Şehidiyle 'övünmeyen' anne: 'Çocuğum ölmüş. Nasıl gurur duyayım?'

-
Aa
+
a
a
a

8 Eylül 2006Ece Temelkuran

Halkevlerinden dört kişi koşup geçiyor barikatı. Panzerlerin üzerine tırmanıyorlar. Ellerinde turuncu bayraklar. Biber gazı sıkıldı sıkılacak. Megafonlarda polisler, uyarılara başladılar. Arkadan Liseli Genç Umut grubu geliyor.

Bağırıyorlar:"Meclis'i bastık! Yine basarız!"Slogan zamanla değişip yayılıyor kalabalığa:"Meclis'i basarız! Tezkereyi yakarız!"Sendikalı işçiler durmadan, miting güneşinden kararmış yüzlerini siliyorlar. Bekliyorlar. Kortejin arkasına doğru gidince Savaş Karşıtı Hareket davullarını çalıyor, düdüklerini öttürüyor. Kortej inliyor:"Anti! Anti! Anti kapitalistiz!"Gözüm, anarşistlerin sloganını arıyor:"Olmaya devlet cihanda!"Filistin, Lübnan bayraklarına sarınmış insanlar geçiyor. Aralarında ihtiyar bir adam, boynuna bir döviz asmış:"Çıkarsa tezkere Türk-İş Başkanı gitsin askere!"Haklar ve Özgürlükler Platformu topyekûn sigarayı bırakma kararı almış, suratlar asık, sakızlar çiğneniyor. Meclis'ten sesleri duyulmasın diye Ziya Gökalp Bulvarı'na sıkıştırılmış, ses cihazlarına el konulmuş kalabalık sıkıntıyla bekliyor kötü haberi. Sloganlar arasında herkes Başbakan'ın "yan gelip yatma" cümlesini konuşuyor. Konuşuyor, bağırıyor, gülüyor, kızıyor ve gürültü içinde, sıcağında altında yoğruluyor insanlar. Ayıp bitti!İşte tam onların ortasında, gürültünün sık çalılığının arasında bir kadın, simsiyah giyinmiş en korkunç çığlıktan daha korkunç susuyor. Yüzünden nehirler akmış ve sular yanaklarındaki canı sürükleyip götürmüş gibi duruyor kadın. Göğsünde doğurup büyüttüğü sonra da askere gönderdiği, beklediği ve savaşın ağzından çıkarıp alamadığı çocuğunun fotoğrafı. Fotoğrafın üzerinde şöyle yazıyor:"Şehit Er Jandarma Komando Volkan Gürbüzer-Van"Kısa bir hayatın uzun hikâyesini göğsüne çivilemiş gibi kadın, kendini bu hayata bir çiviyle tutturmuş gibi duruyor Bulvar'da. Bir elinde de "Lübnan'a asker gönderme!" dövizi, teğellenmiş gibi yaşamaya... "Dostlar sağ olsun" diyor "Başın sağ olsun teyze" diyenlere. "Anneler çocuklarını savaşa göndermesinler" diyor. "Diğer şehit anneleri ne düşünüyor teyze?" diye sorunca, işte o zaman, bu memlekette nicedir susturulmuş, ertelenmiş, ayıp olur, suç olur diye söylenmemişleri söylüyor:"'Kurban olsun' diyorlar. Öyle saçmalık olur mu? Kendinden düşün. Nasıl gurur duyayım çocuğum şehit düştü diye? Benim çocuğumun yaşama hakkı varken ölmüş. Neden gurur duyayım! Çok boş konuşuyor böyle diyenler. Benim çocuğum toprakta yatıyor. Çok var benim gibi düşünen."Peki savaş karşıtı eylem?"Ben beklerdim ki anneler gelsin buraya. Halkın karşısında seslerini duyursalardı. Benim çocuğumu doğru dürüst eğitim yaptırmadan Van'a gönderdiler. 'Anne bizi 400 metre süründürdüler, gönderdiler' diyordu telefonda. Elektrik işçisiydi çocuğum. 21 yaşındaydı."Savaşı anneler durdurur!Ankara-Mamak'ta yaşayan anne Hatice Gürbüzer onlardan sadece biri. Savaşa karşı olan, çocuklarını Lübnan'a, Afganistan'a, Kandil Dağı'na savaşa göndermek istemeyen annelerden bir tanesi. Onlardan daha çok var ve şimdi Türkiye'de bir şeyler değişiyor. "Sabır tükendi" sadece milliyetçi linç gösterilerinin sloganı değil artık, bu ülkenin kadınları savaşlar için çocuk doğurmak istemiyor. Savaş ve askerlik bu kez kimsenin üzerine söz söylemeyeceği kadar güçlü bir noktadan, annelik noktasından sorgulanmaya başlıyor. Dünyayı titreten Beyaz Saray'ı titreten kadınlar da annelerdi. Türkiye'de anneler neleri titretebilir? Şimdi bu soruyu sormanın, olacakları dikkatle izlemenin zamanı geliyor. [email protected]