Ölmez Ağaç Zeytin

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Zeytin ağacının yıllanmış, gün görmüş gövdesine bakan herkes hayal gücüyle birbirinden farklı hikayeler yazabilir. Birçok sanatçıya ilham veren gümüşi yaprakları Akdeniz ışığında ışıltılı bir görünüme kavuşur; gölgesinde dinlenmek insana huzur verir… Meyvesi, yağı ömrümüze ömür katar… Akdeniz toprağının neresine gidersek gidelim, bize hem geçmişi hem geleceği anlatan bu kutsal ağacın hikayesinden dem vuruyoruz.

Zeytin
 

Zeytin

podcast servisi: iTunes / RSS

Zeytin Oleaceae ailesinden geliyor. Zeytinin atası olarak kabul edilen yabani bir meyva ağacı olan Olea ile aynı aileden. Olea’nın dünyada yaklaşık 30 türünden en çok bilineni ise Doğu Akdeniz kökenli Olea Europea. Fosil kalıntılarını araştıran bilim insanları, zeytinin geçmişinin 50 bin yıl öncesine uzandığını söylüyor.  İnsanlar zeytini tarım için ıslah etmeden, binlerce yıl önce de Orta Afrika’dan Kafkaslara geniş bir coğrafyada, yabani zeytin ağaçları doğal ortamında yetişiyormuş. Yabani zeytin ağacı, yani Olea europea oleaster’in doğduğu yer ise Anadolu.

Antik çağlardan beri insanoğlunun hep hayatının içinde olmuş bir ağaç; öyküsü de hala devam ediyor. Zeytinin tarihi, Akdeniz tarihinin, uygarlık tarihinin ayrılmaz bir parçası. Kıbrıs ve Girit’e de MS 3000 yıllarında Ortadoğulu denizciler tarafından götürülmüş. Girit’te yaklaşık birçok vazoda, duvar kabartmalarında zeytin ağacı, zeytin yaprağı ve yıldız biçimindeki zeytin çiçeği figürlerini görebiliyoruz. Yaşlı Plinius da MS 1. yüzyılda Mısır’da Kızıldeniz kıyılarındaki zeytin ormanlarından söz ediyor ama zeytinciliğin burada ne kadar yaygınlık kazandığı bir hayli kuşkulu.

Zeytin sonuçta bir Akdeniz bitkisi. Zeytin kelimesinin kökeni de bu kutsal bitkinin Akdeniz’e ait olduğunu gösteriyor. Bu topraklarda yaratılmış efsaneler zeytin ağacının kökeniyle ilgili bize birçok farklı şey söylüyor. Akdeniz dünyasının yaşam kaynağı olan ve çoğu mitosta “Ölmez Ağacı” diye geçen zeytinin insanoğluna tanrı armağanı olduğuna dair pek çok efsane var.

Eski Mısır’da insanlar Tanrı Osiris’in karısı İsis’in insanlığa zeytinciliği öğrettiğine inanıyorlar. Yunanlılar ise zeytin ağacının Bilgelik Tanrıçası Athena’nın insanlığa bir hediyesi olduğuna inandılar. Bu zeytinin de binlerce yıl yaşadığına ama Pers işgali sırasında Atina şehri yakılıp yıkılırken büyük zarar gördüğüne inanılıyor. Persler püskürtülüp Atina yeniden özgürlüğüne kavuşunca Tanrıça Athena’nın zeytin ağacı yeniden filizlenmiş. Bu ağacın filizlerinden üretilen fidanlar da Atina’daki Akademi’nin bahçesine dikilmiş. Tarihçi Herodot’a göre moriae diye bilinen Athena’nın kutsal zeytin ağaçları özel yasalarla korunurmuş.  Öyle ki bu ağaçların tek bir dalını izinsiz koparmak bile ölümle cezalandırılırmış.  Athena’nın zeytin ağaçlarının dallarından örülen taçlar her dört senede bir Tanrıça Athena’nın doğum günlerinde yapılan Panathinakos oyunlarında kazananların başına ödül olarak takılırdı. Bir başka efsaneyse Apollon ve Artemis’in zeytin ağacının gölgesinde doğduğunu söylüyor, o yüzden zeytin ağacının gölgesinde doğmak bir tür kutsallığı ifade ediyor. Antik çağın ünlü yazarı Diodoros’un metinlerine göreyse deliceleri aşılayıp ıslah eden, toprağı süren ve zeytin tanelerini hasat etmeyi insanoğluna Apollo’nun oğlu Aristaeus öğretmiş

Tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında da zeytin ve zeytinyağı sıkça anılıyor. İslamiyet’te, zeytin ağacının kökeni Adem’in yeryüzüne indiği günlere dek götürülüyor. Adem’in ağrılara karşı Tanrı’ya yakındığını, bunun üzerine Cebrail’in şifa niyetine zeytin ağacı indirdiğini yazar. Hıristiyanlar, Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nın kapılarının ve İsa’nın çarmıha gerildiği haçın da Adem’in mezarında yetişen bu ağaçlardan yapıldığına inanıyor.

Kuran-ı Kerim’in Tin Suresi’nde de “and olsun incire ve zeytine” diyerek yeminle onurlandırılıyor ağaç. Osmanlı’da ise zeytinin bereket getirdiğine, tılsımına inanılmış. Bu efsanelerin pek çoğunda zeytin ağacı düzeni, yerleşikliği, bolluğu, ölmezliği, yeniden doğuşu anlatıyor, yani hayatı ve barışı temsil ediyor. Bunun zeytinin fiziksel yapısıyla da bir bağı olmalı. Zeytin ağacı bir kez toprağa tutunduktan sonra kolay kolay ölmez, öldüğü sanıldığı anda köklerinden yeni filizler verebilir. Yaprakları yaz kış yeşil olan ağacın neredeyse sonsuz bir yaşama gücü var.

Batı sanatının sembolizminde de zeytinin önemli bir yeri olduğu anlatılmış.  Sanat tarihine baktığımızda Boticelli’den Dürer’e, Monet’den Picasso’ya birçok sanatçının zeytini bir imge olarak kullanmış. 17. yüzyılda Kuzey Avrupa’ya özgü natürmortlarda zeytin, acımsı tadıyla İsa’nın çektiği acıları sembolize ediyor. Zeytinin natürmortlara girmiş olmasından Sömürgeci Hollanda’nın egzotik ürünlere olan merakıyla Batı’ya getirdiği bir bitki olduğunu da anlıyoruz.

Farklı iklim ve coğrafyalarda Oscar Wilde gibi, Rilke ya da Pushkin gibi birçok şair zeytini metafor olarak kullanmış. Nazım Hikmet için de zeytin, yaşama gücünün, bütün zorluklara rağmen hayata sıkıca sarılmanın sembolü. Şiirlerinde zeytini sıkça kullanan Lorca, zeytin toplayan güzel kızların şiirini yazar, yakın arkadaşı Salvador Dali’nin sesini ise “zeytin renkli” diye tarif eder.

Ressamlar da zeytin ağacının gövdesindeki sonsuz ve derin kıvrımlara ve yapraklarındaki ışık oyunlarına kayıtsız kalamamış. Van Gogh Güney Fransa’da St.Remy’de yaşadığı günlerde bir mektupta şöyle der: “Zeytin ağaçları çok karakteristik ve ben bu özellikleri yakalamaya çalışıyorum. Gümüş rengindeler, bazen mavimsi, bazen yeşile çalıyorlar, bazen sarı üzerine düşen parlak bir ağartı, pembe, mor, yer turuncusu, demir kırmızısı… Fakat zor, gerçekten çok zor.  Ama bunu seviyorum ve altın ve gümüş rengiyle çalışma fikri beni çekiyor. Ayçiçeklerinde sarılar için yaptığıma benzer bir şekilde belki bunları da günün birinde kişisel izlenimlerim olarak aktarırım.”

Pierre Auguste Renoir’nın ömrünün son yıllarını 1907 yılında ve bahçesinde asırlık bir zeytin ağacı olan evde geçirdiğini söylüyor. Arkadaşına yazdığı bir mektupta Renoir “Renklerle dolu. Hafif bir rüzgarla zeytin ağaçlarımın renk tonu değişiyor. Renk yapraklarda değil, asıl yaprakların arasındaki boşluklarda. Zeytin ağacı, ah o canavar! Bana ne çok sorun yarattığını bilsen” diye yazmış.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
2 Numaralı Konçerto Georg Friedrich Handel 02:00