Göçmen türlerin popülasyonunda azalma

-
Aa
+
a
a
a

Birleşmiş Milletler, 'Dünyadaki göçmen türlerin durumu' başlığıyla bir rapor yayımladı.

Gezegenin Geleceği: 14 Şubat 2024
 

Gezegenin Geleceği: 14 Şubat 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Birleşmiş Milletler (BM), göçmen türlerin neredeyse yarısının popülasyonunun azaldığını belirtti. BM’nin ‘Göç Eden Yabani Hayvan Türlerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmesi (CMS), ‘Dünyadaki göçmen türlerin durumu’ başlıklı rapor yayımladı. Raporda, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) hazırladığı, nesli tükenme tehdidi altında olan türlerin yer aldığı Kırmızı Liste'deki bilgiler baz alındı. Dünya genelindeki göçmen türlerin %44'ünün popülasyonunda azalma olduğu tespit edilen raporda, BM tarafından gözlemlenen neredeyse bin 200 türün beşte birinden fazlasının da nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ifade edildi. Raporda, değişen mevsimle farklı çevrelere göç eden ötücü kuşların, deniz kaplumbağalarının, balinaların, köpek balıklarının ve diğer göç eden türlerin doğal yaşam alanının tahrip edilmesi, balıkçılık, yasa dışı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği nedeniyle tehlikeye girdiği aktarıldı.

‘COP28’den Notlar’

Tam adı BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı olan COP28, geçtiğimiz sene 30 Kasım - 12 Aralık tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde gerçekleşti. Konferans sürecini yakından takip eden Marmara Belediyeler Birliği Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Merkezi, gerçekleştirilen müzakereleri, ana tartışmaları ve öne çıkan başlıkları özetleyerek ‘COP28’den Notlar’ raporunu hazırladı. Rapor, COP28’in merkezi çıktısı olan Küresel Stok Sayımı sonuçları, COP27’de kararlaştırılan ‘Kayıp ve Zarar Fonu’ ile ilgili gelişmeler ve COP28’in somut çıktıları gibi önemli konuları ele alıyor. Son 30 yılın en yüksek katılımına sahne olan COP28’e Türkiye’den de kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve üniversitelerden bilim insanları dahil olmak üzere çok sayıda delege kayıt yaptırdı. Türkiye, özellikle COP28’in ilk gününde kabul edilen Kayıp ve Zarar Fonu ve Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmak üzere girişimlerde bulunurken, aynı zamanda İklim Eylemi İçin Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu (CHAMP) gibi önemli oluşumlar içerisinde de yer aldı. Yerel yönetimlerin de önemli bir rol oynadığı COP28’de, iklimle mücadelede hükümetlerle iş birliği yapma ve mali kaynaklara erişim sağlama gibi konularda çözüm yollarını tartışıldı. Yerel yönetimlerin iklim eylemi gerçekleştirmedeki rolü etrafındaki artan ivme, 2050’ye kadar net sıfır karbondioksit emisyonuna ulaşmanın gerekliliğini kabul eden Küresel Stok Sayımı karar metnine de yansıdı.

Karaburun’daki GES projesine yargı izin vermedi

İzmir’in Karaburun ilçesindeki zeytinliklere yapılmak istenen Güneş Enerji Santralı (GES) projesine yargı izin vermedi. Zeytinliklerde proje sahibi şirket tarafından yapılan ağaç kesimleri kamuoyunun tepkisini çekti. Davada, İzmir 7. İdare Mahkemesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın proje hakkında vermiş olduğu ÇED olumlu kararının yürütmesini dururdu. İdare Mahkemesi’nde devam eden yargılama, yapılan keşif ve verilen bilirkişi raporu neticesinde, İzmir 7. İdare Mahkemesi, 26.01.2024 tarihli kararıyla, GES proje alanlarının yarısından fazlasını kaplayan, dikili tarım arazisi niteliğinde bulunan, 2007’den bu yana dikilen ve büyük ölçüde başarılı olduğu görülen zeytinliklerde GES projesi yapılmak istenmesinin kamu yararı taşımayacağına karar vererek projenin yürütmesini durdurdu. Yenilenebilir enerji projelerinin sürdürülebilir enerji projesi olabilmesi için mutlaka halkın desteğini alması ve tahripkar olmaması gerek. Doğru uygulama ile GES’ler yerel ekoloji ile sinerjik ve onarıcı olabilir. Doğanın yok edilmiş hali olan tarlalarda agro-solar yani tarımın ve güneş enerjisi üretiminin birlikte olduğu sistemler son derece mümkün. Bunun olması için şirketlerin aklını başına toplaması, halka ve doğaya rağmen proje geliştirmemesi gerekiyor.

Trebenna Antik Kenti talan ediliyor

Antalya'nın Konyaaltı ilçesi sınırlarında bulunan ve tarihi M.S. 2. yüzyıla kadar uzanan Trebenna Antik Kenti, kaçak kazı yapan defineciler tarafından talan ediliyor. Kent merkezine yakın olmasına karşın, çok az bilinen antik kente gelen defineciler, beraberinde getirdikleri dedektörlerle değerli metal arıyor. Antik kentin kapısı başta olmak üzere ayakta duran yapıların birçoğuna zarar veren bu kişiler, mezar başlarının bulunduğu alandaki üç antik mezarı da kazdı. Doğan Haber Ajansı'nın haberine göre, bazı kişilerin antik kentlerde define aradığını, bunu da dedektörlerle yaptığını anlatan Antalya Valiliği Kültür Varlıkları Birim Sorumlusu Cemil Karabayram, cihazın bilinenin aksine işe yaramadığını söyledi. Bir pazarlama stratejisi olarak altına farklı tonda, gümüşe farklı tonda ses çıkarıp uyardığı yönündeki bilgilerin doğru olmadığını anlatan Karabayram, “Likya'nın dağları, Pamfilya'nın dağları, hatta Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu'da birçok yeri tahrip ediyorlar. Bunu da dedektörle yapıyorlar. Aslında bu cihaz bir yalan, kabus," dedi. Avrupa'da bu türden cihazların ruhsatsız satışının yasak olduğunu belirten Karabayram, “Bu dedektör satışlarının kısıtlanması lazım. Arkeolojik alanlar bir kabusa mahkum edildi. Devlet elinden geldiğince her yeri koruyor ama sabaha karşı ve gece kazıyorlar. Çerez gibi satıyorlar bu cihazı. Ruhsata tabi olması lazım. Arkeolojiye sıkılmış bir kurşun bu. İnternette, her yerde var bu cihaz. Kişi silah ruhsatı aldığı gibi dedektör için de ruhsat alsın. Arkeolojiye sıkılan bu kurşunları temizlemek bizim görevimiz,” diye konuştu.