"Çarşıda, pazarda her yerde olması nedeniyle bu patlamalara kitlesel suikast denilebilir"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru'da Cengiz Aktar, Lübnan’da patlayan çağrı cihazlarına, Fransa’da hükümet kurmaya çalışan Michel Barnier'e, Avrupa Birliği Komisyonu'nda sorumlulukları açıklanan komiserlere, Filistin’i devlet olarak tanıyan ve tanımayan devletlere ve Almanya’nın sınır kontrolü kararına değiniyor.

""
Nereye Doğru: 18 Eylül 2024
 

Nereye Doğru: 18 Eylül 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya Lübnan’da çağrı cihazlarının patlaması haberiyle başlayan Cengiz Aktar, sosyal medyada bol bol video görüntüleriyle haberin yer aldığını ama Batı basınında birinci haber olarak bu haberi hiç görmediğini söyledi. Özdeş Özbay, çarşıda, pazarda her yerde olması nedeniyle bu patlamalara kitlesel suikast denilebileceğini belirtirken, Aktar, “Biraz öyle çünkü önüne geleni vuruyor - Hizbullah mensubunu vururken etrafındakileri de öldürüyor. Ölü sayısı dokuz ama 200 tane çok ağır yaralı olduğu söyleniyor. İran Büyükelçisi de hastanede gözetim altındaymış. Bakalım Hizbullah buna cevap verecek mi? İran cevap verecek mi?” diyerek Fransa gündemine geçti.

Michel Barnier

“Cumhurbaşkanı Emmanul Macron’un tayin ettiği, en az oyu alan parti mensubu Michel Barnier hükümeti kurmaya çalışıyor, daha ortada hiçbir şey yok. Politika açısından Charles de Gaulle’ün kurduğu - şimdilerde eriyip gitmekte olan - geleneksel Gaullist partiden olan Barnier, çok konuşulan bir konu olan varlıklılardan, çok zenginlerden vergi alma konusunu dile getirmeye başladı ve daha cümlesini bitirmeden liberal Macron’cular ‘Sen ne diyorsun? Vergileri arttırırsan, biz sana destek vermeyiz’ dediler ve Barnier de hemen geri adım atmak zorunda kaldı. Geçen hafta aşırı sağa yaranmak için ‘Göç Bakanlığı’ kurulması gibi laflar dolaştı. Fransa’da kısa ömürlü bir Göç Bakanlığı vardı. ‘Yeni hükümet Göç Bakanlığını geri getirecek’ denildiğinde belli gruplar ‘Nereden çıktı şimdi bu?’ diye ayaklandılar. Barnier onu da geri aldı. Fransa, tetanize denilen yani eli ayağı kilitlenmiş bir hükümete doğru gidiyor. Dünya yuvarlaktır, Fransa ‘F’ harfiyle başlar gibi asgarilerde anlaşacaklar herhalde. Büyük ihtimalle 2027’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar kriz sürecek gibi gözüküyor,” dedikten sonra Cengiz Aktar Avrupa Birliği gündemiyle programına devam etti.

Von der Leyen

“Dün açıklanan bir gelişme var; Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Von der Leyen, ‘Komiser’ adı verilen 27 komisyon üyesinden oluşacak ekibini açıkladı. Hepsinden bahsetmeyeceğim ama çok anlamlı olanları var. İçişleri ve göç meseleleri Avusturyalı komiser Magnus Brunner’e gitmiş. Bu komiser, yüce gönüllülüğü ile bilinen bir şahsiyet değil - bunu bir kenara not etmek lazım. Hırvatistan Komiseri’ne Akdeniz işlerini vermişler. Daha önce böyle bir müdürlük yoktu. Bir dolu yeni genel müdürlük eklenmiş. Bunların görev tanımları çoğu zaman birbiriyle kesişir ve sorun çıkar. Bu durum epeydir böyle. Finlandiya’nın komiseri aynı zamanda Von der Leyen’in yardımcısı olan Henna Virkkunen, yeni bir kavramla Tech Sovereignty-Teknolojik Hükümranlık Genel Müdürlüğü’nün başına geliyor. Çin, Hindistan, ABD ve diğer teknolojik devlere karşı bir hükümranlık taslamak gibi çağ dışı bir kavram olması açısından böyle çevirdim. Bu çağda böyle bir şey mümkün mü? Yandaki ülkede sokakta, pazarda alışveriş yapan adamın elindeki çağrı cihazını patlatıyorlar. Fransa’nın komiseri 39 yaşında komisyonun bir diğer Başkan Yardımcısı Stéphane Séjourné ile hiç alakası olmasa da Sanayi Stratejisinden Sorumlu Komiser oldu. Bir noktanın altını çizelim, tüm bunlar Komisyon Başkanı Ursula Von der Leyen’in teklifleri. Kendisi de dahil olmak üzere 27 komiser aynı ABD’nde olduğu gibi Avrupa Parlamentosu’nun önünde bir ‘hearing’den geçecek yani kendileriyle ilgili sorular soracaklar, bir sorun var mı diye geçmişleri araştırılacak. Bu anlamda seçim daha bitmedi ama genelde çoğu bu aşamadan geçer ama arada geçmeyenler de oldu eski zamanda. Macaristan’ın komiseri Olivér Vrhely genişlemeden sorumluydu şimdi Sağlık ve Hayvan Sağlığı ya da İnsan ve Hayvan Sağlığı Komiserliği’ne getirmişler. Aslında bu komiserliğin başka adayı vardı ama onun hakkında bir dolu dedikodular çıktığı için onu çektiler. Bu bir nevi tenzili rütbedir çünkü Avrupa’da ortak bir sağlık politikası yok o yüzden ‘al sana da bunu veriyoruz’ demeye getirmişler. İrlanda’nın Komiseri Michael McGrath’in nereye alınacağı önceden tartışılıyordu. Demokrasi, Adalet ve Hukuk Devleti diye yeni bir genel müdürlüğe atanmış. Hiçbir etkisi, ağırlığı kalmayan Avrupa’nın böyle bir genel müdürlüğü olmuş oluyor. Türkiye’yi de ilgilendiren genişlemeden sorumlu komiser ise Slovenya’nın tayin ettiği komiser Marta Kos. Bu Genel Müdürlük, aynı zamanda bütün Doğu komşularıyla ve Ukrayna’yla ilgili olarak çok önemli bir genel müdürlük olarak temayüz ediyor. Küçük Slovenya’ya vermeleri de önemli. Burada önemli olan ülkenin büyüklüğü küçüklüğü değil tabii - bu işi yapacak olan komisyon mensubunun gücü ve kalitesi. Şimdi gelelim Açık Radyo’yu yakından ilgilendiren iklim meselelerine. Burada tuhaf bir şekilde iki tane genel müdürlük var. Bir tanesi ‘net zero’ – net sıfır ve temiz kalkınma. Genel Müdürlüğünün adı ağırlıklı olarak İklim olarak geçiyor. Bunu Hollanda komiseri Wopke Hoekstra’ya vermişler. Aynı zamanda İsveç’in tayin ettiği komiser olan Jessika Roswall’a da Çevre, Suya Dayanıklılık ve Rekabetçi Döngüsel Ekonomi sorumluluğunu vermişler. Aslında tamamen aynı şeyler, birbiriyle birebir kesişen iki tane farklı genel müdürlük hukuku kurmuşlar, anlaşılır gibi değil. Parlamento sonrasında son hali ortaya çıkacak,” diye belirten Cengiz Aktar, programın kalıcı gündem maddesi olan Filistin konusuna geçti.



Cengiz Aktari “Burada bir tablo çıkardım. 193 Birleşmiş Milletler üyesi ülkeden 146’ı Filistin’i devlet olarak tanıyor. Ağırlıklı olarak Batı tanımıyor. Tüyler ürpertici bir liste var; Andora, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya, Letonya, Litvanya, Lihtenştayn, Lüksemburg, Moldovya, Hollanda, Makedonya, İsviçre, İngiltere (Birleşik Krallık), Monaco, San Marino, Portekiz. Neredeyse Slovenya, İrlanda, İsveç, Norveç ve İspanya’nın dışında kalan Avrupa’nın hiçbiri Filistin’i tanımıyor, zaten olup bitenler hakkında haber de vermiyorlar. Geriye kalan özellikle Orta Avrupa ülkelerinin neredeyse hiçbiri tanımıyor,” açıklamasında bulunan Cengiz Aktar’a Özdeş Özbay, “Fransız seçimlerinde de Filistin meselesi ana konulardan bir tanesiydi çünkü sol koalisyon yeni halk cephesi hem Filistin’den yana, hem de devlet olarak Filistin’i tanıyacaklarını söylemişlerdi,” diye ekleme yaptı. Aktar, “Gelecek seneki Almanya seçimlerinde bakalım neler olacak?” yorumunu yaptı ve Filistin gündemine şöyle devam etti, “Amerika kıtasında Meksika Filistin’i tanımıyor. ABD zaten tanımıyor ve hiçbir zaman da tanımayacak herhalde. Jamaika, Asya’da Japonya, Myanmar, Singapur, Güney Kore ve tuhaf bir şekilde Ermenistan da Filistin’i tanımıyor. Orta Doğu’da bir tek İsrail, Filistin’i tanımıyor. Okyanusya’da ABD’nin tamamen kontrolü ve etkisi altında olan irili ufaklı ülkelerle birlikte Avustralya ile Yeni Zelanda da Filistin’i tanımıyor. Afrika’da da tuhaf bir şekilde Kamerun ve Eritre tanımıyor. Aslında neden tanımadıkları anlaşılmaz bir iki ülkeyi çıkartırsan burada Global South, Global North dediğimiz yani Küresel Kuzey, Küresel Güney fay hattı açık bir şekilde tekrar gözler önüne seriliyor. Bu bilgileri hep sıcak tutmak lazım çünkü burada inanılmaz bir iki yüzlülük var. Bu ülkelerden bazıları iki devletli çözümden bahsediyor ama İsrail de ‘iki devletli çözüm olmaz’ diye parlamentosundan karar çıkartıyor,” derken, Özdeş Özbay, iki yüzlülük deyince aklına gelen, COP 29 iklim zirvesinin yapılacağı Azerbaycan’ın konferansla aynı anda küresel ateşkes çağrısı yapması haberini sabah verdiklerini belirtti. Aktar “Bu arada Azerbaycan tabii Sovyetler Birliği bakiyesi olduğu için Filistin’i tanıyor ama bir yandan İsrail’in en büyük destekçisi. O da ayrı iki yüzlülük,” yorumunu yaptı ve Almanya’nın aldığı sınır kontrolleri kararı ile son gündemine geçti.


Cengiz Aktar, “Almanya geçen hafta aldığı bir kararla, 16 Eylül’den itibaren hava, kara ve deniz sınırlarında Schengenvize kontrollerine başladı. Almanya’nın dokuz tane kara komşusu var. Onların sınırlarında yeniden gümrük binaları yapmıyor ama arabalarla ve uydu üzerinden kontrol mekanizmasını işleme koymuş vaziyette. Buna en çok Macaristan Başbakanı Victor Orbán memnun oldu; ‘Hoş geldin bizim kulübe!’ diyor. Almanya, gelecek olan göçmenler ve mülteciler için ‘dış kamplar ve dışsallaştırma -externalization’ kavramını kullanmaya başladı - Avrupa kıtası dışında kamplar oluşturma hezeyanı. Bunu, Birleşik Krallık, Ruanda için uygulamaya çalıştı, ne kadar yürüyor belli değil. Şimdi İtalya, Arnavutluk’ta uygulamaya çalışıyor ama diğer taraftan Arnavutluk aday ülke tabii. Bunlar Avrupa’nın kapanması anlamına geliyor. Avrupa tekrar içe dönen ve Teknolojik Hükümranlık Bakanlığı gibi dünyaya kapanan ve kapandıkça kendisini koruyabileceğini sanan bir ruh halinde. Oysa Almanya’nın vakti zamanında Merkel döneminde aldığı bir karar sonunda özellikle Suriyeli mültecileri kabul etmesi doğru tavır ve doğru politikaydı çünkü bunu her zaman vurgulamak lazım Avrupa Birliği ülkelerinin ve Avrupa’nın yaşlı nüfuslarının kendi kendilerini idame ettirebilmek, emeklilik ve sağlık harcamalarını karşılayabilmek için göçe ihtiyaçları var ve bunu itiraf edebilen bir tane hükümet vardı o da Almanya’ydı. Açık açık şimdi Almanya’nın da ne hale geldiğini görüyoruz. Sınır kontrolü ve tamamen göçmen ve mülteci karşıtı söylemlerle güle oynaya gelecek sene Ekim ya da Kasım ayında yapılacak olan seçimlere gidiyorlar. Bu çok vahim, muazzam bir uz görü eksikliği, vizyonsuzluk. Geriye kalan dünya ‘sizin göçe ihtiyacınız var, bak rakamlar burada’ diye alay ediyor tabii. II. Dünya Savaşı sonrasında dizayn edilen bütün sosyal güvenlik politikalarının aldığı ortalama medyan dediğimiz yani insanların Avrupa’da longevity denilen uzun yaşam hali için ortalama yaş 75’di. Şimdi bu yaş 90’a çıktı. 75-90 arasında 15 sene fark var. Bırakın 15 seneyi bir sene fark olsa bu ekonomilere milyar belki trilyon dolara tekabül ediyor. Ekonomiler için bunu kim karşılayacak? Göçe ihtiyaçları var ve bunu asla kabul etmek istemiyorlar çünkü toplumda tamamen irrasyonel yani akıl dışı bir yabancı karşıtlığı hatta düşmanlığı hakim. Böyle bir içler acısı Avrupa ile karşı karşıyayız,” diyerek bu haftalık gündemini tamamladı.