"Düşmanca bir dostluk!”

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde, Gazze’de Ramazan ayında da devam eden soykırım ve İsrail’in bugüne kadar uygulamadığı uluslararası kararların genel derlemesi var.

""
Nereye Doğru: 27 Mart 2024
 

Nereye Doğru: 27 Mart 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Cengiz Aktar, Nereye Doğru’ya, “Ramazan soykırımından bahsedeceğiz,” diyerek başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 20728 sayılı Ramazan süresi için geçerli ateşkes kararını İsrail’in yine uygulamayacağını belirten Aktar, “Bugüne kadar zaten İsrail devleti kendisi hakkında ve yaptığı hukuka aykırı işlerle alakalı olarak alınmış kararların hepsini çiğnedi, hiçbirini uygulamadı. Bu sefer de uygulamayacak ama diğer taraftan Donald Trump bile ‘İyice kendinizi dünyadan soyutladınız, yapmayın’ demeye başladı. Ben, uygulamamasını insan üstü bir devletim tavrı iyice ifşa olacak diye düşünüyorum. İsrail’in uluslararası yasalara aykırı yaptığı bütün hareketler ifşa oldu. Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda başlattığı bir ifşa bu aslında. Adalet Divanı’ndaki oylamaya baktım; içinde hem kuzeyin, hem de güneyin yer aldığı ortak bir karar tasarısı sunulmuş. Güneyde Cezayir, Guana, Mozambik ve Sierra Leone, kuzeyde ise İsviçre, Japonya, Malta, Kore ve Slovenya var. Aşağı yukarı herkes işin içinde ve Birleşik Krallık ilk kez ‘evet’ dedi, bir tek ABD çekimser kaldı. Ama Joan E. Donoghue’nin yüzünde çok mutsuz bir ifade vardı, tarihe geçti. Donoghue, aslında inanmış bir demokrattır” diyerek İsrail’in1948’den bu yana hangi kararlara uymadığını incelediğini ve tüyler ürpertici bir bilançonun ortaya çıktığını dile getirdi. “İsrail, Güvenlik Konseyi’nin 28 kararını uygulamamış. Birleşmiş Milletler’e üye olan ülkeler için bağlayıcı bir şart bu aslında ve Madde 25’e göre uygulamaya da mecbur. Bu kararların hepsi - işgaller, toprak ihlakı, askeri saldırganlık, insan hakları ihlalleri ile ilgili. Son uygulamadığı karar da 29. ihlal olacak,” diyen Aktar’a Ömer Madra, “Yaptırım olmuyor mu?” sorusunu sordu. Aktar da, “Birleşmiş Milletler, kendisini oluşturan ülkelerin iradesiyle hareket eden bir sekretaryadır - üye devletler silah desteği yapmaz ise ve bağlayıcılığı yaptırım haline getirmez ise Birleşmiş Milletler tek başına hiç birşey yapamaz. Bu sefer uzman Birleşmiş Milletler kuruluşlarının hemen hemen hepsi - İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Mülteciler Yüksek Komiserliği, Dünya Sağlık Örgütü, Roma’daki Gıda Örgütü - UNICEF ve tabii Viyana’daki özellikle Filistinlilerden sorumlu olan Birleşmiş Milletler örgütü UNWRA çok cesurca beyanlarda bulundular. Bunun dışında daha fazla bir şey yapmaları mümkün değil. Dünyanın en büyük diplomatik kuruluşu Birleşmiş Milletler’in başı da António Guterres de ABD’nin el altından Refah’a saldırılmasını engelliyor gibi biliyorsunuz,” cevabını verdi. Ömer Madra da, “Hepsi net bir dille uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyleyerek İsrail’i kınadılar,” diye ekledi.



Cengiz Aktar, İsrail’in uygulamadığı kararlar konusuna şöyle devam etti, “28 karar uygulanmadı ama sadece bu değil. Mesela 1907 tarihli Lahey ve Amsterdam sözleşmeleri dünyanın ilk çok taraflı sözleşmeleridir. Bu sözleşmelerin işgal edilen topraklardaki yasaların değiştirilmesi ile alakalı 43. Maddesini ihlal ettiği saptanmış. Diğer ihlal dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin toplu ceza verilmesi ile ilgili 33. Maddesi ihlali. Birleşmiş Milletler şartının 1. Maddesi, kitlesel insan hakları ihlalleri de sürekli yapılıyor. Apartheid - açık ayrımcılık sistemine karşı Güney Afrika ile bağlantılı 1976 tarihli uluslararası bir sözleşme var ve İsrail bunu sürekli ihlal ediyor. Açık, net hayata geçirdiği bir apartheid sistemi var ve buna rağmen İsrail, Orta Doğu’nun tek laik demokrasisi olduğunu söylüyor. Etnik temizlik, silahlı çatışmanın sona ermesinin ardından sivil halkın evlerine dönme hakkının engellenmesi Birleşmiş Milletler kararlarının doğrudan ihlali olmakla birlikte, dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 45-46 ve 49. Maddelerini, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararlarını ve 1967 tarihli Güvenlik Konseyi kararlarını da ihlal etmiş oluyor - İsrail, yasa dışı etnik temizliği sürekli uyguluyor. Dolayısıyla uluslararası hukuku da ihlal ediyor. Güç kullanılarak, toprak ihlak edilerek ve egemenlik iddiasında bulunularak Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 2 ihlal ediliyor. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ndeki işgal edilen topraklarda, yasa dışı yerleşimleri, işgal altındaki toprakları koloni haline getirmek ve yerli olmayan nüfusu bu topraklara nakletmek konulu Madde 49 ihlal ediliyor. Birleşmiş Milletler şartı Madde 2, ‘Madde 51 İsrail işgali yasa dışıdır’ diyen bir karar. Dünya çapında dünyaya meydan okuyan bir devletle karşı karşıyayız. Kuzey Kore de var ama o kendi insanının canına okuyor, böyle bir şey yaptığı yok. Bu seviyede ikinci bir ülke yok.”



Ömer Madra, “Saldırılar Refah’da olmadı ama ateşkes kararına rağmen İsrail, Gazze şeridinde saldırılarına devam etti. Refah’da bir ev bombalanmış ve en az dokuzu çocuk 18 kişi ölmüş. Kurtulanlardan birisi ‘Dokuz çocuktan en büyüğü sekiz yaşındaydı, bu olaylarla hiçbir alakaları yoktu. Ramazandaki bu ateşkes haberi ile uyudular ve artık burada değiller. Benim bu dünyada hiç kimsem kalmadı’ diyor. Son durum bu. Ayrıca bir başka facia da 12 Filistinlinin Gazze şeridine atılan gıda yardımlarının peşinde Akdeniz’de yüzmeye çalışırken boğulması,” diye ekledi.

Cengiz Aktar, “29. Güvenlik Konseyi ihlali güle oynaya devam ediyor. İşin bombardıman boyutu var ve bir de işin açlık boyutu var. Alex de Waal, bir makalesinde aç bırakmanın bir savaş silahı olduğuna dikkat çekiyor,” diye belirttiğinde Ömer Madra, Alex de Waal’in kitlelerin aç bırakılması üzerine Kıtlığın Tarihi ve Geleceği adlı bir kitabının da olduğunu, çok kapsamlı bu konuyu bilen birisi olarak Democracy Now!’da onunla epey ayrıntılı bir mülakat yapıldığını belirtti. Aktar, ayrıca Waal’in hem Filistin’den, hem de hiç bahsedilmeyen Sudan’dan bahsettiğini, Sudan’da da aç bırakarak soykırım yapıldığını söyleyerek şöyle devam etti, “Bu konuyla ilgili 2018’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2417 sayılı bir kararı var. Bu karar uyarınca, açlığın savaş silahı olarak kullanılması yasak ve bu karar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, uluslararası insancıl hukuk tarafından yasaklanan bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılmasını şiddetle kınar ve ayrıca insani erişimin hukuka aykırı bir şekilde engellenmesini ve yardım teslimatlarının Gazze - Mısır sınırında olduğu gibi kasıtlı olarak engellenmesini de kınamaktadır; ‘İnsani yardımın ulaştırılması ve gıda üretimi için gerekli yapılar muhakkak korunmalıdır’ der ve ayrıca silahlı çatışmaların tarafları üzerinde etkisi olan devletlere uluslararası insancıl hukuka uyma yükümlülüklerini hatırlatır. Bu ihlallerin soruşturulmasına ve cezalandırılmasına katkıda bulunma çağrısında bulunur. Güvenlik Konseyi, insani yardımının sağlanmasını ve insani yardıma erişimi ve insani yardımın dağıtılmasını engelleyen kişi ve kuruluşlara da yaptırım uygulanabileceğini söyler.” Ömer Madra da bu açıklamanın üzerine, “Birleşmiş Milletler’den istifa eden Craig Mokhiber’in, ‘İsrail kesinlikle ateşkes kararını ihlal etmek suçundan sorgulanmalı ve hesap vermeli’ dediğini hatırlattı.



Cengiz Aktar, “En son Uluslararası Adalet Divanı çağrıları eklendi ve onları da unutmamak lazım. Bu kararlar çok üst düzey ve İsrail hiçbirine doğru dürüst cevap vermedi. ‘Biz katılmıyoruz, bu söyledikleriniz yalan’ gibi gayri ciddi, son derece küstah cevaplar verdi. ‘İster savaş, ister insancıl hukuk olsun, biz onların üstünde devletiz’ diyen, ‘Kimseyi takmayız’ diyen, din devleti olma yönünde hızla ilerleyen bir devletle karşı karşıyayız” diye belirirken, Ömer Madra’nın “Berbat bir tablo var, nasıl gelişmeler olacak?” sorusuna da “ABD dur demedikçe, bir değişiklik olmaz. Düşmanca bir dostluk!” diye cevap vererek bu haftaki gündemini tamamladı.