Ocak 2015

Yıl Sonu Değerlendirmesi
-
Aa
+
a
a
a

2015 yılına girerken Çin'in Şangay kentinde yaşanan bir olay, anlatılmakta olan hikâyenin bir mikrokozmozu gibiydi. Gece yarısından 25 dakika önce onbinlerce kişinin toplandığı meydanda, hınca hınç kalabalıkta ilerleyemeyen insanlar arasında panik başgösterdi, 35 kişi ezilerek hayatını kaybetti, 43 kişi yaralandı.

Ayın Sözü:

 

''Aptallık kazanamayacak!''

Charlie Hebdo'nun hayatta kalan editörlerinden Patrick Pelloux, yayına devam etme kararı alındığını söylüyor.(CNNTurk)

***

İndirmek için: mp3 271.1 Mb.

 

2015 yılına girerken Çin'in Şangay kentinde yaşanan bir olay, anlatılmakta olan hikâyenin bir mikrokozmozu gibiydi. Gece yarısından 25 dakika önce onbinlerce kişinin toplandığı meydanda, hınca hınç kalabalıkta ilerleyemeyen insanlar arasında panik başgösterdi, 35 kişi ezilerek hayatını kaybetti, 43 kişi yaralandı.

 

 

 

Görgü tanıklarına göre, panik lüks bir gece kulübünün penceresinden kalabalığın üzerine atılan 100 dolarlık banknotları yakalamak isteyenlerden çıkmıştı. Banknotlar gerçek ABD dolarını andırıyor ve üzerinde "Hoşgeldin 2015" ibaresi taşıyordu.

 

İngiliz yardım kuruluşu Oxfam ise daha net bir “sınıf fotoğrafı” veriyordu: Son araştırma sonuçlarına göre dünyadaki gelir dağılımındaki muazzam eşitsizlik büyük hızla büyüyordu. Senenin sonunda dünya nüfusunun yüzde %1'ini oluşturan en zenginlerin toplam mal varlığı, geri kalan yüzde 99’un toplam gelirine eşit hale gelmesi bekleniyordu.

 

Kalabalıkta birbirini ezmeden ilerlemenin her geçen gün daha da zorlaştığı, %1 tarafından türlü acımasızlıkla şekillendirilen dünyanın hikâyesi 2015'e çatışmalarla başladı. 

 

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ülkede 2014 ‘te 76 bin kişinin öldüğünü bildirdi. Bu, çatışmaların başladığı 2011'den bu yana gözlenen en yüksek can kaybıydı. Suriye 2015’in ilk saatlerine de, çatışmalarla girdi. Kuzeyde Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü arasında yoğun çatışmalar yaşanıyor, hakim tepelerde bayraklar değişiyordu. Kobani'de, 2014’ün 15 Eylül'ünden beri devam eden çatışmalarda Kürt güçlerinin kentin tamamını ele geçirdiği bildiriliyordu.

 

Esad yönetimine bağlı silahlı birlikler de yeni yıla hava ve kara bombardımanlarını sürdürerek girdiler. Şam'ın Doğu Guta bölgesine yapılan saldırıda hava bombardımanının yanı sıra top ve füzeler kullanıldı, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 52 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı. Suriye'deki iç savaşta geçen yıl 160 çocuk okullara düzenlenen saldırılarda ölmüş, 1 milyon 600 bin çocuk ise eğitimsiz kalmıştı.

 

Komşu Irak'ta da durum farklı değildi. Resmî rakamlara göre son yılda şiddet olaylarında 15 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, böylece 2014 yılı, 2007'den bu yana en kanlı yıl olarak tarihe kaydedilmişti.

 

IŞİD militanları Bağdat'ın kuzeybatısındaki Samarra kentine şiddetli saldırılar düzenlerken, Şii çetelerin de kaçırdıkları sivil Sünnileri katlettiği iddiaları etrafta uçuşmaktaydı.

 

Son yıllarda görülmüş en kanlı terör örgütlerinden biri olan IŞİD militanları ellerindeki bıçakları kameralara sallayarak tehditler savurmaya devam ediyordu. Irak ve Suriye'nin geniş kesimlerini kontrolü altında tutan örgüt, 72 saat içinde 200 milyon dolar ödenmezse ellerindeki iki Japon rehineyi, Ürdün'de tutuklu intihar bombacısı Sacide er-Rişavi serbest bırakılmazsa Ürdünlü pilot Muaz el-Kesasibe’yi öldürmekle tehdit ediyordu.

 

Ama iyi haberler de gelmiyor değildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, yaklaşık dört yıl sonra ilk kez ‘hayati’ bir haber verdi:, 7 Ocak Çarşamba günü ülkede hiç kimse ölmemişti!

 

 İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün "insanlığa karşı işlenen suçlar" anlamına gelen bir dizi saldırıyı belgeleriyle ortaya koyan soruşturmasına, Maryland Üniversitesi'nin de araştırmasında IŞİD'in öldürdüğünden daha fazla insanı öldürüp kaçırdığı ortaya çıkan ve bunlara rağmen pek gündeme gelmeyen radikal İslamcı terör örgütü Boko Haram, Nijerya'da yakıp yıkmaya yeni yılda da devam etti.

 

 

 

Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Baga kentinde gerçekleştirilen saldırılarda 2 binden fazla kişiyi öldürdüğü açıklanan örgüt köylere baskınlar düzenliyor, hayatta kalanları da kaçırıyordu. Komşu Kamerun'da da eylemlerine devam eden örgüt, çoğunluğu çocuk, 60'ın üzerinden insanı kaçırmıştı.

 

"Kaçırılan çocuklara ne oluyor?" sorusunu merak edenler, aradıkları cevabı, Maiduguri’deki intihar saldırısında öğrendiler. Saldırıyı gerçekleştiren, 10 yaşındaki bir kız çocuğuydu!

 

2015  yılında adından oldukça fazla söz edilecek bir diğer ülke Yemen'di. Şii Husi militanları başkent Sanaa'daki çatışmaların ardından kuşattıkları Başkanlık Sarayı'na girdi.

 

Öte yandan, Mısır'da Mübarek rejiminin devrilmesinin yıldönümü öncesinde yapılan gösterilere güvenlik güçleri saldırdı. Sosyalist Halk İttifakı'ndan Şeyma El Sabbah'ında aralarında bulunduğu 20'den fazla insan hayatını kaybetti. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk havaalanını ele geçirmek için devam eden çatışmalarsa durmak bilmedi. Çatışmalar yüzünden binlerce insanın binaların altındaki sığınaklarda yaşadığı, buna rağmen sivil yerleşimlere isabet eden füzelerden kurtulamadığı söyleniyordu.

 

Türkiye'nin yeni yıla sakin, huzurlu ve mutlu bir şekilde girdiğini düşünmek de pek mümkün olmadı.  Yeni yılın ilk saatlerinde Dolmabahçe Sarayı'ndaki nöbet kulübesine el bombası atıldı. Sultanahmet Meydanı'ndaki Turizm Şube Binası'na düzenlenen intihar saldırısında 1 polis memuru hayatını kaybetti. Her iki saldırıyı da DHKP-C adlı terör örgütü üstlendi. Ama sonradan, Sultanahmet'teki saldırıyı Kobani'de IŞİD ile savaşırken ölen kocasının öcünü almak isteyen bir Çeçen Kadının yaptığı ortaya çıktı.

 

Aralık’ta başlayan gerginliğin sürdüğü Şırnak'ın Cizre ilçesinde 12 yaşındaki bir çocuk başından vurularak öldürülürken,  İstanbul'un çeşitli noktalarına yerleştirilen bombaların sorumluluğunu YDG-H örgütü üstleniyordu.

 

2015 yılının ne kadar kanlı, şiddetin ne kadar sınır tanımaz olacağını, Fransa'nın başkenti Paris'te 7 Ocak günü yaşananlar belli eder gibiydi.

 

 

 

Paris'te yayınlanan ve karikatürleriyle birçok kişi ve kurumun tepkisini çeken "Charlie Hebdo" adlı hiciv dergisi sabah saatlerinde ellerinde otomatik tüfekler olan iki kişinin saldırısına uğradı. Aralarında 2 polis ve dergide çalışan 4 karikatüristin de bulunduğu 12 kişi öldürüldü, 11 kişi yaralandı.

 

Saldırıda ölen editör Stéphane Charbonnier, 2012’de “Diz çökerek yaşamaktansa dimdik ölmeyi tercih ederim” sözleri ile hatırlanıyordu. Charbonnier, radikalizm ve ırkçılığa karşı mücadele veriyordu.

 

Saldırının ardından Fransa ve Avrupa’da  “Je suis Charlie” "Ben Charlie'yim" sloganıyla dayanışma gösterileri yapılırken, kimi Asya ve Afrika ülkelerinde Charlie Hebdo'nun saldırıdan sonra “Aptallık kazanamayacak” başlığıyla yayınlanan yeni sayısının kapağında İslam peygamberine yer verildiği gerekçesiyle protesto gösterileri düzenlendi.

 

Dayanışma yürüyüşünde halktan ayrı olarak güvenli bölgede kurulan sahnede kol kola poz veren 50'ye yakın siyasetçi ve lider arasında kendine yer bulmaya çalışırken objektiflere takılan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Saldırının İslam dini ile herhangi bir irtibatı kurulamaz" açıklamasını yaptı. Ülkeye döndüğünde ise Charlie Hebdo'nun yeni sayısından bir seçki yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi'ne tepki vererek: "Bu basın özgürlüğü değildir,” dedi. “İnanmayabilirsiniz, o sizin şahsi takdirinizdir. Türkiye'de geniş kitlelerin hassasiyeti var".

 

Birgün, T24, İnternet Haber ve Thelira sitelerinin Charlie Hebdo kapağını yayınlandıkları sayfalarına erişim engellendi. “Je suis Charlie” mesajıyla tek kapak olarak çıkan Leman, Uykusuz ve Penguen dergilerinin dağıtımında sorunlar yaşandığı iddia edildi, Türk Hava Yolları uçaklarına Cumhuriyet gazetesi alınmayacağı söylendi. Gazeteci Mehveş Evin'in Charlie Hebdo ile ilgili yazısı Milliyet gazetesinde yayınlanmadı. Sadece internet nüshasına kondu, ama kısa süre sonra bu mecradan da kaldırıldı.

 

Avrupa'da sinirler geriliyordu. "Saldırıya gerektiği şekilde karşılık vereceğiz" diyen Cumhurbaşkanı Hollande'ın Fransa'sında, Charlie Hebdo saldırısından sonraki dört gün içinde ülkede Müslüman karşıtı 50'den fazla saldırı düzenlendiği duyuruldu.

 

Derginin en fazla dalga geçtiği liderlerden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yaklaşan seçimleri düşündürürcesine Avrupa'daki Yahudilere "İsrail'e göç edin" çağrısı yapıyordu.

 

Netanyahu göremiyordu belki ama, göç etmek insanlık için 2015 yılında pek de akıl kârı bir iş gibi gözükmüyordu.

 

Örneğin, Ankara Balgat’ta barakalarda kalan 25 Suriyeli mülteci bir şafak baskınıyla zorla minibüslere bindirilerek kamplara gönderiliyor, ancak, kamplarda yer olmadığı gerekçesiyle kent dışında bilmedikleri bir yere bırakılıyor, ardlarında bıraktıkları yıkılan çadırlarından kalan sağlam malzemeler ise bölgedeki hurdacılar tarafından toplanıyordu.

 

Paris'in güneyindeki Champlan bölgesinde ise hayatını kaybeden iki aylık Roman bebeğe mezar bile verilmiyordu. Belediye Başkanı Christian Leclerc, bölgede mezar alanının giderek azaldığını belirterek dobra konuştu:  Öncelik, vergi verenlere aitti!

 

Akdeniz'de, içinde 360 göçmenle birlikte terk edilen bir geminin İtalya'daki Calabro limanına çekildiğini açıklayan Sahil güvenlik, imdat çağrısı yapan göçmenin sözünü  şöyle aktardı: " "Geminin mürettebatı yok. İtalya kıyılarına doğru gidiyoruz. Dümende kimse yok!"

 

 

 

Kıyının öteki yanında, yani Yunanistan'da ise Radikal Sol Koalisyon, SYRİZA erken genel seçimden zaferle çıkarak dümenin başına geçiyordu.

 

AB ve IMF ile imzalanan anlaşmaları feshetmekten söz eden radikal solcu lider Tsipras'ın seçimi kazanması, IMF'de ve Almanya'da yüksek sesle reddedişler ve yükselen tehditler şeklinde cevap buldu. Bu tehditlerin boş olmadığı bir süre sonra ortaya çıkacaktı.

 

Yeni hükümetin aldığı ilk kararlarla, eğitim müfredatı değiştirildi, üniversiteye giriş tek sınava indirildi, tüm rektörler görevden alındı ve Yunan Parlamentosu önündeki demir parmaklıklar kaldırıldı.

 

Borç batağındaki ülkenin yeni lideri, dünyanın en zengin liderlerinden Suudi Kralı Abdullah Bin Abdülaziz'in cenaze törenine yetişemedi. Yetişseydi de vahabi geleneklerine göre törene katılması mümkün olmayacaktı. Onun yerine bir çok körfez ülkesi, Türkiye ve Pakistan'ın liderlerinin aralarında olduğu kalabalık, Suudi Arabistan'ın kurucusu ve ilk kralı olan Abdülaziz el Suud'un 37 çocuğundan 13. sünü son yolculuğuna uğurladı.  Bahreyn 40, Mısır 7, BAE, Ürdün, Tunus, Lübnan ve Fas 3’er gün yas ilan etti. Türkiye'de resmî yas, 1 gündü.

 

Türkiye'de yas kralların olduğu kadar kadınların kaybolan hayatları üzerinden tutulacak olsaydı, bayraklar yıl boyunca oldukça az bir süre gönderde dalgalanabilecekti. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun dediği gibi, "Annelik tartışılmasız bir kariyer" ise, bu kariyer yolunda, haftasonları ve resmi tatilleri saymazsanız ülkede her gün bir kadın öldürüldü. Galiba 2014 yılında en tehlikeli meslek, annelikti: erkek şiddeti 294 kadının canını almasını bildi.

 

Oysa daha kolay icra edilecek meslek dalları vardı. Yüce Divan’da yargılanmaları yolundaki önergeler reddedilen iktidar partisi milletvekili ya da cumhurbaşkanının fotoğraf karesini süsleyecek 16 Türk devletine ait askeri üniformaları giyen Cumhurbaşkanlığı koruma görevlisi olmak gibi.

 

2014'ün ilk ayında "iyi şeyler" de olmadı değil. Düşünce kuruluşu Freedom House'un Dünyada Özgürlük 2015 Raporu’nda, 2014 yılını “Özgür Olmayan” ülkeler kategorisinde geçiren Türkiye'yi tekrar “Kısmen Özgür” seviyesine yükseltmesi ülke sathında büyük sevinç yarattı.

 

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 8. yıldönümünde binlerce seveni tarafından anılırken, cinayette "ihmal”leri olduğu iddiasıyla Muhittin Zenit, Özkan Mumcu ve Ercan Demir adlı polis memurları, 8 yıl sonra tutuklanan ilk kamu görevlileri oldu.