Küresel ekonomi içindeki konumumuz

Dünya Basınından
-
Aa
+
a
a
a

21 Haziran 2010Referans Gazetesi

Bir ekonominin büyümesi, kabaca, yaratılan katma değerin artması demektir. Katma değer yaratabilmek için de emek, sermaye ve doğal kaynaklar başlıkları altında toplayabileceğimiz üretim faktörleri kullanılır. Büyümenin toplumsal açıdan olumlu sonuç doğurabilmesi için toplumun yaşam kalitesini yükseltmesi gerekir. Bu bağlamda, toplum sadece bugünkü nesli değil, gelecek nesilleri de içerir. Öte yandan, büyümenin sağladığı bu kazancın, toplumda adil bir biçimde dağılması, yani herkesin bundan pay almasının sağlanması gerekir. Tüm bu nedenlerle büyüme olgusu basit bir sayısal ifade ile tanımlanmanın ötesinde karmaşık ve çok boyutludur. Büyümenin sürdürülebilmesi için de çok farklı alanlarda (teknoloji, insan ilişkileri eğitim vs) bir şeyler yapılması gerekir. Bütün bu faaliyetlerin eşgüdümünün sağlanması görevinin de devlet tarafından üstlenilmesi beklenir. Devletin bu görevi nasıl üstlendiği ise hem toplumlar arasında hem de zaman içinde değişmekteyse de tümüyle ortadan kalkmamaktadır. Bu alanlardan birisi de üretim faktörlerinin etkin kullanımı için neler yapılabileceğidir.
Bir üretim faaliyetini yaparken eldeki faktörleri israf etmek her zaman mümkündür. Bunun sonunda üretim yine yapılır, ortaya bir ürün çıkar. Sadece buna bakarak sonuç değerlendirilirse rahatlıkla "Üretim devamlı artıyor, o halde sorun yok" demek olanaklı. Meksika Körfezi'ndeki olaya bakalım. Kuşkulanılanlar doğruysa bazı üretim maliyetini artıracak, belki de üretim düzeyini bir ölçüde düşürecek, önlemler alınmış olsaymış, böyle bir felaket olmayabilirmiş. Olayın vahameti karşısında biraz soğuk kaçacak ama ‘doğal kaynak faktörünü israf' ederek üretim artışı sağlanmaya çalışılmış. Olmamış. Bu olayın bir kere daha gösterdiği üzere kaynakların kullanımında en dikkatli çözümlere ulaşılıp bunların uygulanmasının sağlanması, toplum adına bu tür faaliyetlerin denetimini gerektiriyor. Burada da gözler devletin bu alanda izleyeceği politikaya yöneliyor.
İktisatta, üretim faktörlerinin etkin kullanımının basit bir ölçüsü olarak ‘toplam faktör verimliliği' kullanılır. Bu kavram, üretim faktörlerindeki miktar artışı hesaba katıldıktan sonra üretimde sağlanan ek artışı gösterir. Buna yol açan çeşitli unsurlar söz konusudur. Bunların başında üretim teknolojisindeki ve üretimin organizasyonundaki değişiklikler gelir. Toplam faktör verimliliği uzunca bir süredir, hem dünyada hem de Türkiye'de, iktisatçıların ilgisini çeken bir konu. Ölçme güçlüklerine rağmen bu konuda epeyce araştırma var. Bu araştırmalar, genelde bir ülkenin büyüme potansiyelini açıklamada toplam faktör verimliliğindeki artışların çok önemli olabileceğini gösteriyor. Yakınlarda yayımlanan bir çalışmada ise bu açıdan önemli bir gelişmeye dikkat çekiliyor. Bu çalışmaya göre 1970-1990 döneminde toplam faktör verimliliğindeki farkların, ülkeler arasındaki gelir farklarına katkısı giderek artmış. Başka bir deyişle bu dönemde, iki ülke arasındaki gelişme hızı farklılıklarının açıklanmasında, toplam faktör verimliliği daha fazla rol oynamaya başlamış. Gelişmekte olan ülkeler grubuna baktığımızda ise hızlı büyüyen, gelişmiş ülkelerin pazarlarına girmede başarılı olanlarda (örneğin Güney Kore ve Çin Halk Cumhuriyeti) toplam faktör verimliliğinin katma değer artışına katkısının önemli olduğunu görüyoruz. Oysa Türkiye'de mevcut çalışmalar, toplam faktör verimliliğindeki artışın katma değer büyümesine katkısının, neredeyse, ihmal edilebilecek kadar düşük olduğunu gösteriyor. Gözlemlerimiz de bu sayısal sonuçlara ters düşmüyor. Bu durumda, küresel ortamda göreli konumumuzu daha fazla kaybetmemek için önceliklerimizi verimlilik artıracak önlemler almak yönünde gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?