Nobel'in önemi bir gün anlaşılacak

-
Aa
+
a
a
a
Semih İdizOrhan Pamuk'un Nobel ödülünü kazanmış olması Türk entelektüelleri arasında genellikle memnuniyetle karşılandı. Buna karşılık, bir iki "entelektüel", ki aralarında ne gariptir ki Fransa'dan nişan almış olanlar da var- kıskançlıktan mıdır nedir, bu ödülün verilmiş olmasını "edebi" değil, "siyasi" nedenlere bağlıyorlar.Bu kişiler alenen, "Orhan Pamuk 'Bu ülkede 1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü ve bunu sorgulayan yok' dediği için Nobel'i kaptı" diyorlar. Oysa Pamuk ödülü tüm dünyada satılan ve okunan kitapları nedeniyle aldı. Pamuk hakkındaki bu ters görüşü savunan çok sayıda siyasetçinin olması ise hiç de şaşırtıcı değil. Sonuçta, Türk siyaset dünyasının "entelektüellerden geçilmeyen bir âlem" olmadığı aşikâr. Ancak, bu garip yaklaşıma karşı söylenecek çok şey var. Bu sığ yaklaşımın sonu yokNobel Edebiyat Ödülü zamanında dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet'e verilseydi bu kişiler buna da sevinmeyeceklerdi. "Rejim muhalifi bir komünist olduğu için aldı bunu" diyeceklerdi. Aynı şey Yaşar Kemal için geçerli. "Kürtçü olduğu için aldı ödülü" diye kestirip atacaklardı. Yani bu sığ yaklaşımın sonu yok. Fakat şunun bilinmesinde yarar var. Nobel Edebiyat Ödülü'nü bugüne kadar kazanmış olanlara bakıldığında çoğu şu veya bu şekilde aykırı olan kişilerdir. Bu ise işin doğasında var. "Entelektüel olmak" da zaten bir noktada "sürüden kopmayı" ve başkalarının dile getirmekten çekindikleri görüşleri telaffuz etme cesaretini göstermeyi gerektirir. Emile Zola'dan Noam Chomsky'ye kadar bu defalarca kanıtlanmıştır. Pinter'a bile biz kızdık!Bu kişilerin "aykırılıkları" da her zaman ülkelerinin gelişmişlik düzeyiyle orantılı tepkiler çekmiştir. Örneğin, Nobel Edebiyat Ödülü'nü geçen yıl kazanan Harold Pinter, ülkesini her zaman sert bir şekilde eleştirmiş olan bir yazardır. Irak savaşından dolayı bugün de ediyor. Buna rağmen, İngiltere'de, "Nobel'i bu yüzden kazandı" diyen çıkmadı. Ama bizde Pinter için, "Kürtleri savunup Türkiye'yi eleştirdiği için bu ödülü aldı" diyenler çıktı. Yani, Pinter'a kızmak da bize düştü. Nobel Edebiyat Ödülü'nü 1982'de kazanan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, veya 1986 yılında kazanan Nijeryalı yazar Wole Soyinka da ülkelerini eleştirmiş, bu yüzden de hem sözlü hem de fiziki saldırılara maruz kalmış olan yazarlardır. İsteyen üzülsün ama...Oysa bugün onlara saldıranlar ortada yok. Tam aksine, getirdikleri itibar nedeniyle ülkelerinde el üstünde tutuluyorlar. Orhan Pamuk için de aynısı olacaktır. Toz duman yatıştığında ortada tek bir gerçek kalacaktır. O da, Nobel Edebiyat Ödülü'nün, kendi dilinde yazan, kendi toplumunun derin çelişkilerini ve görülmek istenmeyen gerçeklerini irdeleyen, bu yüzden kendi ülkesinde de önemli ödüller kazanmış olan bir Türke verilmiş olduğu gerçeğidir. Bu nedenle, Orhan Pamuk'un bu ödülü almış olmasına üzülenler varsın üzülsünler. Kendisini yerenler de varsın yersinler. Ancak bunlar yukarıda sözünü ettiğimiz temel gerçeği değiştiremeyeceklerdir. Orhan Pamuk bu ödülü hak etmiştir, kazanmış olması da hem Türkiye'ye hem de Türk edebiyatına büyük itibar getirecektir. Bunu bugün anlamayanlar yarın anlayacaklardır.