Otobüslere sıkı denetim - 2

-
Aa
+
a
a
a

İçişleri Bakanı Sn. Muzaffer ECEMİŞ’in valiliklere gönderdiği otobüslere sıkı denetim genelgesinin bana göre pek anlamı olmadığını geçen hafta yazmıştım. Şimdi yine bana göre yapılabilecekleri yazıyorum. Bu yazdıklarım sadece kısa vadede çözüm olur. Uzun vadede Türkiye’nin genel yapısı değişmediği takdirde -ki olumlu yönde değişmeyecektir- yine bu sorunlar yaşanmaya başlayacaklardır.

Biz bozuk olan bir sistemin yol açtığı sorunların -o sistemi değiştirmeden- sonuçlarını değiştirmeye çalışıyoruz. Bu olanaksız bir şey. Sistemi muhafaza edip genelgelerle sonuçlarını engelleyemeyiz.

Önce bazı veri durumlarda mutabık kalmamız gerekli. Şu an için karayolu bazlı ulaşmak zorunda olduğumuza göre otobüsten vazgeçemeyiz. Türkiye’deki sermaye birikimi, gelir dağılımı, zevkler ve davranış biçimleri belli olduğundan, Çemişgezek-Boyabat arasında Varan Turizm mantığında çalışacak bir otobüs firması yatırımı yapılmasını ve ekonomik anlamda sermaye sahibine kâr getirecek talep oluşmasını bekleyemeyiz. Bu durumda şahıs mülkiyetinde çalışan otobüslerin varlığını kabul etmek zorundayız. (Bu gerçekleri nasıl bir genelge ile değiştirebiliriz, bir fikrim yok.) 1. maddeyi veri kabul ederek hiç değilse aşağıdaki önlemleri alırsak belki bir süreliğine kazalarda azalma olabilir. Otobüs çalıştıran firmalara A.Ş. olma koşulu getirilmeli, tüm ortaklarının karayolları ve emniyet genel müdürlüğüne bildirimi ticaret sicili ile birlikte yapılmalıdır. Bu bildirimden sonra eğer bir otobüs kaza yapar ise isim hakkı veren firma ve bu firmanın ortakları kaza sonucu ortaya çıkacak zararları müşterek ve müteselsilen ödemelidirler. Sorumluluk sürücüdeydi veya ferdi kaza sigortası vardı mantığı geçerli olmamalıdır. Kazadan sonra isim hakkı veren firmanın taşıma yetkisi elinden alınmalıdır. Ayrıca bu firmanın ortakları zararı giderseler dahi bir daha bir taşımacılık şirketine ortak olamamalıdırlar. Kaza yapan firma, kaza tarihi, yeri, nedeni ve sonucu belirtilerek taşımacılık yetkisinin alındığı ilanen duyurulmalıdır. Kazaya karışan sürücülerin ehliyeti derhal ve süresiz olarak iptal edilmeli ve bir daha ehliyet almaması sağlanmalıdır. Ehliyetsiz kullanan sürücülere veya sahte kimlikle yeniden ehliyet alan sürücülere, henüz yeni kaza yapmamış olsalar dahi taammüden cinayete tam teşebbüsten dava açılmalıdır. Doğal olarak böyle bir sürücüyü çalıştıran firma da 3. maddede açıklanan şekilde taşıma yetkisini kaybetmelidir. Kazaya karışan otobüsler motor/şasi numarası tespiti yapılarak onarılsalar dahi şehir içi veya şehirlerarası yola çıkma hakkını kaybetmelidirler. Kazaya karışan otobüslerin motor/şasi numaraları trafik siciline işlenerek satılamaz kaydı düşülmelidir. Böylece kazaya karışan sürücü veya mal sahibi, otobüsünü onarsa dahi artık bu otobüsü kullanamayacağını veya satamayacağını bilmelidir. Eğer bu tür bir otobüs yakalanır ise, sürücü, mal sahibi, çalıştıran firma ortakları taammüden cinayete tam teşebbüsten yargılanmalıdır. Doğal olarak böyle bir otobüsü çalıştıran firma da 3. maddede açıklanan şekilde taşıma yetkisini kaybetmelidir. Her otobüsün içinde üretici firma tarafından yapılması gereken kontroller ve değişimler kitapçığı olmalıdır. Otobüslere bu kitapçığa göre sadece üretici firma tarafından yetki verilmiş servislerde bakım/onarım yapılması zorunluluğu getirilmelidir. (Bkz. "Mercedes davasının düşündürdükleri" ) Daha sonra yol denetimlerinde otobüsün ilk sefere çıkma tarihi, kilometresi, bu tarih ve kilometreye göre yapılması gereken işlemlerin bir yetkili servis tarafından gerçekleştirildiğini gösterir, fatura, servis formu ve ödeme makbuzu incelemesi yapılmalıdır. Belgelerinde uyumsuzluk saptanan otobüsler tamamen seferden men edilmelidirler. Doğal olarak yine, sürücü, mal sahibi, taşıyıcı firma hakkında yargı yoluna gidilerek 3. maddede açıklanan yaptırımlar uygulanmalıdır. Otobüslere mutlaka, bir zamanlar yapılacak denen karakutu takılmalıdır. Bu karakutu aynı uçak karakutusu mantığında çalışmalıdır. Eğer bir otobüs tamamen yetkili servislerde, fabrika standartlarına uygun kontrollere girmesine karşın imalat veya servis hatası nedeni ile sorun yaşadı ise bu da ortaya çıkmalıdır. Bu tür hatalarda yetkili servis ve üretici firma zararı müşterek ve müteselsilen telafi etmelidir. Servisin de yetkisi iptal edilmelidir. Bu uygulamanın özü, olası ölçüde kurumsal kişiliklerin ulaşımı sağlaması, sorumluluğu sonuçta bir kişiye yüklemekten kaçınılması ve asıl sorun olan otobüsün hiçbir tehlike yaşanmadan trafikten alınmasının sağlanmasıdır. Amaç trafikte sürekli olarak bakımlı otobüslerin, eğer bir kaza yaparlarsa hep beraber zarar görecek ekiple işletilmesidir.

Bu yazdıklarımın da Türkiye’de bir açığı bulunur. Ama yine de mevcut uygulamalardan daha zorlayıcı olduğunu düşünüyorum. Ama sorunun temel nedeni, ülkemizin nüfus ve mevcut ulaşım mantığıdır. Ne yazık ki bunun değişmesi yolunda da en ufak bir ışık göremiyorum.

(Bu yazı 09/09/2002 tarihinde kaleme alınmıştır.)

Otobüslere sıkı denetim?! (1. bölüm)Sinan Çakaloz'un diğer yazıları