Dünya kendi yordamınca dönüyor: Haftanın kitabı “Ayrılığın Haritası”

-
Aa
+
a
a
a

Kos'ta başlayıp diğer Yunan adalarına doğru seyreden hikâyesiyle Ayrılığın Haritası, kendisini okumaya belli bir beklentiyle başlayanları üzmeyecektir!

Ertuğ Uçar'ın her yeni kitabında deniz fenerlerinden bir iz aramak bizim suçumuz değil. Ne de olsa, "deniz fenerlerini mekân olarak kullandığı nitelikli öyküleriyle dikkat çekmiş, öykü dünyası içinde kendine özel bir alan açmıştı." Yakın bir zaman önce yayımlanan yeni romanı Ayrılığın Haritası'nda da başrolde deniz fenerleri yer almıyor belki (Rüya Arızaları, Bir Çift Ayakkitaplarında olduğu gibi) ama okuduğumuz hikâyeyle çok da farklı bir yola saptığımız söylenemez.  

Nasıl ki çoğunlukla yalıtılmışlığın, yalnızlığın mekânları olarak nitelendiriliyorsa deniz fenerleri, benzer ifadeler genellikle adalar için de kullanılabilir pekâlâ ve her ikisinde de "normalden farklı" hayatların yaşandığı iddia edilebilir rahatlıkla. Örneğin "dikey yaşamlar" diyordu Ertuğ Uçar, deniz fenerlerindeki için. Dolayısıyla, Kos'ta başlayıp diğer Yunan adalarına doğru seyreden hikâyesiyle Ayrılığın Haritası, kendisini okumaya belli bir beklentiyle başlayanları üzmeyecektir! Ada'nın beklentilerinin ise pek karşılandığı söylenemez.

"Bir kadın ve bir erkek. İkisi de yalnız, yazı bekleyen bir kıyı kasabasının boş pansiyonunda karşılaşıyorlar. Adam yakındaki adaları gezmiş, yazmayı planladığı ada kitabına çalışıyor. Pansiyonun bahçesinden ufukta dizili adalar görünüyor. Alt balkondaki kız kahvaltıda ismini söylüyor. Ada." Ayvalık'ta, bir tesadüf eseri tanışıyor Ada ve Uraz. Ada, uzun süreli birlikteliğini sonlandırmış, anne evinden ayrılmış ve üniversitedeki görevini de bırakıp "normal" iş hayatına girmenin eşiğindeyken tanışıyor Uraz'la. "Yeni bir iş, yeni bir ev, yeni bir sevgili. Küçük bir hayat için ciddi değişiklikler." Uraz ise kendi dünyasında daha çok. Ada'nın, hayatına girmiş olması pek bir değişiklik yaratmıyor; hatta, Ada'yı gerçekten hayatına/dünyasına dahil ettiğini söylemek bile zor. Adalardan konuşurken canlanan, elleri kolları hareketlenen, omuzları dikleşen, adalarla ilgili tutkuyla kitap yazmaya çalışan biri olarak Uraz'ın, hayatına Ada isimli birinin girmiş olması bile heyecanlandırmıyor! "İsmimle ilgili bir yorum yapmamış, 'Ben de Uraz,' diyerek elini uzatmıştı."

İşte, tanışmalarının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, birlikte çıktıkları Yunan adaları turuna tanıklık ediyoruz Ada ile Uraz'ın. Uraz'ın, yanından hiç ayırmadığı haritası eşliğinde... Tüm planlar en ince ayrıntısına kadar yapılmış... "Her şey tam zamanında ve gerektiği gibi oluyordu. Bana düşen etrafı seyretmek, rüzgârla gelen kokulara mutlu köpekler gibi burnumu uzatmak ve kendimi dünyanın dönüşüne bırakmaktı." Ama, bir şeyi tam olarak planlayamamış olabilir Uraz; daha doğrusu Ada, artık bazı şeyleri o kadar cool bulmuyor olabilir. "Ayvalık’taki gibi bir kıyıdaymışım ve benim yerime her şeyi düşünen biri varmış, o esnada ben de rahat rahat önümden akıp giden dünyayı seyredebilecekmişim gibi gelmiyor bu kez. Aksine bir kozaya asılı, dünyaya bakıyormuşum gibi geliyor. Akışına katılamayacak, onun bir parçası olamayacağım bir daha. Dünya kendi yordamınca dönüyor, bense bir kaideye sabitlenmişim." 

Yaşananları hiçbir zaman Uraz'ın bakış açısından değerlendiremediğimiz için Ada ya da Uraz arasında pek gidip gelmiyoruz aslında. Benim özellikle arada kaldığım nokta ise, Ada ya da Uraz değil; Uraz'ın harfleriyle biraz oynanınca ortaya çıkan durum. Ada ya da Uraz, "Ada ya da Arzu." Ama zaten "Uraz’ınki başka tür bir kayıtsızlık, hatta körlüktü. Unuturdu etrafı. Sadece Uraz ve arzuları vardı onun için." 

AYRILIĞIN HARİTASI

Ertuğ Uçar

Can Yayınları, 2020, 200 s.