Son İstanbul - Adalar'a dair bilinmesi gerekenler

-
Aa
+
a
a
a

Dünya Mirası Adalar'da Derya Tolgay, Son İstanbul - Adalar’da beş yılda neler olduğunu, nelerin olmadığını, neden 'azmanbüs'lerin istenmediğini sorgulayarak Adalar dosyasını açıyor.

""
Son İstanbul - Adalar'a dair bilinmesi gerekenler
 

Son İstanbul - Adalar'a dair bilinmesi gerekenler

podcast servisi: iTunes / RSS

Derya Tolgay: Herkese merhaba, Dünya Mirası Adalar programı başladı, ben Derya Tolgay. Bugün program ortağım, arkadaşım Nevin Sungur yok, ben tek başıma yapacağım programı ama teknik masada Anrei Gritcu bana destek veriyor. Ayrıca destekçimiz Melih Aral’a da çok teşekkür ediyoruz.

Evet, bugün 10 gündür oldukça alevlenen Adalar’da azmanbüs olayını konuşacağız. 15 gün önce yaptığımız son programımızda kıyı işgallerinden Marmara Denizi'nin haline, denizi olmayan Adalarımızınimar planlarından yollarında yasa dışı araçlardan yürünemez hale gelen Adalar’a vurgu yapmıştık. Bugünü anlayabilmek için ve de geleceği planlayabilmek için geçmişi hatırlamak, bunun için de olayların biraz nispeten başlangıcına gitmek istiyorum.

Açıkçası bu süreçte Daron Acemoğlu'ndan Ahmet Ümit'e, Ezel Akay'dan Fatih Altaylı'ya birçok köşe yazarı, birçok önemli şahsiyet değindi bu konuya
ve ‘bu olmadı’ dendi. Ama öte yandan ısrar da sürüyor çünkü şimdi gelen yeni habere ve fotoğraflara göre, Büyükada'nın tek deniz gören yani kamuya ait, yol üstündeki deniz gören yoluna durak yapılıyor. Benim orada 1962'de annemle çektirdiğim bir fotoğraf var çünkü orası çok ikonik bir yerdir. Bugün durakta bekleyen insanlar denize sırtını dönüp asfalta bakıp oradan otobüslere binecekler.

Evet, bütün herkes konuştu ama yetkililer hiç konuşmadı. Adalar Belediye Başkanı hiç yok, ‘Yanınızdayız’ demişti, hatta ‘Bu minibüslere karşıyım, geldiklerinde ilk ben yatarım önlerine’ de demişti ama kendisini hiç görmedik. Dayanışma için kendisini hala bekliyoruz. Ümit hiç bir zaman kesilmez. Ekrem İmamoğlu ise hiç konuşmamıştı ki bugün konuştu. Ona da değineceğim.

Şimdi bir parti içinden olsun, İ
stanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) olsun beni ve dostlarımı arayan birçok saygıdeğer önemli insan var ve onlar da bu azmanbüslerden memnun olmadıklarını vurguluyorlar. Ama başkanın etrafında kimler var bilemiyoruz, konuyu objektif aktarmıyorlar. Bizim tarafımızdan bu böyle gözüküyor yani objektif ve gerçek bilgiler elinde olsa böyle olmayacağını umuyoruz. Umarız bu yayını dinleme imkanı bulur.

Akira Kurosawa'nın insanın zaafları üzerine kurulmuş psikolojik müthiş bir filmi vardır; Rashamon. Onun gibi olaylara tüm açılardan bakabilmemiz çok önemli. Tüm yöneticileri buraya davet ederek, umarım hep birlikte Adaların iyiliği için yol alabiliriz.

Şimdi, öncelikle bu konuda çok ciddi bir katılımcı demokrasi sorunu yaşıyoruz. Defalarca verilen sözlerin tutulmaması gibi etik bir sorun yaşıyoruz. Adalar’da 6 bin oyla seçilen CHP'li bir belediye başkanı var. Bu azmanbüsleri neden, niçin istemediğimizi açıklamak için Adalar’da yaşayan bizler tam 4 bin 500 imza topladık. Bu imzalar İETT'ye ve İBB’ye elden verildi. Ama bugün sayın Ekrem İmamoğlu'nun açıklamasında küçük bir grup olarak ifade edildik. Bu çok çok büyük bir sayıdır ve bunu gerçekten küçük olarak yorumlamamanız gerekir.

Size elimden geldiğince konuyu anlatacağım; Son İstanbul, Adalar'da beş yılda ne oldu, ne olmadı? Bizler, İstanbul'un Cittaslow ilan edilmesini ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil olması için gönüllü olarak çalışıyoruz. Bir dosya Bakanlığa gitti. UNESCO normları evrensel normlar; her yere değer katacak, herkesin kazanacağı normlar içeriyor.

Biz, bu süreçte tüm görüşmelere, verilen sözlere ve halkın ısrarlı takibine rağmen İBB'nin minibüslü toplu ulaşım ve imara açma çabalarının neden sürdüğünü anlamaya çalışıyoruz. Bir taraftan Adalılar da kararlı; ‘Yürünebilir Adalar İstanbulluların da hakkıdır' diyorlar.

Tarihi şuradan başlatmak istiyorum; Büyükada'da 18 Aralık 2019'da 81 at ruam teşhisi konularak öldürüldü ve ruam gerekçesiyle fayton seferleri bir günde yasaklandı. Yaklaşık bin 800 atın 105'i iğneyle öldürüldükten sonra ise sağlıklı mı, hasta mı olduğu tespit edilmeden atlar aynı ahıra konuldu. Daha önce de Adalar’da ruam görülmüş ama sonuç böyle hiç olmamış. Bu kadar at için bir padok alanı olması gerekiyordu. 800'e yakın at, iyi beslenmelerine rağmen hareketsizlikten bağırsak ve diz ödemleriyle öldü. Bugüne kadar da hiçbir rapor halkla paylaşılmadı. Bu sürecin başlangıcında, bizler bir grup olarak İBB'yi ziyaret ettik ve yerelin bilgisini paylaşmak istedik. Kendilerine, atlara bir padok alanı yapılmasını, aksi takdirde hareketsizlikten öleceklerini söyledik. Toplantı iki saat sürdü ancak ne yazık ki çabalarımız fayda etmedi ve atlar öldü. Atların geri kalan büyük bölümü ise bilabedel Anadolu'da isteyenlere verildi, akıbetleri ise takip edilmedi - bir kısmı sınırda satıldı, bir kısmı kayboldu, bir kısmının öldüğü haberi geldi, ne kadarı hayatta kaldı, bilinmiyor. Şu anda ahırlarda 100’e yakın at bulunuyor ve padok alanları var - ama dört tane tenis kortu büyüklüğünde. Birkaç ay öncesine kadar ormana çıkarılmıyorlardı. Özetle yaklaşık dört buçuk sene boyunca hapis hayatı yaşadılar. 

Biz o süreç başladığında İKSV'nin düzenlediği bienale Dünya Mirası Adalar ve Açık Radyo olarak birlikte katılmış, Adaların seslerini yansıtan bir enstelasyon ve canlı yayın yaparak ‘Adalar’da diğer canlılarla birlikte nasıl yaşarız?’ konusunu başlığa taşımıştık. Bunun dışında, 2018 Ağustos ayında ‘Adalar Ulaşım Çalıştayı’ yapıldığını da hatırlatmak isterim. İBB Genel Sekreteri, Genel Sekreter Yardımcısı, Adalar Belediye Başkanı, Adalar Kaymakamı, uzmanlar, STK temsilcileri ve bir grup halk bu Çalıştaya katılmıştı. Ancak tüm yasaların kusursuzca mevcut olmasına rağmen ne faytonlar, ne de atların sağlığı konusunda hiçbir kurumun görevini yerine getirmediği ve asıl sorunun denetimsizlik olduğu ortaya çıktı. Ayrıca, ulaşımın faytonlarla değil, karma bir model uygulanarak elektrikli araçlar ve faytonlarla birlikte bir çözüm oluşturulması kararlaştırıldı. Ama bu kararların hiçbiri uygulanmadı. Kararlar tartışılır, bu hiç önemli değil ama kararların uygulanmaması güven sarsıcıdır.



Gelelim imar planlarına - Ekim 2019'da Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları kapsamında katılımcı planlama çalışmaları başladı. Bizlerin yüzlerce saatini verdiği toplantılar yapıldı. Bunun ardından müsilajla başlayan, bizim de pandemi dediğimiz COVID'e yakalandığımız, bizim ve doğanın hastalandığı 2021'in Kasım ayında, Marmara Denizi ve Adalar ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilan edildi. Bu tarihten sonra ise imar planlarını yapma hakkı belediyelerden alınarak Cumhurbaşkanlığı’na, Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçti.

Temmuz 2023, Adalar 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazim İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı bir ay süreyle askıya çıktı. Planlarda görüldü ki Adalar’ın büyük alanları - bunlar bakir alanlar, bağ ve bahçe olarak gözüken yerler - arsaya dönüştürülmüş, imara açılmış, sit dereceleri değiştirilmişti. Çok ilginç, sahada gezdiğiniz zaman şaşırıyorsunuz. O muhteşem orman alanını sit derecelerinin nasıl birden, ikiye, üçe indirildiğini görüyorsunuz. Dört tarafı suyla çevrili denizin ortasındaki Adalar’ın imar planlarına kıyılar katılmamıştı. Kıyısız ada planı yapılarak planın koruma değil, ‘imara açılan Adalar planı’ olduğunu böylece anlamış olduk. 2023'ün Ağustos ayında İBB'nin İmar Müdürü ekibi ile Büyükada'daki Anadolu Kulübü’nde halkı bilgilendirmek üzere bir toplantı yaparak bu planlara sahip çıktıklarını belirtti ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yolladıkları planın kendi planları olduğunu söyledi. Oysa Katılımcı İmar Planları olarak lanse edilen bu planlar, Adalıların içinde yer aldığı planlar değildi. Sonuç olarak birçok dava açıldı. Planlara yapılan itiraz sayısı benim elimdeki verilere göre 2 bin 824 gösteriyor. Velhasıl bu normalmiş gibi yapılarak ‘Korumama İmar Planları’ son şeklini almak üzere Mayıs 2024'te Bakanlıkça onaylanarak bir ay süreyle askıya çıktı vesanırım 7 Temmuz'da bitiyor.



K
orsan taksiler, yasa dışı akülü motorlu araçlara gelecek olursak, şunları söyleyebilirim; Adalar’da 12 binden fazla yasa dışı motorlu akülü araç bulunmakta. Bunların bir bölümüyle de korsan taksicilik yapılmakta. Bir hafta sonu bunun tespitini sahada yaptık. Hristos Manastırı’nın arka tarafındaki toprak yol üzerinde, sadece yürünebilecek yani eni iki metre olan toprak yol üzerinde vızır vızır akülülerin nasıl çalıştığını gördük. Hangi turla kaç yolcuyu taşıdığının hesabını yaptık. Bir hafta sonunda günde vergisiz ve haksız olarak yaklaşık 20 bin TL kazanç sağlıyorlar. Bu yasa dışı durum karşısında da hiçbir kurum herhangi bir işlem yapmıyor veayrıca ölümlü kazalar yaşanmasına rağmen bir yaptırım uygulanmıyor. Buna rağmen de ‘yasaları uygulayın’ diyen vatandaşlar gözaltına alındı geçen hafta. İnanılmaz kazalar yaşanıyor - yaralılar, ağır yaralı olanlar deniz ambulansıyla Kartal Devlet Hastanesi'ne taşınıyor. Burada kaçının ölüm ile sonuçlandığını bilmiyoruz, bu veriler bizlere verilmiyor ve bu veriler Adalar’da kayda geçmiyor, istatistiklere de girmiyor. Örneğin en son meydana gelen kazada 12 yaşında motorlu akulü araç kullanan bir çocuk, 5 yaşındaki başka küçük bir çocuğa çarparak ağır yaralanmasına sebep oldu. Yani bunun yanı sıra her gün ölen kedi, köpek ve kirpilerimizin sayısını bilmiyoruz. Ama o sahneler çok korkunç gerçekten. Örneğin kendisi de Açık Radyo programcısı arkadaşımız Tuğba Tekerek'e çarşı içerisinde bir araç çarpmıştı, bugün onun duruşması var.

Adalılar tüm bu sorunlarla uğraşıp seslerini İBB'ye duyurmaya çalışırken, bütün bunlar yetmiyormuş gibi şimdi azmanbüs adını taktığımız minibüsler sorunu çıktı. Şehrin içinde kullanılmaması gereken minibüslerin, Adalar’a girmesi sonucu imar, inşaat ve rant bambaşka bir boyut üzerinden değerlendiriliyor.

Adalar’da geçen yıl kış aylarında ilk kez görüldü bu azmanbüsler. Adalılar hemen tepki gösterdi. Yetkililer de bunun üzerine bu araçların şehirde kullanılmak üzere Karsan tarafından üretildiğini ve Adalar’a test sürüşü için getirildiğini, sonrasında geri götürüleceğini söyledi. Adalılar, trafiğe kapalı yaya bölgesi Adalar’da test sürüşünün yapılamayacağını söyleyip karşı çıktılar. Halbuki 4 bin 500 imza toplanmıştı ama imzaların verildiğinin ertesi günü 23 Mayıs’ta bu minibüsler Adaya geri geldi. Beş arkadaşımla birlikte tesadüfen, o an orada olduğumuz için bizler bu minibüsleri durdurduk, sonrasında da çok büyük bir karşı duruş oldu, sosyal mecrada çok fazla söz edildi. Bunun üzerine minibüsleri çok hızlı bir şekilde tekrar garajlara geri çektiler.

Daha sonra, 27 Mayıs'ta, Adalar Belediyesi ve İETT yetkilileri Adalılarla bir toplantı yapacağını beyan etti. Bu toplantıda Adalılar itirazlarını ifade etti, yetkililer ise 2020'den beri kullanılan 13 yolculu adabüslerin testcilsiz olduğunu söyledi. 2020'de bu araçların bu nedenle Adalar’da kullanılımı resmi makamlarca bir süre engellenmişti, hatırlarsanız. Açıklamada söylenmeyen nokta ise, İBB'nin üç yolculu taksiclerinin tescilli olduğuydu. İETT yetkilileri toplantı sonunda minibüsleri geri çekeceklerini ve ayrıca Adalıların da katılımıyla bir Çalıştay yapacaklarını, halen kullanılan tescilsiz adabüslerin kullanımının uzatılması için Ukome'ye başvuracaklarını söyledi.

Ben şimdi bir soluklanalım diyorum ve Los Alacranes'den “Chicano Park”isimli, Adalar’ın bugünkü halini de çağrıştıran parçayı dinleyelim. Chicano Park'ın hikâyesi şöyle; Kaliforniya Ulaştırma Bakanlığı 1960’lı yıllarda bölgedeki aileleri yerinden eden ve toplumu bölen bir otoyol inşa ediyor. Bunu telafi etmek için de sakinlere bir park sözü veriyor. Bu sözün iptal edildiğini öğrenen vatandaşlar, 1970 yılında 12 günlük protesto gösterisi düzenliyor. İşte onun da şarkısı “Chicano Park”, birlikte dinleyelim.

Evet, 1970 yılında Coronado Körfezi Köprüsü'nün altındaki renkli duvar resimleriyle dolu kültürel simge yapı Chicano Park için yapılmış parçayı dinledik. Onlar haklarını kazandılar. Belki de bir Ada şarkısı da buradan çıkacak. Mücadele devam ediyor. Bir yandan mücadele devam ediyor ama seçilmişler oylarını aldığı kitleleri dinlemiyor. Bugün gelen haberlere göre, şimdi de duraklar yapılmaya başlanmış. Sözümüz, sesimiz hiç bir şekilde onlara ulaşmıyor demek ki.

Son İstanbul Adalar’a dair de bilinmesi gerekenler var, çok hızlıca onları da aktarayım size; Adalar’ın statüsü 1930'larda Mustafa Kemal Atatürk tarafından yasal olarak belirlenmiş Türkiye'nin tek yaya bölgesi. Adalar’ın yolları yaya yoludur. Dolayısıyla yaya yolu üzerindeyken motorlu araçlar durur, trafik ve belediye zabıtaları yayaların güvenliğini de sağlamakla yükümlüdür.

Adalar, 1984'ten bu yana sit alanıdır. Koruma Kurulu’nun ilgili kararlarınca, sınırlı kamu hizmeti dışında Adalar’da her türlü elektrikli, fosil yakıtlı, motorlu taşıt kullanımı yasaktır. Tek istisnanlar ambulans, itfaiye, polis, ihtiyaç sahipleri ve kamu araçlarıdır. Yürüyecek durumda olmayanların, engellilerin, yaşlıların hâlâ hazırda araç kullanma hakkı bulunmaktadır. Kamu araçları da vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır.

Adalar, 100 senedir değişmeyen sokak dokusu ile insani ölçektedir, dardır, Türkiye'de tek örnektir. Bu dar yollarda itfaiye, ambulans ve minibüslerin yan yana geçmesi olanaksızdır.

Adaların %60'ı ormandır. Geri kalan yerleşim bölgesi tarihi ahşap köşklerle doludur. Olası kuvvetli rüzgarlı bir havada başlayacak yangında, ormanları ve köşkleri ile Büyükada dört, Heybeliada iki buçuk saatte tamamen yanar. Bakın, bu bilgi Orman Şefliği tarafından belirtilmiştir.

Ayrıca elektrikli minibüslerin içeriğinde şöyle gizli bir tehlike vardır. Çünkü araçlarda başlayabilecek batarya yangını patlama şeklinde gerçekleştiği için suyla söndürülemez. Tek kapılı minibüslerde batarya yangını Adalar için ölümcül olacaktır.

Adalarımız minicik yüz ölçümüne sahiptir. En büyük ada olan Büyükada 5.4, Heybeliada 2.34, Burgazada 1.5, Kınalıada 1.36 km2'dir. Büyükada'nın bir ucundan diğer ucuna yürüyerek bir buçuk saatte gidebilirsiniz.

Senelerdir ziyaretçi planı yapılmamış olmasına rağmen Adalar, 20 milyonluk İstanbul'un tek demesek de ender kalan yeşil alanlarındandır. Aynı zamanda yavaş yaşam süreceğiniz tek yerdir. Günü birlik ziyaretçilerin yürüme yolları yerine araçlara yönlendirilmesi, 12 binden fazla yasa dışı aracı da beslemektedir. Gezmek için yürümek yerine, motorlu araçlara binmek bir ulaşım ihtiyacı mıdır?

Adalar, şehrin hızından uzaklaşacağınız, yavaşlayacağınız, bol oksijen soluyacağınız, sakinleşeceğiniz, huzur ve huşu içinde ayrılacağınız doğa parçasıdır. Burası tüm İstanbullularındır. İstanbulluların Adalar’a ihtiyacı vardır. İBB’nin yürüyerek keşfetme alışkanlığı kazandırmak içinYürü Be İstanbuladlı uygulamasını biliyorsunuzdur. Bakın, bu uygulamanın içinde Adalar yok; tam tersine bu projede Adalar’ın pilot bölge olması gerekiyor. Bizler derhal Adalar’ın da buna dahil edilmesini talep ediyoruz.

Tabii bütün bunlar bizi hep imar sorununa götürüyor. İmar planlarında başımıza gelecekleri biliyoruz. Belki bunu bir sonraki programda açarız ama sizler zaten bu planları biliyorsunuz. Daha önce bu konuda bir çok program yaptık. Avukat arkadaşımız Erhan Ergun’un çok önemli açıklamaları var. Kıyısı kalmamış bir Ada, Çam Limanı, Asaf, Sadık Bey’in bütün kıyıları gasp edilmiş. Bu imar planlarıyla Büyükada soylulaştırılmaya doğru gidiyor. Denize Heliport dolgu alanları yapma hayallemeleri var. Seferoğlu gibi bir yerin önüne dolgu alanı yapıp soylulaştırarak başka bir turizm mümkün görüyorlar.

Ne olmalı? Doğaya ve tüm canlara saygılı, kültürel varlıklarını koruyan, ekosistemi gözeten, geleceğine sahip çıkan, halkıyla beraber yöneten bir yerel yönetim sözüyle seçilenler, yasalara uymalı. Sürecin başından beri verdikleri birçok sözü tutmayıp, yarattıkları güvensiz ortamı, sözlerini tutarak güvenli ortama dönüştürmeli. Tüm azmanbüsleri şehre geri yollamalı, ihtiyaç duyulan ilçelerde kullanmalı.

İstanbul Adalarının UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesini sağlamak ve bu doğrultuda bir kamuoyu oluşturmak, Adalar’ın dünya mirası özelliklerini ortaya çıkartmak ve anlatmak için yaklaşık sekiz senedir gönüllü olarak yaptığımız çalışmalara sahip çıkarak, Adalar’ı uluslararası normlara uygun, insanlarla diğer canlıların birlikte yaşayacağı bir Cittaslow alanına dönüştürmelidirler. Adalar en başta İstanbullularındır.

Buradan Ekrem İmamoğlu'na görüşme talebimizi iletelim. Bugüne kadar hiçbir stk, sivil inisiyatifle görüşmediniz Sayın İmamoğlu, bizlerle görüşün.

Gündüz Vassaf, Nevin Sungur ve ben, yarın sabah saat 10:00’da Açık Radyo’da Ömer Madra ve Ferhat Kentel'in programına konuk oluyoruz, konuyu biraz daha açalım istiyoruz.

Çok sevgilerimizle.

Adalar hepimizin, Adalar İstanbullular’ın.

Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.