Dünyanın seçim gündemi

-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel’in gündeminde Brezilya’da, Bosna Hersek’te ve Bulgaristan’da gerçekleşen seçimler ve sürece dair değerlendirmeler vardı.

Fotoğraf: Element5 Digital

Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar. Bugün Ufuk Turu’na neyle başlıyoruz?

Ahmet İnsel: Günaydın. Brezilya'daki seçimlerle başlayalım. Hem başkanlık seçimleri hem Senato ve parlamento seçimleri hem de eyalet valileri seçimleri yapıldı Brezilya'da pazar günü. Başkanlık seçimlerinde iki aday yarışıyordu. Ondan fazla aday var aslında ama esas olarak iki aday yarışıyordu. Biri, son dört yıldır Brezilya'yı yöneten, aşırı sağcı Bolsonaro. Bir de ondan evvel sekiz yıl boyunca Brezilya'yı 2002-2010 arasında yönetmiş olan Lula da Silva. Lula Da Silva'nın birinci turda seçilmesinin yüksek bir olasılık olduğunu kamuoyu yoklamaları gösteriyordu son güne kadar ve iki aday arasındaki farkın da sekiz ile on puan olması bekleniyordu. Lula oyların yüzde 48,3’ünü aldı. Önceki seçimde oyların yüzde 48,6’sını almıştı. 1989’dan beri seçimlere katılan Lula'nın aldığı ikinci en iyi sonuç. 

Fakat esas sürpriz Bolsonaro'nun yüzde 35’te kalması beklenirken oyların yüzde 43,5’unu almış olması. Ekim ayının sonunda ikinci tur olaca. Büyük ihtimalle üçüncü aday, merkez aday, kadın senatör Simon Tebet. O da yüzde 4,1 oy aldı, bu beş milyon oya tekabül ediyor, Tebet büyük ihtimalle Lula'ya destek çağrısı yapacak. Diğer merkez sağ aday da yüzde ikinin, yüzde üçün altındaydı.

Lula büyük ihtimalle kazanır gibi gözüküyor ikinci turda. Fakat Bolsonaro'nun bu yüzde 43’lük oyu hem senatoda hem mecliste sağ ve aşırı sağın büyük bir çoğunluk elde etmesiyle sonuçlandı. Bunu sadece Lula'nın başkan seçilmesi değil bir de meclis yapısına bakarak değerlendirmek lazım. Benim yaptığım hesaplara göre 513 milletvekillik mecliste 2022 ekiminde sol olarak, merkez sol olarak tanımlanan partiler toplam 135 milletvekiline sahip olacaklar. Aşağı yukarı 15-16 parti var mecliste. Kimisinin bir kimisinin iki milletvekili var. Ama büyük gruplara baktığımızda Bolsonaro'nun partisi Liberal Parti, Lula’nın Emekçiler Partisi ve 10 partiden oluşan koalisyonla seçime girmiş olan ittifaktan daha fazla milletvekili çıkartmış. 99 milletvekili çıkartmış. Bir önceki parlamentoda bu sadece 33 milletvekiliydi. Yani 66 milletvekili sayısı artmış Liberal Parti’de. Sadece Bolsonaro'nun şahsıyla değil, bir de bu partinin yarattığı dalga üzerinden değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.

Diğer taraftan diğer muhafazakar partilerden Republicanos da 11 milletvekili artırmış, 41 milletvekiline ulaşmış. Muhafazakar Parti’nin milletvekilleri artmış, 10 milletvekili artmış, 47 milletvekiline çıkmış. Ortada büyük bir merkez partiler havuzu var Brezilya'da. Bu büyüklü küçüklü 10, 15, 20, 25 milletvekillik havuz içinden her seferinde bir çoğunluk oluşturmak zorunda olacak başkan. Bu evvelden de böyleydi ama bu kadar parçalı bölüklü değildi ve tabii bu Liberal Parti’nin neredeyse milletvekillerinin yüzde 20’sine sahip olması önümüzdeki dönemde Bolsonaro seçilmemiş olsa bile Bolsonaroculuğun bir şekilde devam etmesi anlamına gelecek. 27 üyelik senatoda solun iki partisinin hepi topu beş senatörü var. Liberal Parti’nin sekiz senatörü var. Merkez Partiler, onlar da bölük pörçük, kimisinin beş, kimisinin üç, kimisinin bir senatörü var ama söylemek istediğim hem senatoda hem parlamentoda sağ ve merkez ittifakı büyük bir çoğunluk oluşturuyor. São Paulo’da, Rio de Janeiro’da maalesef Bolsonaro, Lula'nın önüne geldi. Brezilya haritasına baktığımız zaman Lula'nın birinci geldiği eyaletler kıyı eyaletler. Rio de Janeiro hariç Brezilya'nın içine doğru ilerlediğimizde Bolsanoro’nun öne çıktığını görüyoruz. 28 eyaletin 11 eyaletinde başkanlığı Liberal Parti’nin adayları kazandılar.

Önümüzdeki ay seçimlerin ikinci turu yapılacak. Güçlü bir ihtimalle Lula başkanlığı kazanacak. Ama Lula'nın işi çok zor olacak. Merkezle yönetmek zorunda kalacak. Bu da tabii solda Lula'yla ilgili hayal kırıklıkları yaratacak. Bu da büyük bir açmaz. Soldan veya radikal soldan gelen eleştirilere bakıp “o zaman siz kazansaydınız seçimleri” demek geliyor insanın içinden ama maalesef oyunun kuralı böyle.

Ö.M.: Bu Progressive International, yani İlerici Enternasyonal’den David Adley ilginç bir değerlendirme yapmış, “İkinci raunda gidiyoruz” diye ve Bolsonarismo’nun canlı olduğunu kötü haber olarak söylüyor. Bolsonaro 700 binden fazla Covid-19 ölümüne yol açmış, halkın hayat standartlarını iyice düşürmüş ve en önemlisi de Amazon'un yıkımında çok büyük rol oynamış. Bolsonaro'nun çok önemli müttefiklerinden yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle Lula'yı hapse attıran ünlü yargıç Sergio Moro da yalanlarının ortaya çıkmasına rağmen senatoya seçildi. Damares Alves de seçilmiş. O da Evanjelik Hristiyanlar Kilisesi’ni temsilen, “artık kilisenin yönetme zamanıdır” demişti.

Ama öte yandan Brezilya'da Topraksız İşçiler Hareketi ve Evsiz İşçiler Hareketi'nin de bayağı kuvvetli şekilde Lula'ya destek verdiği biliniyor. Lula 57 milyondan fazla kişiden oy aldı.

A.İ.: Bolsonaro da 52 milyon oy almış. Esas sorun seçmenlerin yüzde 43’ünden fazlasının Bolsanora'ya oy vermiş olması dört senelik Bolsonaro tecrübesinden sonra. Burada tabii kamuoyu yoklamalarının yanıldığını herkes kabul ediyor. Bu yanılmanın arkasında 2010’dan beri Brezilya'da nüfus sayımı yapılmamış olmasının ve son 12 senede değişen nüfusun sosyolojik yapısına dair verilere kamuoyu yoklama şirketlerinin sahip olmamasının getirdiği bir yarı körlük olmasından söz ediliyor. Özellikle de Brezilya'nın iç bölgelerinde, banliyölerinde, favelalarda Evanjelist Kilisesi’nin inanılmaz yükselişinin dikkate alınmamış olması da bir etmen olarak söyleniyor. Yani Bolsonaro’nun arkasındaki Evanjelist Kilisesi ve Evanjelistlerin desteğini yabana atmamak lazım. 

​​Bosna Hersek seçimleri

A.İ.: Şimdi Bosna Hersek seçimlerine gelelim. Bosna Hersek'te Dayton Anlaşması'ndan beri inanılmaz karışık bir siyasi yapı var. Bosna Hersek iki federasyondan oluşuyor; Sırp ve Hırvat-Müslüman Federasyonu. İki federasyonda da seçimler yapıldı ve Republika Sırpska’da [Sırp Cumhuriyeti] yönetimin başında bulunan ve boğazına kadar yolsuzluğa batmış olan Milorad Dodik kazandı. Karşısında 39 yaşında bir üniversite hocası olan Jelena Triviç vardı. Triviç, aşırı milliyetçi Dodik sistemine karşı bir temizlik vaat etmişti. Ama ondan daha az milliyetçi değildi. Triviç, oyların yüzde 42’sini aldı ama seçimlerin sonuçlarına itiraz etti. Bu itirazın sonucu henüz belli değil.

Diğer taraftan Bosna Hersek Federayonu üç dini cemaatin seçtiği [Hırvat, Sırp, Müslüman] üç temsilciden oluşan bir ortak Başkanlık Konseyi ile yönetiliyor. Bu seçimlerde önemli iki değişiklik yaşandı. Birincisi, Bosna-Hırvat yönetimini 1996’dan beri elinde tutan İzzetbegoviç ailesinin iktidarının sona ermesi oldu. Tayyip Erdoğan, Bosna ziyaretinde Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bekir İzzetbegoviç'i açıkça desteklemişti. Fakat o destek yetmedi ve Sosyal Demokrat Parti'nin adayı Denis Beçiroviç ve Sosyal Demokrat Parti'yle ittifak halinde olan 11 parti ciddi bir farkla Bekir İzzetbegoviç'in başkanlığına son verdi. Beçiroviç, daha ilerici, Avrupa yanlısı, kültürel muhafazakarlığa karşı durabilen bir adaydı.

Diğer taraftan Sırpların adayı Zeljka Cvijanovic de aynı zamanda Dodik’in desteklediği aday olarak kazandı. Bu milliyetçilik geleneğinin devamı. Zeljko Komsic de Hırvatların adayı olarak seçimleri kazandı.

Burada ciddi bir sorun var Hırvatların gündeme getirdiği. Sırplar, Republika Sırpska’da [Sırp Cumhuriyeti] Sırp başkanı seçiyorlar. Hırvatlar ve Müslümanlar ise aynı bölgede iki adayı birden seçiyorlar. Yani Hırvatlar, Müslüman adayına da oy veriyor, Hırvat adayına da. Müslümanlar da Hırvat adayına ve Müslüman adayına oy veriyor ama Müslümanlar çoğunlukta olduğu için sonuçta Müslümanların da adayı olarak seçiliyor Hırvatların adayı.

Buna karşı Hırvat Partisi, Hırvatların da ayrı bir seçim bölgesi olarak başkanlık seçiminde yer almasını talep etmeye başlamıştı birkaç sene önce. Bunu talep eden Hırvat muhafazakar partisinin adayı seçimlerde Komsic’in yerine geçmeye çalıştı ama Müslümanların oyun sayesinde Komsic seçildi. Bosna Hersek Meclisi'nde durum değişmemişken üçlü Başkanlık Konseyi’ne bakıldığında Bosnalı Müslümanlar ve Hırvatlar, Sırplara göre daha özgürlükçü, en azından daha az milliyetçi, Avrupa Birliği'ne açılma yanlısı başkan adaylarını seçmiş oldular. Sırplar ise aynı milliyetçi adayı devam ettirdiler. Meclis'e geldiğimiz zaman İzzetbegoviç'in başında olduğu Demokratik Eylem Partisi birinci parti konumunda 9 milletvekiliyle. Dodik'in partisi ikinci parti konumunda. Merkez sol-sosyal demokrat parti bir milletvekili kaybetmiş. Mecliste milliyetçi partiler yani Sırp milliyetçisi, Boşnak Müslüman milliyetçisi, Hırvat milliyetçisi partiler ağırlıkta.

Bosna Hersek'in başında bir de İngiltere'nin sömürge valisi konumunda olan bir uluslararası Yüksek Temsilci var, Christian Schmidt. O da önemli yetkilere de sahip. Schmidt daha seçim sandıkları kapanır kapanmaz Hırvat-Müslüman federasyon bölgesinde seçim sisteminin değişmesi gerektiğini gündeme getirdi. Bu, Hırvat Müslüman bölümünün de Müslümanlar ve Hırvatlar diye ayrılması anlamına gelecek. Bu ciddi endişe verici bir gelişme aynı zamanda.

Bulgaristan seçimleri

A.İ.: Hemen yakınımızdaki komşumuza gelelim. Bulgaristan'da son 18 aydaki dördüncü genel seçimler yapıldı ve büyük ihtimalle birkaç ay sonra beşinci genel seçimlerin sonuçlarını konuşacağız. Çünkü mecliste herhangi bir ittifak çoğunluğunun oluşması neredeyse imkansız gözüküyor. Son seçimlerde birinci parti konumuna gelen ve dört partili bir koalisyon kuran Kiril Petkov'un Liberal Partisi beş puan oy kaybederek yüzde 20’ye düştü. Buna karşılık ülkeyi 2009-2021 arasında aralıksız biçimde yöneten Boyko Borisov liderliğindeki Bulgaristan'ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar Partisi (GERB) oylarını korudu yüzde 25 alarak. Merkez sol Sosyalist Parti oylarının yüzde 11’ni aldı.

Yani hiçbir parti ve ittifak mecliste çoğunluk oluşturmak için gerekli olan 121 milletvekiline ulaşamıyor. Buna karşılık oyunu beklenmedik bir şekilde birkaç puan artıran Hak ve Özgürlükler Partisi var, Bulgaristan Müslüman Türklerin partisi. Bu partiyle de diğer partiler iş yapmak istemiyorlar çünkü yolsuzluklara boğazına kadar batmış olduğu iddiası var. Üstelik bu parti de iddiaları güçlendirmek istercesine Amerika Birleşik Devletleri'nin 2021’de yolsuzlukların başında olduğu için yaptırım uyguladığı milyarder, oligark Delyan Peevski'yi milletvekili adayı gösterdi ve seçtirdi.

Bir de Rusya yanlısı milliyetçi parti Yeniden Doğuş Partisi var. O da oyların yüzde 10’nu aldı. Gördüğünüz gibi kimsenin ittifaklarla bir çoğunluk oluşturma imkanı yok. Birkaç ay sonra büyük ihtimalle Bulgaristan beşinci kez seçimlere gidecek. İsrail'le yarışmaya başladı bu konuda.