aktar, “Rivayet onlar, Libya devasa bir ülke ve bomboş. 5 milyon nüfusu var. Orası çok zor bir yer,” yorumunu yaparak şöyle devam etti, “Türkiye’nin bu anlaşmazlıklar içerisinde olduğu ülkelerle - Mısır bunlardan biri, bir diğeri de Suriye - aylardır hatta yıllardır konuşuluyor. Mesela Beşar Esad’la Recep Tayyip Erdoğan’ın el sıkışacağı, görüşeceği ve yeni bir adım atılacağı söyleniyor. Sürekli Moskova’nın bu konuda aracı olacağı dile getiriliyor. Mesela geçtiğimiz Temmuz ayında Moskova’da bir toplantı yapılacaktı, yapılmadı. Putin de Ankara’ya gelecekti, o da gelmedi. Dün Suriye ile barış konusunda ilginç bir gelişme oldu. Dün yapılan Arap Ligi Toplantısı’nda Hakan Fidan da konuşmacıydı. Hakan Fidan, konuşma için kürsüye davet edildiğinde Suriye Dış İşleri Bakanı Faysal Miktad bütün heyetiyle birlikte salonu terk etti. Bu konuda fikir beyan eden kişilerin görmek istemediği bir mesele var. Normalleşme konuşmalarının başladığı 2020’den beri Şam, ‘Askerinizi çekmeniz şartıyla Ankara ile masaya otururuz’ diyor. Türkiye’de ise eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ‘Bütün Suriyelileri kapsayacak şekilde tekrar düzenin tesis edilmesi, yeni bir Anayasa’nın hazırlanması, Suriye Kürtlerinin hiçbir şekilde yönetimde olmaması, ABD’nin orayı terk etmesi gibi bitmez tükenmez ön koşullar saydıktan sonra biz masaya oturmaya hazırız’ diyor. Dolayısıyla bir şey olacağı yok; bunlar hep retorik, lafı güzaf çünkü Türkiye ısrarla ‘Benim yaptıklarım kabul edilirse konuşuruz’ derken, Suriye tarafı da ‘Bizim bu şekilde ilerlememiz mümkün değil’ diyor. Mısır ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıklar üçüncü ülkeleri ilgilendiriyor. Suriye’de ise öyle değil, Suriye’nin bir kısmı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve onun Suriyeli destekçilerinin denetimi altında. Epey bir sorun var burada. Muhalefetin de bu konuda hiçbir görüşü yok. T24’de CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Namık Tan, Cansu Çamlıbel’e uzun bir söyleşi vermişti. ‘Onlarla da konuşulur’ gibi çok ılımlı bir konuşmaydı ama hiçbir şekilde üst seviyeden arkası gelmedi.”

“Fransa’da karışıklık devam ediyor. Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan tayin edilen Michel Barnier, bakanlarla buluşacağına devamlı Cumhurbaşkanı ile yemek yerken görünüyor. Barnier’in dahil olduğu parti eski Gaullist partilerden Les Républicains – Cumhuriyetçiler adında bir parti.Avrupa seçimlerinde %4 oy alan bir parti bu. Yani böyle bir parti Fransa siyasetinde yok,” diyen Cengiz Aktar’a Ömer Madra, Democracy Now!’da Tariq Ali ile yapılmış çok ilginç bir mülakattan alıntılar ekledi, ‘Barnier bir şakadır. Oyların %4’ünü aldı ve Başbakan seçildi. Kamuoyu yoklamalarında Fransız halkının %52’si Macron’un da dava edilip görevden alınmasını istiyor.’

Cengiz Aktar, “Türkiye’de olduğu gibi orada da haberciler kolları sıvamış vaziyette. Oyların %50’si de Michel Barnier’in Başbakanlık için doğru isim olduğunu söylüyor. Fransa’nın Altıncı Cumhuriyeti kurulacak ama bunu kimse telaffuz bile etmek istemiyor. Sadece entelektüeller değil, basında bile ‘Biz artık bir otursak, düşünsek, Altıncı Cumhuriyeti kurmanın vakti gelmedi mi?’ diye soran yok.,” dedikten sonra Ömer Madra tarihçi Tariq Ali’nin, ‘De Gaulle'ün 1958'de general olarak iktidarı ele geçirmesinin ardından yarattığı Beşinci Cumhuriyet'in ortadan kaldırılması lazım. Beşinci Cumhuriyet başkana maksimum yetkiler vermek için tasarlanmıştı. Kelimenin tam anlamıyla Fransa demokratik bir ülke olmaktan çıktı. Dolayısıyla yeni bir Altıncı Cumhuriyet’e ihtiyacımız var’ sözlerini ekledi. Cengiz Aktar, “Fransa’da on yıllardır aşırı sağ partilerin hükümet olmamalarını sağlamak için Cumhuriyetçi Cephe diye bir kavram var. Geçen hafta Almanya için Alternatif (AfD) ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) yani sağ faşist ve sol faşist partilerin hükümet olmamaları için de bir duvar kavramının kullanıldığından bahsetmiştik. Son seçimlerde Michel Barnier’in dahil olduğu Cumhuriyetçiler Partisi (LR), Cumhuriyetçi cephe çağrısı yapmadı ve seçimlerin sonucunda %4 değil, %5,41 oy aldı. 2024’te 577’den 47 milletvekiline düştü. Macron buna siyasi güç gözüyle bakıyor. Macron’un burada yaptığı solu tecrit etmek, bütün siyaseti bölmek ve en vahimi de meclisi hiçe saymak yani meclisi ve dolayısıyla halkın iradesiyle orada olan Fransız Milli Meclisini hiçe saymak. Fransa siyasetini yakından takip eden tüm basında Macron’un Milli Birlik Partisi (Rassemblement National, RN) Başkanı Marine Le Pen ile doğrudan doğruya konuştuğu ve Michel Barnier’in veto edilmeyeceğine dair yeşil ışık aldığı yazılıyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil. Hem Milli Birlik Partisi’nden (RN) Le Pen’ciler, hem de Macron - her iki taraf da bunu reddediyor tabii. Michel Barnier’in Le Pen’in partisinin siyasi çizgisiyle çok ciddi bir kan uyuşmazlığı var. Barnier, Avrupa yanlısı; Le Pen ve partisi ise tamamen Avrupa karşıtı bir siyasetçi. 1 Ekim’e kadar bütçe görüşmelerinin hazır olması gerekiyor. Fransa son dakika bütçe çıkaramamaya doğru gidiyor ama üçüncü, dördüncü dünya ülkelerine mahsus bir kavram olduğu için siyasi kriz adını da koymak istemiyorlar. Hakikaten Tariq Ali’nin de dediği gibi ‘tam bir komedi!’ ama çok tehlikeli bir komedi aynı zamanda,” diyerek bu haftalık gündemini tamamladı.