Tan Morgül

-
Aa
+
a
a
a
27 Ekim 2022
Halit Kıvanç'ın radyoda yankılanan sesiyle ona hoşçakal diyoruz.
14 Kasım 2021

COP26 iklim zirvesi için Glasgow'da bulunan Tan Morgül canlı yayın bağlantısıyla zirveden izlenimlerini paylaştı. 

Vedat Ozan'la kokunun tarihi
11 Eylül 2020

Açık Mutfak’ta İrem Aksu ve Tan Morgül, Vedat Ozan’la koku, tat, aromalar ve lezzetin dünya tarihsel anlamı hakkında konuşuyorlar.

Douglas McMaster
29 Ağustos 2020

Açık Mutfak'ta Douglas McMaster’la sıfır-atık sistem stratejilerini ve SILO’nun hikayesini konuştuk... 

Ettora Scola, Özel Bir Gün (Una giornata particolare), 1977.
16 Temmuz 2020

Filmlerdeki yemek sahnelerini, renklerini, diyaloglarını veya yemeğin yendiği mekanları nasıl "okur" veya algılarız ?

1888 New York'undan bir Yahudi şekerleme dükkanı
24 Haziran 2020

Açık Mutfak - Disiplinlerarası Yemek Konuşmaları'nda Kadir Has Üniversitesi Mimarlık ve Kent Çalışmaları Program Direktörü Ezgi Tuncer’le birlikte iki haftada üst üste göç ve mutfak ilişkisini konuştuk. Programları Açık Mutfak podcast arşivinden dinleyebilir ya da aşağıdaki yazımıza göz atabilirsiniz. 

İspanyol Gribi,1918-1919, Cincinnati sokak mutfağı. Gönüllüler maskeler ile çocuklara yemek servis ediyor. / Courtesy of Spokesman-Review Archives
07 Mayıs 2020

Açık Mutfak’ın ilk programında dünyada gıdaya erişim ve dayanışma ağları, alternatif tedarik yolları ve müşterek üretim-dağıtım mekanlarına göz atıyoruz.

05 Ağustos 2019

İlk yayınlarından bugüne Açık Radyo'nun hep bir parçası olagelmiş çok kıymetli Cüneyt Cebenoyan'ın anısına 'Libero'nun programcılarından Tan Morgül'ün yazısı...

11 Haziran 2010
Öncelikle şunu kabul edelim: Dünya Kupası, bir ulus-devlet sahnesidir. Öte yandan aydınlanmanın en asabi, yaramaz, sıkıntılı çocuğunun tek sevimli olduğu yer dünya kupası olsa gerek.
27 Aralık 2007
Corporate Europe Observatory ((Tekelci Avrupa Gözlemevi) örgütünden ve Alter-EU "ağı"nın örgütleyicilerinden Erik Wesselius ile şirketlerin tekelindeki Avrupa ve Avrupa Birliği ile bu sürecin manivelası olan lobicilik mekanizmasını konuştuk.
11 Temmuz 2006
Bu, kupaya niyet, Zidane'a kısmet olmuş bir yazıdır. Zinedin Yazid Zidane, benim nezdimde, o dakika oyundan çıkıp, seremoniye katılmayarak, kendini Beckenbauer gibi, Platini gibi, Pele gibi 'loca'ya değil, bizim kalplerimize hapsetmiştir.
01 Temmuz 2006
Bir kupanın daha son çeyreğine gelmiş bulunuyoruz. Kala kala yine iki kıta kaldı: Avrupa ile Latin Amerika. Futbolun efendileri hayatlarından memnun. Peki ya futbolun sevenleri ne vaziyette?
23 Haziran 2006
Fark ettiniz mi bilmiyorum, Beckenbauer, Pele, Platini gibi eski futbol 'efsane'leri kupayı kendilerine ayrılan localardan takım elbiseli olarak takip ederken, Maradona, taraftarın arasında, ayakta ve takım formalı olarak pozisyon alıyor.
20 Haziran 2006
Hani klişe bir deyim vardır ya, "top yuvarlaktır, maç da 90 dakika" diye; maçın 90'ında değişen bir şey yok ama topun yuvarlaklığı hadisesinde işler biraz değişiyor gibi.
26 Mayıs 2006
Samsun Anadolu Lisesi öğrencileri 17 yaşındaki Cihan Semizoğlu ile 16 yaşındaki Ahmet Genç, sabah okula giderken, silahlı bir saldırıda can verdi.
15 Mayıs 2006
Aynı zamanda evsahibi komite olan Yunanistan Sosyal Forumu'nun 4. Avrupa Sosyal Forumu'na dair değerlendirmesi, kısa bir basın açıklaması ile duyuruldu.
15 Mayıs 2006
Atina'da düzenlenen 4. Avrupa Sosyal Forumu'nun ikinci günü, yani geçen Cumartesi, önceden de planladığı üzere büyük bir gösteri ile geçti.
15 Mayıs 2006
Caracas'ta düzenlenen 6. Çok Merkezli Dünya Sosyal Forumu'ndan yaklaşık 4 ay sonra şimdi de Avrupa Sosyal Forumu için Atina'dayiz.
04 Şubat 2006
Bazen sınırlarını zorlasalar da "Gerçekçi olup imkânsızı istiyorlar." Çünkü neoliberalizmin son dönem politikaları nedeniyle artık gezegenin de isyan bayrağını açtığını biliyorlar. Ve biz de bu "tekne"den başka binecek teknenin olmadığında hemfikiriz.
27 Ocak 2006
Son yıllarda (belki de çok uzun zamandır) Türkiye'yi etkisi altına alan "siyaseten" soğuk havanın tam tersi, şu aralar Latin Amerika'da egemen.
25 Ocak 2006
Venezuela'da onbinlerce kişi, "emperyalist politikaları" protesto ediyor.
28 Eylül 2005
Konumuz Gökdeniz, Trabzonsporlu futbolcu. İyi topçuydu, bu işlere girmeyip de oynadığı oyunun güzelliğine vakıf olsaydı, futbol seyircisi de kazanırdı, Gökdeniz de. Kayıptır, çünkü memlekette bir genç daha, utanmadan, sıkılmadan, bu kadar rahat, gayri ahlaki bir iş yapma gücünü kendinde bulmuştur.
13 Eylül 2005
Uzun yıllardır, seslerini duymuyorduk. Malum hadiselerden sonra, tekrar ses vermeye başladılar. Pazar günü İnönü'de bir maç oynanıyor, Beşiktaş ile Diyarbakırspor arasında. Tescilli ligin iki tescilli takımı karşılaşıyorlar. Altı üstü bir maç. Ama olmuyor işte. "Burası Türkiye, yok öyle!"
06 Eylül 2005
Türkiye'nin dört bir tarafında, stadyumlara doluyor. Her hafta binlerce insan, maçları, ciğerlerine çim kokusu çekerek izliyorlar. Ayrı bir zevktir; anlatması pek kolay değil. Yalnız bir tek şey var ki anlaşılması hiç de kolay değil, o da stadyumda maç izlerken canınıza kast edilmesi…
21 Ağustos 2005
Yerleştikleri ekranın içinde, gazete köşelerinde, bağıra çağıra, histerik, içi boş kelamlar edip duran, sağlam gürültü yapıp, kafa şişirenlere, elde sopa, tavana da vurup diyemiyoruz ki: "Yahu, ayıptır, biraz sessiz olun, içeride çocuk uyuyor."
03 Temmuz 2005
Doğmadığım, yaşamadığım, ama tarihimin, atalarımın topraklarında, akrabalarım, hemşehrilerim, hiç de hak etmedikleri halde, bir "sorumsuzluğun", "vicdansızlığın" ve "ahlaksızlığın" bedelini ödüyorlar.
01 Temmuz 2005
Haydarpaşa'ya yapılması düşünülen evlere şenlik proje, ''kardeşim yetki benim, para benim rant benim'' zihniyetinin metropolle girdiği çarpık ilişkinin güzel bir kanıtı olsa gerek. Biz bu konuyu bahane ederek ''oyun oynayan insan''ın kentle muhabbetine bir bakalım.
24 Haziran 2005
Genelkurmay tarafından basılan "Sporda Centilmenlik Ruhu ve Hakkaniyete Uyma (Fair Play)'' isimli kitapçık yardımıyla, hiç kimsenin kaytaramayacağı, dersi kaynatamayacağı bir ortamda (askerlik yapan bilir; yemez) "şiddetin'' tribündeki sürekli adresi gençlere "fair-play'' dersleri verilecek.
13 Haziran 2005
Dünya Kupası grup eleme maçında, tribünleri "19 Mayıs Kutlamaları" ortamına çeviren ahali, bu toplu huşu halinin hakkı olarak galibiyet istiyordu. Lakin olmadı... Tribünlerin renkli olduğu doğru, ama bunların arasındaki bir rengin pek de Türk'ün kara kaşı, kara gözü ile ilgisi olmadığı ortada.
30 Mayıs 2005
''You'll never walk alone'' (asla yalnız yürümeyeceksin); bir şarkı, bir slogan bu kadar mı gerçek olur, tribünde böylesi vücut bulur. Hakikaten, imrendik! O akşam Liverpoollu olmak varmış İstanbul'da... Ne maçtı, ne taraftardı, ne şölendi ama!