Sürdürülebilir moda tasarımı

-
Aa
+
a
a
a

Sürdürülebilir Moda Lisansı'nın yazarı Sanem Odabaşı ile sürdürülebilir moda tasarımı üzerine konuştuk.

Influence Digest +
Sürdürülebilir moda tasarımı
 

Sürdürülebilir moda tasarımı

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.) 

Özge Kanlı: Merhaba sevgili Açık Radyo dinleyicileri ben Özge Kanlı. Modanın Bilinçdışı’nda bu hafta sürdürülebilir moda tasarımı üzerine bir sohbet edeceğiz. Bu haftaki konuğum Sanem Odabaşı. Eskişehir Teknik Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünde doktor, öğretim görevlisi. Sürdürülebilir Moda Lisansı'nın yazarı. Tasarımcı olarak çalıştığı markaların yanı sıra Radikal’e bağlı Tasarım Gazetesi’nde tasarım ve moda üzerine yazıları yayımlanmıştır. 2019 yılında New York’ta bulunan Parsons School of Design bünyesinde yer alanFashion Praxis araştırma grubunun davetiyle araştırma faaliyetlerini yürütmüştür. Union of Concerned Researchers in Fashion’unaktif üyesidir. İlk kitabı “Sürdürülebilir Moda Tasarımı: Kavramlar ve Uygulamalar”, 2022 yılında çıkmıştır. Tasarım, sürdürülebilirlik ve moda konularına ilişkin yazıları Manifold’da yayımlanmaktadır. Sanem hoşgeldin, sefalar getirdin. Konuğum olduğun için çok mutluyum.

Sanem Odabaşı: Ben de çok mutluyum konuğun olduğum için, teşekkürler hoşbulduk.

Ö.K.: Ben hemen küçük bir giriş yapıp sonra hemen sana sorumu yöneltmek istiyorum çok vakit kaybetmeden. Moda endüstrisi kadar sürdürülebilirlik kimliğini güçlü bir şekilde lanse eden çok az endüstri var. Mayodan gelinliklere kadar organik, vegan olarak pazarlanan birçok ürün var. Geri dönüşüm, yeniden satış, kiralama, yeniden kullanım ve onarımı içeren iş modelleri çevreci ve hayat kurtarıcı olarak pazarlanıyor. Ancak üzücü gerçek şu ki, son 25 yılda moda endüstrisindeki tüm bu deneyler ve sözde ‘inovasyon’, gezegen üzerindeki etkisini azaltmada başarısız oldu. Geçen çeyrek yüzyılda iki kattan fazla artan gömlek ve ayakkabı üretimini ele alalım - dörtte üçü yandı veya çöplüklere gömüldü. Endüstrinin sürdürülebilirlik hayal kırıklığının nedenleri karmaşık. Ucuz, hızlı modaya yönelik tüketici talebiyle bir araya gelen amansız büyüme baskısı, önemli bir katkıda bulunuyor.

Bu boyun eğmez büyüme arayışı tüketimi motive etmek için daha iyi performans gösteren veya daha verimli bir bluz, el çantası veya bir çift çorap yapmak zor olduğundan sadece farklı, daha ucuz veya daha hızlı üretimi zorluyor. Sonuç olarak polyester bir numaralı sentetik elyaf haline geldi. Moda endüstrisinde, pazarın gezegeni ne kadar büyük ölçüde başarısızlığa uğrattığını tam olarak anlamak için, sürdürülebilir modanın neden sürdürülebilir olmaktan çok uzak olduğuna daha yakından bakacağız. Ama önce sana profesyonel bir gözle tasarım alanını daha iyi görebilmek için bir soru sorarak başlayalım. Sürdürülebilir moda tasarımı nedir? Neden sürdürülebilir kavramı? Bizlere konuyla ilgili takip edebileceğimiz güvenilir, bilimsel dayanakları olan güncel kaynaklar, web siteleri önerebilir misin?

S.O.:Aslında bunların hepsinin bir tasarım problemi olduğunu kabul ederek başlayabiliriz. Çünkü aslında yani kullandığımız bütün ürünler, bir tasarım sürecinden geçerek nihai tüketici kullanıcıyla, müşteri ile buluşuyor. Bu nedenle sürdürülebilirlik nasıl ki her şeyin gündemine oturduysa modanın da gündemine oturuyor, tasarımının da gündemine oturdu, mimarlıkta da bu konuşuluyor, endüstriyel tasarım alanında da bu konuşuluyor. Sürdürülebilir moda tasarımı bu açıdan belli bir takım sürdürülebilir tasarım yöntemlerini modaya uygulanışına ele alıyor, bunlar ne demek? Cradle to Cradle Enstitüsü'nün 2002 yılında çıkarmış olduğu kitapta bahsedilen birtakım parametreler var. Mesela geri dönüşüm bunlardan bir tanesi, yeniden kullanım bunlardan bir tanesi. ‘Recover’ denilen, aslında bir şeyleri kurtarmak, kıyafetteki ya da tasarımdaki herhangi bir parçayı tekrardan kullanmak üzere kurtarmak, yeniden tasarlamak bunlardan bir tanesi, ekolojik etkileri azaltmak bunlardan bir tanesi. Ürün bazında konuşuyorum bunlardan bahsederken tabii. Yani aslında temel olarak az önce söylediğim gibi herhangi bir tasarım ürününde, herhangi bir kullandığımız üründe, alette, ekipmanlarda nasıl kullanıyorsak, nasıl bir kullanım aracı olarak kullanıyorsak, aslında onlar bizim elimizden geçiyorsa ki moda ürünleri de öyle, oradaki uygulamalarda da karşınıza geri dönüştürülmüş polyesterden ortaya çıkan tişörtler olarak çıkıyor. Ekolojik etkileri azaltmak ve yeryüzünün refahını korumak adına organik tekstilleri, organik ürünleri, organik malzemeleri, bileşenleri kıyafetlerde kullanmak olarak ortaya çıkıyor ya da üst dönüşüm dediğimiz ‘upcycling’ kavramıyla, mesela tekrardan ve yeniden kullanımı teşvik etmek, bazı kıyafetlerdeki yırtıkları onarmak. Bunların hepsi aslında sürdürülebilir moda tasarımının uygulanış biçimleri olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de bu konuya aslında çok güzel yaklaşan hem akademisyenler hem uygulamacılar hem de tasarımcılar var ve kaynak olarak benim önerebileceğim ilk etapta Şölen Kipöz’ün editörlüğünü üstlendiği iki tane kitap var, onlara bakılabilir. Biri “Sürdürülebilir Moda” adında bir kitap. Bu kitabın içerisinde hem yerli hem de yurt dışından birçok akademisyenin ve tasarımcının metinlerine rastlıyoruz. Tabi bu çok güzel bir şey Türkçeye çevrilmiş olması açısından. Yine “Modada Yavaşlık” kitabı benzer şekilde yurt içinden ve yurt dışından farklı tasarımcıların ve akademisyenlerin metinlerinin buluştuğu bir kitap. Bunun haricinde benim Dilek Altan ile beraber yürüttüğüm, onun kreatif direktörü olduğu, benim yazarı olduğum “Sürdürülebilir Moda Lisanı” adındaki açık sözlük. Şu anda 67 tane kelime var bu sözlüğün içerisinde, sürdürülebilir moda ve moda tasarımına ilişkin kavramlar. Her birinin Türkçe açıklamasının ve kaynakçalarının yazıldığı bir kaynak. Türkiye Tekstil Araştırmaları Organizasyonu’nun (Trtex.org) web sitesine ben de her daim başvuruyorum. Bence müthiş bir arşiv ve kütüphane alanı gibi bir alan, bir web sitesi. Bunlar çok değerli Türkçe metinler. Yurt dışında da bunu ilk bizim okuduğumuz metinler, ilk kavramları tartışmaya başladığımız zamanlar 2005 - 2006 yıllarına tekabül ediyor ve Kate Fletcher bunun öncülüğünü yapmış isimlerden, akademisyenlerden bir tanesi. “Sustainable Fashion and Textiles: Design Journeys” adlı bir kitabı çıktı hatırlamıyorsam 2006 - 2007 yıllarıydı, o dönemden beri onu bütün yayınlarını takip ediyorum.Alison Gwilt’in “Practical Guide to Sustainable Fashion” isimli kitabı var. Yine benzer şekilde sürdürülebilirlik, sürdürülebilir moda, tekstil, üretim biçimleri ve tasarım yöntemlerini de içeren çok güçlü kitaplar. Temel olarak, başlangıç düzeyinde bu kitapları ve kaynakları önerebilirim.

Ö.K.: Çok teşekkürler güzel yorumların ve aydınlatıcı kaynak paylaşımların için. İlerleyen haftalardan birinde lisanla ilgili belki ayrı bir program daha yapabiliriz arkadaşınla birlikte diye umuyorum. Şimdilik bütün bu kaynakları instagram hesabımızın içeriği olarak dinleyicilerimizle paylaşabiliriz. Şimdi biraz daha programın başında bahsettiğim modellerden ve neden çalışmadıklarına değinip, sana bunlarla ilgili görüşlerini soracağım. Similarweb'e göre SHEIN, dijital kadın giyim mağazası web sitesi, moda ve hazır giyim kategorisinde, web trafiğinde dünyada bir numaradır. 7 dolara bluz, 17 dolara kot pantolon satan SHEIN’in yanında ZARA ve H&M bile pahalı ve yavaş kalıyor. Bu markalar, hızla değişmesi gereken stiller için düşük fiyatlar sunmak amacıyla, doğal malzemelerden daha ucuz, daha yaygın olarak bulunabilen fosil yakıtı bazlı sentetik malzemelere güveniyor. Sonuç olarak, polyester şu anda tüm küresel elyaf üretiminin yarısından fazlasını temsil ediyor. Bunlar yenilenemeyen kaynaklardan elde ediliyor, ekstraksiyon ve işleme için büyük miktarda enerji gerektiriyor ve önemli yan ürünler açığa çıkarıyor.

Şeffaflık: Yakın tarihli bir Business of Fashion raporunda belirtildiği gibi, ‘standartlaştırılmış bir dil veya düzenlenmiş çerçeveler olmadan, şirketlerin gerçekte ne yaptığını çözmek son derece zor.’ Çoğu Kimyasal Güvenlik Raporu, moda markalarının tam karbon emisyon profilini doğru bir şekilde ölçmez ve dış taraflarca denetlenmez.

Geri Dönüşüm: Geri dönüşüm aşırı satılıyor. Bu, arzın değişkenliği nedeniyle tasarımın ölçek bazında planlanamaması; geri dönüşüm teknolojisinin sınırları, sınırlı altyapı ve geri dönüştürülmüş girdilerden ve yüksek maliyetten kaynaklanan daha kısa, daha düşük kaliteli lifler nedeniyle tüm giysilerin %1'inden azı yeni giysilere geri dönüştürülüyor.

H&M ve ZARA mağazalarındaki geri dönüşüm kutuları, her zamankinden daha fazla tüketimi teşvik eden bir plasebo gibi işliyor. Bağışlanan ürünlerin çoğu, yoksul ülkelerde çöplüklerde son buluyor. Aynı zamanda, pamuklu kot pantolonlarla ilgili yakın tarihli bir yaşam döngüsü analizi, bir kot pantolon satın alıp elden çıkarmanın iklim değişikliği üzerindeki etkisinin, kot pantolonu yeni bir kot pantolona dönüştürmekle hemen hemen aynı olduğunu ortaya koydu.

Biyo bazlı Malzemeler: Modanın artan çevresel ayak izine yönelik bir başka yanıt da ‘yeni nesil malzeme endüstrisi’dir. Ne yazık ki bu yenilikler, yüksek başlangıç maliyetleri, büyük sermaye gereksinimleri, değişime direnç ve fiyatlandırma eksikliği nedeniyle büyük engellerle karşı karşıya.

Kiralama: Rent the Runway moda kiralamanın öncülüğünü yapan bir site ve siteye göre kiralama, geleneksel yeni giyim satın almaya kıyasla CO2'i yalnızca %3 oranında azaltıyor. Hala karlı değil.

Bütün bu tabloya bakınca neler yapılabilir? Büyük ve küçük ölçeklerde neler yapılabileceğine dair akademide ve pratikte neler konuşuluyor, neler gözlemliyor ve ne hissediyorsun?

S.O.:Yani temel olarak sürdürülebilirlikle ilgili problemlerin esas bazını şu oluşturuyor; şunu çok iyi anlamamız gerekiyor, yöntemleri biliyoruz, uygulama türlerini biliyoruz, parametreleri biliyoruz, ne yapılacak biliyoruz ama ölçek çok geniş. Yani sürdürülebilirlikle ilgili bütün problemler aslında bir ölçek problemi, yani ölçüde yapılan uygulamalar. O yüzden büyük sistemi dönüştürmesi çok mümkün olmayabiliyor ve buralarda bizler yani vatandaşlar, bunu izleyenler olarak hatta çoğu zaman iştirakçiler olduğumuz zaman bile aslında o sistemin dönüşmesi için sürdürülebilir modaya geçiş için iştirak eden bireyler olarak çoğu zaman çok umutsuz kalabiliyoruz ya da inandırıcılığını yitirebiliyor. Karşımızda sanki koskocaman bir canavar var ve beslendikçe besleniyor, güçleniyor, büyüyor. Buralardaki küçük uygulamalar, bazı şeylerin dönüşmesi için, değişmesi için çaba veren insanların yaptıkları çok minimalist, çok ütopik kalıyor kimi zaman. Yani bunu biz de o şekilde hissediyoruz ve izlediğimiz zaman da bunun böyle olduğunu görüyoruz. Bu çok acı bir şey ama gerçek. Yani bu gerçeklikten bence kaçmamalıyız. Fakat buradaki temel problem, büyük ölçekli firmaların, büyük ölçeğe sahip endüstrilerin sorumluluğunu neden bu küçük bireyler, küçük komüniteler sırtlanmaya çalışıyor? Yani aslında orada, büyük sisteme yapılacak eleştiri çok daha gerçekçi ve çok daha dönüştürücü. O yüzden yıllar içerisinde benim de karşılaştığım, akademi içerisinde çoğu zaman meslektaşlarım ile konuştuğumda, sürdürülebilir moda ile ilgili çalışmaya başladığımı söylediğimde çok naif gözüküyordum. Yani ‘bununla uğraşmaya gerek yok, politik yaptırımlar olmadıkça ya da daha büyük merciden bir söylem olmadıkça pek de bir şey değişmeyecek’ gibi negatif bir söylem oluyor, fakat neyi bekleyeceğiz? O politik yaptırımların olması için bekleyeceksek ve elimiz kolumuz bağlı bir filmi seyreder gibi bu kopuşları seyredeceksek, yüzyıllar geçmesini bekleyeceğiz. O zaman demek ki bir şeylerin değişmesi lazım ama öyle bir vaktimiz de yok. Yani o yüzden herkesin gönüllü olarak katılımcı olması gereken bir durumla karşı karşıyayız. Bütün problem yapış biçimlerinden daha ziyade bu hizmetlerin, servislerin, süreçlerin tasarımıyla da ilgili problemleri de ortaya çıkıyor.

Mesela hiç bir firma küçülmeden bahsetmiyor, ekonomik küçülmeden bahsetmiyor ya da simit ekonomisine geçiş için iştirak etmiş değil. Yani yer yüzünün refahı, yer yüzünün esenliğiyle sosyal toplulukların, insanların, toplumların esenliğini yan yana, yanak yanağa, bir arada ele alan bir iş modeli daha henüz çıkmadı ama çıkacak. Bunların üzerinde çalışılıyor zaten çünkü istek de bu yönde, zamanın kısıtlı olması da bu yönde önemli. Biraz bu geçiş süreci ve geçiş sürecindeki sistemlere de bakmak lazım, sistem içi sistemlerde ne var, büyük sistemlerde ne var, yerel sistemlerde neler var? Malzeme akışları nasıl, müşteri ile bu malzeme akışlarının birleştiği anlarda neler oluyor? Daha sonra kullanım sonrasındaki süreçlerdeki endüstriyel sistem ve biyolojik sistemlerde, doğanın sistemi ile endüstrinin sistemi arasında nasıl işliyor ve ne gibi farklılıklar var? Buralardaki problemleri tek tek, akupunktur yapar gibi geçiş için tasarlamak, bunu açık bir şekilde konuşabilmek, kapalı ve örtük olan meseleleri biraz daha açabilmek, kurcalayabilmek, ütopik olanı, akla hayale sığmayanı biraz daha gündeme getirebilmek ve akademinin içerisine de bunu entegre edebilmek çok önemli. Şu anda bizim kabaca sürdürülebilir moda tasarımından anladığımız, geri dönüşüm, üst dönüşüm, organik tekstiller… Ama mesela metafizik konularını da ben derslerde tartışmayı çok seviyorum, yani şefkati nasıl tasarlayacağız, esenliği nasıl tasarlayacağız, iyiliği nasıl tasarlayabiliriz ya da bir kıyafetin kullanım ömrünün 35 sene olması için nasıl bir tasarım yöntemi geliştirebiliriz? Biraz buralara da bakmak lazım. O yüzden tasarım eğitiminin de çok değişmeye başladığı bir döneme tanıklık ediyoruz şu anda. Bu kullan at sistemle yapılacak her ürünün maliyeti de zararı da açık ara farkla, şimdiden fazlasıyla tolere edilemeyecek duruma geldi. Bunun herkes farkında ama neyi nasıl yapacağımızı çok idrak edememiş durumdayız. Bunlarınakademide tartışılmasının çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Zaten moda tasarımı olarak pratikten o kadar kopuk bir alanda olmadığımız için, yani günün sonunda ya o pratikten biz de etkileniriz ya da biz pratiği etkileyeceğiz, böyle karşılıklı bir durum var.

Ö.K.:
Evet, karşılıklı olarak bu alanda fakat farklı kısımlarda çalışan tüm tasarımcıların ve aynı zamanda akademisyenlerin de belki bu minvalde bir araya geldiği bir topluluk olur ve umarım yakın zamanda Türkiye'de toplu şekilde bunlar tartışılıp, arşivlenip hızlı bir yol haritası, toplumsal bir harekete dönüşecek bir şeye vesile olabilir diye düşünüyorum. Zaten bundan sonra soracağım bir soru daha kalmıştı, sen arada onlara da değinmiş oldun. Genel olarak hukuki yaptırımların ciddi anlamda devreye girdiğini yavaş yavaş da olsa görebiliyoruz dediğin gibi. Örneğin, sanırım New York eyaletinde bu tedarik zinciri haritalamasını yaklaşık 1,5 °C senaryosuna uygun karbon emisyonlarını azaltmayı ve yaşama ücretinin ödenmesine kıyasla ücretlerin raporlanmasını zorunda kalacak bir yasa geliştiriliyor ve geliri 100 milyon dolardan fazla olan ve bu standartları karşılamayan markaların gelirlerinin %2’si kadar para cezasına çarptırılacağı öngörülüyor. Yine Birleşik Krallık'ta bir hükümet komitesi ‘işlenmemiş plastik için vergilendirme’ önerdi. Bunlar moda endüstrisi için sentetiklerin fiyatını artırıp doğal malzemeleri daha çekici hale getirebilir elbette. Nihayetinde işletmeler kendi güçlerini kullanmalı, ilerlemeyi göstermek için ise yönetim raporları zorunlu hale getirilip, daha şeffaf, daha gezegensel eşiklere uyumlu hale gelmeli diyebiliriz ve belki de yıllık dış denetimlere tabii olmalı bu şekilde tüm üreticiler ve endüstri diyelim. Sen tüm bu öngörüler ve çözümler için, alandan bir profesyonel olarak neler düşünüyorsun?

S.O.:Bahsetmiş olduğun politik yaptırımların günümüzde daha aktif olmasını duymak daha umut verici. Bundan önce değindiğin, New York Fashion Act, New York Fashion Workers Act gibi yasalar veya Avrupa Birliği Döngüsel ve Sürdürülebilir Tekstil stratejilerinin ortaya çıkması, Türkiye'nin yeşil mutabakatı imzalayan ülkeler arasında olması, aslında bunun yavaş yavaş gündeme geldiğini gösteriyor. Ben bunu çok umut dolu buluyorum. Şu anda H&M’e açılmış çok büyük üç tane dava var; yeşile boyama yaptığı için. Özellikle böyle spesifik, özellikte de firmalar bunlarla baş etmek zorunda kalıyor ve bu zorluk hepimiz için çok iyi bir şey. Çünkü bu firmalar, bu tartıştığımız konuları gerçekleştiren yerler. Benim dileğim, eğer böyle bir öngörü ve istekle kapatacak olursak firmaların, moda markalarının gerçekten ciddi sorumluluklar alması dilemek olur herhalde. Yani gezegensel sınırların farkına vararak yer yüzünün esenliğini ve insanların, toplulukların, toplumların esenliğini koruyacak şekilde modanın güzelliklerini ve hoşnutluklarını bize yaşatmalarını dilerim, bu kadar acıyı yaşamak zorunda değiliz.

Ö.K.: Evet, çok teşekkürler Sanem. Önümüzdeki haftaların birinde de dediğimiz gibi lisanla ilgili ve bu konunun hacmi ile ilgili olarak daha farklı alanlarla ilgili tekrar bir araya gelmek dileğiyle diyelim. Hoşçakalın.