"Müspet Batı rasyonalizminin çocuklarından biri bu konu"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru'da Cengiz Aktar, Trump’a yapılan suikast girişimine, Birleşik Arap Emirlikleri yönetimindeki Gazze iyileştirme planına, Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik öngören 17 maddelik yasa teklifine, Fransa’da Laurence Tubiana'nın başbakanlık tartışmalarına, Suriye Başbakanı Beşşar Esad’ın beyanına ve Kıbrıs çıkartmasının 50. yıl kutlamalarına değiniyor.

""
Nereye Doğru?: 17 Temmuz 2024
 

Nereye Doğru?: 17 Temmuz 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya Trump’a yapılan suikast girişimi haberiyle başlayan Cengiz Aktar, Trump’ın gizli belgeleri dışarı çıkarması ile ilgili davanın hakim tarafından düşürüldüğünü belirtti. Gazze’deki durumun aynen devam ettiğini dile getiren Aktar, “UNWRA’nın bir tane okulu bile sağlam değil. Al-Monitor haber sitesinde çıkan habere göre, Birleşik Arap Emirlikleri’nin yönetiminde ve bayrağı altında Gazze’nin istikbali için bir plan üzerinde çalışılıyormuş. İş bittikten sonra bu çalışma grubu başka Arap ülkelerinin de katılacağı bir heyet tarafından yönetilecekmiş. Bu çalışmaya Gazze’nin 16 veya 17 aşiretinin temsilcileri de katılacakmış. İlk yapılacak iş, Gazze şeridini ayağa kaldırmak olacak deniyor. İlginç bir haber, kaynak zaten sadece oralardan gelebilir, Batı’da kimse Gazze’ye yardım için kılını kıpırdatmaz,” dedi ve üçüncü gündem konusu olan hayvanların itlaf edilmesi yasa kararına geçti. “Hayvanların itlafına yönelik yasa çıkartılması çok eskilere giden bir şey, insanın hayvana uyguladığı vahşet çok eskilere dayanıyor. Hayvanlarla önce dostken sonra düşman olmuşlar. Bunun üzerine kitaplar var, çok konuşulacak bir konu. Her zaman hatırlatmakta fayda var; müspet Batı rasyonalizminin çocuklarından biri bu konu. Özellikle Batı’da, Avrupa’da 17. yüzyıl başında filozof René Descartes ile başlıyor. Descartes, ‘Hayvanatın ne ruhu, ne aklı vardır. Görünüşünün aksine hayvanların düşünceleri yoktur, uyaranlara otomatik tepki verir, tamamen mekanik bir yaratıktır’ diyor. ‘Senin emrinde olan bir makina, ne yaparsan yap’ diye de ekliyor. Bu bütün Batı felsefesini şekillendiren bir şey. Aynı dönemde her yerde hayvanları koruma cemiyetleri de kuruluyor ama tarım ekonomisinin baskısı ve gelişen, sanayileşen, şehirleşen dünyada yerleri yok. O zamandan bu yana süren bir savaş aslında bu. İnsanın hayvana verdiği savaş! Hayvanların devamlı alanları daralıyor ve insan ‘Alanımdan çekilmezsen öldürürüm’ diyor. Batı Anadolu’da yaban domuzları şehirlerde yaşıyor artık. Maghreb, Fransızlaşan bir memleket. Üçüncüdünya ülkesi olmasına rağmen sokakta hiç köpek yoktur. Kolonyalizmin daha az olduğu Tunus’ta ise dünya kadar sokak köpeği var. Tunus da tehlikeli olmaları gibi benzer iddialarla köpeklerini itlaf ediyor. Eski zamanlarda modernleşmenin getirdiği nedenlerle ve insanın kendi sağlığını korumak üzere kuduz meselesiyle de ilgili itlaflar yapılırdı,” diyen Aktar,bir sonraki gündemi Fransa’ya geçti.

Laurence Tubiana

“Fransa’da olup bitenlerle devam edelim. Laurence Tubiana’nın Başbakanlığına solun solu tamamen karşı, ne olacak belli değil. Tubiana önemli bir şahsiyet, Paris Antlaşmasının mimarı, iktisatçı, Avrupa İklim Vakfı’nın 2017’den beri de başkanı. Belli bir solun desteklediği birisi ama sağdaki siyasilerden ‘Biz de destekliyoruz’ diye bir şey duymadım ama desteklememeleri de mümkün değil. Fransa’nın işi bitmiş değil, giderek sarpa sarıyor,” diyen Cengiz Aktar, Suriye ile ilgili konuşmasıyla programına devam etti.

“Gelelim günün konusuna; Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın verdiği beyan. Suriye Resmi Devlet Ajansı’nın yayımladığı uzun bir mülakat var, genel seçimler münasebetiyle televizyon ve yazılı basın gazetecilerle konuşuyor Esad. Senelerdir Ankara’dan normalleşme, kardeşlik, barış sözlerini duyuyoruz. Esad, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek sonuç alıcı olacak veya yakınlaşmak Suriye’nin çıkarlarına hizmet edecek olursa bunu yaparım’ diyor, fakat diğer taraftan da ‘İlişkilerimiz doğal seyrinden neden saptı, kimse bunu dile getirmiyor’ diyor. ‘Amacın ne olduğunu, sorunun çözümünün ne olduğunu daha bulmuş değiliz. İlişkileri geliştirmeye yönelik her türlü girişime olumlu bakıyoruz, bu da doğal, kimse komşularıyla sorun yaratmayı düşünmez ancak bu kuralsız ilerleyeceğimiz anlamına da gelmez. Teröristlere destek ve işgal sürecek mi? Türk Dış İşleri Bakanı, Suriye ile gizli görüşmeleri olduğunu söyledi. Suriye’de bizim için gizli olan hiçbir şey yoktur. Görüşme olduğunda açıklayacağız ama siyasi irade olmadığı için sonuç göremedik. Peki, soruyoruz; görüşmenin referansı nedir? Bu referans teröre destek ve Suriye topraklarından çekilme olarak ifade edilen sorunun nedenlerini ortadan kaldırmak mı yoksa sonlandırmak mı olacak? Sorunun özü bu, başka bir nedeni yok. Bu esas tartışılmıyor ise görüşmenin ne anlamı olur? Sonuçlara ulaşmak istiyor isek görüşme olsun veya olmasın, hiçbir önleme karşı değiliz. Önemli olan, Suriye’nin ve Türkiye’nin çıkarlarını aynı anda sağlayacak olumlu sonuçlara ulaşmamızdır. İlişkilerin normalleştirilmesi gerekmez, doğal olması gerekir. Suriye’de bütün bu olup bitenlere karşın çabasını vermekte olduğumuz doğal ilişkilere kavuşmak istiyorsak, ‘işgal’ ülkeler arasında doğal ilişkilerin bir parçası olabilir mi? ‘Terörizme destek vermek’, ülkeler arası doğal ilişkilerin bir parçası olabilir mi? Bu imkansız. Anormallikler ortadan kalkınca doğallık da geri döner ister istemez. Bize hiçbir garanti verilmedi. Bu yüzden olumlu bir şekilde ama sadece ilkelere değil, açık ilkelere dayanarak ilerliyoruz. İlkeler, uluslararası hukuk ve egemenliktir. Bazıları hiçbir şey kaybetmeyeceğimizi söylüyor. Hayır, bu durumda ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Ortak düzeyde biz, Türkiye ve müttefiklerimiz herkes kazanır, herkes kaybeder. Taviz yoktur, gri bir durum yok. Dolaysıyla ilkeleri ve gerekliliklerini vurgulamamız, katılık veya tereddütten değil sürecin başarısına yönelik kaygımızdan kaynaklanmaktadır. Bizde bazı insanlar gibi tereddüt ve kibir yoktur. Biz her şeyden önce çıkarlarımızı ararız. İlkelerimiz bunlarla ilgili çıkarlarımızdan kaynaklıdır ve onlardan ayrı değildir’ diyor. Türkiye’nin ilişkilerinin kötü olduğu civar ülkelerle hiçbir somut getirisini görmediğimiz normalleşme sürecine soğuk su döküyor,” diyen Cengiz Aktar’a Ömer Madra da, “Esad’ın muhasebesi içinde ele alınması gereken bir milyondan fazla Suriyelinin öldürülmesi de var. Tarihin en büyük katliamlarından biri gerçekleşti orada. Direnen, isyan eden Suriyeliler, hem hapse atılarak, hem de asıp öldürülerek çok büyük katliam gerçekleştirildiği unutuldu,” diye ekledi. Özdeş Özbay ise, “Gazze’de her şey bittikten sonra bunların da unutulacağını düşündürtüyor,” dedi. 

Son olarak 20 Temmuz Cumartesi gününe dikkat çeken Cengiz Aktar, Kıbrıs çıkartmasının 50. yılının kutlanacağını ve muhalefeti ve iktidarıyla herkesin orada olacağını söyleyerek bu haftalık gündemini tamamladı.