İsrail'in Truva Atı

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Gazze'nin Akdeniz kıyısında inşa edilen ‘geçici iskele’, kıtlığı hafifletmek için değil, Filistinlileri gemilere bindirip, kalıcı sürgüne göndermek için var.

""

İskeleler bir şeylerin içeri girmesine izin verir. Bir şeylerin dışarı çıkmasına izin verirler. Zorunlu açlık politikası da dahil olmak üzere, Gazze'deki kanlı kuşatmayı durdurmaya niyeti olmayan İsrail, iki üç milyon Filistinliyi nereye sınır dışı edeceği sorununa da çözüm bulmuş görünüyor.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in 7 Ekim'den sonraki ilk ziyaret turunda önerdiği gibi, Arap dünyası onları kabul etmez ise Filistinliler gemilere bindirilecek. 1982'de Beyrut'ta, yaklaşık 8 bin 500 Filistin Kurtuluş Örgütü üyesinin deniz yoluyla Tunus'a gönderilmesi ve diğer 2 bin 500 kişinin de diğer Arap ülkelerine gönderilmesinde işe yaradı. İsrail, deniz yoluyla yapılan aynı zorunlu sınır dışı işleminin Gazze'de de işe yaramasını bekliyor.

Bu nedenle İsrail, Biden yönetiminin görünüşte Gazze'ye yiyecek ve yardım ulaştırmak için inşa ettiği ‘geçici iskeleyi’ destekliyor; bu gıda ve yardımın dağıtımı da İsrail ordusu tarafından denetlenecek. Biden yönetiminde eski bir üst düzey yardım yetkilisi ve şu anda uluslararası mülteci hakları kuruluşu Refugees International başkanı olan Jeremy Konyndyk, The Guardian'a, "Var olmayan sürücülere, var olmayan kamyonların var olmayan bir dağıtım sistemini beslemesine ihtiyacınız var," dedi.

Bu ‘deniz koridoru’, İsrail'in Truva Atı'dır, Filistinlileri sınır dışı etmek için bir bahanedir. Havadan atılan gıda paketleri gibi deniz yoluyla gönderilen küçük yardım sevkiyatları da yaklaşmakta olan kıtlığı hafifletmeyecek - amaçları bu değil.

Yardım taşıyan paraşütün başarısız olması ve Gazze Şehri Şati Mülteci Kampı yakınındaki kalabalığa çarpması sonucu beş Filistinli öldü, çok sayıda kişi de yaralandı.

Gazze'deki yerel yönetimin medya ofisi, "Yardımların bu şekilde dağıtılması insani bir hizmetten ziyade, gösterişli bir propagandadır," dedi. "Daha önce bunun Gazze Şeridi'ndeki vatandaşların hayatlarına yönelik bir tehdit oluşturduğu konusunda uyarmıştık ve bugün paketler vatandaşların başına düştüğünde olan tam da buydu."

Eğer ABD ya da İsrail, insani krizi hafifletme konusunda ciddi olsaydı, şu anda Gazze'nin güney sınırında bulunan binlerce gıda ve yardım kamyonunun birçok geçiş noktasından herhangi birine girmesine izin verilirdi. Ama verilmiyor. Hava tahliyeleri gibi ‘geçici iskele’ de korkunç bir tiyatro, Washington'un soykırımdaki suç ortaklığını maskelemenin bir yolu.

İsrail medyası, iskelenin inşasının İsrail'i Yemen'in deniz ablukasını aşmak için Suudi Arabistan ve Ürdün ile gizli anlaşma içinde yönettiği kara koridoru ticaret rotasını sona erdirmekle tehdit eden Birleşik Arap Emirlikleri'nin baskısından kaynaklandığını bildirdi.


Jerusalem Post, Biden yönetimine ‘geçici iskele’ inşasını önerenin Başbakan Binyamin Netanyahu olduğunu bildirdi.

Filistinlileri ‘insan hayvanlar’ olarak nitelendiren ve elektriğin, yiyeceğin, suyun ve yakıtın kesilmesi de dahil olmak üzere Gazze'nin topyekün kuşatılmasını savunan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, planı övdü ve ‘yardımları doğrudan bölge sakinlerine ulaştırarak Hamas'ın Gazze'deki yönetiminin çöküşünün devam etmesini sağlamak’ olarak açıkladı.

Tamara Nassar, Electronic Intifada'da ‘Biden'ın Gazze Limanı'nın Gerçek Amacı Ne?’ başlıklı makalesinde şöyle yazıyor; "Gazze'deki kıtlığın mühendisi İsrail, başlattığı ve şimdi daha da kötüleşen bir krize çözüm bulmak amacıyla bir deniz koridoru kurulması fikrini neden onaylasın ki? Deniz koridorunun temel amacının yardım ulaştırmak olduğu varsayılırsa bu çelişkili görünebilir."

İsrail, Filistinlilere bir hediye sunduğunda bunun zehirli bir elma olduğundan emin olabilirsiniz. İsrail'in iskeleyi inşa etmesi için Biden yönetimini ikna etmesi, İsrail lobisinin iki iktidar partisinden seçilmiş yetkilileri satın aldığı Washington ile Kudüs arasındaki ters ilişkinin bir başka örneğidir.



Oxfam’ın 15 Mart tarihli raporunda, İsrail'i, Uluslararası Adalet Divanı'nın emirlerine aykırı olarak Gazze'deki yardım operasyonlarını aktif olarak engellemekle suçluyor. Raporda, Gazze nüfusunun yaklaşık %75'ini oluşturan 1,7 milyon Filistinlinin kıtlıkla karşı karşıya olduğu ve Gazze'deki hastanelerin üçte ikisinin ve tüm sağlık kliniklerinin %80'inden fazlasının artık çalışır durumda olmadığı belirtiliyor. Raporda, insanların çoğunluğunun ‘temiz içme suyuna erişimi olmadığı’ ve ‘temizlik hizmetlerinin işlemediği’ belirtiliyor.

Raporda şunlar yazıyor: Gazze'de gözlemlediğimiz koşullar felaketin de ötesindedir ve İsrail yetkililerinin uluslararası yardım çabalarını kolaylaştırma ve destekleme sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olduklarını görmekle kalmadık. Aynı zamanda bu tür yardım çabalarını engellemek ve baltalamak için aktif adımlar atıldığını da gördük. İsrail'in Gazze üzerindeki kontrolü, yardım dağıtımında ciddi ve sistemik bir işlevsizliğe yol açan kasıtlı kısıtlayıcı eylemlerle karakterize edilmeye devam ediyor.

Gazze'de faaliyet gösteren insani yardım kuruluşları, Uluslararası Adalet Divanı'nın olası soykırım riskinin ışığında İsrail'in insani yardım personeline yönelik bariyerleri, kısıtlamaları ve saldırılarını yoğunlaştırarak geçici önlemler alması nedeniyle durumun kötüleştiğini bildiriyor. İsrail, yardıma izin verdiği ve savaşı uluslararası yasalara uygun şekilde yürüttüğü iddiasına hizmet etmek için Gazze'de ‘uygun bir yanıt yanılsaması’nı sürdürdü.

Oxfam, İsrail'in ‘yardımları aksatan, zahmetli, tekrarlanan ve öngörülemeyen bürokratik prosedürlere maruz bırakan, kamyonların ortalama 20 gün boyunca dev kuyruklarda mahsur kalmasına katkıda bulunan, işlevsiz ve küçük boyutlu bir denetim sistemi’ kullandığını söylüyor. Oxfam, İsrail'in ‘yardım malzemelerini ikili (askeri) kullanıma’ sahip olduğu gerekçesiyle reddettiğini ve hayati önem taşıyan yakıt ve jeneratörlerin yanı sıra koruyucu donanım ve iletişim kiti gibi anlamlı bir insani müdahale için gerekli olan diğer malzemeleri de tamamen yasakladığını açıklıyor. Reddedilen yardım, karmaşık bir ön onay sisteminden geçmeli, aksi takdirde Mısır'daki Al Arish deposunda belirsizlik içinde tutulacak. İsrail aynı zamanda, ‘insani yardım misyonlarına da sıkı sıkıya bağlıydı, Gazze'nin kuzeyini büyük ölçüde kapattı ve uluslararası insani yardım çalışanlarının yalnızca Gazze'ye değil, İsrail ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'ya erişimini de kısıtladı.

İsrail, savaşın son 157 gününde Gazze'ye 15 bin 413 kamyonun girmesine izin verdi. Oxfam, Gazze nüfusunun bu sayının beş katına ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor. İsrail, Şubat ayında bir önceki aya göre %44 düşüşle 2 bin 874 kamyona izin verdi. 7 Ekim'den önce Gazze'ye günde 500 yardım kamyonu giriyordu.

İsrail askerleri ayrıca iki düzineden fazla olayda kamyonlardan yardım almaya çalışan çok sayıda Filistinliyi de öldürdü. Bu saldırılar arasında, 14 Mart'ta İsrail güçlerinin Gazze'de binlerce kişiye ateş açması sonucu en az 21 Filistinlinin öldürülmesi ve 150 kişinin yaralanması da yer alıyor. Aynı bölge saatler önce İsrail askerleri tarafından da hedef alınmıştı.

Oxfam konu ile ilgili, “İsrail'in saldırısı, Gazze'nin kendi yardım çalışanlarını ve uluslararası kuruluşların ortaklarını, katı atıkların %75'inin şu anda rastgele alanlara atıldığı, yer altı sularının %97'sinin insan kullanımına uygun olmadığı 'pratik olarak yaşanmaz' bir kitlesel yer değiştirme ve yoksunluk ortamında ve İsrail devletinin açlığı bir savaş silahı olarak kullandığı bir durumda yakaladı,” diyor .

Oxfam, Gazze'de ‘neredeyse tüm nüfusun zorla ve sıklıkla birden fazla kez yerinden edildiği bir ortamda’ güvenli olan hiçbir yer bulunmadığını belirtiyor; bu durum, kuruluşların hayati kamu hizmetlerinin büyük ölçekte onarılmasına yardımcı olma yeteneği de dahil olmak üzere, yardımın ilkeli dağıtımını sürdürülemez hale getiriyor.

Oxfam, İsrail'i ‘sivil ve insani varlıkların’ yanı sıra ‘güneş, su, enerji ve sanitasyon tesislerine, Birleşmiş Milletler tesislerine, hastanelere, yollara ve yardım konvoyları ve depolarına, koordinatları paylaşıldıktan sonra sözde koruma amaçlı çatışmaların çözüldüğü durumlarda bile orantısız ve ayrım gözetmeyen saldırılarından dolayı kınıyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail saldırısının beş ay önce başlamasından bu yana en az 31 bin 726 kişinin öldürüldüğünü söyledi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, ölü sayısı arasında son 24 saatte en az 81 kişinin hayatını kaybettiği belirtilirken, Gazze'de 7 Ekim'den bu yana 73 bin 792 kişinin yaralandığı belirtildi - binlercesi kayıp ve çoğu enkaz altında.

İsrail'in bu taktiklerinden hiçbiri ‘geçici iskele’ inşa edilmesiyle değişmeyecek. Aslında, 1,2 milyon yerinden edilmiş Filistinlinin çadır kentlerde toplandığı veya açık havada kamp kurduğu Refah'a yönelik beklenen kara saldırısı göz önüne alındığında, İsrail'in taktikleri daha da kötüleşecek.

İsrail, tasarımı gereği, binlerce Filistinlinin bombalar, top mermileri, füzeler, kurşunlar, açlık ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldürülmesiyle, tek seçeneğin ölüm ya da sınır dışı edilme olacağı, felaket boyutlarında bir insani kriz yaratıyor. İskele, Filistinlilerin İsrail askerleri tarafından gemilere bindirildiği bu korkunç soykırım kampanyasının son perdesinin oynanacağı yer olacak.

Onsuz bu soykırımın gerçekleştirilemeyeceği, Biden yönetiminin bunu kolaylaştırması ne kadar da uygun.

* Chris Hedges'ın 'Israel’s Trojan Horse' adlı makalesi Nil Sarrafoğlu tarafından çevrilmiştir.