ABD'nin mali sistemi elden geçirme yasası – 1

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

28 Haziran 2010Referans Gazetesi

ABD'de iki partinin ABD mali sisteminde 1930'lardan bu yana yapılmış en kapsamlı gözden geçirmeyi yürürlüğe sokacak olan yasa tasarısı üzerinde anlaştığı açıklandı. Ne üzerinde anlaşıldığına ilişkin ulaştığım sonucu maddeler biçiminde iki yazıda özetlemeye çalışacağım.
A) Tüketiciye yönelik düzenlemeler
1) ‘Federal Rezerve' sistemi içinde bir Tüketiciyi Mali Koruma Kurumu oluşturuluyor. Bu kuruluşun bankalar ve diğer mali kuruluşlara ilişkin kural koyma yetkisi var. Ayrıca bunlar üzerinde bazı konularda yaptırımı sağlayacak denetimi söz konusu. Özellikle ‘tüm' tut-sat işlemleri konusunda bu kuruluş yetkili. Banka dışı mali işlem yapabilen kuruluşlardan sadece birisi bu kuruluşun otoritesi dışında bırakılmış. O da otomobil satıcıları...
2) ABD'de eyaletlere, ulusal ölçekte faaliyet gösteren bankalara, federal standartları aşan düzenlemeler yapma yetkisi veriliyor.
3) Mevduat güvencesi, geriye dönük olarak, 1 Ocak 2008'den geçerli olmak üzere 100.000 dolardan 250.000 dolara yükseltiliyor.
4) ‘Konut' tut-satları için ulusal minimum yüklenim standartları getiriliyor. Borç verenin, borç alanın borcunu ödeyebilecek durumda olduğunu belgelemesi zorunluluğu getiriliyor. Aracılara, borç alanları daha yüksek fiyatlı kredilere yönlendirmeleri karşılığında prim verilmesi yasaklanıyor.
B) Mali yatırımcıya yönelik düzenlemeler
1) ABD'de sermaye piyasasını düzenlemekten ve denetlemekten sorumlu olan SEC'e, yatırım tavsiyesi veren aracıların uymaları gereken standartları yükseltme yetkisi veriliyor.
2) Kredi değerlendirmesi kuruluşları üzerinde SEC'in yetkisi artırılıyor. SEC içinde, değerlendirme yapanları cezalandırma ve sürekli hata yapan değerlendirme kuruluşlarını kapatmak yetkisine sahip yeni bir gözetim birimi kuruluyor. Bunun ötesinde SEC'e bu kuruluşlarda çıkar çatışması sorununu ele almak üzere yeni bir yarı-kamu kurumu oluşturma yetkisi veriliyor. Kişilere dikkatsiz ya da kasti davranışları sonunda hatalı değerlendirme yapan kredi kuruluşları aleyhine dava açma hakkı veriliyor.
3) Halka açık şirketlerde yöneticilere yapılacak ödeme paketlerine ve ‘altın paraşüt' denilen bir yöneticinin şirketten ilişkisinin kesilmesi durumunda yapılacak ödemelere ilişkin olarak ortakların ‘bağlayıcı olmayan' (non-binding) oylama yapma hakkını yasallaştırıyor. Böylelikle ABD, özünde, Büyük Britanya'da yürürlükte olan ‘Say-on-Pay' sistemini benimsemiş oluyor. [U.S. Department of Treasury: "Administration's Regulatory Reform Agenda Moves Forward: Say-On-Pay" Fact Sheet, TG-219, July 16, 2009.] Burada üzerinde durulması gereken iki nokta var. Bunlardan ilki, bu konularda ‘bağlayıcı olmayan oylama' uygulamasının, en azından, 2005'ten bu yana yürürlükte olması. Bu düzenlemeyle bu duruma yasal bir çerçeve getirilmiş oluyor.
İkinci nokta ise "Oylama madem ki bağlayıcı değil, o halde önemli değil" biçiminde bir düşüncenin yanıltıcı olması. Her şeyden önce böyle bir oylamanın yapılıyor olması, şirket ortaklarının yöneticiye ne kadar ve hangi nedenle ödeme yapılacağını önceden öğrenmelerinin sağlanması anlamına geliyor. Bu tür bir açıklama pratikte kamuoyuna da yansıyacağı için bu, hem ödemeden yararlanacak olanın hem bu ödemeye karar veren yönetim kurulunun ve doğal olarak şirket ortaklarının daha dikkatli olmalarını özendirecektir. İkinci olarak, bir ödeme paketine ortakların ‘hayır' oyu vermesine rağmen yönetim kurulunun kararında ısrar etmesi kolay değildir. Israr kararının sadece ortakları değil, kamuoyunu ve otoriteleri ikna edecek çok güçlü gerekçelere dayanması gerekir. Genel kurullarda her türlü garip sonucun çıkabileceği bilinmeyen bir şey değil. Ama genelde, bu kadar güçlü gerekçeleri olan yönetim kurulu ortakları ikna edememişse, zaten ortakların yapması gereken onu bu beceriksizliği nedeniyle görevden alıp, ilgili yöneticiye hak ettiği ödemeyi yapmaktır.
Devam edeceğim...