Türkiye’nin tek yaya bölgesi

-
Aa
+
a
a
a

Dünya Mirası Adalar'da Nevin Sungur ve Derya Tolgay, kaçak akülü araçların yürünemez hale getirdiği Ada yollarında bir de minibüs seferlerinin başlatılacağı haberinin ardından gerçekleştirilen oturma eylemi ve konuyla ilgili gelişmeler üzerine konuşuyorlar.

""
Türkiye’nin tek yaya bölgesi
 

Türkiye’nin tek yaya bölgesi

podcast servisi: iTunes / RSS

Nevin Sungur: Herkese merhaba Açık Radyo'da Dünya Mirası Adalar programını dinliyorsunuz, ben Nevin Sungur.

Derya Tolgay: Ben de Derya Tolgay.

N.S.: Destekçimiz Melih Aral'a çok teşekkür ediyoruz. Evet, bu hafta programda Adalar için çok büyük önem taşıyan hayati ve oldukça da sıcak bir ulaşım meselesinden, faytonlar ve Adalar’a gelen elektrikli araçlardan söz edeceğiz.

Aranızda bazılarınız son dönemde gazetelerde yer alan bu haberleri görmüş ya da okumuş olduğu için haberdardır - Adalı dostlarımıza ise anlatmak gerekmiyor zaten hepimiz bu sorunun ortasında yaşıyoruz. Korsan taksiler, elektrikli taksi ve otobüsler ya da Adabüsler, şimdi de biz Adalıların deyimiyle ‘azmanbüsler’. Kısacası, büyük bir kaos yaşanıyor burada. Kontrolsüz araç trafiği nedeniyle her gün yaşanan kazalar, insan yaralanmaları, hayvan ölümleri bütün bu üzücü olaylar bu cennette yaşanmasını istediğimiz en son şeyler.

Bugünkü programımızda süremiz elverdiği ölçüde bu süreç başından itibaren nasıl ilerledi ve bugün hangi noktaya gelindi, bütün bunları ele alalım istedik. Hem olup bitenler hakkında sizleri bilgilendirelim, hem hafızalarımızı tazeleyelim, hem de bütün bunları Açık Radyo ve evrenin arşivinde kayda geçirmiş olalım. Dün, Büyükada'da, Kent Konseyi'nin bahçesinde çok önemli bir toplantı yapıldı; Adalar mirasının geleceği ve gelecek kuşakların hakları için oldukça büyük önem taşıyordu bu toplantı. Toplantıya İETT Genel Müdürü Sayın İrfan Demet ve ekibi, Adalar Belediye Başkanı Sayın Ali Ercan Akpolat, Belediye Başkan Yardımcısı, belediye yetkilileri, Ada halkı ile tabi sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldı ve toplantı yaklaşık üç saat sürdü.

Tartışmalar, konuşmalar arasında zaman zaman tansiyon oldukça yükseldi ama ben toplantı sonunda iyi bir noktaya gelindiğini düşünüyorum. Ayrıca bir de Demokratik Yerel Yönetim örneği olarak da bence hatırlanması gereken bir toplantıydı. Bu anlamda da toplantıyı düzenleyen ve İrfan Bey’in Adalılarla karşılaşmasını sağlayan Ercan Bey'e teşekkür etmek gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi bu toplantıya gelene kadar nelerin olduğunu kısaca bir hatırlayalım; her şey faytonların gidişiyle başladı değil mi Derya? Sen anlatır mısın biraz o süreci - bugüne nasıl gelindi?

D.T.: Tabii ama yine de bu hatırlatmamızı yapalım Nevinciğim; Adalarımız Türkiye'nin tek yaya bölgesi olan ilçesi - her şeyi hep bunun üzerine düşünelim. Aynı zamanda da sit alanı. Her ne kadar Adalar arasında fark olsa da aşağı yukarı %60'ı ormanlık alan. En büyük ada, Büyükada. Buranın da %60'ının orman olduğunu düşünürsek, yerleşim çok belli yerlerde. Daha önce de çok vurguladık - 100 senedir değişmeyen bir Ada dokusu, Ada sokakları ve büyük bir artış göstermeyen Ada nüfusu var. Büyükada örneğinden gidersek, bu yerleşim bölgelerinde evlerin birbirinden uzaklığı, yaklaşık 1,5 km yani rahatlıkla yürünebilir. Tekrar hatırlatalım, Heybeliada 2.34 km2, Burgazada 1.5 km2, Kınalada 1.3 km2, Sedef Adası ise 1 km2 dahi değil! Dolayısıyla hepsi yürünebilen adalar.

Adalılar atlardan sonra 12 binden fazla kaçak akülü aracın işgali altında kalıp, bir de üzerine minibüs seferleri başlatılacağının duyulması üzerine imza kampanyaları başladı. Şimdi bu imza kampanyalarına gelmeden çok kısacık atlar konusundan bahsedeyim; Atlara karşı yapılan bu operayon, 19 Aralık 2019'da başladı. Üzerine, farklı disiplinlerden insanlarla biz herhalde 16 - 17 program yaptık. Sonuçta hep aynı noktaya vardık; insanlarla hayvanlar birlikte nasıl yaşayabilirler, değil mi? Ama 2 Haziran'da sokak hayvanların, köpeklerin uyutulmasına karşı yapılacak olan eylem, bunu beceremediğimizin göstergesi. Adaların atları üzerinden düşündüğümüzde ne oldu onlara? Evet, 19 Aralık 2019'da başlayan operasyonla Adalar'da 105 at, ruam hastalığı gerekçesiyle öldürüldü. Ama ruam olduklarına dair kamuoyuna hiçbir açıklama bugüne kadar gelmedi, bir belge sunulmadı. Bir yılda en az 708 at hapsedildi ve böylece onlara çok iyi bakıldığı düşünüldü. Yediği önünde, yemediği arkasındaydı atların. Ama tam tersine hareketsiz kaldıkları için 708 at da öldü. Bunun yanı sıra 818 at ve 27 tay ücretsiz ve denetimsiz olarak Ada dışına sürüldü, birçoğunun durumu meçhul. Kamuoyu faytonları kaldırmanın atları kurtaracağı algısıyla kasıtlı olarak yanlış yönlendirildi. Atları önemseme ve kurtarma iddiasındaki hayvanseverler ve hayvan hakları örgütlerinin büyük bölümü süreci takip etmediler ve atların halini merak etmediler. Atların içinde bulunduğu durumun vehametine dair bizlerin tüm uyarı ve çağrılarına rağmen atlar terk edildi. Adaların Atları Platformu’nda özellikle bu konuda tüm veriler, tüm çalışmalar var. Buradan istediğiniz şekilde bütün belgelere, raporlara ulaşabilir ve süreci takip edebilirsiniz. Atlar konusunu böylece kısacık da olsa özetledim. İstersen sözü şimdi sana bırakayım ya da ben devam edeyim daha iyi olur çünkü başından itibaren ben dahil oldum bu sürece.

Daha sonrasında da bu araçların girmesiyle ilgili canlı yayın yaptım. Adalarda minibüs seferleri başlayacağı haberi duyulunca 4 bin imza toplandı ve bu imzalar İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, İETT'ye ulaştırıldı. Ayrıca, bununla ilgili basın bülteni yazıldı, protestolar yapıldı. Hatta bunlar haberlerde de yer aldı. Ama imza dilekçelerinin tesliminin hemen ertesinde sabaha karşı 01.45 sıralarında bu azmanbüsler Ada’ya çıkarılıverdi, bizler sabah uyandığımızda bu manzarayla karşılaştık. Gayri ihtiyari herkes fırladı ve minibüslerin önü kesildi. Bunlar beş dakika içerisinde oldu. Oturma eylemi yapıldı ve daha sonra da ‘Minibüslerini al git’ oturma eylemine dönüştü. Meydanda başka Adalar’dan, hatta şehirden gelenlerin katılımıyla son derece dikkat çekici bir eylem bu şekilde başlatıldı.

Azmanbüsleri de anlatayım istersen; fosforlu renklere boyanmışlardı - mesela bir tanesi pes pembeydi. Üzerlerinde at, çiçek, böcek, saat kulesi, tarihi Splendid Oteli gibi desenler yapılmış. Biz sonra şuna da şahit olduk; kent çizeri Tarık Tolunay‘ın yaptığı çizimler minibüsün üzerinde yer almıştı. Biz bu haberi Dünya Mirası Adalar’ın X hesabında paylaşınca da Tarık Tolunay hemen şöyle bir açıklama yaptı; "Bu haberi görünce İETT’nin talebi üzerine minibüslerin üzerinde kullanılmak için yaptığım çizimleri geri çekiyor ve özür diliyorum. Geçtiğimiz haftalarda İETT Adalar için kullanılacak minibüsler için görsel düzenleme konusunda benden yardım istemişti. Aşağıda gördüğünüz çizimleri hazırlayarak kendisine iletmiştim. Bugün çok da ayrıntılarına hakim olmadığım Adalar’da ulaşım konusunda halkın tepkisini öğrenmiş bulunuyorum. Çizimlerimin araçlarda kullanılmanın durdurulması konusunda İETT yetkililerine bildirimimi yaptım. Yerim Ada halkının yanıdır.” Dünya Mirası Adalar’ın X, Instagram ve Facebook sayfalarında bu açıklamayı paylaştık, dileyenler oradan ulaşabilirler. Toplantıya gelene kadar olaylar kısaca bu şekilde gelişti, değil mi Nevin?

N.S.: Evet, dün toplantıda İETT Genel Müdürü İrfan Demet, Adalar’da çalıştırılacak elektrikli araçların gelmesine yol açan süreci anlatırken mevcut araçların tescilsiz olmasından dolayı tırnak içinde ‘çaresiz’ kaldıklarından bahsetti. Yani UKOME’den bu araçların burada bulundurulma süresinin sona erdiğini ve dolayısıyla yeni bir çözüm olarak böyle bir araçla geldiklerini anlattı. Ama tabi oradaki mesele faytonların kaldırılmasından sonra neredeyse beş sene gibi bir süre boyunca herhangi bir altyapı çalışmasının yapılmamış olması. Bu konuda daha önce Çalıştaylar yapıldı, sen çok daha iyi biliyorsun bu süreci Derya.

D.T.: Evet ben de katılmıştım bu Çalıştay'a.

N.S.: Ne yapılması gerektiği konusunda bir boşluk var çünkü senin de demin bahsettiğin gibi, Adalar aslında araç trafiğine kapalı alanlar. İstanbul'da belki de araç trafiğinin olmadığı tek alan. Biz Adalılar olarak, insanların buraya geldiğinde yürüyerek ya da bisiklete binerek gezmesi gerektiğini savunuyoruz ama maalesef bu açmazın nasıl çözüleceğine dair herhangi bir altyapı hazırlığı yapılmadığı için bugün hep birlikte hala bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.

Bir şeyden daha bahsetmek lazım; Adalar’da yaz – kış yaşayan nüfus sayısında belki gözle görülür çok büyük bir artış olmadı ama Adalar’a gelen insanların sayısında çok artış yaşanıyor. Özellikle Bayram günlerinde ücretsiz ulaşımla buraya gelen insan sayısında çok fazla artış var. Tabii kimse gelmesin demek gibi bir talebimiz yok elbet ama bu gelen nüfusu taşıyacak bir sistemin oluşturulmamış olması en büyük sıkıntılardan birisi.

Dün toplantıda da bu konu ağırlıklı olarak konuşuldu. Sonuç itibariyle buradaki elektrikli araçların ulaşım hedefinin buraya gelen günübirlik insanlar değil, burada yaşayanlar için olması gerektiğinin altı çizildi - bu çok önemli bence. Buraya gelenlerin buranın dokusunu, buranın yaşam ritmini bozmamaları çok önemli.

Kısacası, demin dediğin gibi, her şey biraz iç içe geçmiş durumda; aslında her şey birbirinin parçası ama bir taraftan da bu kadar altyapısız, hazırlıksız bir sürecin yaşanması nedeniyle de şimdi her şey bir kaos noktasına gelmiş durumda. En büyük sıkıntılardan bir tanesi bu. Ama dünkü toplantıda aslında zaman zaman tansiyon yükselmiş olmasına rağmen önemli bir sonuç çıktığını düşünüyorum; insanlar dirençlerini çok güçlü bir şekilde ortaya koyunca, İrfan Bey de bir şekilde geri adım atması gerektiğini hissetti. Sence de öyle değil mi Derya?

D.T.: Evet, dediklerine katılıyorum. Tamamen betonlaşmış, 20 milyonluk bir İstanbul şehri var yani insanların kaçacağı hiçbir yer yok. Adalar’a bu kadar çok gelinmesinin sebeplerinden birisi de bu bence. Bu güzelliğin herkes tarafından gezilmesi de çok normal. Bizlerin, ‘Adalar hepimizin’ demesinin sebebi de zaten bu ama bu şekilde değil, imha edici değil. Bir ziyaretçi yönetim planının kaç senedir yapılmamış olması tahrip ediyor Adalar’ı. Gelen insanları otobüslere, arabalara bindirip dolaştırma politikası da baştan sona yanlış ve açıkçası da saçmalık. Bence İETT sorumluları olaylardan biraz kopuk. Bir mühendislik, sosyal bilimler yani disiplinler arası bir çalışma yapmadığı zaman hiçbir yere gidilemiyor, geçmiş bize bunu gösterdi. Bu süreçte onların anlatımlarında da katılımcılık ve şeffaflığın olmadığını gördük.

Bir Çalıştay yapılmıştı ve ben de katılmıştım. Bu toplantının sonuçları raporlandı ama o raporların hiçbiri gerçekleştirilmedi, tepeden inme kararlar alınmaya devam edildi. Şimdi tekrar bir Çalıştay yapalım deniyor ama geçmişte yaşananlar bizde büyük bir güvensizlik hissi yarattı. Bizler, samimiyet ve şeffaflık istiyoruz. Bence İETT müdürünün yapması gereken, ekibiyle birlikte Ada’ya gelip bir kaç gün kalması, böylece buranın gerçeğini daha iyi anlarlar.

Hali hazırda bütün yasalarda yaşlılar ve engelliler için araç hakkı var ve ayrıca şu anda Adalar’da herkese yetecek kadar araç var ama sen 20 milyonluk İstanbul'u kalkıp buraya getirmeye kalkarsan, sıra sıra vagonlar koysanız bile yetmez. Bu nedenle, çözüm politikalarını bence daha çok yürünebilir Adalar üzerinden yapmak lazım. Adalar’a gelenlerin yürüyerek şehrin hızından çıkmalarını, kuş seslerini dinleyerek sakinleşmelerini, doğa içinde arınarak, temizlenerek huşu içinde geri dönmelerini sağlamak lazım - araba vızıltılarını duyarak değil. Galiba tam da bu konuştuklarımıza uyan güzel bir parçamız var; Joni Mitchell’dan “Big Yellow Taxi”. İstersen onu dinleyelim şimdi.

N.S.: ‘Cenneti asfaltladılar, otopark yaptılar’ diyor Joni Mitchell ve gerçekten de yaşadıklarımıza benziyor bu durum. Dünkü toplantının sonucunu aslında belki de kısaca özetlememiz lazım; bu toplantı Ada’ya getirilmek istenen azmanbüslere karşı halkın tepki ve taleplerini İETT Genel Müdürü'ne ilettiği bir toplantıydı. Üç saat süren ve bütün o hararetli tartışmalar sonrasında şöyle bir noktaya gelindi;

  • Bu araçlar, İETT Üst Kurulları’nda konu görüşülene kadar hizmete alınmayacak. Yani biz bu minibüsleri Adaların sokaklarında görmeyeceğiz çok şükür.
     
  • UKOME toplantısında mevcut tescilsiz araçların kullanım süresinin bir yıl daha uzatılması için teklif yapılacak. UKOME’de çoğunluk kendilerinde olduğu için olumlu bir sonuç çıkacağını düşünüyoruz ya da umut ediyoruz.
     
  • Sürecin her aşaması, Adalı yurttaşların kendi aralarından seçtiği temsil heyetine bilgilendirilecek. Senin demin bahsettiğin gibi, umarım bu süreç daha şeffaf ve katılımcı bir biçimde sürdürülecek.
     
  • Sorunun paydaşlarıyla eşit ilişki içerisinde çözümü için bir Çalıştay yapılacak. Yani yeni bir Çalıştay daha var önümüzde.
     
  • Bu Çalıştay ile birlikte yeni bir aracın üretimi, tescili ve hizmeti alınması ya da mevcut tescilsizlerin tescillenmesi ve sıfırdan üretimi için hep birlikte çok çalışacağız da deniyor bu toplantı özetinde.

D.T.: Evet, özeti de Baştan Yardımcısı Fırat Durak Bey yaptı.

N.S.: Aslında burada önemli bir şey daha var; Belediye Başkanı Ercan Bey’in de bu araçlara karşı olması. Dolayısıyla bu anlamda daha fazla direnebiliriz en azından. Onun bu konuda tavrı net olduğu için, bu konudaki çalışmaların devam edeceğini düşünüyorum ben kendi adıma.

D.T.: O zaman son bölümü ses kaydı ile kapatalım, ne dersin Nevin? İETT müdürünün kendi sesinden kayıtlara geçsin ama ben küçük bir şey eklemek istiyorum; kültürel peyzaj. Vapurlarımız, tramvaylarımız, atlarımız, faytonlarımız... Bütün bular kültürel peyzajın bir parçası. Bunu eski usul devam ettirmek değil de tam tersine koruyarak, yaşatarak birlikte en idealini nasıl yapabiliriz diye kafa yormak gerekiyor. Vapurlarımızı gördük - ne güzel, Paşabahçe vapurumuz yeniden hayata geçirildi. Ama bunun yanında Beyoğlu'ndaki nostalji tramvayını kaldırıp müzeye koymak gibi bir şeyden bahsediliyor ki Avrupa'nın bütün kentlerinde eski tramvaylarıyla övünerek çalıştırılıyor. Bunları da anlamak pek mümkün değil. Tabii hayvanlarla birlikte nasıl yaşayacağız? Tekrardan başlığımız herhalde bu olmalı, değil mi?

NS: Ben de son olarak şunu söylemek istiyorum; Adalar’ı, bu özel yeri herkesin gelip görmesi gerekiyor. Lütfen gelin, görün, bizlerle paylaşın ama lütfen gelince buranın dokusuna saygı gösterin. Tercihinizi lütfen yürümek ve bisiklete binmekte kullanın, bizim sizden ricamız bu. Adalar hepinizin.

D.T.: Adalar hepimizin, hoşça kalın.

N.S.: Hoşça kalın. İrfan Demet'in, dün toplantı sonunda kendi ağzından geldiğimiz noktayı ve sözlerini bir kez daha kayıtlara geçsin diye yayınlıyoruz. Herkese iyi günler.

İrfan Demet: Perşembe günü UKOME var. Mevcut tescilsiz araçların en az bir yıl daha çalıştırılması teklifiyle oraya gideceğiz. İkinci olarak, eğer Sayın Adalar Kaymakamı müsait ise hemen buradan çıkışta onunla görüşeceğiz ve ondan da bu araçların çalıştırılması için destek isteyeceğiz. Daha sonra buradan aldığımız verileri, bizim kendi mecburiyetlerimizi de ortaya koyarak üst kurumlarımızla tekrar ele alacağız. Sonra bir karar alıp oradan sizlere duyuracağız. Nihai karar alınana kadar son gelen minibüsler Adalar’da dolaşmayacak. Eğer biraz sabırlı olursanız her şey olur. Biz sizi sabırla dinledik, sizlerden çok güzel veriler aldık, çok teşekkür ederim. Sizin de bizi anladığınızı umarım. Biz gidip elimizi kolumuzu sallaya sallaya bu kararları almadık, mecburiyetler bizi bu noktaya getirdi. Bütün bunları da sizlere belgeleriyle anlattım, teşekkür ederim. Sizin de bizi anladığınızı umarım. Bütün bunları sizlere tarihleriyle ve belgeleriyle arz ettim, sizler de olgunlukla bizi dinlediniz, çok teşekkür ediyorum.