"Değişmek öyle kolay kolay olmuyor"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Politik'te Ali Bilge, Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan ile ilgili haberlere ve Meral Akşener'in siyasi kimliğine değiniyor.

""
Ekonomi Politik: 22 Ocak 2024
 

Ekonomi Politik: 22 Ocak 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer Bey, merhaba Özdeş!

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: Gene son derece karanlık bulutların ortada dolaştığı, hem iklim bakımından, hem savaş, çatışmalar bakımından, hem göç dalgaları, ölümler bakımından, hem de Türkiye’de genel seçim öncesinde gayet cinayetlerden filan bahsedildiği, ekonomik durumların da karışık olduğu bir durumdan bahsediyoruz. İsterseniz topu size doğrudan doğruya atarak biz rahatlayalım.

A.B.: Öncelikle Merkez Bankası’na değineyim, ardından diğer konulara geçelim. Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan hakkında geçtiğimiz hafta çok ciddi iddialar ortaya kondu. Merkez Bankası imkanlarını, ortamını ailesiyle birlikte kullandığı, aile fertlerinin bankanın işleyişine karıştığı, Merkez Bankası sosyal tesislerinin ve yazlık kampının aileye tahsisi edildiği, makam katında babasına ve annesine oda verildiği, makam katını ailenin kendilerine göre kullandıkları, babanın sağa sola emirler verdiği ve bir kişiyi işten attırdığı hatta tokatladığı da iddialar arasında bulunuyor. Ayrıca Gaye Erkan’ın uzunca süredir ABD’de bulunduğu da dikkat çekilen hususlardan biri.



Gaye Erkan’ın Merkez Bankası’na atanmasını göreve getirildiği zaman konuşmuştuk. Merkez bankacılığı ve Türkiye deneyimi olmayan biriydi, ABD’de finans piyasalarında çalışan bir isimdi.

Ortaya konan iddialara ilişkin henüz Cumhurbaşkanlığı tarafından bir açıklama yapılmadı. Gaye Erkan’ın henüz pek sahiplenilmediğini görüyoruz. Gaye Erkan’a ortaya dökülen bu iddialar karşısında Maliye ve Hazine Bakanlığı’ndan da kuvvetli bir desteğin olmadığını da görüyoruz.

Türkiye, seçimlerden bu yana sıcak parayı ülkeye çekme gayreti içerisinde olan bir ülke. Bu nedenle dış piyasalarda güven verme gayreti içinde. Gaye Erkan’ın ABD’de düzenlediği ‘roadshow’ diye tabir edilen toplantısını Merkez Bankası düzenledi. J.P. Morgan’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıya Türkiye’ye finansal olarak gelmesi muhtemel ‘sıcak paracılar’ davet edildi. Bu tip toplantılarda uluslararası fonlara, bankacılara ‘Türkiye’ye gelin, Türkiye tahvillerine, kağıtlarına yatırım yapın, Türkiye’ye borç verin’ gibi sıcak paraya sunulan imkanlar var. Bu imkanlar genişledi deniyor. Türkiye, sıcak paracılara takdim ediliyor. Türkiye’nin yürüttüğü ekonomi programı, Merkez Bankası politikalarının takdimi oluyor. Ancak takdimin sıcak paracıları cezbedici olması lazım çünkü sıcak paracılar gelirken de, giderken de para kazanmak istiyorlar, hem TL’den, hem de dövizden para kazanmak isterler, hesaplarında gözettikleri budur.

Bilindiği gibi Türkiye’nin döviz açığı var, ödemeler dengesi açığı olan bir ülke, her yıl ortalama 200 - 230 milyar dolar civarında yeni kaynağa, borçları yenilemeye ihtiyacı var. Bunu bulabilmek için de Türkiye görücüye çıkıyor, kendisini tanıtıyor. Merkez Bankası Başkanı, bu nedenle orada. Tüm bunlar en fazla üç, beş gün alır. Ancak anlaşıldığı kadarıyla uzun süredir ABD’de bulunuyor çünkü eşi orada yaşıyor ve çalışıyor. İddialar arasında olmayan bir husus da dikkat çekici; Merkez Bankası Başkanı’nın eşi ABD’de önemli bir finansal kuruluşta, bir yatırım bankasında ‘vice president’ olarak çalışıyor. O bankada üst düzeylerde görev yapan başka Türkler de bulunuyor. Bir medya kuruluşunda yönetici olsam, bu sabahki gündem toplantısında bunu gündeme getirirdim. Eşinin çalıştığı finansal kuruluşla Türkiye Cumhuriyeti, Merkez Bankası ve Hazine arasında herhangi bir ilişki var mı diye konunun araştırılmasını isterdim.

Ö.M.: Bir bankanın başkan yardımcısı mı dediniz?

A.B.: Gaye Erkan da böyle kuruluşlarda çalışmış bir kişiydi. Eşi de hali hazırda ABD merkezli, uluslararası bir bankada üst düzey görevli. Bankanın Türkiye ile herhangi bir ilişkisi var mı yok mu bilmiyoruz ama araştırılması lazım. Ayrıca Merkez Bankası Başkanı hem kendisi, hem de aile fertleriyle ilgili ciddi bir mal beyanı yaptı mı? Bunlar da önemli, açık olması lazım. Söylediğim gibi, Cumhurbaşkanlığı’ndan ve Maliye Bakanlığı’ndan şu ana kadar güçlü bir sahiplenme olmadı ki bu tür durumlarda anında hareket geçerler ama olmadı.

Merkez Bankası’nın sıcak parayı çekme faaliyetleri yeterli oluyor mu? Henüz olmadığı görülüyor. Bunun için sıcak paracılara cazip getiriler sunmaları lazım. O cazip ortamı yeterince sunamıyorlar çünkü Türkiye’de enflasyon Merkez Bankası’nın ve Hazine’nin öngördüğünün çok ötesinde yükseliyor, enflasyon dizginlenemiyor.

Sıcak paracılar gözünüzün güzelliğine, kaşınızın inceliğine gelmiyorlar; para kazanmak istiyorlar. Türkiye’ye borç verirken girişte ve çıkışta para kazanmayı bekliyorlar. Borçlanma piyasalarında devran böyle döner. Yani sıcak para böyle çalışır; girişte ve çıkışta para kazanılacak bir ortamın kendilerine sunulup sunulmadığına bakarlar. Bunlara bakıyorlar, bunları test ediyorlar. Merkez BankasıBaşkanı için ileri sürülen iddialar zaten saygınlığı minimize olmuş Merkez Bankası’nın kurumsal kimliği için de hiç iyi olmadı.



Ö.M.: O iddiaları da bir cümleyle özetlersek yani kendisinin, aile üyelerinin, babasının da Merkez Bankası’nda çalıştığı hatta aleyhine de bir dava açıldığı gibi bir iddia vardı değil mi?

A.B.: Ailesine makam katında başkan yardımcısı odası verildiği, küçük bir çocuğu da olduğundan çocuğa göre makam katında düzenlemeler yapıldığı, mutfağın düzenlendiği ve ayrıca babasının bir yönetici gibi davrandığı, personelle, genel müdürlerle münasebetleri olduğu, emir verdiği, rol oynadığı, bir Merkez Bankası çalışanını tokatladığı ve işten attırdığı gibi iddialar var.

Ö.M.: Bir şikayet de olmuş galiba işten atılmayla ilgili.

A.B.: Evet. O kişi CİMER’e başvuruyor. İşten attırılan kişi Merkez Bankası’na hizmet veren bir taşeron şirkette çalışıyormuş, ‘Babası beni işten attı, tokatladı’ diyor.

Ö.M.: Bunlar hakkında cevaben ne dediler?

A.B.: Gaye Erkan kısa bir açıklama yaptı, yalanlama gibi bir şey. Babası da devreye girdi, ‘Türkiyeyi kurtarmak için rahatımızı bozduk, geldik ama bunlarla karşı karşıyayız’ gibi bir şeyler söyledi. Yurt dışından gelen kurtarıcı prensler edebiyatı, Turgut Özal’ın döneminde başlamıştı. Erkan ve ailesi büyük fedakarlıklar yaparak Türkiye’yi kurtarmaya gelmiş! Dünyanın neresinde görülmüştür Merkez Bankası’nın ailecek yönetildiği, işlerin ve ilişkilerin bu şekilde yürütüldüğü? Merkez Bankası, 2014 olmalı, o zaman ki başkan Erdem Başçı görevi devrettiğinde, ‘Merkez Bankası sarayın bankası oldu’ demiştim. Erdoğan da partili Cumhurbaşkanı olduğundan itibaren, ‘Faizi de, başkanı da ben belirlerim, istediğimi getiririm, değiştiririm’ dedi ve dediğini de yaptı. Şu ana kadar sanırım dört kez Merkez Bankası başkanı değişti.

Aslında Merkez Bankası başkanı hakkındaki bu iddialar Merkez Bankası’nın sarayın bankası olmasına uygun düşüyor ama belli ki Gaye Erkan’ı yeterince sahiplenmeyişi başkan ile saray arasında bir problem olduğu imasını veriyor bize.


Yerel seçim öncesinde bir değişiklik olur mu, olmaz mı ya da bu sorun iktidar tarafından nasıl düzenlenir, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Türkiye zaten döviz kaynağı sıkıntısı çekiyor. Merkez Bankası para politikaları ile kredibilite kazanmaya ve kaynak bulmaya çalışıyorlar. Merkez Bankası politikaları daha çok sağ politikalardır; para ve döviz politikalarının emekçiler üzerinde iyileştirici etkisi pek görülmez, parası olanları daha çok ilgilendirir, sol politika uygulamaları daha çok maliye politikaları üzerinden yapılır.

Türkiye’de içinde bulunduğumuz dönemde reel ücret ve gelirler azalıyor, hızla yoksullaşmanın arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Gerçek enflasyonla resmi enflasyon arasındaki fark çok yüksek. Hatta resmi enflasyon da tutmuyor, yükseliyor. Yapılan zamlarla önümüzdeki Ocak ayı enflasyonu çok yüksek çıkacak, sürekli revize ediliyor. Türkiye’nin sözde anti enflasyonist politikası da doğru dürüst işlemiyor. Politikanın işlemeyişini gören sıcak paracılar, para kazanamayacaklarını, net reel faiz elde edemeyeceklerini düşündüklerinden Türkiye henüz cazip gelmiyor. Onlara göre zemin sıcak paraya hâlâ uygun değil. Zaten reel- direkt sabit yatırımları düşünmüyoruz bile, şu aşamada sadece arazi ve ev satışlarıyla oluyor. Arazileri de satabiliyorlar yabancılara artık. Velhasıl bir Merkez Bankası Başkanı skandalımız eksikti, o da olmuş durumda. İsterseniz bununla yetinelim.

Ö.M.: Evet.

A.B.: Meral Akşener meselesine geçmek istiyorum. Sinan Ateş’in eşiyle yaptığı görüşme sonrasında ‘Mertçe siyasi cinayet işlenirdi’ demişti. ‘Mertçe siyasi cinayet işlemek’ ne ise?

Ö.M.: Evet, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den bahsediyoruz.



A.B.: Meral Akşener’i biraz hatırlayalım isterseniz, geçmişine bakalım. Meral Akşener, siyasete nasıl girdi? O yılları yakından izlemiş bir gazeteci olarak anlatayım, Meral Akşener’i siyasete sokanın şimdi emekli olan albay/general Veli Küçük olduğu bilinir. Veli Küçük, Susurluk öncesi ve sonrasında ortaya çıkan en önemli isimlerden biridir. JİTEM’in kuruluşuna katılan, ‘derin devlet’ diye tabir edilen yapının ve operasyonların en önemli isimlerinden biridir. Meral Akşener, Kocaeli, İzmit’te ülkücü harekete katılmıştır, abisi Devlet Bahçeli’nin çok yakın arkadaşıdır ve o yüzden Devlet Bahçeli’ye ‘Abi’ diye hitap eder. Veli Küçük, Meral Akşener’in doğduğu, büyüdüğü ve ülkücü harekete katıldığı Kocaeli’nde komutandı. O yıllarda Sakarya Kınalı otoyolu civarında Kürt iş adamlarının cesetleri bulunuyordu. Hatırlarsanız, bu bölgede siyasi cinayetlere tanık olduk.

Susurluk sonrasında yapılan soruşturma ve araştırmalarda, yayınlanan raporlarda bu cinayetler ortaya çıktı. Susurluk kazasından çok kısa bir süre önce, Abdullah Çatlı’nın telefonla en son aradığı kişinin Veli Küçük olduğu Meclis Soruşturma Komisyonlarında ortaya kondu - bu raporlara dayanarak söylüyorum.

Meral Akşener, Veli Küçük’ün elvermesiyle ve aynı zamanda o dönemde Doğru Yol Partisi (DYP) içinde etkin bir isim olan Cavit Çağlar’ın elvermesiyle Doğru Yol Partisi’ne girdi. Meral Akşener, DYP’de Kadın Kolları Başkanlığı yaptı ve daha sonra da Kocaeli milletvekilliği yaptı. Susurluk kazası patlak verdikten sonra ‘Abi’ diye hitap ettiği, ‘Emriniz var mı abi?’ dediği Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı oldu. Türkiye’nin ilk kadın İçişleri Bakanıydı ve o dönemde Tansu Çiller Başbakanlık görevindeydi, bir koalisyon hükümeti vardı. Bir süre sonra DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ve ailesi, önce Mehmet Ağar ile sonra ise Meral Akşener ile görüş ayrılıklarına düştü, birbirlerinden ayrıldılar.

Meral Akşener, daha sonra Fazilet Partisi’nden ayrılanlarla birlikte hareket etti yani bugünkü AKP’nin kuruluşunda yer aldı. Meral Akşener, Abdullah Gül ve arkadaşlarıyla Ankara grubu içinde yer aldı, bu ekibe katıldığını ilan etti. Ancak bir süre sonra da içinde bulunduğu ekibin ‘Hâlâ milli görüş çizgisinde olduğu’ gerekçesiyle ayrıldı ve MHP’ye katıldı. 2007’de MHP’den milletvekili oldu; bir yerel seçimde de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu. Haziran 2015 seçimlerinde MHP’den yeniden milletvekili oldu. 2015 Haziran seçimleriyle Kasım seçimleri arasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli siyasi rotasını değiştirdi. Bahçeli, AKP ve Erdoğan’ı desteklemeye yöneldi, bu yönelim parti içerisinde anafor yarattı, Bahçeli’ye muhaliflerin başında da Meral Akşener vardı. Partiyi olağanüstü kongreye götürdüler ve bu süreçte Bahçeli, Meral Akşener’i tasfiye etti, Akşener partiden ihraç edildi, mahkemelik oldular. Akşener, Ümit Özdağ ile birlikte 2017’de İYİ Parti’yi kurdular. Ümit Özdağ da daha sonra ayrıldı.

Meral Akşener’in Kürt meselesindeki tavrı net; bilinir ve ülkücü kökenlidir. Siyasi hayatında çevresindeki isimler derin devlet yapılanmasına yakın isimler oldu ki bunların çoğunu geçtiğimiz hafta vefat eden eski MİT Daire Başkanlarından Mehmet Eymur’un Meclis Susurluk Komisyonuna yaptığı açıklamalarından, daha sonra da yazdıklarından biliyoruz. Eymur, 1960’ların ortasından bugüne kadar iç devlette yaptığı görevlerden dolayı çok önemli bir isimdir, meşhur MİT raporlarını hazırlayan kişidir.

Meral Akşener’in velisi olan Veli Küçük, Meclisteki Susurluk Komisyonuna dönemin Genelkurmay Başkanı’nın emriyle ifade bile vermeye gitmedi. Veli Küçük, sonraki yıllarda Ergenekon davalarından hapis yattı, iki kez müebbete mahkum oldu. Sonraki yıllarda Cemaat - AKP/Erdoğan çatışması ve 2016 darbe girişimi sonrasında dengeler değişti. İktidar, ‘Milli orduya kumpas kuruldu’ dedi. Yeni ittifak ortağı Bahçeli ve bu kesimler oldu. Derin mahfillerin iktidar ilişkisi başladıktan sonra pek çoğu gibi Veli Küçük de tahliye edildi.


Meral Akşener, bu ilişkilerin içerisinde doğmuş bir siyasetçi; yanı başınıza Veli Küçük, Mehmet Ağar gibi isimleri alıyorsunuz ki bunlar gibi isimler, derin devlet ile mafya tipi yapılarla, siyasi cinayetlerle anılan kişiler. Mehmet Eymür, ‘Biz ne yaptıysak devlet için yaptık, onlar kendi çıkarları için yaptılar’ diye açıklıyordu bu gayrimeşru ilişkileri, diğerleri ile aralarındaki farklılığı böyle açıklıyordu. Çatlı gibi katliamlara imza atmış ülkücülerle ve suça bulaşmış isimlerle işbirliği yapan, uyuşturucu ve derin devlet operasyonlarında yer alan, Kürt sorununa askeri çözümden başka yaklaşımı olmayan bir isimdir Veli Küçük. Küçük üzerine muazzam bir külliyat var. Veli Küçük aynı zamanda ‘Yeşil’ diye adlandırılan, cinayetleri ile bilinen Mahmut Yıldırım’ı da yönlendirdiği, kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal’ın ve MİT muhbiri Tarık Ümit’in öldürülmelerinde rolü olduğu, iç içe geçmiş karanlık süreçlerde ismi anılan bir isimdir. Adapazarı, İzmit, Sapanca bölgesindeki Kürt iş adamlarının faili meçhuller sırasında Kocaeli Jandarma Komutanı olan Küçük ile genç Meral Akşener’in yolu, belli ki kesişmiş, siyasette yolunun açılmasında velisi konumunda olmuş.

Aynı zamanda Veli Küçük, Hrant Dink cinayeti ile de ilişkilendirildi. Hrant Dink’i tehdit ettiği çok açık ortaya çıkmıştır. Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi yazarlar da aynı şekilde gündeme geldi. Hrant Dink’in yazıları nedeniyle devam eden davalarda, adliye giriş çıkışlarında tehditler aleni yapıldı, bunları ekranlarda da gördük. Akşener, böyle bir ortamın içinden gelmiş bir kişi. 2016 sonrasında Bahçeli MHP’si ile görüş ayrılıklarına düştü ve daha sonra da merkez sağda boşluk olunca yeni bir siyasi oluşumda İYİ Parti’yi kurdu. İYİ Parti’nin ilk yıllarında partisi seçimlerde başarılı olamayınca istifa etti ama sonra tekrar genel başkan seçildi.

Dolayısıyla ben, ‘Mertçe siyasi cinayet işlenirdi’ demesini yadırgamıyorum, değişmek öyle kolay kolay olmuyor. ‘Mertçe siyasi cinayet işlemek’ ciddi bir itiraf oldu, tarihe geçti.! Kendisi altılı masada yer alırken, önemli krizlere neden oldu, ittifak cinayeti sayılabilecek sorunlar yaşandı. İttifak manzumesi içinde yer alırken, ittifakı bozdu sonra tekrar döndü. İki ay sonra yapılacak yerel seçimlere giderken, muhalefetin parça pörçük olmasına sebebiyet veren bir anlayışla devam ediyor. Partisi her geçen gün kan kaybediyor, merkez sağdan seçmen kopuyor.

Son günlerde dikkat çeken bir gelişme şu oldu; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de erlerin şehit olması sonrasında bilgi vermek için ana muhalefet liderini aramadı. Son yıllarda kendisine keskin muhalefet eden Akşener’e bilgi verdi. Tam sonrasına da ‘Mertçe siyasi cinayet işleme’ cümlesini kurdu. Gelecek ayların ya da yılların için bir çıkarsama yapmak mümkün mü, bunu göreceğiz.

Hafızamızı tazelememizde fayda var, Akşener nereden nereye geldi? ‘Akşener ve İYİ Parti’nin 2023 ittifak modellemesi içinde yer alması ne kadar doğruydu?’ diye sorulabilir. Böyle bir portre, AKP rejimine karşı bir ittifak modellemesinde yer alabilir mi? Evet, yer alabilir. Dünya deneyimlerinden böyle ittifak unsurlarının yer aldığını biliyoruz. Churchill, “Hitler Londra’yı işgal edecek olsa, şeytanla bile işbirliği yaparım’ der. İttifaklar böyledir, İspanya deneyiminde ve diğer ülke deneyimlerinde bunları görürüz. Son yıllarda pek çok değişim sinyali veren bir isimdi – özellikle de ülkücü gömleğini değiştirdiğine dair. O değişim sözdeymiş; aslında böyle bir değişim olmadığını biliyorduk ama kendisi de olmadığını itiraf etmiş oldu. Meral Akşener meselesi de kısaca böyle.



Ö.M.: Çok özetle de Oya Baydar’ın T24’teki 19 Ocak tarihli ‘Askıda barış, askıda Anayasa, askıda ekmek’ başlığıyla yazdığı bir yazıdan küçük bir bilanço hesabı verecek olursak, “Bu savaş sürdükçe ülkemizde barış da Anayasa gibi askıda kalacak. İnsanlarımızı kasıp kavuran yokluk, yoksulluk ve ekonomik yıkımı sürecek,’ deniyor. Zamanın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun resmi açıklamalarına göre, 40 yılda terörle mücadeleye harcanan meblağ üç bin 722 milyar dolarmış. ‘Sadece son Pençe-Kilit operasyonlarının maliyeti ise12 milyar dolar olarak ifade ediliyor,’ diyor ve ekliyor, ‘Sadece Pençe-Kilit harekatında onlarca, yüzlerce canımızı yitirdiğimizi düşününce, insan maliyet hesaplarından utanç duyuyor.”

A.B.: Türkiye’nin yüzyıllık Kürt sorununa ilişkin yurt dışında yayınlanan, insan ve maddi kayıplara ilişkin raporlar var. Yurt içinde maalesef bu alanı çok fazla araştıramıyoruz, sınırlı araştırmalar yapılabiliyor. Bunlar ‘öcü´ konular. Akşener’in bu sözleri üzerine, bugün Fikret İlkiz’in yazısını yayına girerken gördüm, tamamını okuyamadım ama referans vermemiz gereken kapsamlı bir yazı olduğu anlaşılıyor. İlkiz’in yazını da önermeliyiz.

Sürekli karanlık dönemler yaşayan bir ülkeyiz. Kürt sorununa askeri çözümle yaklaşmak, yaşanan karanlığın en büyük sebebi.Maalesef 100 yıllık tarihimiz böyle. Sadece 1919 ila 1925 arasında Kürtlerle kurulan bir ittifak var. Onun dışında Kürtleri Türkleştirme gayretleriyle geçen bir tarihe sahibiz. Bunun sonucu da geldiğimiz nokta. Hem inanılmaz kaynaklar harcandı, hem insanlar katledildi. Sayısını da bilmiyoruz. Kürt sorununda hem güvenlik güçlerinden, hem de Kürtlerden muazzam bir insan kaybı var.


Anlıyoruz ki, Merkez Bankası Başkanı Gaye’nin velisi babasıymış; Meral’in velisi de Veli Küçük.

Son olarak şunu da söyleyeyim; Veli Küçük aynı zamanda Doğu Perinçek’le yakın ilişkisi olan bir kişidir. Küçük’ün kızı Doğu Perinçek’in avukatı ve Genel Başkan Yardımcısıydı.

Ocak ve Şubat ayları siyasi cinayetlerin yoğun olarak işlendiği aylardır. İlk etapta Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink geliyor. Tarihimiz siyasi cinayetlerle dolu. Yerel seçimlere de değinmek istiyordum ama vaktimiz kalmadı.

Türkiye’nin bu yıl için 600 bin sığır ithal edeceği kararı yayınlandı, onu da bir not olarak verelim. Türkiye’de et ve süt fiyatları inanılmaz seviyelere geldi. Türkiye’nin süt üreticileri, ineklerini kestiler. Türkiye’nin ciddi bir açığı var; besilik sığır ithalatı Et ve Süt Kurumu tarafından gerçekleşecekmiş.

Ö.M.: Bunun iklime etkilerini de ayrıca konuşmamız lazım. Dünyadaki yaşamı en ziyade etkileyen şeylerden bir tanesinin de bu sığır çiftlikleri olduğunu, tarım ve hayvancılık endüstrisi olduğunu biliyoruz ama onu ayrıca konuşabiliriz, galiba süreyi bitirdik.

A.B.: Size iyi yayınlar dilerim.


Ö.M.: Çok teşekkürler, görüşmek üzere.

A.B.: Hoşça kalın!

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.