Kara harekatı, Kürt sorunu ve siyasi başarı

-
Aa
+
a
a
a

2 Mart 2008Radikal Gazetesi

Türkiye son günlerde siyasi gündemin ve tartışmanın odak noktası olan "türban/başörtüsü" sorununa ek olarak, hatta bu sorunu ikincil plana iten ve sonuçları açısından çok önemli bir gelişmeyi yaşamaya başladı. 2007'nin başında, Başbakan'dan Cumhurbaşkanı'na, Genelkurmay Başkanı'ndan Dışişleri Bakanı'na, güvenlik alanında devletin tüm önemli kurumları tarafından dil birliği içinde açıklanan, "2007 yılında Türkiye'nin temel risk alanı Kuzey Irak'tır" saptamasının içerdiği, bu bölgeye sınır ötesi askeri harekat olasılığı, bugün yaşama geçiriliyor. Bugün Türkiye'nin siyasi gündemi, Kuzey Irak'ta PKK kamplarına yönelik, "Güneş harekatı" adı altında gerçekleşen ve ABD'nin desteği alınarak başlatılan "sınır ötesi askeri harekat"a kitlendi. Bugün ve yakın gelecekte de bu harekat ve sonuçlarını, Kürt sorununa kalıcı çözüm, Türkiye'de farklılıkların birarada yaşaması, Türkiye'nin demokratikleşmesi, sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanması, bölgesel ve küresel gelişmelere güçlü bir yanıt niteliğinde gerçekçi dış politika vizyonunun yaratılması, vb. önemli soru(n)lar içinde tartışacağız. Sınır ötesi askeri harekat, PKK'nın gücünün kırılması ve hareket kapasitesinin denetim altına alınması yoluyla bu örgütün terör eylemlerini minimize etmek amacını güdüyor. Derya Sazak'ın "Güneş harekatı" adlı yazısında (Milliyet, 26 Şubat 2008), gazeteci Saygı Öztürk'ün çalışmalarına gönderimle belirttiği gibi, bugün yaşadığımız sınır ötesi askeri harekat 1992'den bugüne yaşama geçirilen beşinci askeri harekat. 1992 Kuzey Irak harekatı, 1994 Çelik-1 harekatı, 1997 Çelik harekatı ve yine 1997 Şafak harekatlarından sonra, bugün Güneş harekatı adı altında beşinci sınır ötesi harekat yapılıyor. Bugüne kadar yapılan harekatlarda, 5 binden fazla PKK örgütü üyesinin etkisiz hale getirildiği tahmin ediliyor, ama, bir ikilem olarak da, bugün bu sayıya yakın örgüt üyesinin olduğu da tahmin ediliyor. Bu anlamda da, bugüne kadar gerçekleştirilen harekatların başarı oranın düşük olduğunu söyleyebiliriz. O zaman, bugün yaşadığımız harekatın başarılı olması için ne yapılmalıdır sorusu çok önem kazanıyor. Bu soru üzerine tartışmalarımızı ve enerjimizi odaklamalıyız. Daha öncekilerde olduğu gibi, bu harekatta da acılar çok olacaktır. Bununla birlikte, altını çizmek istediğim nokta şu: Ancak acılardan akıl çıkartarak, kızgınlıklara ya da duygulara hoş gelen tepkici milliyetçi ya da emperyal yayılmacı görüşlere teslim olmadan ve başarının "gerçekçi ve ahlaki bir siyaset anlayışıyla" gerçekleşebileceğine inanarak tartıştığımız zaman, bu harekatın başarılı olmasını ve Kürt sorununa kalıcı çözüm üretmesini sağlayabiliriz.

Strateji, ahlak ve siyasi başarı Savaş kuramı içinde çok önemli bir isim olan C. Von Clausewitz'in önerdiği gibi, bir savaşın kazanılması, o savaşta elde edilen askeri başarının siyasi başarıya dönüştürülmesine bağlıdır. Benzer olarak, bir askeri harekatın başarısı da, askeri temelde elde edilen edinimin siyasi başarıya dönüştürülmesine bağlıdır. Bu temelde baktığımız zaman, hem neden bugüne kadar PKK'ya karşı yapılan askeri harekatlardaki başarı derecesinin düşük olduğunu anlayabiliriz hem de bugünkü harekatın başarılı olması için ne yapılması gerektiği üzerine önemli ipuçları edinebiliriz. Bugüne kadar yapılan harekatlarda alınan askeri sonuç siyasi başarıya dönüştürülmediği için, bugün hâlâ PKK örgütünün varlığından ve terör sorunundan konuşuyoruz, daha da önemlisi, özünde bir kimlik sorunu olan ama siyasi, ekonomik, kültürel ve uluslararası olma gibi çokboyutlu bir nitelik gösteren Kürt sorununa hâlâ kalıcı çözüm bulamama sorunundan konuşuyoruz. Bu nedenle de, uluslararası ortamın içinde de eleştirilmeyen, bu anlamda da belli ölçüde uluslararası desteğe sahip, lojistik olarak ABD desteğini arkasına alan ve PKK'yı örgütsel yapı ve hareket kapasitesi içinde denetleme amacını güden sınır ötesi askeri harekatın, askeri anlamda başarılı olması ve amacını gerçekleştirmesi yüksek bir olasılığa sahip. Ama, bu askeri edinimin de siyasi başarıya dönüştürülmesi gerekir. Bu dönüşüm de, iki önemli koşulun yerine getirilmesine bağlıdır. Birinci olarak, dışarıda, sınır ötesi askeri harekata verilen uluslararası desteğin devam etmesini sağlamak. Uluslararası desteğin devamı için, hem harekatın ana amacından sapmaması, dolayısıyla harekatın sadece PKK terörüne karşı olma niteliğini koruması hem de harekatın zaman boyutu içinde, kısa bir sürede amacına ulaşarak bitirilmesi çok önemli. Bu anlamda, harekat, normal şartlar altında, gerek duyduğu zaman birimi içinde, aylarca süren değil, belki haftalara sığdırılacak ve Kuzey Irak'ta tampon bölge kurdurulmaya gerek duyulmayacak bir hızda hareket ederek başarıya ulaşmalıdır. Bugün harekatla ilgili yurtdışında çıkan yorumlara baktığımız zaman, harekatın aylara uzamasının işgal altındaki Irak'ta zaten pamuk ipliğine bağlı dengeleri ve merkezi hükümetin devamını zorlayacak bir sorun yaratabileceğini vurgulayan görüşün sıklıkla seslendirildiğini görüyoruz. Harekatın zamansal olarak uzaması verilen uluslararası desteğin azalması riskini taşıyor. İkincisi, içerde, sınır ötesi askeri harekatın siyasi başarıya dönüşmesi için, Kürt sorununa kalıcı ve demokratik çözümü içeren bir siyasi planı, çözüm paketini ve en önemlisi yeterli siyasi iradeyi yaşama geçirmek. Ancak AKP hükümeti, siyasi çözüm paketine ve bu paketi yaşama geçirecek iradeye sahip olduğu zaman, daha öncelerinden farklı olarak, askeri harekatın siyasi başarıya dönüşmesinden söz edebiliriz. Fakat bu bağlamda, AKP hükümetinin böyle bir çözüm paketine ve siyasi iradeye sahip olduğu üzerine olumlu görüşlerin değil, şüphelerin daha ağır bastığını görüyoruz. Örneğin, Murat Yetkin, "Sınır ötesi harekat, kapsamlı Kürt paketi ve hükümetin bakışı" adlı yazısında, (Radikal, 26 Şubat 2008), AKP'nin 22 Temmuz 2007 genel seçimleri sonrası bölgede elde ettiği gücü 2009'daki belediye seçimlerinde artırmasının, "Kürt meselesinin düzenle bütünleşme yoluyla yumuşatılması için hükümet çözümü" olarak görüldüğünü söylüyor. Yetkin, hem AKP hem de askeriye tarafından, AKP'nin gerek genel gerekse de yerel yönetim seçimleri yoluyla bölgedeki güçlü varlığının, askeri başarının siyasi başarıya dönüştürülmesi için yeterli koşul olarak algılandığını vurgulayarak, bugün için "bir siyasi, ekonomik, kültürel, önlemler dizisi olarak kapsamlı Kürt paketinin açılmasının gerçekçi olmadığını" öneriyor.

Kürt sorunu ve siyasi başarı Bu noktada bir an durup 1997 Şafak harekatı ve 1999 sonunda PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonraki dönemi anımsayalım. 1997-1999 sonu arası dönem içinde elde edilen askeri başarılardan sonra, 2000-2003 yılları arasında, Kürt sorununa aktif, yapıcı ve uzun dönemli siyasi çözüm girişimde bulunmamanın, bugün yaşadığımız PKK terör sorununu yeniden canlandıran nedenlerin başında geldiğini söyleyebiliriz. 1999-2003 yılları arasındaki dönemin boşa geçirilmesi ve 2003 yılında başlayan Irak savaşı, PKK örgütünün varlığını ve terör eylemlerini yaşama geçirmesi için uygun ortamı yarattı. Bu nedenle, geçmişten ders alarak, bugün gerçekçi ve ahlaki bir stratejik bakışla bu sorunu tartışmalıyız. Korkarım ki, siyasi çözümü AKP'nin bölgedeki gücüne indirgemek, dolayısıyla Kürt sorununa -bu sorunla birebir yaşayan Kürt vatandaşlarımızın kimlik, yoksulluk, işsizlik, şiddet, hukuksuzluk vb. sorunlarına- kalıcı çözüm sağlayacak bir çözüm paketi geliştirmeden yaklaşmak, bugün gerçekleşme olasılığı yüksek olan siyasi başarı şansını riske atmak olacaktır. E. FUAT KEYMAN: Koç Üni.