Yeni nesil kooperatifler sistemsel dönüşümü sağlayabilir mi?

-
Aa
+
a
a
a

Birlikte Üretiyoruz'da Gökçe Türkmen ve Alper Can Kılıç, ekonomi ve sosyal politika alanında akademik çalışmalarını sürdüren ve aynı zamanda Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi çalışan ortağı Orkun Doğan'dan yeni nesil kooperatiflerin sistemsel dönüşümü üzerine bilgi alıyorlar.

""
Orkun Doğan ile kooperatifçilik üzerine
 

Orkun Doğan ile kooperatifçilik üzerine

podcast servisi: iTunes / RSS

Gökçe Türkmen:Geçtiğimiz programda kooperatifçilik denince akla ilk gelenlerden, bunların neler olduğundan ve kooperatifçiliğin içeriğini, işlevini, işleyişini iyi bilirsek, aklımıza gelen tanımların değişebileceğinden de bahsetmiştik. Ki bunlar bizim için çok dolu, yoğun kavramlar olarak geçmişti. Yanlış bilinenleri düzeltmek için birtakım bilgiler paylaşmıştık. Kooperatif ile şirket yapıları arasında kıyaslamalar yaptıktan sonra hızlı bir tarihsel yolculuk ile ilk programımızı tamamlamıştık.

Bugün de tozunu kaldırdığımız bu bilgilerin bir kısmını, doğru yerlere yerleştirmeye çalışacağız. Kooperatifçilikle ilgili bilinmeyenler ve bu konuyla ilgili birbirine karışan kavramlar içerisinde biraz derinleşeceğiz. Kooperatif çeşitleri ve yeni nesil kooperatifler hakkında konuşmayı planlıyoruz.

Dinleyicilere ne kadar yoğun bir içerik sunduğumuzu fark ettik, şimdi o yoğunluğun içinden küçük küçük bölümler ayıklayıp yeni programlarda konuklarımızla birlikte o kısımları daha çok açacağız. Eğer bir karışıklık yaşandıysa bu şekilde çözeceğiz yani bu kısmı. Programımızın ilk konuğu, Orkun Doğan aramızda. Hoş geldin.

Orkun Doğan: Merhaba. Hoş bulduk.

Alper Can Kılıç: Orkun, söze başlamadan önce senden kısaca bahsedelim: 2010 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü'nden mezun oldu. Ekonomi ve sosyal politika alanında Bilgi Üniversitesi ve Barcelona Graduate School of Economics'te yüksek lisans eğitimini tamamladı. Şu anda İstanbul Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde doktora eğitimini sürdürüyor. İktisat ve sosyal politika alanında edindiği akademik yaklaşımla tarım ve ekonomi alanına odaklanıyor. Tarım ekonomisi alanındaki çalışmalarını, tarım eğitimi alarak teknik olarak da desteklemeye çalışıyor. Aynı zamanda, farklı tarımsal üretim denemelerine katılarak araştırmalarını ve gözlemlerini sahada amatörce uygulamaya gayret ediyor. Bununla birlikte, Yerküre Kooperatifi ve BÜKOOP - Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi ortağı. Son olarak da İNGEV(İnsani Gelişme Vakfı)'da sosyal dayanışma ekonomileri ve kooperatifler üzerine bir çalışma yürütüyor ve bildiğimiz ILO(Uluslararası Çalışma Örgütü)'da kooperatif istatistikleri üzerine bir proje yürütüyor.

Sözü çok uzatmadan Orkun’a aktarmak istiyor ve sorumu yönlendiriyorum. Kooperatifçilik alanında harekete geçmek, öğrenmeden ve özümsemeden zor olabilir gibi görünüyor. Buradan yola çıkarak, daha aşina olduğumuz şirket ve dernek yapıları nasıl işliyor? Diğer tarafta kooperatifler nasıl işliyor? Bu kavramların tanımlarıyla bir görüntü ortaya çıkıyor. Belki bu farklar üzerinden Orkun'dan da bu tanımlamaları dinlersek, kafamızda daha net bir görüntü oluşabilir diye düşünüyoruz. Bu noktada da sözü Orkun'a bırakıyorum.

O. D: Sorunuza geçmeden önce, davet ettiğiniz için teşekkür ederim. İlk bölümü dinledim ve birçok şey öğrendim. Belli ki güzel bir program olacak. Yolunuz açık olsun. Birlikte üreteceğiz, birlikte tartışacağız. Sorunuza gelirsek, şuradan başlamak istiyorum. Özellikle son dönemde ILO'da yürüttüğüm projede bunu yapmaya çalışıyorum, özetleyeyim kısaca. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü),Birleşmiş Milletler kurumları arasında kooperatifçilikle ilgili çalışmalar yürüten birim. 2018 yılında, uluslararası anlamda kooperatifçilik istatistiklerini geliştirmek amacıyla bir rehber yayınladı.

Bu rehber, ülkelerin mevzuat ve istatistiklerini geliştirmeleri için bir kılavuz olarak öneriliyor. Ben de bu çalışma kapsamında Türkiye'de kooperatif kavramını araştırıyorum; yani kooperatif işletmeyi, sosyal bir yapı olarak kooperatifi... Nerede arıyorum? Yasal mevzuat içerisinde, İş Kanunu'nda, Medeni Kanun'da arıyorum. Aynı zamanda politika belgelerinde arıyorum; “Devlet kooperatifçiliği nasıl görüyor? Diğer işletme biçimlerine veya yapılara göre nereye koyuyor?” Ayrıca, istatistiklerde, idari ve istatistikî kayıtlarda arıyorum. Bunu yaparken de, sizin sorduğunuz sorudaki sınırları çizmeye çalışıyorum: Diğer işletme biçimlerinden farkı nedir? Ne anlama gelir?

Şöyle başlayalım, bizim 1969 yılında çıkarılan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu var. İlk maddesi kooperatifi tanımlar, bu tanımdan kısaca bahsedeyim. Kooperatif, tüzel kişiliği haiz olmak üzere, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla, gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan, değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olarak tanımlanmış. Yani aslında bu tanım, kooperatiflerin diğer işletme biçimlerinden farkını ortaya koyuyor. Kooperatifler, aynı zamanda bir Kooperatif Kanunu'yla ayrı olarak düzenlense de, İş Kanunu içerisinde ticari şirketler arasında bir şirket formu olarak da tanımlanıyor; fakat diğer şirket formlarından farklı olarak ayrı bir yasa ile düzenlenmiştir. Bu tanım, diğer işletme biçimlerinden farklarını da ortaya koyuyor. ILO da aslında uluslararası anlamda ortak bir dil geliştirmek için bunu yapmaya çalışıyor.

Burada dört temel kriterden bahsedebilirim; bir işletme biçimini kooperatiften ayıran: Birincisi, yasal olarak kurulmuş bir kurumsal yapı olmak zorunda. Tabii ki bunun içinde dernekler ve şirketler de var, dediğim gibi anonim şirketler de var. İkincisi, üyeleri veya -biz daha çok Türkiye'de ortakları diyoruz- ortakları tarafından demokratik olarak yönetilmesi ve kontrol edilmesi kriteri var. Zaman olursa, bu konu üzerine daha fazla konuşabiliriz. Üçüncüsü, dışlayıcı olmayan açık ortaklık ilkesine sahip olması. Ve son olarak da, aslında temel farklılıklardan biri, kârın veya artığın, o ortaklığı oluşturan ortakların sermaye paylarından bağımsız olarak paylaşılması kriteri. Bu kriterleri bir arada düşündüğümüzde, kooperatifleri hukuki, pratik ve sosyal açıdan farklı bir yere koymamız mümkün oluyor.

A. C. K: Bu noktada bir şey sorabilir miyim? Bu kriterler var ama kooperatif kendisini nasıl yönetmeyi tercih ediyorsa o şekilde mi oluyor? Yani yapıyı oluşturan kişilerin tercihleri doğrultusunda gelişiyor bu kararlar diyebilir miyiz? Mesela kâr konusundan biz de bahsetmiştik geçtiğimiz programda; üyeler kârı sermayeye aktarmayı da tercih edebilirler, aralarında paylaşmayı da tercih edebilirler. Bu iç tüzüklerle de düzenlenebilir gibi bir şey mi yoksa bu kriterler kooperatifin özüdür ve böyle olmalıdır gibi bir durum var mıdır?

O. D: Burada nereden yola çıkıyoruz, bir uluslararası kooperatifçilik ilkeleri var. Bu dünya kooperatifçilik hareketi içerisinde aslında tarihsel olarak bugüne kadar taşınmış şeylerden bir tanesi, burası bize bir şey söylüyor. Ülkeler buna bağlı olarak mevzuatlarını, yine o ülkedeki kooperatifçilik hareketinin aslında ihtiyaçları, talepleri, baskıları doğrultusunda bir tanım oluşturuyor. O yüzden Kooperatif Kanunu'nda kârın bölüşümüne veyahut da gelir gider farkının, kâr demiyor orada, bölüşümüne dair bir hüküm belirtiyor. Hiçbir şekilde ana sözleşmede düzenlenmezse eğer, defakto (uygulamada) diyeyim, tanımladığı şey ortakların muameleleri oranında bir gelir gider farkı bölüşümünden bahsediyoruz. Ama tabii ki bu kârın nasıl kullanılacağını, nasıl dağıtılacağını, kooperatifin gelişimine yönelik mi, ortakların çıkarlarına ve ihtiyaçlarına yönelik olarak bir fona mı aktarılacağı ve onu o şekilde mi kullanılacağı, ana sözleşmelerde kooperatif ortaklarına bırakılmış durumda.

G.T: Peki, herkesin en başta bu uluslararası tanımı kullanarak baktığı bir tanım var dedik. Ve herkesin de bu tanıma riayet ettiğini varsayalım. Kooperatifler, iç tüzüklerinde bazı özel kurallar veya tercih ettikleri yapılarla alt şemalar oluşturuyorlar aslında. Bu açıdan baktığımızda, kooperatiflerin iyi olarak değerlendirdiğimiz veya önümüzü açabilecek dediğimiz demokrasi kavramı ya da ortaklık paylarının farklı şekillerde uygulanması da mümkün olabilir mi? Yani, kooperatif yapısının içinde niyet de önemli mi?

O. D: Yani, tabii ki, hemen şunu söyleyeyim: Özellikle bu ILO rehber ilkesinde bahsettiğim şeyde, bir ortak tanım geliştirme gayretimiz var diyeyim. Her ülkede kooperatifler, farklı kültürel ve tarihsel bir arka plandan beslendikleri için bu ilkelerin farklı yorumlarıyla ortaya çıkan işletme biçimleri var. Bazı yerlerde sosyal kooperatifler diye ayrı bir alan açılmış, mütüeler diye ayrı yapılar var; bunlar kooperatifin nerede başladığı, nerede bittiği konusunda muğlak yerler. Bu nedenle, en nihayetinde niyetimiz hakkında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Hem niteliksel araştırmalarda hem de bir kooperatif ortağı olarak yaşantımızda, kooperatifler daha iyi bir dünya kurar. Hangi anlamda? Daha güvenceli ve insan onuruna yakışır bir istihdam sağlar diyoruz; kriz zamanlarında ortakların çıkarlarını ve önceliklerini düşündüğü için daha dayanıklı ekonomik yapılar ortaya çıkarır diyoruz. ‘Bunu gerçekten görmek mümkün mü?’ diye ortak bir tanım yapmak, buna bağlı olarak ortak kriterler belirlemek ve buradan yola çıkarak, ne kadar bir ekonomik büyüklüğü var, ekonomiye ve sosyal anlamda ne gibi katkıları vardır, bunu ölçmeye çalışıyoruz.

A. C. K: Bir de aslında bir çerçeve çiziyorsunuz. Bu çerçeve, kooperatif olmaya niyetlenmiş kişiler için bir rehber gibi bir şey oluyor diyebilir miyiz?

O. D: Evet, kooperatiflerin teşvik edilmesine yönelik politikaların tasarlanması konusunda ilk başta biraz bilgi sahibi olmamız lazım. Daha veriye/kanıta dayalı politika yapımı açısından bunlar önemli. Bu nedenle ortak tanımlamalar geliştirmeye çalışıyoruz. Atladım mı? Başka bir sorunuz var mıydı?

A. C. K: Son olarak şunu sorabilirim. Kooperatif istatistikleri çerçevesindeki çalışmanda, Türkiye'de kooperatiflerin durumu nasıl? Özet olarak bilgi verebilir misin?

O. D: Hemen kısaca söyleyeyim, özellikle istatistiklerde kooperatifleri görmek konusunda zorlanıyorum. Kooperatifleri nereden biliyoruz? Kooperatiflerle ilgilenen üç ayrı bakanlık var. Bu, mevzuatla ilgili olarak sıkça söylenen şeylerden biri. İdari açıdan kooperatifler dağılmış durumda, bu yüzden istatistikler de dağınık. Bunları toparlamak zor. Türkiye'de yaklaşık 3.5 - 4 milyon civarında işletme var. İdari kayıtlar üzerinden 30-35 bin kadar kooperatif olduğunu görebiliyoruz. Yani, %1 civarında bir büyüklük üzerinde çalışıyoruz. Ancak, kooperatiflerin ne kadar istihdam sağladığını ya da ekonomiye ne ölçüde katkı yaptığını bilmek zor. Bu çalışmada, bunları biraz daha net bir şekilde ortaya koymaya gayret ediyorum.

A. C. K: Çok teşekkürler, canınıza sağlık çalışmanız için de.

G.T: Kooperatifçiliği doğru anlayabilmek ve işletebilmek için önceki bölümde konuştuklarımızı çok değerli buluyorum. Bu nedenle çok teşekkür ederim. Şimdi biraz daha kooperatif çeşitlerine ve yeni nesil kooperatifler olarak adlandırdığımız konuya geçmek istiyoruz. Cumhuriyet döneminde kurulan kooperatifler, tarım kredi kooperatifleriyle başlamış; o dönem bu yönde bir politika izlenmiş ve hükümetlerin, devletlerin birçok yasa ile bu konudaki önerileri açıklanmış. Bazen ihtiyaçlara göre, bazen de çeşitli çıkar durumlarına göre, zamanla yapı kooperatifleri gelişmiş. Bu gelişim, farklı ihtiyaçlara yönelik olarak başka kooperatif sektörlerinin oluşmasına da yol açmış; ulaşım, perakende kooperatifleri gibi.

Bugün ise, bizim de içinde yer aldığımız yeni nesil kooperatifçilik diye bir kavram ve anlayış var. Bu yapılar, grubun çıkarlarını gözeten, bir amacı gerçekleştirmek isteyen bir grup meslektaşın bir araya gelerek oluşturduğu kooperatiflerdir; tiyatro kooperatifi, bilişim kooperatifi gibi. Ayrıca, "Başka Bir Okul Mümkün" topluluğunun kurduğu eğitim kooperatifleri de var. Bu konulara biraz değinebilir miyiz?

A. C. K: Eklemek gerekirse, mevcut sistemde, bu anlayışta gelişen yeni nesil kooperatifler, bizim gözlemlediğimiz kadarıyla daha küçük yapılar. Bu yapıların gücüyle, tüm sistemde etkili olabilecek seviyede, sistemsel dönüşümü sağlayacak bir birleşmeye, bütünleşmeye ihtiyaç var mı, yok mu? Bu konuda da görüşlerini alabilir miyiz?

O. D: Tabii, toparlamaya çalışayım. Türkiye'de kooperatifler, dediğiniz gibi, tarihsel süreç içerisinde çok farklı türlerde ortaya çıkmış. Şu anda kayıtlara baktığınızda 35-40 kadar türde kooperatif var, sizin de bahsettiğiniz gibi. Her biri belirli dönemlerde, bazen hükümetin politikalarına göre, bazen de kooperatifçilik hareketindeki kooperatif ortaklarının ihtiyaçlarına göre ortaya çıkmış ve devam etmiş. Son dönemde, dediğiniz gibi, kendi yapma etme, kooperatifçiliği algılama ve iş yapış biçimlerine göre kendilerini yeni nesil kooperatif olarak adlandıran bir akım var. Diğerlerinin yanında bunu bir tür olarak sayamayız  -bir yapı kooperatifi gibi değil- ama kooperatifçilik alanında aslında yeni bir akım, taze bir nefes. Biz de kooperatifimizi belki bu şekilde niteleyebiliriz. Geleneksel kooperatifçilik hareketi içerisinde bir şeyleri dönüştürmeye çalışan, sosyal ve ekonomik getirileriyle birlikte topluma dair, kooperatifleri Türkiye'de daha iyi bir noktaya getirecek bir hareket olarak görüyorum. Evet, dediğiniz gibi, çok farklı alanlarda ortaya çıkıyoruz. Çünkü kooperatifler, çok farklı ihtiyaçlardan doğuyor ve ortakların ihtiyaçlarına yönelik, diğer işletme biçimlerine göre ilk akla gelen formlardan biri oluyor.

A. C. K: Bir de aslında çerçeve çizme durumundan bahsettik ya az önce, kooperatifi ne kadar şekillendirirseniz, farklı alanlarda kooperatif kurulacağı zaman da kooperatifçiliği algılamak daha da kolaylaşıyor. Bana öyle geliyor.

O. D: Evet, mesela ilk aklıma gelen -bu ara özellikle çok tartışılan- atipik istihdam modelleri; yani özetle, esnaf kuryeler. Normalde işverenlerin kendi sigortalı olarak çalıştıracakları işçileri, aslında onların kendi nam ve hesabına çalışacak işletmeler olarak işe aldıkları ve sürdürdükleri bir istihdam biçimi oluşmuş durumda. Kooperatifler bunu tersine çevirecek, belki de sistemi dönüştürecek bir alternatif olarak düşünülebilir. Bununla ilgili de, özellikle sendikaların daha çok üstünde durması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Yani kooperatif modelleri, işçi öz yönetimleri, bu anlamıyla işçi kooperatifleri, Türkiye'de çok fazla karşılaşmadığımız örnekler. Sizleri paranteze alarak söylüyorum, yani sizi ayrı tutuyorum burada.

Birleşme konusuna gelirsek, özetle ona da birkaç şey söyleyeyim. Maalesef Türkiye'deki kooperatiflerin örgütlenme yapıları yasal olarak tanımlanmıştır. Birlikler, merkez birlikler üzerinden ilerliyor ve en tepede Türkiye Milli Kooperatifler Birliği var. Ancak özellikle bu yeni nesil kooperatiflerin ve birim kooperatiflerin bu birliklerde ortak olması, üye olması oldukça düşük. Katılım oranları çok düşük burada. O yüzden de bu yasal birlik modellerine göre kooperatifler yeni örgütlenme alanları açıyorlar, yaratıyorlar. Yeni nesil kooperatifleri de bu anlamıyla bir örgütlenme biçimi olarak görüyorum.

G. T: Yolları açık olsun hepsinin.

A. C. K: Senden bu konuda daha fazla bilgi almak isteyenler sana nasıl ulaşabilirler?

O. D: E-posta adresimi söyleyeyim: [email protected] ya da sosyal medya hesaplarından ulaşabilirler.

G.T: Çok teşekkür ederiz, sağ olun. Bugün bizlere kooperatifçiliğin kapsamı ile ilgili aktarılanlar umarım derinleşmemizi sağlamıştır. Bir sonraki programımızda kooperatifçiliğin yakın tarihine dair yine konuklarımızla sohbetlerimiz olacak. Gelecek programda görüşmek üzere.