'Il Cannone' Regina Carter'da

-
Aa
+
a
a
a

30 Aralık 2001, Pazar gecesi dünyanın birçok yerinde yaklaşan yeni yılın heyecanı yaşanırken İtalya’nın Cenova kentindeki Carlo Felice Opera Salonu’nda hazır bulunanlar benzeri bir daha kolay kolay yaşanmayacak olağanüstü bir konsere tanıklık etmenin heyecanı içindeydiler.

Gecenin yıldızları, 19. yüzyıl İtalyan bestecisi ve Şeytanın Kemancısı lakaplı Niccolo Paganini (1782-1840)’nin günümüzde de tılsımını koruyan il cannone adlı Guarneri yapımı kemanı ve günümüzün en başarılı caz kemancılarından biri olan ABD’li siyahi sanatçı Regina Carter idi...

 

“Sanki daha önce hiç görmediğim bir erkekle evlenmek üzere kiliseye gidiyormuşum gibi hissettim” diyor Carter o gece konsere çıkmadan önceki duygularını özetlerken.

 

30 Aralık 2001 gecesi Regina Carter’a damatlık eden il cannone, Niccolo Paganini’nin kendisi kadar meşhur olan kemanı dedik. Bu enstrümana top gibi gürlemesinden yola çıkarak il cannone yani “top” deniyor çünkü alet çok güçlü ses üretmesiyle ünlü. 1742-43 yıllarında Cremona’da Giuseppe Bartolomeo Guarneri "del Gesù"nun elinden çıkmış. Guarneri “del Gesu” usta yine Cremona’lı bir başka usta olan Antonio Stradivari ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi keman yapımcısı olarak kabul ediliyor. Paganini, 1840 yılında ölmeden evvel, geride bırakacağı 22 parçalık Amati, Stradivari ve Guarneri enstrümanlarından oluşan koleksiyonunun en değerli parçası olan il cannone’yi doğduğu şehir Cenova’ya bağışlamış. Bağrından çıkan ünlü evladının efsanevi enstrümanına ev sahipliği yapmak Cenova şehri için yıllar boyu büyük gurur vesilesi olmuş. Keman günümüzde de Cenova Belediyesi’nin mülkiyetinde. Belediye Binası Palazzo Tursi’de özel bir mahfazada saklanıyor ve bir yere götürüleceği zaman il cannone’ye mutlaka polist eskortu eşlik ediyor. O kadar meşhur ki bu sene Cenova’da düzenlenen G-8 zirvesine katılmak üzere şehre gelen ABD Başkanı George Bush bile ilk önce bu kemanı görmek istemiş.

Il cannone’nin bakımı, tamiri ve onu hangi kemancının çalacağı her sene üzerinde çok titizlikle durulan konular. Özellikle de çağırılacak misafir sanatçının seçiminde çok dikkat ediliyor. Bu konuda mutlaka Cenova Yerel Yönetiminden ve Valisinden, Paganini Komisyonu’ndan, İtalyan Kültür Bakanlığı’ndan ve kemanın bakımını, tamirini yapan uzmanlardan görüş alınıyor.

 

Gelenekçilerden tepki

 

Il cannone işte bu hassas seçim prosedüründen geçirilerek bugüne değin birçok ünlü kemancı tarafından çalındı. Örneğin Isaac Stern, Ruggiero Ricci, David Oistrakh, Schlomo Mintz, Gidon Kremer, Leonid Kogan, Zino Francescatti ve günümüzün genç yıldızlarından Ilya Gringolts, bu isimlerden sadece birkaçı.

 

Il Cannone’yi bugüne kadar hep klasik müzik kemancıları çalmış, peki neden şimdi ABD’li bir sanatçı ve neden Regina Carter? Bu soru Cenova Valisi Giuseppe Pericu’nun şu sözlerinde yanıtını buluyor:

 

“Enstrümanı çok sık dışarı çıkarmıyoruz ama 11 Eylül Hadisesi’nden sonra Cenova ve New York arasında bir kardeşlik köprüsü kurabilmek ve dünyaya bir barış mesajı verebilmek amacıyla cazı, New York’lu caz kemancısı Regina Carter’ı ve Paganini’nin kemanını bir araya getirmenin iyi bir fikir olacağına karar verdik.” İtalyan yetkililerin bu düşünceden hareketle cazı ABD’nin klasik müziği olarak değerlendirdiklerini ileri sürmek herhalde doğru olur.

 

Bu demeçten sonra hemen ekleyelim ki konserden elde edilen gelirin hepsi 11 Eylül Fonu’na ve Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’ne gitmiş.

 

Cenova’nın ileri gelenleri kemancı seçiminde verdikleri bu cesur karardan dolayı doğaldır ki şehrin gelenekçi kesiminden epey tepki almış. Paganini’nin kemanının bir caz müzisyeni tarafından çalınacak olması fikri Cenova’nın müzik elitinin hiç hoşuna gitmemiş ve Paganini Araştırmaları Enstitüsü’nü il cannone’yi aşağıladığına inandıkları bu tercihten vazgeçmeye zorlamışlar.

Bu özel gecenin mimarı olan besteci ve Teatrodelsuono adlı deneysel tiyatro kurumunun yöneticisi Andrea Liberovici ise tutucu kesimin feryatlarına şöyle karşılık veriyor:

 

“Jan Kott, ‘Shakespeare’i layıkıyla oynayabilmek için’ derdi, ‘ona ihanet etmeye mecbursunuz ve onun eserlerindeki ancak günümüz insanında yankısını bulacak temaları bulup çıkarmak zorundasınız’. Shakespeare’in gerçeği hala günümüze hitap edebiliyor, sadece yazıldığı döneme özgü oyunlardan bahsetmiyoruz. Keman için de aynı şey geçerli. Paganini yaşadığı dönemde hiçbir zaman 200 yıl öncesinin müziklerini çalmamış. Eminim günümüzde yaşasaydı o da şimdi Caz çalıyor olurdu”.

 

Aslında püristlerin bu denli öfkelenmelerini gerektirecek bir durum yok ortada çünkü Regina Carter klasik müziğe topyekün yabancı bir kemancı değil zaten kendisini bu özel konser için seçen komitenin gelen tepkilere rağmen içini rahat tutan da bu. ABD asıllı Cremona’lı bir keman yapımcısı olan ve il cannone’nin bakımından sorumlu üç kişilik ekibin ilk ‘İtalyan olmayan üyesi’ unvanına sahip Bruce Carlson bu gerçeği şöyle ifade etmiş : “Klasik eğitimden geçmiş olması içimizi rahat tutan en önemli unsurdu”. Carter daha 16 yaşındayken Detroit Tiyatro Araştırmaları Merkezi’nde Yehudi Menuhin’in ustalık sınıfına katılmış. Hocası, Carter’ı Menuhin’e dinletirken ona-biraz da iç geçirerek-öğrencisinin caz çalmak istediğini söyleyince ünlü kemancı küçük kızı kendi haline bırakmalarını telkin etmiş ve kemanını aldığı gibi eline birkaç caz melodisi çalmış.

“Sanki bana ‘sorun değil bildiğin yolda devam et’ der gibiydi, o an istediğimi elde ettiğimi hissettim” diyor Carter.

 

30 Aralık 2001, Cenova tecrübesinden yola çıkarak müziğin potansiyel gücü üzerine de söyleyecekleri var Carter’ın:

 

“Klasik müzikçiler ‘caz sadece kuru gürültüdür’, Caz müzisyenleri de ‘Klasik müzik artık müzelik olmuş ölü bir müziktir’ demeye daima meyillidirler. Böyle bir konseri düzenledikleri için Valiye ve Cenova halkına şükranlarımı bildiririm. Müziksel anlamda bu konser çok büyük bir önem taşıyor. İnanıyorum ki sanatın içindeki tüm engelleyici sınırlar kaldırılabilirse zaman içinde oluşan önyargı, adaletsizlik ve ırkçılık da aşılabilir ve belki böylece eskide kalmış düşünme yöntemlerinden arınılıp sanat yoluyla insanoğlunun gelişimi üzerinde çok derin etkiler bırakılabilir”.

Regina Carter’ın konserden önce unutamayacağı bir başka anı da il cannone ile yapacağı iki saatlik provası sırasında şahit olduğu manzara olmuş. Bir ritüeli andıran olay Palazzo Tursi’nin küçük bir odasında geçiyor.

Carter’ın beklediği odaya elindeki çantasının içinde il cannone’yi taşıyan bir keman yapımcısı giriyor.  Bu kişi önce odanın ısısını daha sonra rutubetini ayarlıyor ve odaya ilave bir masa getirtiyor, masanın üzerine kırmızı kadifeden bir örtü seriyor ve nihayet....çantanın kapağını açıp içindeki “mücevheri” Regina Carter’a teslim ediyor.

Bu sahne Carter’ı o kadar germiş ki “Kendimi okul müdürünün karşısında ayakta bekleyen bir öğrenci gibi hissettim.” diyor.

 

Doğaldır ki Cenova konserinde Caz kemanının vazgeçilmez unsurları olan kemanın sesini amplifiye etme veya elektronik yoldan modifiye etme yoluna kesinlikle gidilmemiş. Hedeflenen, mikrofonun dahi kullanılmayacağı “bütünüyle akustik” bir konsermiş ve Regina Carter bütün bu şartlara uyacağını daha baştan taahhüt etmiş.

 

Son olarak Paganini’nin kemanı il cannone’yi çalan ilk Afrikalı-Amerikalı ve ilk Caz kemancısı olma şerefine erişen Regina Carter’ın 30 Aralık gecesi sahnedeki ekibine ve programına bakacak olursak...

 

Regina Carter o gece sahneye piyanoda Werner “Vana” Gierig, basta Chris Lightcap, davullarda Alvester Garnett ve perküsyonda Mayra Casales’den oluşan beşlisiyle çıkmış. Bu grup o gece basçı Darryl Hall’un yerine sahneye çıkan Chris Lightcap dışında Regina Carter’ın 2000 tarihli Motor City Moments adlı albümünde yer alan ekibin aynısı.

 

Regina Carter konserinde klasik müzik yapıtlarını caz aranjmanlarıyla yorumlama yoluna gitmeyip büyük caz sanatçılarından seçtiği yapıtlara programında yer vermiş. “Vana” Gierig’in piyanosu eşliğinde önce Billie Holiday’in “Don’t Explain”i gelmiş, ardından Ella Fitzgerald’dan “The Music Goes Round and Round”. Regina Carter bir de kendi bestesine yer vermiş o gece. Doğduğu şehir Detroit’in uzun kışlarına adadığı “Forever February”. Final parçası seyirciyi coşturan “Chattanooga Choo Choo” olmuş. Salonu dolduran izleyicilerin ayakta ısrarlı alkışları sonucu ekip iki bis çalmış. Bunlardan biri de Paganini’ye bir saygı duruşu yerine geçen Thelonius Monk’dan “Misterioso” olmuş.

 

Geceye ilişkin gülümseten bir not davulcu Alvester Garnett’dan geliyor: “İtalya’da pek görülmeyecek biçimde yani ayakta ve o kadar ısrarlı alkışlandık ki o gece daha fazla çalmak isterdik ama konser salonunun çalışanları için mesai saati dolmuştu ve fazla mesai işlemeye başlamıştı, biz de o yüzden bislere devam edemedik!..”

 

Bu yazı Jazz dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2002 sayısında yayımlanmıştır