Dayı, köprü, savaş

-
Aa
+
a
a
a

Bir haftalık genel kurul arasından sonra yeniden, yaygın ama yanlış deyimiyle savaş konusuna dönmek gerektiğini düşündüm. Savaştan yana gözüken kalemlerin reel politik savları üzerine biraz daha tartışmamız şart bana göre. Bu kalemlerin hepsi kendilerinin de savaştan yana olmadıklarını ama koşulların zorladığını belirtiyorlar çok kısaca. Sayın Hadi Uluengin Hürriyet gazetesindeki köşesinde bunu dayı köprü benzetmesi ile açıklamıştı. Birçok yazarımız gerek ekonomik koşulların zorlaması, gerekse özellikle savaş sonrası Kuzey Irak’ta oluşabilecek siyasal yapılanmanın dışında kalmamak için ABD’ye destek olmamız gerektiğini belirtiyorlar. Şimdi bu açıdan bakarsanız savaş olsa da olmasa da ekonominin zaten sorunlar yaşadığı ve bence de bu sorunların iyi yönetilemediği doğru. Kuzey Irak, Kürt, Türkmen, petrol sorunları da doğru. Şimdi bu doğruları baz alıp aşağıdaki soruları sormamız ve cevaplarını aramamız gerekmiyor mu?

 

1)     Bir ülkenin kendi sorunları bir savaşa destek vermesi için gerekçe kabul edilebilir mi? Eğer bugün Türkiye’nin ekonomik ve yukarıda satır başları yer alan siyasal sorunları için savaşa destek vermesini kabul edersek, yarın da örneğin Suriye’nin kendi benzer sorunları yüzünden Türkiye’ye karşı bir savaşa destek vermesini makul karşılamak zorunda değil miyiz? Sonuçta isimleri bu paragraftan çıkartırsak, ulusların ve özellikle süper güçlerin kendi çıkarları bir savaş nedeni olabilir mi? Yoksa savaş nedeni sadece saldırı mı olmalıdır? Fiziksel bir saldırı gerçekleşmediği sürece savaşı kendi sorunlarımızın çözümü için kullanırsak dünyanın hali ne olur? Çözüm aracı savaş ise siyaset ne işe yarar? Yoksa siyaset sadece savaşa kılıf bulma aracı mıdır?

2)     Türkiye’nin yukarıdaki ekonomik gerekçelerle bu savaşa destek vermesini makul karşılarsak o zaman şu varsayımı da kabul etmemiz gerekmez mi? Aslında Türkiye’nin çok büyük dönüşüm projeleri vardı. Bu savaş nedeni ile uğrayacağımız zarar, projelerini sekteye uğratacak. Bari biraz olsun zararlar karşılansın. Peki bu doğru mu? Yani bizim dönüşüm projelerimiz mi vardı? Yani biz nüfus nicelik, nitelik ikilemini çözecek projeler mi hazırlamıştık? Biz bu zararlar olmasaydı önce doğa mı demeye başlamıştık ve doğaya uyumlu projeler mi üretiyorduk? Örneğin biz Sultansazlığı’nı, Acıgöl’ü, Çoruh’u, Dicle’yi mi kurtaracaktık? Sulama ve enerji için alternatifler mi arıyorduk? Özel sektör ve devlet işbirliği ile yeni teknolojileri üretme peşinde miydik? Tanrı aşkına şu anki iktidar ve muhalefet dahil Türkiye’de hangi siyasal partinin ve daha ötesi kaç kişinin bunlar umurunda? Biz bu savaşa projelerimiz sekteye uğramasın diye mi destek vereceğiz, yoksa günü kurtarmak için mi? Tabii ki günü kurtarmak için. Proje, niyet yok ki bir şey bozulsun. Hâlâ 15000 km duble yol peşinde değil miyiz?

3)     Türkiye’nin yukarıdaki siyasal gerekçeler ile bu savaşa destek vermesi kabul edilebilir mi? Bu savaş olmasaydı da biz bu konular için politika üretmek ve stratejik! müttefiklerimize dahi ürettirmek zorunda değil miydik? Yoksa vardı da bu savaş mı engelleyecek oldu? Aman engellemesin diye mi destek vereceğiz? Tanrı aşkına elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta ve genelde Ortadoğu’da bırakın biraz daha karmaşık ve soyut konularda politikası olmasını, aşırı somut, antlaşmalardan kaynaklanan ve alamadığı petrol gelirleri payını nasıl  alacağı konusunda bir politikası var mıydı, yoksa onun bile üstüne soğuk su mu içmişti?

 

Sayın okurlar, Türkiye’nin somut bir dönüşüm politikası zaten yoktur. Türkiye’nin somut bir dış politikası da zaten yoktur. Şimdi zaten olmayan şeyler için varmış gibi davranıp, bunları gerçekleştirebilmek bu aşamayı geçmeye bağlıdır havasına girmek anlamsızdır. Türkiye 1. maddede yazdığım mantıkla diyeti her ne ise ödeyerek bu savaşa karşı olmak ve bir zinciri hem ülkemizde hem dünyada kırmaya başlamak zorundadır. (İşin en garibi bu savaşa girsek de ödeyeceğimiz diyet bilmediklerimizin dışında uzun vadede hiç de farklı değildir.) Türkiye, hem ülkemizde hem dünyada yeni bir reel politika başlatmak zorundadır. Asıl Türkiye böylesi sınır komşularına sahip olduğu için barışı yeni reel politiği yapmak zorundadır.

Bunlar olabilir mi? Kuşkusuz çok zor. Ama zorluklar başlamaya engel olamaz, olmamalıdır. Sürekli olarak “mevcut durum bu, ne yapalım” denemez. Değişmek, ama önce değişmemiz gerektiğini kabul etmek zorundayız.