Avrupa’da gaz talebi azaltma politikaları

-
Aa
+
a
a
a

Avrupa’nın LNG kapasitesi ile talep arasındaki fark açılmaya devam ediyor.

Gezegenin Geleceği: 01 Kasım 2023
 

Gezegenin Geleceği: 01 Kasım 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Avrupa’nın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG ) kapasitesi ile talep arasındaki fark açılmaya devam ediyor. Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü’nün (IEEFA) Avrupa LNG takipçisinden alınan yeni veriler, Avrupa’nın 2022’nin başından bu yana altı yeni LNG terminali eklediğini, ayrıca daha önce yedeğe alınan bir terminal ve limana yanaşmış ancak henüz faaliyete geçmemiş yeni bir yüzer depolama yeniden gazlaştırma ünitesi (FSRU) eklediğini gösteriyor. LNG ithalat kapasitesinin 2021 seviyelerinden 143 Bcm artışla 2030’da 406 milyar metreküpe (Bcm) ulaşması öngörülürken, kıtanın gaz talebini azaltma politikalarını sürdürmesiyle gaz tüketiminin yaklaşık 400 Bcm’ye düşeceği tahmin ediliyor. Avrupa’daki LNG terminallerinin kullanım oranı Ocak ve Eylül 2023 arasında ortalama %58 olarak gerçekleşti. Avrupa gaz tüketiminin azalması karşısında, Avrupa’nın 2030’a kadar ilave LNG altyapısı inşa etmesine gerek olup olmadığı sorusu gündeme geliyor. Ocak-Eylül 2022 arasındaki Avrupa LNG ithalatı 2021’in aynı dönemine kıyasla %62 artarken, 2023’teki LNG ithalatı bir önceki yıla kıyasla sadece %4 artarak yatay seyretti. Bu arada, Avrupa Birliği (AB) kış gazı depolama hedeflerine planlanandan önce ulaştı. Sadece AB, Ocak ve Temmuz 2023 arasında LNG ithalatı için 41 milyar Avro harcarken, ABD (17,2 milyar Avro), Rusya (5,5 milyar Avro) ve Katar (5,4 milyar Avro) en büyük faydalanıcılar oldu.

COP28’de ülkeler bölünmüş durumda

Birleşik Arap Emirlikleri’nin ev sahipliği yapacağı İklim Değişikliği Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) 30 Kasım-12 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek. Zirvede fosil yakıtlardan aşamalı çıkış konusunda anlaşma sağlanmaya çalışılacak. Ancak ülkeler bu konuda bölünmüş durumda. Bir tarafta iklim değişikliğinin ana nedeni olan kömür, petrol ve gazın yakılmasını aşamalı olarak sonlandırmayı talep edenler yer alırken, diğer tarafta ise fosil yakıtların rolünü korumakta ısrar edenler bulunuyor. Avrupa ülkeleri ve iklime karşı savunmasız devletler, COP28 müzakerelerinin küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030’a kadar üç katına çıkarılması ve fosil yakıtlardan kademeli çıkış taahhüdü de dahil olmak üzere, gezegeni ısıtan emisyonları daha hızlı azaltmaya yönelik bir önlem paketini ortaya koymasını istiyor. Bunu kabul etmemek için ise dar görüşlü, intihara meyilli veya politikacı olmak gerekiyor.

Manisa’ya jeotermal saldırısı

Manisa’da 14 jeotermal kaynak ve iki doğal mineralli su arama ve işletme sahası yapılan ihaleye herhangi bir şirketin girmediği ortaya çıktı. Avukat Yıldıray Çıvgın, “Devam eden davalar gösteriyor ki Manisa’da jeotermal saldırısı devam edecek,” dedi. Manisa’da zeytinlikler, üzüm bağları, tarım arazileri ve ormanlardan oluşan 43 bin 577 hektarlık alanı Jeotermal Enerji Santrallerine (JES) açacak ihale sırasında çevre dernekleri ve Manisa halkı, Manisa Defterdarlığı önünde eylem yaptı. Artı Gerçek’e konuşan Salihli Çevre Derneği avukatı Yıldıray Çıvgın, şunları söyledi, “Öğrendiğimiz kadarıyla herhangi bir şirket ihaleye girmemiş. Bu ihalelere herhangi bir şirketin girmemesini Manisa halkında son dönemde gelişen JES’e karşı gelişen direnişine bağlıyorum. Çok ciddi bir mücadele veriyoruz ve ihale sonucu da bu mücadelenin bir kazanımı ancak yeniden ihaleye çıkılması söz konusu. İhale süreçleri ve devam eden davalar gösteriyor ki Manisa’da jeotermal saldırısı devam edecek. Manisa halkına bu toprakları koruma adına büyük bir iş düşüyor. Tüm Manisa halkını toprağını savunmaya çağırıyorum.” CHP vekilleri tarafından 2021’de hazırlanan JES’lerin Çevresel Etkileri Raporu’na göre Manisa’da 17 jeotermal enerji santrali bulunuyor. İlin, Türkiye‘nin büyük üzüm üreticisi olduğunun vurgulandığı raporda, "Alaşehir ilçesinde özellikle JES’lerin yoğun olduğu bölgelerde yapılan araştırmalarda yeraltı sularının yüksek bor içerdiği, topraklarda bor kirlenmesinin olduğu ve bağların büyük bir kısmında bor toksitesinin gözle de belirgin olarak görüldüğü araştırma sonuçlarında yer almakta,” deniliyor.

Hatay’da hassas alan düzenlemesi yürürlükten kaldırıldı

Duvar’dan Burcu Özkaya Günaydın’ın haberine göre, depremle yerle bir olan Hatay’da madencilik faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor. Ağustos ayında Hatay Valiliği tarafından alınan kararla, bundan sonra maden arama ve taş ocakları için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu almaya, ÇED bilgilendirme toplantısı yapmaya gerek kalmayacak. 3 Ağustos tarihinde AFAD Koordinasyon Merkezi’nde yapılan toplantıda, Hatay Valiliği Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü bünyesinde bir komisyon kararıyla 2020’de düzenlenen 192 sayılı Mahalli Çevre Kurul kararı ile hassas alan düzenlemesi yürürlükten kaldırıldı. Bu karara göre, Hatay’da madencilik faaliyeti için ÇED raporu şartı aranmayacak. CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, hassas alanının bölgedeki canlı yaşamı, ekosistemi, havayı koruyan bir düzenleme olduğunu söyledi. ÇED raporu aranmaması kararını insan ve çevre sağlığını önceleyen bir karar olmadığını vurgulayan Kara, “Deprem yükü, kirliliği yaşamış bir kentte daha fazla kirliliğe neden olacak bu düzenlemeye şiddetle karşı çıkıyoruz. Deprem sonucunda ortaya çıkan büyük konut ihtiyacı, doğanın tahrip edilmesi için bir bahane olamaz. Canlı yaşamını ve yurttaşlarının sağlığını tehlikeye atacak kamulaştırma ve maden ocağı projeleri kabul edilemez,” diye konuştu.