Milliyetçilik kısırdöngüsünde bir ülke

-
Aa
+
a
a
a

7 Ekim 2007Behlül Özkan

Türkiye'nin doğudaki komşusu Ermenistan, 2008 yılının Şubat ayındaki seçimlere hazırlanıyor. Dokuz yıldır devlet başkanlığını yürüten ve daha önce iki kez bu göreve seçilen Robert Koçaryan anayasa gereği koltuğunu bırakacak. Koçaryan'ın halefi de belli gibi. Ermenistan'da Mayıs ayında yapılan seçimlerde Meclis'te çoğunluğu ele geçiren Başbakan Serj Sarkisyan. Sarkisyan da Koçaryan gibi Karabağ Ermenisi, Karabağ savaşında orduda görev almış sertlik yanlılarının önde gelen isimlerinden. Seçimler, özellikle son dönemde Avrupa ve ABD ile ilişkilerinde 'soykırım' tasarıları nedeniyle sıkıntılar yaşayan Türkiye için de önem taşıyor. Kafkasya'da denize kıyısı olmayan Ermenistan'ın toplam sınırlarının yüzde 85'i Azerbaycan ve Türkiye tarafından kapatılmış durumda. Ermenistan ekonomisi dünyaya çıkışını sadece İran ve Gürcistan üzerinden yapabiliyor. Bu durum Erivan'ın, kendini Türkiye ve Azerbaycan arasında kapana sıkışmış gibi hissetmesine neden oluyor. 35 kilometrelik dar İran sınırı üzerinden yapılan ulaşım, sarp Zangezur dağları yüzünden kışın sık sık kesintiye uğruyor. Üstelik Batı'yla ilişkileri sıkıntılı olan İran, kendisinin maruz kaldığı izolasyonlar sebebiyle Ermenistan ekonomisinin dünya pazarlarına açılmasına olanak sağlayamıyor. Ermenistan'ın Gürcistan üzerinden Rusya pazarına bağlantısı da 2006'da Tiflis ve Moskova arasında çıkan kriz yüzünden kapandı. Dünya Bankası, sınırların açılması halinde Ermenistan'ın milli gelirinin en az yüzde 30 artacağını açıkladı. Bu, her Ermeni vatandaşının mevcut durum devam ettiği sürece, olması gerekenden en az üçte bir oranında daha yoksul yaşaması anlamına geliyor.

Petrosyan anlamıştı Ermenistan ekonomisinin içinde bulunduğu karanlık tabloyu ilk görenlerden biri bağımsız Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan'dı. 1994'te Karabağ'da ateşkesin imzalanmasıyla beraber harekete geçen Petrosyan, Türkiye karşıtı siyaset devam ettiği sürece Ermenistan'ın refahının artmayacağını anlayarak politika değişikliğine gitti. Önce Ermenistan'da Türkiye karşıtı politikaların merkezi olan ve Ermeni diasporasının desteklediği radikal milliyetçi Taşnak Partisi'ni kapatarak parti üst düzey yöneticilerini tutuklattı. Petrosyan, 1997 yılının yaz aylarında Azerbaycan ile yapılan görüşmelerde Azerbaycan'ın Karabağ'a maksimum otonomi tanıması karşılığında Karabağ'ın Bakü'nün egemenliğinde kalmasını kabul etti. Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurulacak ve bütün sınırlar açılacaktı. Bu gelişmeler, Erivan'da başını Karabağ Ermenilerinin lideri Başbakan Koçaryan'ın çektiği sertlik yanlılarını ve Türkiye ile ilişkilerin düzelmesine karşı çıkan Ermeni diasporasını harekete geçirdi. Petrosyan üstü kapalı bir darbeyle istifa ettirildi. Yerine geçen Koçaryan aşırı milliyetçiliği temel alan bir strateji uygulamaya koydu. Koçaryan için, Karabağ'ın Azeri egemenliğine bırakılması, maksimum otonomi altında olsa bile kabul edilemezdi. Gerekirse Karabağ için bir savaş daha yapılır, bir savaş daha kazanılırdı. Türkiye'ye karşı, Koçaryan da Petrosyan gibi sınırların açılmasını istiyordu. Ancak bunun için selefinin tam tersi bir politika uygulamaya koyuldu. İlişkileri normalleştirmek yerine, etkili Ermeni diasporasını da kullanarak Ankara'yı köşeye sıkıştırmaya başladı. Türkiye'den toprak talep eden Taşnak Partisi'ni tekrar serbest bıraktı. Dahası bu partiyi hükümet ortaklığına getirerek önemli bakanlıkları Taşnaklara verdi. Taşnaklar Koçaryan'ın devlet başkanlığını yürüttüğü dokuz yıl boyunca iktidarın stratejik ortağı oldu. Koçaryan Türkiye sınırının açılması için taviz vermek yerine, diasporanın desteğiyle 'soykırım' tasarılarının bütün dünyada tanınması için yeni bir dış politika atağı başlattı. Bu sayede hem diasporanın maddi desteğini çekmeyi hem de dış baskılarla Ankara'yı dizlerinin üzerine çökertip sınırların açılması için Türkiye'den taviz koparmayı hedefledi. Koçaryan iktidarında geçen dokuz yılın sonunda bugün gelinen noktada Ermenistan ekonomisi üzerindeki tecridin ağırlığı sürüyor. Erivan yönetiminin diasporadan aldığı maddi yardım, Koçaryan iktidarının ilk yıllarında ekonomiye nefes aldırdıysa da kalıcı çözüm sağlamadı. Ermenistan'ın sınırları kapalı kaldığı sürece, dünya pazarlarına entegre olması ve yabancı sermaye çekmesi imkansız gözüküyor. Mevcut durum, karaborsa ve kaçakçılık temelli bir ekonomi ve Ermenistan'da mafya ağı kuran ticaret baronları denilen bir zümrenin oluşmasına yol açtı. Ekonomide de kontrolü tamamen ellerine geçiren ticaret baronları, yolsuzluk düzeninin devamının garantisi olarak gördükleri Koçaryan'ı destekliyorlar. Ermenistan'ı saran siyaset-ekonomi-yolsuzluk üçgeninin zararını dünyadan tecrit edilmiş Ermeni vatandaşları çekiyor. Bölge dengelerini de kendi çıkarları için başarılı şekilde kullanan iktidar, ABD'den geçtiğimiz on yılda 1.5 milyar dolar dış yardım, ülkede bulunan Rus üsleri dolayısıyla Moskova'dan askeri yardım, İran'dan da Azerbaycan'a karşı siyasi destek aldı. Böylece Ermenistan ABD'nin maddi, Rusya'nın askeri, İran'ın da siyasi destek verdiği dünyadaki tek ülke oldu. Yukarıda çizilen tablo neticesinde Türkiye-Ermenistan sınırının açılması, Koçaryan'ın başında bulunduğu Karabağ klanının ve oligarşik yapının desteklenmesi anlamına gelecek. İzolasyonların kalkmasıyla artacak ticaret hacmi, ülkede bütün ipleri elinde tutan Koçaryan yanlılarının çıkarlarına hizmet edecek. Koçaryan ve destekçilerinin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini isteyen Petrosyan'ı devirdiğinin, son 10 yılda kurulan yolsuzluk düzeniyle ülkeyi hakimiyeti altına aldığının ve bu düzene karşı çıkan her türlü muhalefeti Türkiye tehdidiyle bastırdığının altını kalın bir şekilde çizmek gerekiyor. Halihazırda, Erivan'ı Bakü ile kalıcı barış için taviz vermeye zorlayan en önemli etken, Ermenistan'ın dünya ekonomisinden tecrididir. Azerbaycan topraklarının yüzde 15'inin işgal altında olduğu ve 800 binden fazla Azeri'nin hâlâ yerinden yurdundan edilmiş halde yaşam mücadelesi verdiği bir ortamda, Türkiye sınırının açılması Koçaryan'ın sertlik yanlısı politikalarının zaferi anlamına gelir. Kaldı ki Türkiye geçtiğimiz 10 yılda hava sahasını Ermenistan'a açtı, Erivan ve İstanbul arasında direk uçuşlara izin verdi, ancak bu adımlar Ermenistan yönetimi tarafından Türkiye'nin Avrupa ülkeleri parlamentolarında kabul edilen 'soykırım' yasaları neticesinde verdiği tavizler olarak algılandı. Ermenistan'ın içinde bulunduğu bu şartları incelemek yerine dostluk, barış, demokrasi gibi terimleri, içini doldurmadan kullanarak sınırların açılmasını savunanlar, bu açılımın Ermenistan'daki otoriter yapının daha da kökleşmesine hizmet edeceğini gözardı ediyor. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi Ermenistan'daki mevcut düzenin demokratikleşmesi ve ülkede kendi kişisel çıkarlarından önce Ermeni halkının çıkarlarını savunanların iktidara gelmesinden geçiyor. BEHLÜL ÖZKAN: Fletcher School of Law and Diplomacy

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7533