Nijerya Lagos, tarih 1964, genç bir müzisyen bir başka bir müzisyene grubuna dahil olmasını söyledi. Amerikan caz ritimlerini Nijerya "Highlife" ve Afrika "Juju" müziği ile birleştiren grubun başındaki Fela Anikulapo Kuti, daha o zamanda cevherini gösteren Tony Oladipo Allen'ı ekibine dahil etti. Böylece ortaya, Afro ve Beat kelimelerinin birleşmesinden müzik tarihine geçecek yeni bir tarz çıktı: Afrobeat. Sert ritimlere sahip, James Brown funk çekirdekleri içeren ve politik tarzı olan bu müzik çok kısa bir sürede Afrika müziğinde dominant bir konuma yerleşti. Burada kalmadı, beklenmeyecek farklı kollara açıldı. Günümüzde hâlâ açılımlarına devam ediyor, birçok tarza öncülük ediyor ve hızla yayılıyor. Yirminci yüzyılın en kayda değer tarzı desek abartmış olmayız.
İkili öncelikle Kola Labitos ve daha sonra Africa 70 adında bir grup kurarak söz konusu döneme damgasını vurdu. Özellikle "Alagbon Close", "Everything Scatter", "Expensive Shit", "Yellow Fever", "Zombie", "Kalakuta Show", "Before I Jump Like Monkey Give Me Banana", "Sorrow Tears And Blood" ve "Before I Jump Like Monkey Give Me Banana", albümleri çok büyük ses getirdi.
Kişisel olarak Fela ön planda olan bir müzisyendi: vizyon sahibi, taşkın, ikon düşmanı, sivri dilli, mükemmeliyetçi bir deha. Tony ise daha bir sakin, ağırbaşlı ve olgun kişiliği ile Fela'yı müzikte olduğu gibi kişisel olarak da tamamlıyordu. Yetmişlerin ortasında Fela Kuti Afrika'nın süper yıldızı oldu – hiç şüphesiz Afrika'nın o dönemde dünyaya bahşettiği en klas ve hippi müzisyendi; ancak herkes bu yapının arkasındaki temel taşlardan birinin Tony Allen olduğunu biliyordu. Zaten Fela'da bunu her fırsatta belirtmekten asla geri durmadı, zira Tony onun müzik yoldaşıydı. Ancak zamanla külâhlar değişti ve Tony, "Africa'70" ile düş kırıklıkları yaşamaya başladı ve Fela'nın egosuna yenik düşmesini gözlemledi. Ve böylece karaya vurmaya doğru yol alan gemiyi terk etmeye karar verdi.
Tony Allen 1979 yılında Berlin'deki bir konser bitiminde, tam on beş yıl sonra ekipten ayrılıp Egypt 80 ekibini kurdu ve Sunny Adé, Ray Lema gibi efsanevi sanatçılar ile çalıştı. Bir on yıl geçtikten sonra solo kariyerine soyunan sanatçı, müzikte yaptığı buluşlarıyla gelmiş geçmiş en başarılı baterist olarak gösterilmekte.
1940'ta Nijerya'nın Lagos kentinde hayata gözlerini açan Tony Allen, Nijerya ve Gana köklerine sahip bir aileden geliyor. Genç yaşta vurmalı çalgılara karşı büyük bir ilgisi olan Tony, ailesinin rızası olmadan müzisyen olmaya karar verdi. Geleneklerine göre müzisyenler dilencilerden daha alt seviyede kabul gördüğü Nijerya'da, ailesi ilk başlarda bu kararına şiddetle karşı çıktı. Fakat buna rağmen Tony'nın ısrarı karşısında yelkenleri suya indirmek durumunda kaldılar. Elbette Juju ve yerel Yoruba müziği çalıp dinleyen, otomobil mühendisi olan babasının bu geçişte katalizör olduğu aşikâr. Böylece Tony o zamana kadar mesleği olan elektrik teknisyenliğini maziye gömerek müziğe doğru yol aldı.
İlk başlarda Amerikan Caz ikonları Art Barkley, Gene Krupa ve Max Roach gibi efsaneleri dinleyerek kendi kendini eğitmeye başlayan Tony, daha sonra ilk profesyonel fırsatı, "Highlife müziğinin şeytani dehası" olarak bilinen Sir Victor Olayia'nın baterist koltuğu bir anda boşalan"Cool Cats" adlı grubunda yakaladı. Böylece Victor Olayia, müzik tarihine Tony Allen'ın fünyesini ateşleyen şahıs olarak geçti. Asıl amacı her zaman mutlak olarak kendi stilini yaratıp, özgün olmak olan Tony, burada piştikten sonra yeni açılımlara yol aldı. Her zaman çok çalışan ve kendi sınırlarını zorlayan sanatçı, zamanla özgün bir stil yaratmayı başardı. Özellikle hi-hat (üst üste gelecek şekilde bir sehpa üzerine takılan iki zilden oluşan bateri setinin bir parçası) ile başardığı ritim sentezleri herkesin ağzını açık bıraktı, bunun yanı sıra şapka çıkarmak gereken bir müzik devrimi oldu.
Fela ile yollarını ayırdıktan sonra Tony öncelikle Avrupa'ya sokuldu ve burada Manu Dibango, Ray Lema ve Roy Ayers gibi birçok başarılı sanatçı ile birlikte çalıştı. Afrobeat stilini funk, dub, rock ve hip-hop gibi modern müzik stilleri ile harmanladı. Tony Allen Afrobeat ateşini hep canlı tuttu.
Dört bateristin aynı anda çalfığı müziği tek başına kotaran Tony Allen ilk solo albümü "Jealousy"yi 1975 yılında çıkarttı, bunu 1976'da "Progress" ve 1978'de "Accommodation For Lagos" takip etti. Fela ile yollarını ayıran sanatçının tek başına var olamayacağı iddiasında bulunan birçok eleştirmen, arka arkaya gelen bu albümler sayesinde ağzının payını alıp sustu. Sanatçı hep ileriye dönük vizyonunu sayesinde bir stilde basit kalmayıp Afrobeat'i farklı tarzlar içerisine işlemeye devam etti. Bunun sonucunda ortaya çıkan Afrofunk tarzı sadece Tony Allen adı ile anılıyor.
Bu süreç zarfında Randy Weston, Groove Armada, Air, Charlotte Gainsbourg, Manu Dibango and Grace Jones gibi sanatçılarla çalışma imkânı yakaladı. 1997'de Fela'nın AIDS'den ölümüyle birlikte Afrobeat tarzının bayrağı fiilen Tony Allen'a devredildi. Sanatçının geniş müzik vizyonu sayesinde Afrobeat bir anda Avrupa ve Amerika'da dinlenen bir tarz oldu. Tony Allen albümleri de peş peşe çıkmaya başladı; "Black Voices" 1999'da, "Home Cooking" 2002'de, "Tony Allen Live" 2004'de, "Lagos No Shaking" 2006 ve şimdi ilk defa çalıştığı World Circuit etiketi altında "Secret Agent".
6 Haziran'da çıkan "Secret Agent", Afrobeat eksenli haşmetli bir ritim silsilesi. "Tony Allen Bana Dans Ettiriyor" diyen Damon Albarn ile kurdukları The Good The Bad and The Queen (Damon Albarn, Tony Allen, Paul Simenon and Simon Tong) ekibinin çalışmasından sonra, "Secret Agent" Nijerya, Kamerun, Martinik ve Fransa'dan gelen çeşitli sanatçıların katkısı ile kaydedildi. Asıl çekirdek olan ritim kasırgasının etrafında toplanan mızmız gitar tınıları, funky klavyeler, ruhani ses cümbüşleri ve tok vokaller albümün en belirgin özelliği. Her zaman olduğu gibi sözler protest. Vokaller Tony Allen, Nijeryalı Ayo, King Odudu, Swith, Kefe Obareki ve Wura Samba arasında paylaşılmış. Özellikle 'Pariwo' (shout, make some noise) ve ilk 45'lik olan 'Elewon Po' (too many prisoners)' zulüme karşı duran parçalar. 'Nina Lowo' (money is to be spent) ve 'Atuwaba' (no matter if things are bad, they'll get better) adlı parçalar ise atasözlerinden esinlenen nakaratlara sahip. 'Ijo' (dance) ve 'Alutere' adlı parçalar ise parti havasında.
"Secret Agent" 6/8'lik, 3/4'lük ve 4/4'lük varyasyonlar içeren Afrobeat ritimlerini günümüz müzik platformuna taşıyan bir çalışma. Tony Allen hiç şüphesiz bu albümüm tek mimarı ve hedeflediği amaç Afrobeat'in sürdürülebilir olması ve asla kendisini tekrarlamaması.