Antroposen Sohbetler'de Utku Perktaş, İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Çağatay Tarhan ile çevrimini yaptığı Charles Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı kitabı üzerine konuşuyor.
Antroposen Sohbetler’in bu bölümünde bilim dünyasının kilometre taşlarından biri olan Charles Darwin’in eseri Türlerin Kökeni’ni konuştuk. Bu önemli eserin Türkçe’ye kazandırılmasına birçok isim katkı verdi. Farklı çevirmenlerin yorumlarıyla ve kimi zaman da dipnotlarla okuduk bu eseri. Son çevirilerden biri Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı ve benim kişisel olarak ilgimi çok çekti. Bu nedenle, Darwin’in evrim yolculuğuna dair bir sohbet için son çevirinin çevirmenini programa davet ettim. Sonuçta dinlediğiniz bu kayıt ve okuduğunuz bu metin ortaya çıktı. Keyifli dinlemeler ve güzel bir okuma deneyimi olsun.
Utku Perktaş: Merhaba, iyi akşamlar herkese. Antroposen Sohbetler’e hoş geldiniz. Ben Utku Perktaş. Bugün, diğer konularımızda olduğu gibi ilginç bir konu konuşacağız. Fakat benim için daha da önemli bir konu çünkü kendi ilgi alanım içinde önemli bir eser üzerine konuşacağız. Daha önce Darwin’le alakalı programlar yapmıştım; Darwin dediğimde de anlamışsınızdır, Darwin’le alakalı konuşacağız. Yalnız bugün Darwin’in en önemli eserlerinden birisini konuşacağız; Türlerin Kökeni.
Türlerin Kökeni’nin Türkçe bir çok çevirisi yapıldı, dilimize kazandırıldı. Böyle bir çeşitliliğin olmasını ben çok önemsiyorum. Son çıkan çevirilerden bir tanesini de Çağatay Tarhan yaptı. Hem Darwin’in Beagle Seyahati, hem de Türlerin Kökeni arka arkaya, belli aralıklarla çıktı. Zannediyorum devam da edecek o seri. Birazdan bunları konuşacağız. Dolayısıyla, anladığınız gibi bugün konuğum arkadaşım, meslektaşım ve aynı dönemlerde Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde öğrenciydik. Çağatay Tarhan, şimdi İstanbul Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji Genetik Bölümü’nde öğretim üyesi. Ben çok fazla bekletmeden kendisini programa alıyorum. Çağatay, hoş geldin. İyi ki geldin, çok teşekkür ederim davetimi kabul ettiğin için, eksik olma. Nasılsın?
Çağatay Tarhan: Hoş bulduk, çok teşekkürler. Ben de nazik davetin için çok teşekkür ediyorum. İyiyim, sen nasılsın?
U.P.: Ben de çok iyiyim. Kitapları görünce çok heyecanlandım. Hızla da Türlerin Kökeni’ni takip ettim. Biraz bekledi esasında. Senin sosyal medyadaki paylaşımını görünce kitapçılara sordum. Çünkü Beagle Seyahati güzel bir çeviri olmuştu. Açıkçası biraz onlardan bahsetmek istiyorum. Bunlar Darwin çevirileri ama senin diğer çevirilerin de var Alfa Yayınları’ndan çıkan. Özgürlüğün Evrimi’ni ben okumuştum. Diğer farklı popüler bilim kitaplarına ilişkin çevirilerin de var, onlar da çok güzel. Biyoloji için büyük katkı olduğunu düşünüyorum. Ellerine sağlık öncelikle.
Ç.T.: Teşekkür ederim.
U.P.: Ben Türlerin Kökeni kitabının çevirisini görünce, bugünlerde Türkiye’de bir çeşitlilik var. Son yıllarda birçok farklı çevirmen -ki bu kişilerin bazıları farklı alanlardandı- çeviriler yaptılar. Seninki de son çıkanlardan birisiydi. Tabii senin biyolog olman, konuyla ilgileniyor olman, evrimle ilgileniyor olman, genetikle ilgileniyor olman bence buna farklı bir boyut katıyor. Dolayısıyla, ben bugün bu kitap üzerine konuşmak istiyorum. Fakat iznin olursa Türlerin Kökeni’ni dinleyicilerimize tanıtmak için çok kısa bir giriş yapacağım.
Türlerin Kökeni, İngiliz doğa bilimci Charles Darwin tarafından yazılmış olan ve evrim teorisini doğal seçilim düşüncesiyle şekillendiren en önemli eserlerden biridir. Eser, evrimsel biyolojinin temellerini atmış ve türlerin nasıl evrimleştiğini açıklayan bir teori sunmuştu. Kitabın kısa bir tarihçesine bakacak olursak; İlk yayın 1859’da Charles Darwin tarafından yayınlandı. Kitap, evrim teorisini detaylı bir şekilde anlatır ve türlerin doğal seçilim yoluyla nasıl değişebileceğini açıklar. Bu, o dönemde büyük bir bilimsel ve toplumsal etki yarattı.
Charles Darwin, 1831-1836 yılları arasında HMS Beagle adlı gemiyle dünya turuna çıktı. Bu seyahat sırasında gözlemler yaparak ve farklı coğrafyalardaki canlıları inceleyerek evrim teorisini oluşturmaya başladı. Tabii burada bir de Wallace’dan bahsetmek lazım. Darwin Türlerin Kökeni’ni yazmadan önce, Alfred Russel Wallace adlı bir diğer doğa bilimci ile benzer evrimsel fikirleri paylaştı. Wallace, Darwin'in çalışmalarını bağımsız olarak onayladı ve ortak bir makale yayınladılar. Bu makale, evrim teorisinin daha geniş olarak kabul görmesine katkı sağladı.
Türlerin Kökeni üzerine bilimsel tartışmalar var; Türlerin Kökeni’nin yayınlanmasının ardından kitap, büyük bilimsel tartışmalara neden oldu. Evrim teorisinin kabulü ve reddi üzerine uzun süren tartışmalar ve çalışmalar yaşandı. Kitabın modern biyolojiye etkisi ise modern biyolojinin temel taşlarından biri haline gelmesiydi. Bu kitapla ortaya atılan doğal seçilim teorisi ve evrim, biyolojinin temel kavramları arasında yer alıyor artık. Charles Darwin'ın Türlerin Kökeni eseri, evrim teorisini popülerleştiren ve bilimsel anlamda kabul görmesine yardımcı olan önemli bir adım olarak kabul edilir. Bugün, evrim teorisi biyolojinin temel bir parçasıdır ve pek çok bilim insanı tarafından desteklenir. Bu uzun girişten sonra iznin olursa sorulara geçebilirim.
—
“…böylesine basit bir başlangıçtan itibaren en güzel ve en harikulade sonsuz formlar ortaya çıktı ve evrimleşiyor.” - Charles Darwin, Türlerin Kökeni’ni bu sözlerle bitirir.
—
Ç.T.: Tabi, tabi...
U.P.: Darwin'in Türlerin Kökeni kitabı, evrim teorisi üzerine temel bir metin olarak kabul edilir. Bu önemli metni çevirirken, orijinal metindeki anlamı ve mesajı doğru bir şekilde yansıtmak için nasıl bir çeviri stratejisi benimsediniz?
Ç.T.: Stratejiyi şöyle belirlemek gerekiyor; kitabın denk düştüğü tarihsel kesiti iyi belirlemek gerekiyor. Darwin’den önceki tartışmaları ya da evrim teorisine ilişkin ortaya atılan düşüncüleri, fikirleri bilmek gerekiyor. Hatta ve hatta kitap yayınlandıktan sonraki tartışmaları da bilmek gerekiyor. Hangi bağlamda, hangi tarihsel, hangi çevresel koşullara denk düştüğüne dikkat ettiğiniz zaman, daha panoramik bir bakışla bakıyorsunuz ve Darwin’in derdinin ne olduğunu çok daha net kavrayabiliyorsunuz. Dolayısıyla, böyle bakınca nerede ne anlatmak istiyor, o bölümde ne vurgulamak istiyor onu fark ediyorsunuz ve daha tereddütsüz bir çeviri yapabiliyorsunuz. Bu önemli bir şey. Darwin’in kendi yazım üslubunu bir kenara bırakarak söylüyorum, derdinin ne olduğunu bilirsek… Mesela, dönüp dönüp mektuplaşmalarına baktım, bazı yerlerde anlamak için biyografisine baktım ya da bazı kavramları doğru ifade etmek için o dönem ne için, nasıl bir kavram kullanıyordu, nasıl dönüştü, nasıl değişti, onlara da dikkat etmek zorunda kaldım. Zaten kitap, buna mecbur bırakıyor ister istemez. Bu aslında sadece Darwin’e özgü bir şey değil, çoğu çeviri için geçerli bir şeydir ama bu tarihsel önemi olan bir kitap olduğu için daha da dikkatli olmak gerekiyor.
U.P.: Anlıyorum. Bir de kitabın çeviri sürecinde bazı zorluklarla karşılaşmış olmalısın, bunu söyleyelim. Kitabın çeviri sürecinde hangi zorluklarla karşılaştın ya da karşılaştın mı? Dili anlamak, terminolojide zorluklar var mıydı? Bazı kelimeleri Türkçe’ye aktarmak benim zorlandığım bir şeydi, bazı kelimeler İngilizce kalıyor, belki farklı bir dilde kalıyor ve karşılığını bulmak zor oluyor. Bunlar da çeviri yapılan metni etkiliyor. Bu zorlukları aşmak için neler yaptın ya da somut örnek verebileceğin bir zorluk var mı?
Ç.T.: Aslında şöyle, evrim teorisi uzun zamandır Türkiye’de biliniyor, başka çeviriler de oldu. Genel itibariyle oturmuş bir kavramsal bir yapı var ama bazı kavramları daha dikkatli kullanmak gerekebilir; ‘varyete kavramı’, ‘tür kavramı’ gibi. Çünkü Darwin’in kendisinde ve esasında kendi içinde tartışmalı kavramlar bunlar. Neye varyete diyor, neye tür diyor, neye soy diyor, neye ırk diyor?…
Mesela, ırk ve soy çok karıştırılan kavramlar. Dolayısıyla, bu terimleri çevirirken neyi kastettiğini düşünmek için biraz biyolojiye hakim olmak gerekiyor. Şunu söylemek lazım; Türlerin Kökeni okurdan bir emek talep ediyor, ben hep bunu vurguluyorum. Bu elinize alıp rahatlıkla okuyabileceğiniz çok kolay bir kitap değil. Ama bunu da abartmamak lazım, öncesi ve sonrasında abartarak yapacağınız bir araştırma da değil. Basit bir Wikipedia okuması bile yardımcı olabilir ve bu dönemin hakim düşünceleri ile Darwin’in üzerinde durduğu şeyler, sonraki tartışmalar… İnternetten yapılacak basitçe bir araştırma ile epey bilgi edinilebilir ve ondan sonra çok daha rahat okunabiliyor.
Ben yine de, az önce konuştuk, Türkçe’de şimdiye kadarki yapılmış çevirilerdeki şeyleri dikkate aldım; anlaşılması zor olan kısımlar, daha iyi olmayan çeviri kısımları. Bunları tekrar ele alarak üzerinden geçtim. Bunu bugünkü kullanılan Türkçe’de ifade ederken tabii ki orijinalliğine de hiçbir şekilde zarar vermeden, daha net ve berrak bir şekilde nasıl ifade edebilirim onu hep düşündüm açıkçası. Bu nedenle de çok uğraştırdı. O berrak ifadeyi bulmak, yazmak, cümlede, uzun cümlelerde bunu sağlamak çok kolay olmuyor. Ama bu kitabın da hakkını vermek lazım. O sorumluluk, biyologlar olarak hepimizin üzerimizde var. Dolayısıyla elimden geldiğince halletmeye çalıştım.
Şunu da ifade edeyim, Darwin kitabın ilk girişinde şunu söyler; “Bu kusurlu bir yapıttır. Bundan hiç kuşkum yok, hataları vardır, çıkacaktır…” Dolayısıyla, kendisi kendi kitabı için bunu söylerken, çevirmen de kendi kitabı için kusurları olacaktır demesi lazım, o da ayrı bir konu tabii.
U.P.: Çok güzel, eline sağlık, büyük bir emek bu. Burada hep şu aklıma geliyor; Wallace’a değindim ama, bir sonraki soruya geçmeden, Wallace ile Darwin arasındaki ilişkiden de biraz bahsetmek istiyorum. Wallace, Darwin’i benimseyen ve kollayan bir yapı sergiliyor. İkisi de birbirinden bağımsız bir şekilde doğal seçilimle alakalı fikri benimsiyorlar ama temel fark zannediyorum ki Darwin, Türlerin Kökeni’nde biraz daha bireyler üzerinden giden bir seçilim mekanizmasından bahsederken, Wallace popülasyonlar üzerinden bir yorum yapma yoluna gidiyor galiba. İkisi arasındaki temel fark bu oluyor değil mi?
Ç.T.: Evet, bir yandan da Darwin’de yıkıcı mücadele Wallace’a göre daha başat konumda. Darwin, hayatta kalma mücadelesinin Wallace’a göre çok daha çetin bir şey olduğunu çok daha fazla yapar. Wallace’da da uyumsuzların elenmesi süreci çok daha belirgin. Bu aslında çok ciddi bir müsabaka gibi bir şey değil, Darwin de o kadar kavga dövüşten bahsetmez ama vurgu daha çok o yönde. Aralarındaki temel farklılığın bu olduğunu söyleyebilirim. Bir de tabii şu var; Darwin’in geldiği toplumsal sınıf ile Wallace’ın geldiği toplumsal sınıf ve dünyaya bakışları farklılık gösteriyor. Wallace, daha yoksul bir aileden gelmiştir, kendi kıt olanaklarıyla Malay Takım Adaları’na gider. Darwin ise önünde epey yollar açılan isim olarak karşımıza çıkar, çok daha rahattır bu anlamda. Böyle bir farklılık da var, bunu da söylemek lazım.
U.P.: Ben Darwin’in evini çok görmek istiyordum. Geçtiğimiz aylarda böyle bir fırsatım oldu. Oraya gidince bir şey dikkatimi çekti; sen de çeviriyi yaparken karşına çıkmıştır ve bunu daha önceki Antroposen Sohbetler’de kısa bir programla işlemiştim. Karl Marx, Darwin’e Kapital’i imzalayıp gönderiyor ve ‘size hayranlıkla’ diye veriyor. ‘Bizim insanlar için, toplum yapısı için düşündüğümüz modeli aslında siz de canlılık için düşünmüşsünüz’ diyor ve büyük bir hayranlıkla gönderiyor. Şimdi Wallace sosyalist ve Darwin’den düşünce yapısı olarak farklı dediğinde aklıma bu geldi. Darwin, benim anladığım kadarıyla aslında Marx’dan da çok haz eden biri değil. Ama Kapital onun kütüphanesinde imzalanmış bir şekilde duruyordu, etkileyici bir şeydi. Burada da bilmiyorum doğru muyum, sana soracağım; Darwin, Marx’ın fikirlerini çok benimseyen biri değil galiba?
Ç.T.: Tabii değil, hiç bir alakası yok. Bu konulara çok kayıtsız, taraftarlıktan öte kayıtsız, pek bir alakası yok. Zaten mektup yazdığı zaman diyor ki, ‘Kitabınız çok güzel, eminim ki bizler bilgiyi artırmaya yönelik şeyler yapıyoruz ama konunuzla hiç alakam yok.’ Zaten kitabın açılmamış sayfaları var, hiç bakmamış. O kadar uzak ki Marx’ın yazdıklarına, bakmamış. Marx da Darwin için şöyle der Engels’e yazdığı mektupta, ‘Kaba İngiliz tarzıyla yazılmış olsa da muazzam bir kitap.’ O da bizim konuştuğumuz yazım biçiminin farkında.
U.P.: Güzel. Ben hep şunu düşündüm, bir sonraki soruya geçeceğim şimdi, Charles Darwin'in dil ve yazım tarzı bu kitapta çok önemli bir rol oynamış. Kendisinin uzun cümleler kurduğunu biliyorum. Orijinal metindeki bu dil ve üslubu, Türkçe çeviri sırasında nasıl yorumladınız?
Ç.T.: Darwin’in uzun cümleler kurmasının nedeni uzun düşünmesi. Yani kılı kırk yararak, çok temkinli, çok titiz. Bir yargıya varırken defalarca kontrol eden, çeşitli kaynaklardan doğrulatmaya çalışan bir üslup… Olgulara yaslanmaya çalışan bir üslup ve bir sürü çevresel etmenler de var. Her şeyi sıralamaya çalışır ve tüm bunların hepsini bir arada vermeye çalıştığı için o cümleler uzar da uzar. Ama her çevirmenin kitap çevirirken yaşadığı zorluktur. Çevirmen bir yandan orijinal üsluba bağlı kalmakla, kendi dilinin olanaklarını ya da anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde ifade etmek arasında ikilemde kalır. Ben çevirirken ikisi arasında salınmak durumunda kaldım. Kimi yerlerde Türkçe’ye çok zorlamadığı durumlarda olduğu gibi bıraktım. Ama kimi yerlerde mesela anlaşılmayı ya da akışı kolaylaştırmak için uzun paragrafları böldüm. Bunlar hiç bir şekilde orijinal düşünceye ve fikre zarar vermiyor ama anlaşılmayı kolaylaştıracak müdahaleler olmak zorunda.
U.P.: Çevirmenin işi yazardan daha zor. Çünkü çevirmen hem düşünceye sadık kalacak hem de bunu temiz bir şekilde o dilin okuyucusuna aktaracak. Dolayısıyla ben bu işi hep önemsemişimdir, kolay bir iş olduğunu düşünmüyorum. Senin çevirin altıncı baskıdan, yani son baskıdan, değil mi?
Ç.T.: İlk baskıdan.
U.P.: Pardon, tamam. E. O. Wilson’ın önsöz yazdığı sonraki basımdan, çok güzel. Türlerin Kökeni, toplam altı baskı yapıyor ve altıncı baskıdan çeviriler bizim karşımıza çıkıyor. Darwin Descent of Man’i yazdığında, Türlerin Kökeni beşinci baskıyı yapacaktı. Yalnız Darwin bu baskıya kadar Türlerin Kökeni’nde ‘evolution’ kelimesini kullanmıyor. İlk defa Descent of Man’de girişin ikinci sayfasının ilk paragrafının sonunda bu kelime kullanılıyor. Sonra da beşinci baskıyı yapıyor Türlerin Kökeni ve Darwin ‘evolution’ kelimesini Türlerin Kökeni’nde de kullanıyor. İlk baskıda bu kelime yok ama doğal seçilim üzerine yazılmış bir kitap. Peki, evrim düşüncesini nasıl veriyor? Bu konuda dikkatini çeken bir şey var mıydı?
Ç.T.: Aslında Darwin’in üzerinde durduğu şey, bireysel farklılıkların, bireysel varyasyonların tür farklılıklarına doğal seçilim mekanizmasıyla nasıl yol açtığını, türleşmeye nasıl neden olduğunu açıklamaya çalışıyor. Dolayısıyla evrim dediğimiz zaman çok daha geniş bir perspektifte genel bir süreçten bahsediyorsunuz. Darwin ise bunun içine girerek, o mekanizmaları kurarak varyasyonlardan türleşmeye doğru gidiyor. O yüzden çok da ihtiyaç hissetmiyor. Değişiklerle türeyiş kavramını kullanıyor mesela. Değişiklerle türeme, tam da Türlerin Kökeni’nin kalbidir, bütün hikaye bunun üzerine kuruludur. Yani bir ortak ata var, sonra şu ya da bu nedenle varyasyonlar ve değişikler ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, bundan da türeme ortaya çıkıyor. Bu nedenle, olayın kalbi burası ve bu nedenle de pek de evrim lafını kullanmaz.
U.P.: Peki bu altı baskı arasındaki temel farklar neler? Kitabın evrimi baskılar arasında nasıl gerçekleşiyor
Ç.T.: Kimi yerlerde örnek sayısı artıyor, açıklayıcı bir kaç cümle araya serpiştirilmiş olabiliyor, vurgu kaymaları olabiliyor. Önceki baskılarda başlattığı belli bir yön tutmuşken sonraki baskılarda onu hafifletip konuyu farklı yönlere çekebiliyor. Ama daha önce söylediğim gibi, Darwin kitabın başında, ‘Bu kitap kusursuz değildir ve değişecektir’ diyor ve bunu da baskılar arasında yapıyor. Mesela kitap yayınlandıktan sonra, fazlasıyla doğal seçilim üzerinde durmak tepki çekiyor. İnsanlar neden sadece doğal seçilimden bahsedildiğine itiraz ediyorlar, ciddi itirazlar ortaya çıkıyor. Sonraki beşinci baskıda önsözde şunu yazıyor, ‘Ben doğal seçilim dışında başka mekanizmaların varlığından da bahsediyorum. Ama bir türlü bu yargıdan insanları kurtaramıyorum’. Bu tür müdahaleler, baskılar arasında var.
Mesela genel olarak doğal seçilim varyasyonlar üzerinden işler, bunu anlatıyor. Varyasyonları ortaya çıkaran tüm nedenleri açıklar ve sonra da doğal seçilim bu varyasyonlar üzerine işler. Daha sonraki baskılarda, bu varyasyonlar primer ve sekonder varyasyonlar olarak çeşitlenmeye başlıyor. Doğal seçilim bu farklı varyasyon tipleri üzerinden işliyor demeye başlıyor. Bu anlamda kaba bir yapı ortaya çıktıktan sonra, altı baskı boyunca bu metni tıraşlayıp daha keskin bir hale getiriyor diyebilirim.
U.P.: Anlıyorum. Çağatay, ağzına sağlık, çok teşekkür ederim. Burada ben iki kitabı paylaşacağım; birisi Beagle Yolculuğu ve diğeri de Türlerin Kökeni”. Kitaplar Ayrıntı Yayınları etiketiyle çıktı ve çıkmaya devam edecek değil mi? Edward Wilson’ın önsöz yazdığı kutulu versiyondaki tüm kitaplar, yani dört kitap bir arada olacak.
Ç.T.:İnsanın Türeyişi ve İnsan ve Hayvan Duygularının İfadesi olacak.
—
Dobzhansky'nin ünlü ifadesiyle “biyolojide hiçbir şey, evrimin ışığı olmadan bir anlam ifade etmez.” Ve evrim teorisinin kurucusu olarak Darwin, tabii elbette Wallace biz biyologlar için çok çok önemli isimler. Darwin şüphesiz bizlerin, hepimizin mentorü.
—
U.P.: Evet, Çağatay’dan önce Bahar Kılıç, Türlerin Kökeni’ni çevirmişti. Bölümdaşımız Ergi Deniz Özsoy, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Türlerin Kökeni’ni dipnotlarla çıkardı. Bu çeviri çeşitliliği çok önemli. Darwin, bizlerin, tüm biyologların mentorü. Biyolojideki mevcut ivmeyi Darwin gibi, Wallace gibi parlak zihinlerin yaptığı yayınlara borçluyuz. Bu anlamda Türlerin Kökeni’ni programa konu etmek istedim çevirini de görünce. Tekrar tebrik etmek istiyorum, ellerine sağlık. Çok teşekkür ediyorum.
Ç.T.: Ben teşekkür ediyorum, çok keyifli sohbet oldu.
U.P.: İyi akşamlar, hoşça kalın.