"Suç sekreteryadan ziyade, BM’yi oluşturan devletlerde"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde Birleşmiş Milletler’in geldiği son atıl durum, Yunanistan-Türkiye arasındaki göç sorununu engelleme, Türkiye ile Yunan adaları için 12 aylık vizesiz seyahat konuşmaları, İran’da Cavit Rahman’ın Birleşmiş Milletler’e hazırladığı insan hakları raporu ve Azerbaycan-Ermenistan’daki son gelişmeler yer aldı.

""
Belal Khaled / AA
Nereye Doğru: 01 Kasım 2023
 

Nereye Doğru: 01 Kasım 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Cengiz Aktar, Nereye Doğru’ya savaş ve soykırım bağlantılı olarak, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin New York Büro Şefi Craig Mokhiber’in, Yüksek Komiser Volker Türk'e zehir zemberek mektup yazarak istifa etmesi haberi ile başladı. Mektupta Mokhiber’in, “Hiçbir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz. Elimiz kolumuz bağlı, bu durumda bu kuruluşun maaşını almaktan utanç duyuyorum. Ben gidiyorum, çünkü bu, soykırım dersinde anlatılacak bir soykırımdır,” dediğini söyledi ve Aktar “Soykırım nasıl yapılır diye merak edenler İsrail’in yaptıklarına baksınlar yeterli olur,” yorumunu yaparken, BM’in ne halde olduğunun bu programda defalarca konuşulduğunu hatırlattı ve, “Hiçbir karar çıkmıyor, BM atıl bir yapı haline gelmiş durumda, herhalde son temel çiviyi de İsrail çakıyor,” dedi.

Craig Mokhiber

Cengiz Aktar, “Filistin’e yardım kuruluşu olan Viyana’daki Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA), BM bugüne kadar zaten hiçbir zaman dikkate almadı, yaptığı işi hep küçümsedi ya da engelledi. Hatırlatalım başında bir zamanlar rahmetli İlter Türkmen vardı. Şu anda UNRWA’nın Viyana’daki merkezi, Gazze’de sayısı 50’ye kadar çıkan yerel çalışanlarından haber alamıyor. Çok önemli bir kuruluştur UNRWA. Mülteciler Yüksek Komiserliğinin bir benzeridir ve aynısıdır aslında ama tamamen Filistinlilere özgüdür, işgal altındaki topraklarda Gazze’ye ve mücavir ülkelere -Suriye, Lübnan ve Ürdün- yardımda bulunur. İsrail, diğer tüm kuruluşlarla konuşmuyor, cevap bile vermiyor. Örneğin; Dünya Sağlık Örgütü (WHO), UNICEF, hepsi bir ağızdan ‘yapma, böyle olmaz’ diyor ama İsrail umursamıyor.” dedi. Aktar, İsrail’in vize vermemekle tehdit ettiğini ve artık BM sistemini çökertmekte olduğunu sözlerine ekledi. “İsrail öyle kötü bir örnek ki zaten, ayrıcalıklı devlet olarak on yıllardır hiçbir güvenlik konseyi kararını uygulamaz. Tamamen diğer uzman kuruluşlarla da ilişkisini bitirmiş durumda. Bundan sonra nasıl toparlanacak belli değil. Çok karışık çünkü 1945 sonrası kurulan sistemin çöküşü anlamına geliyor bu,” diyen Aktar’a Ömer Madra da katılarak, “Mokhiber’in son açıklamaları son derece etik ve yüksek düzeyde planlanarak, düşünülerek yapılmış. Mokhiber, 1980’den beri uzun yıllardır BM’de çalıştığını ve BM’yi ağır şekilde eleştirirken aynı zamanda insan hakları üzerine uzlaşmaya varmayan, direnen kesimlere, tüm muazzam baskılara rağmen umut verici bazı şeylerin de yapıldığını söyledi. BM çocuk fonu UNICEF’in sözcüsü James Elder da benzer şekilde ‘Gazze’nin binlerce çocuğun mezarlığı haline geldiğini, ölenler dışında yaşayan herkes için de yaşadıklarının cehennem olduğunu ve acil yardım çağrısında bulunduklarını’ söyledi.” açıklamasında bulundu.

Cengiz Aktar, BM’nin sonuçta sekretarya olduğundan; onu oluşturan milletlerin iradesinin önünü açıp kapadığından; bir Rusya’nın, bir Amerika’nın veto koyması gibi nedenlerle sonuç olarak hiçbir kararın çıkamadığından ancak asgari, dünya yuvarlaktır gibi kararların çıktığından bahsederek, “Suç sekreteryadan ziyade, BM’yi oluşturan devletlerde. Devletler artık, ‘biz irademizi, birlikte iş yapma yetimizi ve niyetimizi transfer ettiğimiz bir sekretaryaya güvenmiyoruz, inanmıyoruz, ilgilenmiyoruz’ demeye getiriyorlar. Bu kaos demek,” dedi. Aktar, “Bu işi bilenler, askeri uzmanlar, ABD’nin orada Lübnan’ın Hizbullah’ının ve İran’ın olası tepkisini karşılamak, dengelemek üzere çok ciddi askeri güç yığmakta olduğunu söylüyor. 3. Dünya savaşına hazırlanıyorlar. Bu durum, 7 Ekim 1948’de kurulmuş olan İsrail hükumetinin sonu haline gelebilir. O coğrafyada bu sürdürülebilir bir şey değil. Sonra ne olacak? Gazze’yi işgal etti, Mısır’ın üzerinde mülteci alsın diye muazzam bir baskı uyguladı. Tüm İsrail’i, Batı Şeria’yı boşalttı, peki sonra ne olacak? 75 senedir olmamış bir şey şimdi nasıl olacak? Bunu söyleyen pek çok İsrailli Yahudi var ama Tel Aviv’de, Kudüs’te dinleyen yok,” dedi. Özdeş Özbay da Netanyahu’nun en son Amelek’ten, Tevrat’tan gönderme yaparak topyekun imhadan bahsettiğini belirtti. Ömer Madra ise gizli açıklanan planda Filistinlilerin çöle sürüklendikten sonra bir kısmının yavaş yavaş Türkiye’ye ve başka ülkelere de yerleştirilmesinin söz konusu olduğunu dile getirdi.



Cengiz Aktar, Yunanistan konusuna geçerek, Türkiye üzerinden gelen ilticacıların ağırlıklı olarak Filistinli olduğunun söylendiğini, Yunanistan ve Türkiye arasında İçişleri Bakanlıkları seviyesinde bir şeyler konuşulduğunu belirtti. İzmir’e Yunan bir yetkili, Midilli’ye de bir Türk yetkilinin yerleşeceğini ve bunların göç hareketlerini izleyip engellemeye çalışacaklarını dile getire Aktar, “Tabii mümkün değil. Bin, belki daha fazla kilometrelik kıyıdan bahsediyoruz, kontrol etmek mümkün değil. 2015’de nasıl edilemediyse, yine edilemeyecek. Göç baskısı sürecek. İklim değişikliği gibi bu konu da kalıcı bir gündem maddesi,” dedi. Yunanistan konusuna devam eden Aktar, “Vizesiz seyahat meselesi de konuşuluyor. Sadece Midilli, Sisam, Sakız, Leros, Kos, Rodos ve Meis adalarına Türkler için 12 aylık vize muafiyeti meselesi konuşuluyor. Sorun şu; Türkiye’den geleceklerin Yunanistan üzerinden daha batıya kaçmaları olası olduğundan, Avrupa Birliği’nin (AB) veya Schengen yetkililerinin buna ne diyeceği belli değil. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, AB Komisyonu’nun Adalet ve İçişlerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Ylva Johansson ile konuşacak önümüzdeki günlerde. Çok zor görünüyor, takipteyiz,” dedi.



Cengiz Aktar, gündemine İran ile devam ederek, 24 Ekim’de İran Özel Raportörü Cavit Rahman tarafından BM İnsan Hakları Komiserliği’ne verilen bir rapor olduğunu belirtti. Raporda, İran’daki insan hakları durumuyla ilgili çok kötü, anlatılamayacak ifadelerin olduğunu söyleyen Aktar, şimdilik iki konunun altını çizdi; sene başından bu yana 419 idam ve faili meçhuller. Aktar, “16 yaşında ölen kız gibi, ‘Besic’ denilen 79 devrimi muhafızları ve rejimin kolluk kuvvetleri, ahlak zabıtası, başı açık olan kadınları taciz edip dövüyorlar ve öldürüyorlar. Korkunç şeyler oluyor İran’da ve olmaya da devam ediyor. Uluslararası konjonktür öyle kötü ki, İsrail’in Gazze’de yaptıkları ve Ukrayna savaşı dahil olmak üzere bunların hepsini perdeliyor,” dedi.

Zengezur Koridoru

Cengiz Aktar, son olarak Ermenistan ve Azerbaycan meselesinden bahsetti. Burada da alarm zillerinin çaldığını, aylardır süren bir kalıcı barış anlaşması lafının olduğunu ve Bakü ile Erivan arasında ikili toplantı yapılacağını dile getiren Aktar, toplantı yerine bir türlü karar verilemediğini, Tiflis, Moskova, Brüksel ve Washington’un toplantı yeri olarak konuşulduğunu ve Bakü’nün şahlanmış vaziyette sabah, akşam Ermenistan’a ‘Batı Azerbaycan’ dediğini belirtti. Hatta Avrupa Konseyi’nin İnsan Haklarından Sorumlu Sırp yetkilisi Dunja Mijatović’in Bakü’ye gittiğini ve bu ‘Batı Azerbaycan’ heyeti ile görüşme yaptığını söylediğini belirten Aktar, bu ikili toplantının nerede yapılacağının hala belli olmadığını ama Ermenistan tarafının Brüksel’de yapılmasını istediğini de sözlerine ekledi. Aktar, ‘Batı Azerbaycan’ retoriğinin, bütün Azeri medyasında hiç durmadan sürdüğünü açıkladı. Ermenistan tarafının ise, Sovyetler Birliği haritalarına göre Ermenistan’ın yüz ölçümünün 29 bin 800 kilometrekare ve Azerbaycan’ın Karabağ dahil olmak üzere 86 bin 600 kilometrekare olduğunu ve bundan bir milim bile şaşılamayacağını söyleyerek tüm ikili barış anlaşması yaklaşımını bunun üzerine yürüttüklerini belirten Aktar, Ermenistan’ın bir diğer inisiyatifinin, Erivan’ın yakın zamanda açıkladığı alternatif nakliye ve dolaşım planı olduğunu ve bunun yeni bir şey olduğunu, bölgeleri açma önerisinde bulunduklarını ama bölgenin kendi toprakları olarak bilinmesini ve kendi şartlarına göre oradan bir nakliye yapabilecekleri teklifinde bulunduklarını söyledi. Tabii bu teklifte silah geçirmenin mümkün olmayacağını da vurgulayan Aktar, Uluslararası Soykırım Gözlem Evi Lemkin Enstitüsünün, Bakü’nün Ermenistan’a yönelik Syunik bölgesi ve 'Zengezur Koridoru' ile ilgili karanlık emellerine karşı alarm zillerinin çalmaya devam ettiğini belirterek programı tamamladı.

* Program özetini hazırlayan gönüllümüz Hasibe Bal'a teşekkür ederiz.