Irak savaşına hayır, çünkü...

-
Aa
+
a
a
a

Sabah Gazetesi14 Mart 2003

Erdoğan Amerika'nın zorlamaları ile halkının öfkesi arasına sıkışmış durumda. İslamcı bir şiir yüzünden kendisini mahkum eden devletin baskısıyla savaşa hazırlanması, onun trajedisi olabilirTürkiye'nin yeni başbakanı Tayyip Erdoğan geçen Kasım ayında büyük bir zaferle kazandığı seçimden önce, bugün ona sürekli yağ çeken Türk basın ve medyasının büyük bir kısmı tarafından sürekli hakarete uğruyor, aşağılanıyordu. Gözlerini gerçek bir demokrasi ve laiklikten çok, aslında devletin ve askerlerin buyruklarına dikmiş olan bu medyaya göre saf Türk halkı Erdoğan'ın fundementalist ya da İslamcı geçmişini ona oy vermeden önce iyi tanımalıydı. Erdoğan'ın geçmiş yıllarda kalmış ve bulunup yayımlanan demeçleri aklı başında her laik demokrat için korkutucuydu gerçekten. Gene de, Erdoğan seçilince bir askeri darbe olmasından korkan benim gibiler, onun Batı ve Avrupa Birliği yanlısı ve "liberal" yeni tutumunun ciddiye alınması gerektiğini söylerdik. Devlet yanlısı basın ise Erdoğan'ın takiyye yapan bir fundementalist olduğunu iddia eder, iktidara gelince Türkiye'deki laikliğe darbe vuracağını yazardı.TÜRK HALKININ İSTEDİĞİ OLDUŞimdi, "Evet yanıldık, Erdoğan takiyye yapıyormuş" diye şaka yapılıyor İstanbul'da. Ama gizlediği şey İslamcı fundementalizm değil, Amerikan askeri çıkarlarına olan bağlılığı imiş... Yeni Türk başbakanı da hakkında çıkan şakalara layık olduğunu göstermek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Önce Meclis'ten çıkan ve Amerika'nın Irak'a kuzeyden bir cephe açmasına hayır diyen karardan hiç hoşlanmadığını gösterdi. Oysa Meclis'in kararı, yüzde doksanı savaşa hayır diyen Türk halkının isteklerini yansıtıyordu. Benim de şaşkınlıkla ve sevinçle karşıladığım ve Türk Meclisi'nin gurur duyması gereken bu karar, askerleri ve iş alemini tutan Türk basınında bile sevinç yarattı. Çünkü herkes Türkiye'nin inanmadığı bir savaşa Amerika'dan alacağı paralar yüzünden gireceği yolundaki Batı basınında çıkan yorumlardan milliyetçi bir hassasiyetle huzursuzdu. Özellikle Türkiye'nin daha çok para almak için Sam Amca'ya kıvırtan bir göbek dansözü olarak resmedildiği bir karikatür ülkede kalpleri kırdı... Defalarca ülkede yeniden basılan bu karikatüre, Erdoğan'dan daha az savaş yanlısı gözükmek isteyen eski başbakan Gül bile, Meclis'in kararını etkileyen bir unsur olarak değindi. Konu o kadar abartıldı ki, Batı basınında kendi haklarında çıkan her şeye karşı çok hassas olan Türk kamuoyu gibi, Türk Göbekdansözleri Birliği'nin de göbek dansının bu kadar şerefsiz bir şey olmadığını açıklamasını bekledim ben.ERDOĞAN YENİ 'KART' BULDUPara için savaşan bir millet imgesi herkesi üzdüğü için Tayyip Erdoğan Bush ile işbirliğine Türkiye'yi zorlayacak, halkı ikna edecek yeni bir kart çıkardı Kuzey Irak'taki Kürtler'in otonomisi ve "Allah korusun", bağımsız bir devlet kurma talepleri... Milliyetçi ve siyasal İslamcı kültüre bağlı Türk erkek siyasetçilerinin bazıları için yoksul Kürt halkını bombalamak, göbek dansı yapmaktan çok daha şerefli bir iş olduğu için bu yeni kartın daha etkileyici olduğu düşünülebilir. Şimdiden pek çok köşe yazarı Kuzey Irak'ta "istenilmeyen gelişmeler" olabileceği imalarında bulunarak halkı ve kafası karışık milletvekillerini etkilemek istiyor. Irak'ta bir Kürt devleti fikri Türkiye'de öyle korkulacak bir şey, öyle konuşulmaz bir tabu ki, "istenilmeyen gelişmeler" denerek söz edilebiliniyor ancak. 1991'deki Körfez Savaşı'ndan sonra, Amerika'nın Saddam için Kuzey Irak'a koyduğu yasak, oradaki Kürtler'in yarı özerk konumlarını daha da kuvvetlendirmişti. Bush Hükümeti de, Türk devletinin bu konudaki paranoyalarını başarıyla kullanıyor.ÖZKÖK CESARET VERDİGenelkurmay Başkanı'nın da "istenilmeyen gelişmeler"den söz eden bir açıklama yapması, Bush ile işbirliğine Meclis'i ve halkı kandırmaya çalışan Erdoğan'a cesaret verdi. Milletvekillerini etkilesin diye ordunun savaş yanlısı bir açıklama yapmasını Erdoğan'ın partisi, Meclis'in hayır kararından önce istemiş ama askerler kirli değneğin ucunu Meclis'ten önce tutmak istememişti. Meclis de kirli değneği tutmayınca iş yeni başbakan Erdoğan'a ve askerleri yardıma çağıran basına kaldı. Türk basınının büyük bir kısmı, halkın savaş karşıtı öfkesine ve inançlarına rağmen savaş propagandası yapmaktan çekinmiyor, çünkü mali güçlerinin çoğu gazete satışlarından değil devletten çeşitli hilelerle aldıkları rüşvetlerden geliyor. Batı'daki para için savaşan bir millet imgesinden kalbi kırılmış pek çok milliyetçi Türk köşe yazarı, şimdi kendi ekmek paraları için Türk okurlarına savaş propagandası yapıyor ve barış yanlılarına hakaretler yağdırıyor. Onlar için para için yazmak, para için savaşmaktan daha şerefli. Haklı olabilirler. En azından, büyük İngiliz yazarı James Boswell de aynı fikirdeydi.Bütün bu şakaların ve acıklı mizahın içinden çıkan gerçek şu Bush Hükümeti'nin Saddam ile savaşa bir an önce tutuşma arzusunun Ortadoğu'ya demokrasi getirmesi ile hiç ilgisi yok. Tam tersi doğru. Amerikan askeri hırsları Türkiye'deki demokrasiyi kısıtlıyor, ordunun siyasete karışmasına yol açıyor. Hükümet ve basından sonra, şimdi sıra milletvekillerini tek tek korkutarak Meclis'in kararını değiştirmekte. Bu amaç için Türk halkının isteklerine boş veren ve Türk ordusuyla işbirliğini tercih eden Bush Hükümeti'nin Türk demokrasisine şimdiden verdiği zararı dünya bilmeli. Şimdiden Meclis'in hayır kararına boş verildi ve hiçbir şey olmamış gibi Türk limanlarına Amerikan askeri yığınağı devam ediyor. Büyük bir ayıp haline gelen Meclis'e bu saygısızlığa karşı Meclis Başkanı cesaretle "Tüylerimi ürpertiyor" dediyse de aynı partiden Başbakan Erdoğan olup bitenden huzursuz değil. "Onlar Amerikan silahlı kuvvetleri değil, yalnızca Amerikan silahları" diyor Erdoğan ve savaş yanlıları. Yıllardır Amerika'dan işitmeye alıştığımız haklı eleştiri, Türkiye'de yeterince demokrasi olmadığı şikâyeti, Bush hükümeti sayesinde, Türkiye'de fazla demokrasi olduğu yolunda bir homurdanmaya dönüştü. Ülkedeki bütün kararların orduya ve borsaya bırakılmasına inananlar için kötü örnek.BUSH MECLİS'İ KÜÇÜMSÜYORBazıları gibi, bu savaşa globalizasyona karşı olduğum için karşı değilim. Sermayenin, malların, fikirlerin, hatta insanların serbest dolaşımına yol açacağı, yerel milliyetçi devletleri ve diktatörlükleri zayıflatacağına inandığım için globalizasyonun olumlu yanları da olabileceğine inanıyorum. Ama Bush Hükümeti'nin globalizasyon anlayışı malların ve fikirlerin özgürlüğünden çok, Amerikan ordusunun kayıtsız şartsız özgürlüğü, istediğini istediği zaman bombalayabilmesi anlamına geliyor. Bu amaç için Bush Hükümeti, yerel demokrasileri zedelemeye, Meclis kararlarını küçümsemeye de hazır olduğunu gösterdi.Birleşmiş Milletler'e fazla önem vermeyen, müttefiklerinin ayak sürümelerini ve kararsızlıklarını anlamaya yanaşmayan ve kendi askeri zaferi için yerel milli ordularla her ne pahasına olursa işbirliği yapmaya kararlı bu üslup kendi kararından başka bir şey dinlemeyen Saddam'ınkinden çok da farklı değil. Bu da Filistin sorununun da Amerika'nın bir ahlaksızlığı olarak görüldüğü dünyanın benim tarafımda yalnız Amerika karşıtı değil, Batı ve demokrasi karşıtı, şiddet yanlısı, siyasal İslamcı öfkeyi kızıştırıyor. Bush'un "Terörle Savaşı"nın üslubu, birkaç terör merkezini dağıtabilir belki ama istekli ve öfkeli terörist adaylarının sayısını kesinlikle artıracak.KÖŞEYE SIKIŞMIŞ DURUMDAErdoğan işte böyle bir ortamda, Amerika'nın ve ordunun baskılarıyla, halkının öfkesi arasında pek çok başka ülkenin lideri gibi sıkışmış durumda. Onu Tony Blair'den ayıran şey siyasi hayatının büyük bir kısmını Batı ve Amerika karşıtı bir kültür ve söylem içinde geçirmesi değil yalnızca. Batı uluslararası mali kaynaklarına seksen milyar dolar borcu olan Türkiye, IMF desteği olmazsa Arjantin benzeri bir ekonomik krize düşüverir. Amerika'ya hayır diyen Almanya ve Fransa da Türk Meclisi'nin hayır kararını nedense desteklemedi. Daha önemlisi, Tony Blair'in başbakanlığın tadını çıkardığı yıllarda Tayyip Erdoğan okuduğu İslamcı bir şiirden dolayı devletin ve askerlerin baskısıyla atıldığı hapishanede gün sayıyordu. Şimdi aynı devletin ve askerlerin baskısıyla halkının istemediği ve mitinglerle protesto ettiği bir savaşa hazırlanması onun trajedisi olabilir. Bu durum Bush Hükümeti'nin saldırgan siyasetinin bir başka sonucunu ortaya koyuyor. Türkiye gibi pek çok ülkede artık siyaset sanatı, ister solculuk, ister siyasal İslamcılık yapıp halkın oyunu alıp, onu Amerikan askeri çıkarlarıyla birleştirebilme hüneri olmuş. Bu sıkıntıyı yaşadığı için Erdoğan televizyonlarda ona eski sözlerini hatırlatan cesur gazetecilere "o zaman iktidarda olmadığını" söylüyor. Ona destek veren hükümet ve devlet yanlısı köşe yazarlarının çok yerinde bulduğu bu bahaneye inanırsak şu acıklı sonuç çıkıyor Bir Türk siyasetçisinin sözlerine, iktidarda değilse güvenmeyin. İktidarda ise Amerika güvenebilir.Türk meclisinin, halkına gurur veren savaşa hayır kararını değiştirip, Amerika ile savaşa girmeye kalkışırsa yeni başbakan Erdoğan yıllarca çalışkanlığı, becerikliliği, açık sözlülüğü ve hapishanede geçen günleriyle kazandığı halkın güvenini kaybedecek.