Kahramanmaraş depremi üzerine

-
Aa
+
a
a
a

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli ve 13,5 milyon kişin yaşadığı 10 ili etkileyen 2 büyük deprem üzerine konuşuyoruz.

İklim Kuşağı Konuşuyor: 17 Şubat 2023
 

İklim Kuşağı Konuşuyor: 17 Şubat 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

 

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.) 

 Sizlere bu hafta daha önce ne benim, ne annemin, ne de dedemin karşılaştığı bir felaketin ardından sesleniyorum.

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli ve 13,5 milyon kişin yaşadığı 10 ili etkileyen 2 büyük depremde, 

236 bin 410 binanın 

1 milyon 279 bin 576 milyon evi hasar gördü.

Resmî açıklamlara göre,

37 bin kişi hayatını kaybetti

109 bin kişi yaralandı.

Komuşumuz Suriye’yi de etkileyen depremde

7 bin kişi hayatını kaybetti.

BM açıklamasına göre, İdlib, Halep, Hama, Lazkiye ve Tartus’u etkileyen depremde 5,3 milyon kişinin evsiz kalmış olabileceği söyleniyor.

Yaşanmakta olan İç Savaş yüzünden zaten bir kısmı çadırlarda yaşayan 4,1 milyon kişinin yardıma ihtiyaç duyduğu söyleniyor.

 

Sanırım büyük bir kriz anında yaşıyoruz.

Kanlı Savaşlar, Pandemi, Depremler ve iklim felaketleri.

Hepsi de aslında daha az canlının zarar görmesini sağlayabileceğimiz kriz halleri.

Hepsi daha dikkatli, daha dürüst, daha empatik, daha hazırlıklı bir şekilde yaşarsak, üstesinde gelebileceğimiz felaket şekilleri.Bu sebebini bilmediğimiz bir virüsün ortaya çıkardığı bir zombi saldırısı değildir. 

Depremin olacağı da, binaların yıkılacağı da, insanların yardıma muhtaç olacağı da daha önceden biliniyordu.

Bilim bize yaşananacak felaketin boyutu konusunda elinden geldiğince uyarılarda bulunuyordu.

Bilim insanlarının dedikleri yerine, elde edecekleri kȃrı düşünen cahil, empati yoksunları yüzünden büyük bir felaket ile karşılaştık. 

Unutmak mümkün değil! Unutmayacağız!

Ama eğer bu programı ilk kez dinlemiyorsanız bu durum size bir şeyleri hatırlatabilir…

İlk kez dinliyorsanız da ben hatırlatmakta fayda görüyorum:

Bilime yani bilim insanlarının uyarılarına sırtını çevirip, yüzünü kara çeviren insanlar yüzünden Evimiz yanıyor.

İklim krizi tıpkı deprem gibi şiddeti artarak gelen bir felaket olarak karşımızda.

Dünyaya salınan toplam karbondioksitin yüzde 8’inden sorumlu olan çimentonun kalitesizliği konuşuyoruz.

Fosil yakıtlarla kapladığımız yolların doğa karşısında ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz.

Bunları tekrar mı edeceğiz? Yoksa bilime, doğaya ve iyiliğe inanıp daha mı dikkatli olacağız?

Ben ve iklim aktivisti arkadaşlarım ikincisini seçmenizi istiyoruz. 

O yüzden iklim krizinin çözüldüğü bir dünyada, depremlerde insanların ölmediği kadar ileri gitmeyi istiyoruz.

Artık kaldığımız yerden devam edemeyiz. Depremi, savaşları ve cahilliği durdurarak iklim krizi ile mücadelemize devam etmeliyiz. 

Çünkü çözüm ortak! Bilime güvenmek!

Bu kez farklı haber kaynaklarında yer alan ve deprem sebebiyle yaşanan veya yaşanacak çevre felaketlerini sıralamak istedim.  

 

Depremlerle ilgili açıklamalarda bulunan İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin (DEÜ) Su Kaynakları Yönetimi ve Su Kaynaklı Doğal Afetlerin Kontrolü Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUMER) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Celalettin Şimşek, deprem sonrası yer altı sularına ve olası tehlikelere dikkat çekti.

Şimşek, “Depremler yeraltı suyunda iki önemli değişim yapabilir. Yer altı suyu seviyesinde ve kimyasında değişimler yaşanabilir. Halk sağlığını doğrudan ilgilendirdiği için ilk olarak kimyasal boyutunu değerlendirelim. Fay hatlarının derin jeotermal suların veya organik bileşikli serimanlar varsa eski göl yatakları olabilir, kömür alanları olabilir buralardan metan gazı, karbondioksit ve sülfür gazları yer altı suyuna karışabiliyor. Bunun örneklerini gördük. 2022 yılındaki Düzce depreminde bazı kuyularda metan gazı girişleri oldu. Hatta halk çakmağı çakınca suyun yandığını gördük. Böyle durumlar bölgede yaşanabilir” dedi.

Fay hatları boyunca jeotermal sularında yer altı suyuna karışabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şimşek, “Böyle durumda suyun sıcaklığında artış olacaktır. Bu tür sıcaklığında artış olan sular tüketilmemeli. Çünkü jeotermal sular yüksek oranda metal konsantrasyonu içerebilir. Bu tür sudaki değişimler olan bölgelerde tüketmeden yetkililere bildirilmelidir” diye konuştu.

 

Türk Tabipler Birliği (TTB), 10 ili etkileyen depremlerin ardından yerle bir olan, özellikle de eski binalardan yayılan asbeste ilişkin bir uyarı metni yayımladı.

Enkazlardan havaya dağılan ve asbest içeren tozlar, enkazın başında yakınlarına ulaşmaya çalışan insanlar, arama kurtarma ekipleri ve enkaz kaldırma ekipleri için de ciddi bir sağlık sorunu oluşturuyor. Kısa sürede tozumalarının engellenmesi ve şehir içlerinden tamamen ve güvenli bir şekilde uzaklaştırılmaları gerekiyor.

Deprem bölgesinde asbest maruziyetini önlemek için, enkazlar profesyonel ekiplerce, sulama ile kaldırılmasını isteyen TTB; “Enkaz çalışmasına maruz kalanların FFP2/FFP3 tipi maske kullanması ve hafriyatın rastgele dökülmesi önlenmeli” dedi. 

Bir sonraki haber deprem bölgesinde inşaatı devam etmekte olan Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili. Depremlerin ardından, afet bölgesi ve çevresinde yer alan güç santrallerine yönelik endişeler nedeniyle gözlerin ilk çevrildiği yerlerden biri tabii ki Akkuyu oldu.

Jeofizik Yüksek Mühendisi ve TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Erhan İçöz, İskenderun körfezi ve Kıbrıs çevresinde uzanan faylarda enerji birikimi olduğuna dikkat çekerek, riskleri Yeşil Gazete için değerlendirdi.

İçöz, Akkuyu Nükleer Güç Santraline dair radyasyon etkisi ve radyoaktif atık sorunu dışında en büyük endişelerden birinin deprem olduğunu ifade ederek, “İskenderun körfezinde Kıbrıs’ın kuzeyine ve güneyine doğru iki çatal halinde bir fay var. Burası da tam Akkuyu’nun karşısı. Bu faylarda da stres ve enerji birikti. Bunların da kırılması halinde bu sefer Akkuyu’nun bulunduğu yerde hem çok ciddi hasarlar oluşabilir, hem tsunami oluşabilir” dedi.Reaktörlerin soğutma suyu ve enerji nakil hatlarının da bir deprem durumunda büyük riskler teşkil edebileceğini aktaran İçöz, “Akkuyu NGS’nin bir şekilde aksamaması gerekir. Çok kısa süreli bir aksama bile burada zincirleme reaksiyonlara sebep olur” diye konuştu:

 

Şimdi de “avcılık” ile ilgili bir haber var sırada. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, depremler nedeniyle yaban hayatı ve yaşam alanlarının olumsuz etkilendiği belirtildi.

Av ve yaban hayatının korunması maksadıyla ikinci bir duyuruya kadar ülke genelinde kara avcılığının yasaklandığı bildirilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“20 Ağustos 2022 ile 05 Mart 2023 tarih aralığını kapsayan 2022-2023 Av Dönemi, yaban hayatı ve yaşam alanlarının deprem felaketinden olumsuz etkilenmesi nedeniyle Tarım ve Orman Bakanlığınca yeniden değerlendirildi. Bu kapsamda, ülkemizin önemli doğal kaynaklarından olan av ve yaban hayatının korunması maksadıyla 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununun 5. ve 12. maddeleri gereği, kara avcılığının bugünden itibaren durdurulması kararlaştırıldı.”

Bu karara çok sevinmekle beraber bu yasağın kalıcı olmasını umuyorum.

 

Bu arada deprem sonrası en büyük çevre felaketlerinden biri olarak görülen 26 milyon ton molozun da ne şekilde bertaraf edileceği önemli konulardan biri. 

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim görevlisi ve yaban hayatı uzmanı Dr. Yasin İlemin, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan binalardan kalan enkaz ve molozların ortaya çıkardığı tehlikeyle ilgili olarak uyardı. 

"Büyük bir tehlike bizi bekliyor!" diyen İlemin, Twitter üzerinden yaptığı bir dizi paylaşımla, enkaz ve moloz yığınlarının oluşturması olası tehlikeye ilişkin şu ifadeleri kullandı: 

Araştırma alanım doğa ve ekoloji olduğu için aktarmam gerekiyor. Yaşanan büyük deprem sonucu devasa bir enkaz ve moloz ortaya çıktı. Bu hafriyatlar uygun bertaraf edilmezse yaşadığımız binlerce kayıptan fazlasını verebiliriz. Deprem sonucu yıkılan binalardan ortaya saçılan enkazlarda insan sağlığı ve ekosistem için zararlı pek çok madde bulunuyor. İzolasyon maddelerindeki kimyasallar, zararlı plastik türevleri ve asbest bunların başında geliyor. Yakında yıkılan binaların yerine yeni bina inşaatlarına başlanacak. İnşaat öncesi hazırlık aşamasında mevcut hafriyatlar doğal alanlardaki vadi tabanlarına, doğal sulak alanlara ve tarım alanlarına dökülürse bölgede büyük bir tehlike başlayacak. İlk olarak madde çevrimleri (su döngüsü) ile bu zararlı maddeler toprağa ve yeraltı sularına karışacak. Buna bağlı olarak tarım alanlarında yetişen gıdalar insanlar tarafından tüketildikçe uzun vadede başta kanser olmak üzere hastalıklar görülecek. 

Son olarak da bugüne kadar iklim krizi ile ilgili de hep bahsettiğimiz bir konu olan gazetecilik konusuna gelirsek, doğru bilgiyi değiştirmeden, çevirmeden aktarmak çok önemli…Olaylarla ilgili sayıları verirken bunların sadece istatistiklerden ibaret olmadığını hatırlamak, teyitli bilgileri ve konusunda uzman kişilerin söylediklerini iletmek de çok önemli. 

Krizler için emin olun hep bir önlem vardır. Yeter ki farkında olun, harekete geçin….