"Gazze toprakları toplu bir mezarlığa dönüşüyor"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ali Bilge, Ekonomi Politik'te Gazze'de süren savaşa değiniyor.

""
Said Khatib/AFP/Getty Images

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer Bey, merhaba Özdeş! İyi haftalar diyelim.

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: İyi haftalar diyelim ama son derece tabii korkutucu, insanlığın had safhada yıkıma doğru gittiği bir dönemden geçtiğimizi, pek çok tanıdık tanımadık önemli yazar ve çizer dile getiriyor. Bayağı karanlık, kabus gibi bir ortam var. Sizinle de geçen hafta konuştuğumuz gibi dört bir tarafta oluyor bu. Sadece İsrail ve Gazze meselesi değil, onun ötesinde bütün Ortadoğu bölgesinde de, Azerbaycan taraflarında da, üstelik gelişme eğilimi de gösteriyor. İran’ın da müdahalesi söz konusu olabilir. Buna karşılık da bütün bunlara dünya medyası, batı dünyası siyaseti ve medyası özellikle sessiz kalıyor.

A.B.: Gazze’ye yıllardır ‘açık hava hapishanesi’ diyorduk ancak Gazze toprakları toplu bir mezarlığa dönüşüyor. Üstelik toplu mezarlık gözümüzün önünde canlı yayında gerçekleşiyor, Gazze toplu mezarlığı kazılıyor. Yeni bir Dresden yaşıyoruz, Türkiye’de yaşadığımız Şubat depremlerinin görüntülerinde de Dresden’i hatırlatmıştık. Deprem bir doğal felaket, ancak Gazze toplu mezarlığı, İsrail yönetiminin ve batı dünyasının onayıyla yapılan, insan eliyle yapılan bir felaket. Dresden'in bombalanmasını ABD- Batı bile bile ders vermek üzere yapmıştı. Hatta kendi birliklerini bile bombalamayı göze alarak yapmışlardı. Nazi yönetimi de bombalanmayı biliyordu, Dresden halkını uyarmadılar.

ABD ve Batı, saldırgan İsrail’e verdiği destekle işlenen insanlık suçuna da ortak oluyorlar. Bugün dünyada da ciddi bir bölünme ve kutuplaşma yaşadığımızı görüyoruz. Gazze savaşı nedeniyle bu bölünmeyi görüyoruz. Hindistan, Japonya, ABD ve Avrupa Birliği (AB) birlikteler; Rusya, Çin, Afrika Birliği ve bazı Arap ülkeleri öbür tarafta.

Geçen hafta yaptığımız programda; ‘Saldırı öncesinde İsrail’de, bölgede ve dünyada neler oluyordu?’ sorusuna cevap aramıştık. Yaklaşık bir ay önce Hindistan’dan başlayan, Ortadoğu’ya geçen, İsrail üzerinden Avrupa’ya uzanan, Çin’in 2013’ten itibaren yürütmekte olduğu 'Kuşak Yol Projesi'ne alternatif olacak olan yeni bir ekonomik koridordan söz etmiştik. G20 toplantılarında ilan edilen, Yeni Ekonomik Koridor'un kurulmasına yönelik mutabakat zaptı, Hindistan, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve AB arasında imzalanmıştı.

Çin’in, Orta Doğu bölgesi dahil, dünyada artan iktisadi ve siyasi etkinliğini kırmak üzere -eski baharat yoluna benzer- ekonomik- ticari bir koridorun kurulmasına, İsrail’in de ‘Yeni Ekonomik Koridor'un çok önemli ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekmiştik.

Çin’le ABD liderliğinde oluşan yapılar arasında ciddi bir iktisadi ve siyasi rekabet ve çatışma olduğundan, dünyanın yeni bir paylaşım sürecinin yaşandığından geçen hafta söz etmiştim. Evet, yeni bir paylaşım dönemi yaşıyoruz, bu tarihin içindeyiz.

Kuşak ve Yol Projesi'ne ilişkin yeni bir gelişme var; Çin, Kuşak Yol Projesinin 10. yılını kutluyor. Pekin’de, 17-18 Ekim tarihlerinde yapılacak toplantıya, Rusya Devlet Başkanı Putin'in de katılacağı açıklandı. Putin, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendisine verdiği yakalama kararı nedeniyle yurt dışına bildiğim kadarıyla ilk defa çıkıyor. ‘Yol ve Kuşak Projesi'nin 10. yılı münasebetiyle yapılacak tören/toplantıya 130 ülkenin katılacağı belirtiliyor. Toplantı, yarın Çin lideri Xi’nin açılış konuşmasıyla başlıyor.

Bir ay önce, Çin’e karşı Hindistan’dan Avrupa’ya uzanacak ‘Yeni Ekonomik Koridor’ anlaşması imzalanıyor! Bu hafta da ‘Kuşak ve Yol Projesi'nin 10. yılı kutlanıyor! İki büyük gücün etrafında oluşan güç kuşaklarının ve koridorlarının oluştuğu bir dönemi yaşıyoruz. İsrail’in saldırılarına ve Gazze savaşına bu gelişmeleri de göz önünde bulundurmakta fayda var.

Yol ve Kuşak Projesi'ne katılan ülkeler, dünya nüfusunun neredeyse yarısını oluşturuyor. İki trilyon doları aşan bir proje; limanlar, yollar, demir yolları, kara yolları yapılıyor. Büyük bir proje. Projenin parasını da Çin sağlıyor. Çin’in çoğunlukla ekonomik ve siyasal stresi çok yüksek olan ülkeleri, proje kapsamına aldığı belirtiliyor. Genellikle ülkelere yapılan bu yatırımlar ofset yapılıyor yani her şey dahil projeler.

İktisadi ve siyasi güç koridorları arasındaki rekabetin, doğu-batı dengesinin, Gazze savaşının arka plan nedenlerinden biri olabileceğine geçen hafta dikkat çekmiştik. 17-18 Ekimde yapılacak toplantı bu nedenle önemli.

Ö.M.: Pardon, ben bir şey sorayım. Peki burada Gazze istilasının, başlamak üzere olan istilasının yarattığı kabustan bahsedilecek mi, bu toplantıda, kuşak yolda? Belli değil. Başka haberler de var. Mesela Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni bir açıklaması var, Yardım ve Koordinasyon Ofisi Suriye’nin kuzey batısına düzenlenen misyonun ardından açıklama yapmış; Bir haftada çatışmalarda 15'i çocuk 50’den fazla kişinin öldüğünü açıklamış mesela. Bundan bahsedilecek mi? 70 bin kişinin yerinden edildiğini bizzat BM açıklamış.

Ö.Ö.: Bir dakika bu sayılar çok düşük!

Ö.M.:Gazete Duvar’dan.

A.B.: Türkiye’nin harekatını mı söylüyorsunuz Ömer Bey?

Ö.M.: Genel olarak, "Şiddetli çatışmalar yaşanıyor İdlib’de," diyor mesela.

Ö.Ö.: Tamam Gazze değil.

Ö.M.: Suriye’de. Yani şunu söylemek istiyorum; 70 bin kişi yerinden edildi diye bir de evet bunu söylüyordum, bu konuşulacak mı? Bir de Pakistan da Afgan göçmenleri toplayıp ülkeden atıyor. Pakistan da yakın o Kuşak ve Yol Projesi'nin yapıldığı yerlere, ülkelere. İhbarcılara para ödülü veriyormuş ülkeden atmak için. Avusturalya’da da yerli komünitelere yer verilmediği yani 60 bin yıldır orada olanların, Aborjinlerin haklarının tanınmadığı.

Ö.Ö.: Anayasaya eklenmeden.

Ö.M.: Evet eklenmedi. Ukrayna’nın doğusunda şimdiye kadar olan en büyük Rus saldırılarından biri gerçekleşti. Bundan da bahsedilecek mi acaba? Bir de Mercui ve oyuncu eşi Vahideh Mohammadifar öldürüldü. Yaşadıkları adrese giden polis, çiftin işkence yapılmış ölü bedenlerini buldu. Böyle bir dünyada yaşıyoruz yani.


A.B.: Pekin’de yapılacak toplantıda bu gelişmelerden söz edilip edilmediğini göreceğiz. Programın sonuna doğru Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye harekatlarına değinecektim. Konu açıldı, ona geçeyim. Geçen hafta Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye harekatlarına ilişkin olarak, Milli Savunma Bakanlığı basın sözcüsü bir tuğgeneralin ayrıntılı açıklamaları oldu. 'Etkisiz hale getirilen terörist' deniyor ya, işte bu rakamları açıkladılar. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde son bir haftada 252 teröristin; 2023'te ise bin 640 kişinin etkisiz hale getirildiği belirtildi. Etkisiz hale getirilen yani öldürülenlerin sayısının ise 24 Temmuz 2015’ten bugüne, 38 bin 983’e ulaştığı açıklandı. Yılda ortalama ne kadar insan öldürüldüğü tek bir bölme işlemi ile bulmak mümkün. 24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar 38 bin 983 insanın etkisiz hale getirildiği/öldürüldüğü bizzat Savunma Bakanlığı basın bilgilendirme sözcüsü tuğgeneral tarafından açıklandı.

Ö.M.: Öyle mi? Onu atlamışız, evet çok önemli. 40 bine yakın insan, ne kadar zaman içinde dediniz?

A.B.: Sekiz yılda. 1984 PKK ile yapılan düşük yoğunluklu savaştaki rakamları genellikle yuvarlıyoruz; 50 bin, 60 bin deniliyor. Öcalan yargılanırken 'benden de 40 bin gitti', resmi ağızlar 'asker sivil kaybı 10 bin oldu' diyor. İnanılır gibi değil. Gerçek rakamları bile bilmiyoruz. Kuzey Irak ve Suriye’de devam eden harekatların sonuçlarını yeterinde bilmiyoruz, irdeleyemiyoruz. Bu harekatlar nedeniyle, ABD ile birbirimize girmiş durumdayız. Biden, bu harekatlar nedeniyle Türkiye’nin IŞİD ile mücadelede engel teşkil ettiğini söyledi.

Bir de düşürülen drone'un nereden havalandığı meselesi var malum. Savunma Bakanlığı bu bilgilendirmede drone'un İncirlik’ten değil Ürdün’den kalktığını söyledi, yalanlamada bulundu.

Ö.Ö.: Pardon, bu drone dediğiniz Türkiye’nin düşürülen drone'u değil mi?

A.B.: Evet. Onun İncirlik’ten kalktığı iddia edildi. Bahsettiğim brifing'te Milli Savunma Bakanlığı, 'ABD tarafından düşürülen drone'umuz İncirlik’ten değil Ürdün’den havalanmıştı,' dedi.

Ö.Ö.: Bunun önemi ne?

A.B.: Sanıyorum önemi şu; kendi topraklarımızda bulunan ama ABD üssü olan İncirlik’ten kalkan drone'umuz düşürülmedi, 'başka bir dost ülkenin topraklarından kalkan drone düşürüldü” diyerek hafifletiyor kendini. Ama gerçekten trajikomik bir durum. Sonuçta ABD ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Kuzey Suriye’ye yaptığı harekatlar ve düşürülen Türk drone'u nedeniyle yaşanan bir gerilim var.

Yapılan harekatlarda etkisiz hale getirilen insan sayısını Milli Savunma Bakanlığı bilgilendirmesinden öğrendik. Ama harekatlarda binalara, evlere, işletmelere, santrallere, okullara, hastanelere ne kadar hasar verildi bilmiyoruz. Rojava Gazze’ye kaç kilometredir bilmiyorum ama çok da uzak olmasa gerek. Ama yanı başımızdaki resmi ağızlardan rakamlar bu şekilde açıklandı.

Gazze’de yaşanan trajedinin daha da boyutlanacağı görülüyor. ABD ve Batı dünyasının İsrail’in hamisi olması nedeniyle katliamlar daha da artıyor.

Gazze ve Batı Şeria dediğimiz yerin toplamı altı bin 220 km²; Batı Şeria beş bin 660 km²; Gazze Şeridi ise 360 km². Filistin devletinin yüzölçümü Giresun vilayeti büyüklüğünde. BM de 2012’den bu yana gözlemci devlet statüsünde bulunuyor. Bu ülkenin para birimi yok, parası yok, para olarak ne kullanıyor bu ülke? İsrail şekeli kullanıyor ağırlıklı, Mısır lirası kullanıyor, çok eski yıllarda Ürdün’e bağlı olduğu zamanlardan kalma halen çok minimal kullanılan bir Ürdün dinarı var, onun dışında da Euro kullanılıyor. Para birimi bile olmayan bir ülkeden söz ediyoruz. Çitlerle çevrilmiş, duvarların uzunluğu 800 km’yi buluyor. Belki de daha uzun bu alanda yani hapishanede yaşayan insanların üstüne şimdi de bomba yağdırılıyor.

Filistin ekonomisi dış yardım olmadan yaşayamayan bir ekonomi, mali ve fiziki dış yardımlara muhtaç bir ekonomi. Yardımların büyük bir bölümü de batıdan geliyor ve işin garibi yardımların %75'i de İsrail ekonomisine dönüyor. Zaten yardımların koordinasyonunun büyük bir bölümü İsrail gözetiminde ve denetiminde oluyor. Dış yardımların tüm kontrolü İsrail’in elinde. Refah Kapısı Mısır’ın elinde, istedikleri zaman açıyor/kapıyorlar. Dolayısıyla yardımların kontrolü de onlarda olunca yardımların değeri de kalmıyor. Örneğin, ilaçlar depolarda bekleyip geçerliğini yitiriyor. Bunlar savaş öncesi yaşanan rutinler.

Filistin’in 20 milyar dolara yaklaşan bir Gayri safi milli hasılası var. Sonuçta yardımlar olmadan ekonominin dönmesi mümkün değil. Mesela Filistinli tarlasında çalışacak, bu kapılardan geçerek arazisine gidiyor. Gazze’nin Batı Şeria’nın kilometrelerce içine girerek bu duvarlar örüldü, yeşil hatta uyulmadı.

Büyük bir işsizlik sorunu var. Ayrıca sosyoekonomik açıdan Gazze ile Batı Şeria arasında da büyük farklar var. İnanılmaz bir işsizlik oranı var, %50-60'ları geçmiş durumda. Filistin’de bir işsizlik bürosu var ama yeteri kadro ve iş yok. Rakamların büyük bir çoğunluğu da tahminler üzerinden yapılıyor. Bu getto içerisinde yaşayan insanların hayatlarını sürdürmesi dış yardımlar olmadan mümkün değil. Toplam beş, beş buçuk milyon civarında bir nüfus var Batı Şeria'da. Gazze 2 milyon küsur, ayrıca insan ve mal dolaşımı da bu iki bölge arasında gerçekleşemiyor. Bu da izne tabi, sıkı kontroller var. Çok ciddi bir işsizlik olduğundan söz ettik. Bir de aile reisi kadınlardan söz edelim. Hep savaş, sürekli çatışma, bombalama olunca erkeklerde aile reisliği de azalıyor. Sakat kalıyor adam, ölüyor, iş görmez hale geliyor. Dolayısıyla kadının hem evde çalışması hem de para, iş bulması lazım. Filistin, dünyanın yoksulluk sınırı en yüksek ülkelerinden. Gazze’deki yoksulluğun %60'larda olduğu tahmin ediliyor. Batı Şeria’da biraz daha iyi gözüküyor.

Ekonomisi de bu halde, yardımlar da koşullu geliyor. Batının yardımları o kadar nobran ki, yardımlar Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan insanların üzerinde hakimiyeti ve denetimi arttırıcı bir şekilde yapılıyor.

BM yardımları da var ama batı kaynakları %70 nispetinde. Türkiye’nin yaptığı yardımlar var ama daha düşük, Batı ve BM destekleri gibi değil. Halbuki dünyada çok önemli bir donör ülke Türkiye. Çin’e benzer yatırımlar yaptı Afrika’da, Türkiye’nin dokuz milyar dolarlara ulaşan dış yardımları oldu. Borçla bulunan dövizin bol olduğu zamanlarda oldu bunlar. Türkiye’nin yaptığı yardımların büyük bir bölümünde ofset olarak yapılıyor  yani yatırım yaptığınızda işleri kendi şirketlerinize veriyorsunuz. Türkiye'de kendi çapında yardım aldı altında yaptığı yatırımlarda, - Somali’de bilhassa- ekonomik nüfuz oluşturmaya çalışıyor. Elbette Çin ile falan ölçülemez.

Eğitim ve sağlık konuları zaten içler acısı bir pozisyonda Filistin’de. Burada yaşayan nüfusun yarısı da çocuk. İsrail saldırıları nedeniyle bunların eğitim ve sağlıkla şu anda ilişkisi yok.

Ö.M.: Muazzam sayıda çocuk var tabii. Onların hem sağlığı hem eğitimleri hem de gelişimleri konusunda yaşadıkları travma açısından tarif edecek kelimeyi bulmak bile zor oradaki çocuklar için. Zaten bir tanesiyle biraz önceki ilk yarım saat, bir saat içinde sizinle konuşmadan azıcık dile getirme fırsatımız da olmuştu. "Dünyaya mesajın nedir?” diyorlar 14 - 15 yaşındaki bir Gazzeli çocuğa, “Temel mesaj yaşamak istiyorum," diyor, bu kadar basit.


A.B.: Dış desteklerin, yardımların yerini bulma meselesi, şeffaflık sorunları da var, hem İsrail tarafıyla hem de Mısır tarafıyla.

Ö.Ö.: Bu arada Mısır demişken şimdi Reuters duyurdu, 'Amerika, İsrail ve Mısır, Gazze’nin güneyini kapsayan insani ateşkes üzerinde anlaştı,' deniyor ama güneyini kapsayan. Oranın yerel saatiyle saat 09:00’da başlayacakmış bu ateşkes. Vurmayacağını söylemişler anladığım kadarıyla.

A.B.: Evet. Biden, dün gece bir televizyon programına katıldı bunları söyledi. Yardım hattının kurulması gerektiğini, Hamas dışındaki alanların ve sivillerin bombalanmasına karşı olduklarını söyledi.

Ö.Ö.: Hamas neredeymiş peki? Biden söylemiş mi bunu? Belli üç beş binada...

A.B.: Tam kelimesi kelimesini böyle değil ama diyor ki –halı bombalaması mı deniyordu buna?

Ö.M.: Evet.

A.B.: “Halı bombalaması yapılmasına karşıyız, insani koridor açılsın, siviller gözetilsin,“ gibi şeyler söyledi. Ünlü birinin 60 Dakika adlı programına katıldı. Yansıyanlar, o programda söyledikleri sanıyorum.

Ö.Ö.: Ömer Bey biraz okudu. Tam da bunların aslında nasıl savaş dönemlerinde palavra mı diyeyim, insani koridorlar, ateşkesler?

A.B.: Evet, bunlar hep birbirini tekrar eden sözler, şablon yani. Bir yerde okumuştum, "Cumhuriyetçiler, demokratlar değil ‘savaş partisi’ kazanıyor," diye...

Ö.M.: Evet, silah endüstrisi ve savaş partisi, tabii tamamen öyle yani. Olağanüstü bir şey durumu var, riyakarlığın artık had safhada olduğunu söyleyelim. Medyanın da tamamen buna ortak olduğunu da söylemek lazım. AB de tam destek verdiğini söylüyor zaten İsrail’e intikam saldırısında. Yani çok büyük bir kabusun içindeyiz. 'Soykırımdan da bahsetmeliyiz, katiyen dışarıda bırakamayız' diyen de dünyanın en ünlü soykırım uzmanlarından Francesca Albanese açıkladı.


Ö.Ö.: BM’nin Gazze raportörü zaten kendisi.

Ö.M.: Evet ve Kristina Božič i
le beraber kaleme aldığı yazıda 'Soykırım suçunu dışarıda bıraktığım söylenemez, kesinlikle söylenemez,” diyor.

A.B.: Soykırım yapıldığını görmeden olan biteni yorumlamak mümkün değil. Gerçekten gözümüzün önünde cereyan ediyor bu süreç. Biden, “Hamas’ın bitirilmesine karşı değilim, Filistin’in ayrı bir devlet olmasını destekliyoruz,” diyor. Yıllardan beri söylediğini tekrar ediyor. Aslında ABD ile İsrail’in bu derece yakınlığının ne zaman başladığı konusu benim hep böyle dikkatimi çeken bir husustur. Birincisi, Hamas, AB’yi ve ABD’yi tehdit eden bir güç değil ki Akdeniz’deki gemilerini, uçak gemisini gönderiyorsun. Olacak iş değil!

Ö.M.: Katiyen böyle şeylerden de bahsedilmesine karşı çıkıyorlar aslında. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan, Savunma Bakanlığı'ndan üç açıklama da gelmiş. "Böyle rehabilitasyon gibi şeylerden bahsedilmeyecektir," deniyor.

A.B.: ABD’nin 1976’dan 2004’e kadar Amerikan askeri yardımlarının, genel olarak da yardımların en çok yapıldığı yer İsrail. Yılda yaklaşık üç milyar dolarlık sadece hibe sağlıyor. Toplamı 146 milyar doları buluyor. Adını hatırlamıyorum, Amerikalı bir üst düzey yönetici, "İsrail Orta Doğu'daki uçak üssümüzdür," demişti. Sadece 2020'de dört milyar dolar verdiler, kredi garantileri ve sağlanan avantajlar hariç. BM kararlarının bloke edilmesi de ABD sayesinde gerçekleşiyor Güvenlik Konseyi’nde. 1949’dan beri karar çıkarılamıyor değil mi İsrail hakkında?

Ö.M.: Hayır, çıkarılamıyor.

A.B.: Gelecek hafta fırsat olursa daha geniş değinelim. İsrail, dünyada nükleer kapasiteye sahip altıncı ülke, nükleer silahlara sahip bir ülke. 80’lerdeydi galiba, nükleer silah işinde çalışan bir İsrailli İngiltere’de ifşaatlar da bulunmuştu, ilk o zaman öğrenmiştik. Sonrasında Mossad ajanları adamı aldılar götürdüler İsrail’e, yıllarca hapse mahkum oldu. İsrail bölgede dünyada altıncı büyük nükleer kapasiteyi sahip bir ülke, askeri gücü çok yüksek bir ülke ve Gazze’yi dünyanın en büyük toplu mezarlığı haline getiriyor.



Ö.M.:
Hatta toplu mezarlarında şimdiden ölenleri gömecek yer kalmamış. 


A.B.: Evet, üstüne gömülüyor.

Ö.M.: Üstüne gömülmeye başlayan bir haber vardı, artık akıl uçurucu bir haberdi. Onu da bu vesileyle ekleyeyim. Bir de şunu ekleyeyim, yani çok önemli bir nokta aslında. Information Clearing House diye bir haber sitesi var takip etmeye çalıştığımız, orada da bir memorandum yayınlamışlar bu Gazze’ye saldırı artmasının tam eli kulağında iken. Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu’da çalışan diplomatlarına sakın böyle daha az şiddete yol açabilecek eskalasyon dedikleri tırmanmayı geri getirme, tırmanmama, sakinleştirme gibi sözleri konuşmaktan da men etmiş ateş gibi şeylerden. Çok ilginç yani bu. Resmen böyle bir yazı da çıkmış, Akbar Şahid Ahmet yazıyor.

A.B.: Sonuç olarak yarın ve öbür gün Pekin’de yapılacak toplantı ile dünya gerilimlerini ilişkilendirmek gerekir diye düşünüyorum. Ortadoğu’da önemli gelişmelerden birisi de Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye’ye yaptığı harekatlar. Buna da dikkat çekelim, resmi makamların söylediği rakamlar bile endişelerimizi kat kat arttırıyor deyip programı tamamlayalım isterseniz?

Ö.M.: Çok teşekkür ederiz Ali Bey, görüşmek üzere.

A.B.: Görüşmek üzere.

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.