Hıristiyan Şeriatçıların Darvinizme Cihadı

-
Aa
+
a
a
a

“Tapılan Tanrı değil, O’nun adına konuştuğunu iddia eden grup ya da otorite oluyor. Günah, doğruluktan sapma yerine otoriteye itaatsizliğe dönüşüyor” diyor Hintli filozof ve devlet adamı Sir Sarvepalli Radhakrişnan (1965). Ne var ki, Amerika’da “O”nun adına konuşanlar bir hayli fazla. Üstelik iddialı ve kendilerinden çok da eminler, -diğer bazı alanlarda da iddialı konuşanların sayısı bu kıtada hep biraz fazla olmuştur.

Türkiye'de de Nuh'un gemisinin Ağrı Dağı'nda "bulunduğuna dair" pek çok haber çıktı

Bunlardan biri John Morris . Kendisi “Yaradılış Araştırmaları Enstitüsü”nün (ICR - Institute for Creation Research)başkanı. GEO dergisinde okuduğuma göre yıllardır Türkiye’ye gelip gidiyor. Ağrı Dağı’na, 5165 metre yükseklikteki bu tepeye bugüne dek tam 13 keşif gezisi düzenlemiş. Hz. Nuh peygamberin gemisinin büyük tufan sırasında iskele aldığı yer olduğuna inandığından, sayısız kaya parçacığını bizzat ters çevirmiş; gemiden artakalan bir tahta parçası bulurum umuduyla. Hatta birçok kayaç örneğini ABD’deki laboratuvarlara kadar taşımış
bavulunda; beklediği sonucu alamadan...  (1959'dan beri, Ağrı'daki tekne gövdesine benzer bir şeklin Hz. Nuh'un gemisinin kalıntıları olduğu iddia edilip durulur.)

ICR, Meksika sınırına 50 km. uzaklıkta, San Diego yakınlarında, Kaliforniya Eyaleti’nde konuşlanıyor. Amerika’da “yaradılışçı” hareketinin parlayan yıldızı, en etkin fikir merkezi.

ICR 1972 yılında kurulmuş. Buradan her gün birkaç kamyon dolusu “propaganda malzemesi” ülkenin dört bir yanına doğru dağılıyor. Yetişkinler ve çocuklar için eğitsel kitaplar, broşürler, CD’ler ve video kasetleri. ABD çapında düzenli seminerler veriliyor. Yıllık cirosu 1.8 milyon dolar. ICR’nin günlük hazırladığı kısa “bülteni,” kırsal kesimde 1700 özel radyo istasyonu tarafından yayınlıyor. ICR, 1984 rakamlarına göre sayıları ulusal düzeyde 22, eyalet düzeyinde en az 54 olan “yaradılışçı” örgütlerin kısacası en etkin olanı.

ICR’de çalışanlar arasında şu anda 24 bilimadamı mevcut. Tanınmış Amerikan üniversitelerinden biyoloji, kimya, fizik, matematik, jeoloji profesör ve doçentleri. Aralarında hiçbir dinbilimcinin bulunmayışı, rastlantı değil. Bir bakıma gerek de yok. Çünkü akademisyenler dahil tüm üyeler, “İncil’de yazılanların harfiyen doğru olduğuna, tüm canlıların Yaradılış bölümündeki gibi bir hafta içinde yaratıldığına, Nuh tufanının dünya çapında etkili olduğuna, Hz. İsa’nın yegâne Kurtarıcı olduğuna” dair yemin etmek zorundalar.

Nitekim ICR, ne İncil’in etüd edildiği ruhani bir kuruluş, ne de akademik alanda kabul gören bir kurum. Burada “evrim ideolojisini” savunanlara karşı bir nevi cihad ilan edilmiş ve amaç, “mücahitleri” demagojik silahlarla donatmak.

“Dünyamızın, kilisemizin, okullarımızın, toplumumuzun Yaradılış gerçeğine her zamankinden çok ihtiyacı var” görüşünde John Morris: “Evrimin yanlış düşüncesinin hayatın tüm alanlarında felaketlere neden olduğunu görüyoruz. Emelimiz bilimi yeniden Tanrı korkusu olan ‘doğru yola’ koymak.” Morris’e göre bunun için iyi eğitilmiş öğrencilere, kendi deyimiyle “İnanç yolunda etkin savaşçılara” ihtiyaç var. Evrim ideolojisine karşı yürütülen savaşım, Kötü’ye karşı bir Haçlı seferi adeta.

Evrime inanan yüzde 10

Nuh Tufanı efsanesi Karadeniz'in oluşum süreciyle de açıklanıyor.

Evrim ideolojisi kavramı, Amerikalı yaradılışçılara göre başta Darwin olmak üzere, Modernite’nin fen bilimleri üzerinde temellendirilen dünya görüşü. Tabii sözkonusu Amerikalıların istatistiksel dağılımlarına bir göz atmak faydalı olacaktır:

Gallup Enstitüsü’nün bir araştırmasına göre tüm Amerikan vatandaşlarının yüzde 47’sinin, Yaradılışçı dünya görüşünün Eski Ahit’te yazdığı şekliyle harfiyen doğru olmadığına dair en ufak kuşkusu yok. Bir diğer yüzde 40’ı da büyük ölçüde aynı inancı paylaşıyor, ancak Tanrının Dünya’yı altı günlük zaman diliminde yarattığı konusunda daha esnek görüşe sahip. Dünya’mızın bugünlere evrimleşerek geldiğine inanan Amerikalıların sayısıysa Gallup tahminlerine göre yalnızca yüzde 10 dolaylarında.

Oranlar pek değişmiyor. Daha önce 1982’de yapılan bir kamuoyu yoklamasında da aynı rakamlar çıkmış, üniversite mezunlarının yaklaşık dörtte biri Tanrı’nın dünyayı son on bin yıl içinde yarattığını “doğrulamıştı.” 1986’da üniversite öğrencileri arasında yapılan araştırmaya göre yüzde 50’si “Yaradılış’a harfiyen” inanıyordu. Ne yazık ki aynı zamanda yüzde 33’ü uçan dairelerin varlığından da bir o kadar emindi.

Hazır araştırmalara değinmişken, diğer bazılarını da hatırlatmakta fayda var: 1988’de uluslararası karşılaştırmaya göre 17 yaşındaki Amerikalılar 12 gelişmiş ülke arasında biyoloji alanında sonuncu, kimya ve fizik konusundaysa son yüzde 25’lik dilimde. ABD eğitimin herhangi bir kategorisinde ilk yediye girebilmiş değil. Aynı yıl National Geographic Society’nin araştırması, yetişkinlerin yüzde 14’ünün dünya haritasında ABD’nin yerini gösteremediğini ortaya koyuyor. Aynı kurumun geçtiğimiz günlerde açıkladığı bulgulara göre, kendi ülkelerini bulamayanların oranı yüzde 11'e gerilemiş. 8 Amerikalının 7'si örneğin Irak'ın dünyanın neresinde olduğunu hala söyleyemiyor. Ve elbette yetişkinlerin yarısından çoğu, Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesini tam bir yılda tamamladığından da haberdar değil…

"Bu dünya belki de bir başka gezegenin cehennemidir", Aldous Huxley (1894-1963)

Ama biz en iyisi yine “merkezlerine” dönelim. ICR’de, her yıl on binlerce ziyaretçinin uğrak yeri olan “Yaradılış Müzesi” bulunuyor. Bir yerinde duvarda “Yaradılış Ağacı,” bereketli yeşil tonları ve tatlı tohumlarıyla “gerçek Amerikan ideolojisi, iyi yönetim, gerçek aile yaşantısı, gerçek bilim” gibi kavramları sahiplenirken, “Evrim Ağacı”nda solmuş yapraklar ve çürük meyveler şunlarla özdeşleştiriliyor: “Komünizm, nazizm, ateizm, hümanizm, materyalizm, ırkçılık, soykırım, pornografi, kürtaj, eşcinsellik, sübyancılık, ötenazi, şovenizm.”

Duvarın bir yanında “kahramanların,” karşısındaysa önceki

yüzyılların  “kötülerinin” fotoğrafları ve kısa biyografileri sıralanmış: Charles Darwin, Sigmund Freud, Karl Marx, Aldous Huxley, Adolf Hitler ve Joseph Stalin gibi.

“Yaradılışçı” fraksiyonlar

Yeryüzündeki tüm jeolojik oluşumları Nuh tufanıyla açıklayan, hatta bu konuda kitapları bulunan “Çağdaş Yaradılışçıların babası” John Morris için müzedeki Hz. Nuh’un gemi maketi önemli. Ama Eski Ahit’te yazdığı üzere, geminin beş bin yıl önce 21 bin 100 hayvan türüyle (bilim sayılarını günümüzde en az 10 milyon kabul ediyor) birlikte yola çıktığı varsayımı ve Dünya’nın altı günde yaratıldığı düşüncesi o cephede “fraksiyon ayrılıklarının” başlıca sebebi. Zira dinozorlarınki gibi paleontolojik kanıtları reddedemeyen “genç yaradılışçılar,” bilimsel bulgulara göre 65 milyon yıl tükenen dinozor soyuyla insanoğlunun aynı zaman diliminde yaşadığını, tüm Dünya tarihinin 4,6 milyar yıl değil, altı ila on bin yıl arası olduğunu savunuyor: Alpler, Himalayalar Nuh tufanının sonucu –ki bu durumda dağların yılda iki metre yükseliyor olması gerekirdi-, kraterler –Morris’in dediğine göre- Şeytan’la melek Mikael arasındaki savaşın kalıntıları ve ayrıca dinozorlar da Hz. Nuh’un gemisine birer çift yumurta olarak alınıyor zaten; yani gemiye sığmamaları argümanı “mantıklı değil…”

Amerika’da diğer birçok inançlara göreyse, -örneğin onlar gibi evrimi reddeden Jehova Şahitleri’nde- Yaradılış bölümündeki altı gün 24 saatlik birimler olarak değil, uzun birer jeolojik dönem olarak kabul ediliyor. Bu arada Amerikalı biliminsanlarının çoğu, “Tanrısal evrim”e inanıyor: “Evrim gerçek ve Yüce Kudret’in arzusu dahilinde.” Avrupalıların önemli bölümü de aynı görüşü paylaşıyor ve kutsal kitaplarda okuduklarının metaforik anlamda yazıldığını kabul ediyor.

Oysa evrim ideolojisine cihad, tüm kitle iletişim araçlarıyla, sözlü ve yazılı, internette, sergilerde, fakültelerde ve köy okullarında, her tür kertede sürüyor Amerika’da. Katoliklerin ruhani lideri Papa II. Jean Paul’ün 1996 Ekim’inde “evrim”i tanıması (Morris’e göre evrim teorisi Babil Kulesi’nde bizzat Şeytan tarafından Nemrut’a verilmiş), Avrupa’da büyük kiliselere bağlı olanların dünya görüşü Amerikalı çoğunluğun tanışık olmadığı bir süreç. Yeni Dünya’ya ayak basan ilk Avrupalı yerleşimcilerin birçoğu aynı zamanda İncil’e köktenci bir anlayışla bağlı, büyük kiliselerle ters düşenlerdi.

Dinozorların 200 yıl önce ilk iskeletleri gün yüzüne çıktığında da bunların "iblislerin kalıntıları" olduklarına inanılıyordu.

Ve öyle de kalmaya özen göstermişler anlaşılan. Amerika’da bugün inancın bağnazlığa varmasının sebebi, bilimsel teoloji ve din tarihi gibi disiplinlere her zaman yabancı kalmış olmaları. İncil’in değişmiş, ilk İncil’lerin kayıp, bilinen metinler arası dil-üslup farkı olması, kutsal yazıtların hiç değilse İbranice ya da Latince kaynaklardan değerlendirilmesi bu arada tartışma konusu dahi değil…

Buna karşılık Amerikalı “yaradılışçılar,” suç ve uyuşturucu kullanma oranıyla boşanma ve kürtaj oranının artmasından, geleneksel aile değerlerinin çöküşünden evrim teorisinin “1968”de okul kitaplarına girmesini sorumlu tutuyor.

“Evrim de dindir"

1920’li yıllarda eyaletlerin yarısında, evrim teorisinin yasaklanması amacıyla kanunlar çıkartılmaya çalışılır ve kısmen de başarılı olur. Bu eyaletlerin ağırlıklı kısmının zamanında köleliğin kaldırılmasına da en çok direnen, muhafazakâr güneyde, “İncil Kuşağı”nda olduğunu söylemeye herhalde gerek yok. (Bunlardan biri, Prezidan W. Bush’un memleketi; birkaç yıl önce bir belediyeni n tabandan gelen talep üzerine “Kiliseye silahla girilsin mi?” diye referanduma gittiği Teksas örneğin.)

Dayton, Tennessee’de 1925’te lise öğretmeni John T. Scopes, evrim teorisini öğrettiği için tutuklanıp ağır para cezasına çarptırılır. Ancak temyiz aşamasında büyük ses getiren “Maymun Davası” yaradılışçılar açısından hüsranla sonuçlanır. Yine de, 1968’de Anayasa Mahkemesi (Epperson Arkansas Eyaleti’ne karşı) evrim karşıtı tüm kanunları geçersiz kılana dek, okul kitaplarında Darwin’in adı pek geçmez.

1920'li yıllarda, evrim karşıtı Amerikalılar...

ABD Anayasası, laiklik ilkesine dayanarak, devletin resmi okullarda herhangi bir dine ayrıcalık tanımasını yasaklıyor. Son otuz yılın taktiği bu yüzden, “Yaradılış” ideolojisini “bilim” olarak sunmak. Yani “yaradılış bilimi” (creation science) dediklerinin, ders kitaplarına evrim teorisiyle birlikte aynı bölüme girmesi için amansız bir mücadele veriyorlar. Morris bir adım daha ileriye gidip, Yaradılış’ın değil evrim teorisinin dinsel bir felsefe olduğunu ve bu yüzden müfredattan çıkarılmasını savunuyor. Anayasa Mahkemesi’nin 1981’de ve 1987’de Yaradılışçılar aleyhine verdiği kararlar elbette onlara engel değil.
Hatta W. Bush’un seçim öncesi iki konunun eşit sunulacağı yönünde bir sözü vardı. Cumhuriyetçi Reagan da 1980’de Dallas’ta başkan adayıyken aynı talebi dile getirmişti. Zira dinin de bilimin de çoğulcu demokrasinin ihtiyaçlarına göre biçimlendiği yegâne yer Amerika’dır. Ya da Amerikan pragmatizminin babası William James’in dediği gibi, “gerçek olan, kendim için faydalı olandır.”

Burası Amerika ve eyalet düzeyinde çelişkili uygulamalar mümkün. On yıl önce Kaliforniya Eyaleti Eğitim Dairesi, ICR’nin “bilimselliğinden” kuşku duyduğu gerekçesiyle 225 bin dolar tazminat cezasına mahkum edilir. 1995’te Alabama’da, 1998’de de Washington’da ders kitaplarına, sigara paketlerindeki “Sağlığa zararlıdır” uyarısı misali, üzerinde “Evrim gerçek olarak kabul edilmemesi gereken tartışmalı bir teoridir” yazan çıkartmalar yapıştırılır. Kentucky’de evrenin oluşumunu “büyük patlama”yla anlatan bölümün sayfaları öğrenciler eskaza okumasın diye birbirine yapıştırılır. Louisiana ve Arizona’da öğretmenler Darwin teorisini anlatmadan önce sesli olarak bir “uyarı metni” okumak zorundalar. Birçok eyaletlerde benzer kazanımlar elde etmek için “yaradılışçılar” mücadele ediyor. Ve birçok ders kitabı yayınevi de, aleyhinde astronomik tazminat davası açarlar korkusuyla “evrim” sözcüğünü mümkün mertebe kullanmaktan kaçınıyor. 2000 Şubat’ında Oklahoma Adalet Bakanı’nın ders kitaplarına “uyarı” eklenmesini hukukdışı ilan etmesi böylece nafile bir çabadır. Çünkü birkaç hafta sonra aynı eyaletin Eğitim Kurulu’na nüfuz etmiş Yaradılışçılar, misilleme olarak evrimi tartışan beş biyoloji kitabını müfredattan kaldıracaktır. Dahası; 1999’da Kansas Eyalet Eğitim Dairesi’ne resmi düzey tespit sınavlarında büyük patlama ya da evrim teorisine ilişkin soru kullanması yasaklanmış durumda.

Evlerde İncil kursları

Bazı “yaradılışçı” ebeveynlere bunlar da yetersiz geldiğinden, aralarında “Catholic homeschooling,” yani çocuklarının “fani dünya görüşüyle zehirlendiği” resmi okullardan uzak tutulması çağrısına uyarak, eğitimin tamamını bizzat üstlenen aileler epey yaygın. Çelişkili de olsa, internet aracılığıyla 300 dolardan 8400 dolara kadar değişen fiyatlarda türlü “eğitim” kitap ve kasetine ulaşıyorlar, kırsal coğrafi engelleri aşarak sanal forumlarda deneyimlerini paylaşıyorlar.

Tabii ICR’nın “yaradılış bilimini” bile uygunsuz bulanlar mevcut. David Reece ve karısının hazırladığı “Student of the Word” (Talebe-i Kelam mı desek Türkçe? ) programı mesela sözde anaokuldan liseye düzeyini kapsıyor ve İncil’de tıpatıp yer almayan tek bir paragraflık metin içermiyor. Reece’ler beş çocuklarını bu yolla Tanrı gözünde “disipline” ediyorlar. “Eğitim” tanımları böyle. Kişilik geliştirme ve hür irade engellenmesi gereken öncelikli unsur. Çünkü “psikoloji, laik hümanizma’nın dini, evrimcilerin buluşu.” Hz Adem’in günahıyla doğmuş çocuklarının başına gelebilecek en büyük kötülük. Çocuklarının bu şekilde maddi dünyada hiçbir zaman meslek sahibi olamayacaklarını David Reece Yeni Ahit’le açıklıyor: “Hz. İsa’nın ilk peşinden gidenler de büyük zorluklar yaşadılar.”

Reece ayrıca gururla, “işlediği bedensel günahlar” yüzünden

Tartışmanın kökeni,Charles Darwin

cezalandırdığı kızı Hannah’nın nasıl “Baba, ben iyi bir insan olmayı başaramayacağım” diye ağlayıp isyan ettiğini ama, sonunda “eğitim” yöntemi sayesinde üstesinden geldiğini anlatıyor. 1991 doğumlu en küçük kızı o dönemde beş yaşında... Nasıl bir “bedensel günah” işlemiştir acaba?

Bu arada, Yaradılış’a “adil” davranılmasını, okullarda evrim kadar eşit süre ayrılmasını isteyen ICR ve benzer kardeş kuruluşları, vergiden muaf tutulmak için, tüm aksi teyitlerine karşın resmi evraklarda “dinsel kuruluş” olduklarını beyan ediyorlar.

Ve elbette Müslüman, Yahudi ya da Budist yaradılışçılar bu kurumlara üye olarak kabul edilmiyor. Bu da, şeriatçı hıristiyanların İncil'de sıkça sözü edilen "kardeşlikten" anladıkları. Ya da Amerikalı filozof Eric Hoffer’in kriteriyle: “Bir insanın dinini kavrayabilmek için onun ne kadar inançlı olduğunu dinlemektense, hoşgörüsünün derecesine bakmamız gerekir.”

(Not: Bu yazının ağırlıklı olarak internette araştırmasını yaparken, burada bahsetmediğim ve sözü edilenlerden çok daha radikal bir söylemi, Amerika'da din (Hıristiyan) esaslarına göre bir devletin ve yaşamın kurulmasını savunan yazılara, gruplara rastladığımı belki tahmin etmişsinizdir. Ama, özellikle 11 Eylül sonrası Amerika için ilginçtir, radikal İslamcılarınkiyle tıpatıp örtüşen bu köktenci Hıristiyanlar ABD'de ifade özgürlüğü güvencesi altında.)