Tarihi alanlar su altında kalma riski ile karşı karşıya

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye ve Yunanistan'ın kıyı şeridinde bulunan tarihi alanların yarısından fazlası, deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte yüzyılın sonuna kadar su altında kalma riski ile karşı karşıya.

Gezegenin Geleceği: 02 Eylül 2024
 

Gezegenin Geleceği: 02 Eylül 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Yeni bir araştırmaya göre, Türkiye ve Yunanistan'ın kıyı şeridinde bulunan tarihi alanların yarısından fazlası, deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte yüzyılın sonuna kadar su altında kalma riski ile karşı karşıya. Küresel ısınma daha fazla buz tabakası ve buzulun erimesine neden olduğu için deniz seviyeleri yükseliyor. Mikonos yakınlarındaki Delos Adası gibi bazı yerler, artan sel baskınları nedeniyle şimdiden yapısal hasar görmeye başladı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu ada, Yunan ve Roma dünyasının en önemli dini mabetlerinden biriydi. Çalışma, Dumlupınar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nden yer bilimci Enes Zengin tarafından yapıldı. Zengin, küresel ve yerel deniz seviyesi yükselme tahminlerine göre "su altında kalma risk haritaları" oluşturdu. Türkiye'de en fazla tehlike altında olan alanların, Muğla'nın güneyindeki Knidos ve Kaunos antik kentleri ile İzmir'in Bergama ilçesindeki Elaia antik liman kenti olduğu görüldü.

Volos limanına 100 tondan fazla ölü balık vurdu

Yunanistan'ın orta kesiminde bulunan Volos limanına 100 tondan fazla ölü balık vurdu; yetkililer toplu ölümlerden aşırı iklim dalgalanmalarını sorumlu tuttu. Ölü tatlı su balıkları, geçen yıl yaşanan sel felaketi ve ardından aylarca süren şiddetli kuraklık nedeniyle normal yaşam alanlarından uzaklaştıktan sonra hem körfezi hem de yakındaki nehirleri doldurdu. Ölü balıkları denizden çıkarıp kamyonlara yükleyerek bir yakma tesisine götürmek üzere bölge yetkilileri tarafından balıkçı tekneleri ve hafriyat kamyonları kullanıldı. Balıklar, 1960'lı yılların başında kurutulan ve 2018 yılında kuraklığın etkileriyle mücadele etmek üzere restore edilen Yunanistan'ın orta kesimindeki Karla Gölü'nden geldi. Orta Teselya bölgesinin Bölge Vali Yardımcısı Anna Maria Papadimitriou, "Bu durumun mümkün olduğunca çabuk sona ermesine yardımcı olmak isteyen herkesle iş birliği yapıyoruz," dedi. 

Aşırı sıcakların yükünü yoksulluk içinde yaşayanlar çekiyor

Son yıllarda Avrupa’da etkili olan kavurucu sıcaklar on binlerce kişinin ölümüne neden oldu. Ancak ölümler arttıkça araştırmacılar, aşırı sıcakların yükünü orantısız bir şekilde çeken bir grubun olduğunu tespit etti: Yoksulluk içinde yaşayanlar. Madrid’deki Carlos III Sağlık Enstitüsü’nde araştırmacı profesör olan Julio Díaz Jiménez, “Üç kişiyle aynı odada klima olmadan oturduğunuzda hissettiğiniz sıcak hava dalgası, havuza ve klimaya erişiminiz olan bir villada olduğunuz zamankiyle aynı değil,” dedi. İspanya genelindeki topluluklara bakarak benzer bir analizle devam ettiler ve aynı sonucu gördüler, “Sıcaklık ve kırılganlık söz konusu olduğunda en önemli faktör, gelir düzeyi.” Düşük gelirli kişiler genellikle kaliteli konutlara erişimde zorluk çekiyor; birçoğu aşırı kalabalık, havalandırması yetersiz, sıcaktan korunma imkânı sunmayan evlerde yaşıyor. Bazıları yeterli sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çekiyor ve bu da aşırı sıcakların daha da kötüleştirebileceği hastalıklara yakalanma olasılıklarını artırıyor. Diğerleri ise tarım ve inşaat gibi yüksek sıcaklıklara düzenli olarak maruz kaldıkları sektörlerde çalışıyor. Klima mevcut olsa bile, düşük gelirli kişilerin bunları kullanma olasılığı daha düşük. Saheb, “Küresel ısınma insanları öldürüyor. Ve benim için soru, politika yapıcılarımızın, savunucularımızın ve uzmanlarımızın yaz aylarındaki enerji yoksulluğunun büyük bir sorun olduğunu fark etmesi için kaç kişinin daha ölmesi gerek?” diye sordu.

İklim için 350 Derneği yenilenebilir enerji dönüşümü taleplerini büyükşehir belediyelerine teslim etmeye başladı

İklim için 350 Derneği, 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından 30 büyükşehir belediyesine yönelik yenilenebilir enerji dönüşümü talebi kapsamında toplanan imzaları başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere, büyükşehir belediyelerine teslim etmeye başladı. 30 büyükşehirden 4 bini aşkın kişi verdikleri imzalar ile yaşadıkları şehirlerin belediyelerinden hazırlayacakları 2025-2029 stratejik planlarında yenilenebilir enerji dönüşümünün önceliklendirilmesini talep etti. İmzalar stratejik plan dönemi sonlandırılmadan İklim için 350 Derneği tarafından belediyelere teslim edildi. İklim için 350 Derneği Başkanı Efe Baysal, kampanyaya İstanbul için imza verenlerin taleplerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilettikten sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi, “Adil, ekonomik, çevre ve iklim dostu enerjiye ulaşımın her yurttaşın temel hakkı olduğuna inanıyoruz. Öte yandan son yıllarda yaşanan küresel enerji krizi ve artan enerji maliyetlerinin hepimizin üzerinde ciddi bir ekonomik yüke neden olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Bu çerçevede 31 Mart yerel seçimleri ardından internet sayfamız üzerinden başlattığımız kampanyada 30 büyükşehir belediyesinin hazırlamakta oldukları stratejik planlarında ucuz, ulaşılabilir ve temiz enerjiyi merkezine alan politikalar geliştirmelerini talep ettik. Zira kentlerde yenilenebilir enerji kullanımının ve enerji verimliliğinin artırılması, hem sera gazı salımlarının azaltılması için hem de tasarruf sağlanması için azami önem teşkil ediyor.  Böylece enerji dönüşümünü önceliklendiren bir büyükşehir belediyesi hem iklim kriziyle, hem de enerji yoksulluğuyla aynı anda mücadele edebilir; sağladığı tasarrufu da kamu hizmetlerinin ve sosyal politikaların geliştirilmesine aktarabilir. 350 olarak, imzalar aracılığıyla büyükşehir belediyelerine ilettiğimiz taleplerin takipçisi olmaya devam edeceğiz.”