Açık Site'ye deşifrasyon gönüllüleri

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Evet sevgili Açık Radyo dinleyicileri, bugün sizlerle yine kalabalık bir grupla olacağız. Bu grubun benim için çok büyük özelliği var, aslında diğer konuklarımın yanlış anlamamasını diliyorum, ama özellikle son üç buçuk senedir kendileriyle çok farklı gönüllülük ve sosyal sorumluluk paylaşımları yaptığım genç arkadaşlarım şu anda stüdyomda konuk, hoş geldiniz.

 

Kevser Yavuz: Hoş bulduk.

 

Aydan İlkbahar: Hoş bulduk.

 

Hasan Deniz: Hoş bulduk.

 

Mehmet Yavuzkan: Hoş bulduk.

 

H.D: Normalde biliyorsunuz konuklarımdan kendilerini tanıtmalarını rica ederim, ama hem konuşacağımız şeylerin fazlalığını, paylaşacağımız şeylerin fazlalığını düşündüğümden, hem de  arkadaşlarımı yakından tanıdığımı zannettiğimden dolayı, ön küçük tanıtmaları ben yapmak istiyorum, izin verir misiniz? Peki, sevgili Kevser Yavuz, hoş geldin.

 

K.Y: Hoşbulduk Hülya Abla.

 

H.D: Kevser içinizde en genç galiba, bir yandan gönüllü çalışmalarını yürütürken şu anda da bir kolejde drama öğretmeni ve çevre projelerinden sorumlu koordinatör olarak görev yapıyor.

 

K.Y: Evet.

 

H.D: Öyle değil mi? Aydan Eğitim Gönüllüleri’nin mali işlerinde yoğun olarak çalışan bir arkadaşımız, Hasan Deniz AÇEV’de Baba Destek Programı’nda eğitim sorumlusu olarak görev yapıyor. Mehmet Yavuzkan bir sürü şeylerde görev yapıyor, ama son görevi Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda Saha Gönüllü Sorumluluğu, değil mi ?

 

M.Y: İdim.

 

H.D: Dün kısmını geçelim. Evet sevgili dinleyiciler bu arkadaşlarımızın ortak birçok noktası var, ama bugün burada birlikte olmalarının en önemli nedeni Açık Radyo’nun asgari müşterek noktaları olması. Bir sene önce ben bu programa başladığım zaman, Ömer Madra Açık Site’de yayınlayalım yazılı hale getirelim dediğinde, bu arkadaşlarıma “var mısınız, bunu deşifre eder misiniz?” dediğimde, oybirliğiyleydi değil mi? Yanlış hatırlamıyorum, itiraz edeniniz olmamıştı değil mi?

 

K.Y: Her zamanki gibi

 

H.D: "Tamam, varız" dediler ve bir seneye yakın süreyle herkes gücü yettiği oranında Açık Site’de okuduğunuz yazıların deşifrasyonunu üstlendiler gönüllü olarak. Şimdi, hanginiz cevap vermek istiyorsunuz, bu deşifrasyonu yapmak için neden gönüllü oldunuz? Ne düşünce ile yaparız dediniz? Hanginiz ilk olarak söz almak ister?

 

K.Y: Ben söz almak istiyorum, çünkü ilk deşifreyi de ben yapmıştım, hatırlatıyorum… Açık Radyo’nun kendi kişiliğinden kaynaklanan bir şey aslında bu, gönüllülük sosyal sorumluluk, burada program yapan insanların gönüllü olarak bu işi yapıyor olması, benim de bu radyoya küçük bir katkımın olması isteğini doğurdu. O nedenle çok heyecanla karşıladım teklifinizi, zaten hayatımızın çok büyük bir bölümü gönüllülük üzerine.

 

H.D: Gönül insanıyız diyorsun, değil mi ?

 

K.Y: Evet.

 

H.D: Peki başka bir şey eklemek isteyen var mı? Yani hepiniz Kevser ile aynı görüşte misiniz ? Farklı görüşü veya farklı bir şeyler eklemek isteyen var mı içinizde?

 

A.İ: Ama sonuçta yapılmakta olan, yapılırsa iyi olacak bir iş vardı, ve bu çorbada bizim de tuzumuz olsun düşüncesiyle getirdiğin teklife sıcak bakıldı ve devamında gücümüz yettiğince yerine getirdik.

 

H.D: O sıralarda yanlış hatırlamıyorsam senin için oldukça zor dönemlerdi değil mi ?

 

A.İ: Evet, zordu, iş yerimde olsun özel hayatımda olsun, bir bebek bekliyorduk, sınavlarım vardı vesaire, güç bir dönemdi gerçekten, gücüm yettiğince yardımcı oldum.

 

H.D: Önemli olan zaten gönüllülüğün, benim her zaman söylemeye çalıştığım nokta da sanıyorum hemfikiriz, herkesin gücü oranında katkıda bulunması. Peki sevgili arkadaşlar, ondan sonra süreç içerisinde biz sizlerle başka paylaşımlar yaşarken, Açık Radyo’nun bu programa destek olma projesini duydunuz ve ona da katılmaya karar verdiniz, bu sefer Mehmet senden duymak istiyorum, neden bu desteği vermek sana uygun geldi?

 

M.Y: Ben daha önceki bir programda şu konuya parmak basmıştım, bunu küçük de olsa tekrar etmek istiyorum, salt Açık Radyo’nun açık veya kapalı olması değildi benim için buna verdiğim destek, ayrıca bir radyo benim hayatımdaki tek bir renk, tek bir alan değil. Ama böyle bir radyonun açık kalmasını tercih ederken yalnız bir şeye vurgu yapmıştım, bu radyonun yaşatılabilmesi için adım atan her insanın bu toplumun diğer sorunları karşısında da sorumluluk ve duyarlılık çabasını sürdürmesi gerektiğini, yani Açık Radyo’nun açık olmasını isteyip de toplumun diğer bir sorunu karşısında can alıcı bir sonunu karşısında duyarsız kalan insanın bence çok eksikli olduğunu düşündüm... Bunu da dile getirmek isterim. Çünkü radyodan öyle anonslar dinlemiştim ki, “Açık Radyo’suz ben bir hayat düşünemiyorum” gibi. O kadar da değil. Yani bana göre çok yanlış bir tutum.

 

H.D: O kadar uzun boylu değil diyorsun.

 

M.Y: O nedenle, ama benim sorumluluğum alanındaydı yani duyarlılığımın içindeydi, böyle bir radyonun açık kalmasını istiyordum. Hayatın diğer alanlarındaki gösterdiğim tavrı burada da göstermek istedim bu da benim sorumluluğuma dahildi.

 

H.D: Peki Hasan sen birşeyler söylersen sevinirim…

 

Hasan D: Aslında çok özet bir cevabı var benim için; bu toplumda var olmasını istediğim şeylerin, nasıl bir dünya istiyoruz, nasıl bir Türkiye istiyoruz, nasıl bir toplum istiyoruz, benim toplum ve Türkiye tahayyülüme renk kattığını düşündüğüm, onun oluşmasında bir taş bir nüve olduğunu düşündüğüm şeylerin hayatta kalabilmesi için, benim de bir şey yapmam gerektiğini hissettiğim için. Yoksa Mehmet’in söylediği gibi böyle bir radyo hayranı, o olmazsa olmaz diye yaşayan birisi değilim, belki burada tam da bu vurgu nedeniyle başka bir şey de hatırlatmak istiyorum, toplumda hani varolmasını istediğimiz şeylere katılım göstermek ne yazık ki bizde bire bir aidiyet ilişkisi kurarak oluyor, yani onun için feda oluyorsun, onun için oluyorsun; değil, sen bir bireysin ve bir birey olarak birçok şeyle ilişkin olabilir, onları besleyebilirsin, geliştirebilirsin, onlarla ilişkin olabilir, tam da bu formülasyonda Açık Radyo benim bu toplumda varolmasını istediğim ve tam da böyle bir ilişkim olduğu, ona ait olmadığım bir kurum, benim hayatımın bir rengi.

 

H.D: Evet, yani o zaman bu arada açıklayayım, güzel bir örnek oluşturduğunuz için açıklamak istiyorum, sevgili dinleyiciler bu grup aslında sekiz kişi. Bu grubun bir ferdi benim, diğer ferdi de İncila Bertuğ, geçmişte bizim Eğitim Gönüllüleri’nde başlayan muhabbetimizin bizim paylaşımlarımızın çokluğunu gördüğümüz için devam ettirdiğimiz ve tam da Mehmet’in ve Hasan’ın altını çizdiği asgari müştereğimizin sivil insiyatif ve toplumsal duyarlılık olduğunu düşündüğüm bir paylaşımı yaşıyoruz birlikte, keyfini sürüyoruz, hemen hepimiz son derece kısıtlı imkanlarla yaşamamıza rağmen Açık Radyo’nun böyle bir şeyine illaki çorbada tuzum olsun diye, katılım ücretini bir ekip olarak aralarında bölüşerek taksitlendirerek topladılar, bence sivil insiyatif olarak gördüğüm bu hareketin çok da güzel bir örneğini gerçekleştirdiler, bu nedenle de ben sizlerin güzel bir örnek olduğunuzu düşündüğüm için bu kadar detaya. Peki Aydan, sen dediğin gibi küçük bir çocuğun var ve son derece duyarlı da bir eşin var, gelemeyen arkadaşlarınız adına, özellikle kendi eşin adına bu bunları da onun paylaştığını düşünüyor musun?

 

A.İ: Şüphesiz, sonuçta biz birlikte bir evde yaşıyoruz benim deşifre için ayırdığım saatler belki onunla olabilecekken deşifreye ayırdığım saatler, ya da bebeğimizle olabilecekken deşifreye ayırdığım saatlerdi; dolayısıyla, onlar da bir şekilde dolaylı ya da dolaysız bu işe katkıda bulunmuş durumdalar zaten, her ne kadar şu an burada olmasalar da, olamasalar da…

 

H.D: Veya deşifre dedin ya da maddi katkınızda da…

 

 

A.İ: Muhakkak, muhakkak…

 

H.D: Birşeylerden kısarak yaptınız değil mi ?

 

A.İ: Tabii ki, muhakkak…

 

H.D: Bu zaten karı koca ilişkisinde önemli noktalardan biri, aynı yöne birlikte bakabilmek, peki sen deşifreyi yapma nedenlerinden farklı bir nedenle mi maddi destek vermeyi düşündün yoksa yine aynı neden miydi, bunu paylaşmak ister misin bizimle ?

 

A.İ: Yani aşağı yukarı aynı nedendi, arkadaşlarımın da dediği gibi burası özde yaşaması gereken açık kalması gereken bir yer ve dolayısıyla buna bizlerin de bir anlamda katkısı bulunsun istedik. Her ne kadar geç haberdar olsam da, senin de bundan bizi haberdar etmenle böyle bir şey oluştu ve sözünü etmeyecek küçük bir rakamla katılmış olduk.

 

H.D: Ama bana göre önemli olan, bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz bu konuda miktar tabii ki önemli, yani maddi açıdan baktığımız zaman Açık Radyo’nun yaşayabilmesi için bir trilyon mu ne gerekiyormuş ama bir o kadar da sahip çıkma önemli bence, birlikten güç doğacağının bir ispatı oluyor diye düşünüyorum; hani onun için küçük büyük önemli değil, önemli olan herkesin gücü oranında katılabilmesi diye düşünüyorum, ne dersiniz?

 

A.İ: Tabii, zaten bir anlamda Açık Radyo şunu da görmüş olmalı bunlar, katkıda bulunan kişiler her ne kadar maddi olarak destekliyorlarsa da, gelecekte manevi anlamda da destekçileri radyonun, yani Açık Radyo bundan bayağı bir övünç sağlamış olmalı bence.

 

H.D: Çok çok, bildiğin gibi değil, evet Mehmet.

 

M.Y: Hülya Abla, şimdi Türkiye’de bu tip kuruluşlar, sivil toplum kuruluşu diyebilirsiniz ya da gönüllü kuruluşu diyebilirsiniz, dikkat ediyoruz kamuoyunda bir çok kampanyalar oluyor, yardım ve destek istemek adına, kurumları eleştirmiyorum burada biraz önce söylediğim konuya bağlı olarak biz hep alıcılar olarak vatandaş olarak. Bu kurum Açık Radyo olabilir, TEGEV olabilir, TEMA olabilir, AÇEV olabilir, hep bizden istenildiği anons edildiği anda harekete geçiyoruz, oysa ki duyarlı ve sorumlu bir birey bunu istemeden harekete geçen birey demektir, yani bu radyonun dinleyicisi o biraz önce söylediğim gibi “ben açık radyosuz yapamam” diyen bir bireyin, merak ediyorum o anonsu duyuncaya kadar bir telefon açıp, “ya siz ne yapıyorsunuz, bunca yıldır bize güzel bir dünyaya pencereler açıyorsunuz, benden istediğiniz bir şey var mı?” diyor mu diye hep merak ediyorum.

 

H.D: Olabilir, o anlamda bilemiyoruz tabi…

 

M.Y: Tabii tabii…

 

H.D: Maddi katkı yapanın ilerde manevi destek de vereceği, yine maddi destek ama parasal anlamda değil ama bedensel anlamda vereceği söylenebilir. Yine Kevser ile Pazar günü tam gün buradaydık, gördük, yani insanlar bebesini alıp, yaşlı oldukça, altmış yetmiş yaşlarında insanlar daha yaşına girmemiş bebelerle buraya o paylaşım, o duygusal paylaşım için geldi, ama senin dediğini anlıyorum, ben şunu diyorum; senin gibi olmak zorunda değil…

 

M.Y: Tabii ki…

 

H.D: Sonuçta sahip çıkıyorsa tartışılabilir, ama sahip çıkmak önemlidir, inisiyatif kurmak önemlidir diye düşünüyorum, sen bir şey mi diyecektin Hasan ?

 

Hasan.D: Açık Radyo’nun bu toplumda bir karşılığı var, hani ateş olmayan yerde duman tütmez derler ya, hani bu radyoyu dinlemeyen, sevmeyen yayın politikasına karşılık gelmeyen bir dinleyici kitlesi olmasa Açık Radyo olmaz. Dolayısıyla niceliği önemli değil, ama demek ki toplumda bunun bir karşılığı var ve bu bir ihtiyaç; böyle bir ihtiyacı olan, böyle bir kültürel kaynaktan beslenen bir toplumsal kesit, küçük de olsa farklılık hayatta mı kalacak, toplum o farklılığını var etmeyi başarabilecek mi, aslında Açık Radyo’nun açık kalmasının kalamamasının sınavı bir anlamda bu toplumun sınavıdır... Sonuç olarak, aslında şöyle bir şey; hepimiz, şöyle bir şey olsaydı, bir film çekseydim, herhalde bir tokmak yapardım; her sabah herkes evinden çıkarken kafasına vuruyor, sorumlusun, sen sorumlusun, bugün bineceğin otobüsten, bugün karşılaşacağın insanlardan, bugün gideceğin okuldan, bugün gideceğin işyerinden, bugün yürüyeceğin kaldırımdan sen sorumlusun... Bu şehirde ne kadar müzik dinleme imkanı olduğundan, ne kadar güzel kadınlar ve erkekler olduğundan, bu şehirde ne kadar güzel parklar olduğundan sen sorumlusun diye insanların kafasına vuran böyle kafkaesk bir şey, bunu demek istiyorum, sen sorumlusun, sen sorumlusun, dolayısıyla da…

 

H.D: Yani olan biten güzel şeyden de kötü şeyden değil…

 

Hasan.D: Herşeyden sen sorumlusun, kimi zaman ne kadar katıldığından dolayı kimi zaman hiç katılmadığından dolayı, işte bizim toplumumuzda biraz herkes katılmadığından, oluşturmadığından, katmadığından dolayı, herkes şikayet ettiği kötülüklerden epeyce bir miktar sorumlu.

 

H.D: Peki Kevser katılıyor musun Hasan’ın söylediklerine?

 

K.Y: Tabii katılıyorum, sorunları çıkaran bizleriz, çözüm yollarını da araması gereken bizleriz.

 

H.D: Ama, burada bizleriz de, kanunların, törelerin, uygulamaların, yapılan üçkağıtların hiç mi etkisi yok, hep herşeyden sen sorumlusun, başka hiçbir etken yok mu Mehmet?

 

Has.D: Karşı çıkmıyorsan, yine sen sorumlusun.

 

H.D: Mikrofona yaklaşıyorsan sen sorumlusun. Bak Kevser’in de dikkatini dağıtıyorsun, evet Mehmet ne diyorsun ?

 

M.Y: Doğru biz sorumluyuz, ama eğer bu toplum bir bütünse, bu toplumun bütünlüğünü oluşturan sadece bireyler değil, bireylerin dışında kurumlar da var, evet kurumları da bireyler oluşturuyor ama o kurumları da bunun içine çekerek bir mücadeleyi vermek gerektiğini düşünüyorum. Eğer karşılıklıysa bu etkileşim, devlet de devletliğini bilecek veya ona göre bu bizim yaptığımız tavırlar insanların veya vatandaşların her neyse onların da gösterdiği yaklaşım devleti de bir yerde zorlayacak veya bir başka yerde kurumu da bir şekilde, milli eğitimi zorlayacak, bambaşka yerleri de zorlayacak. Hasan’ın dediği doğru, sorumlu birey. Evet ama, uzaklaştırdığımızda bir yanılsamaya da yol açıyor, sanki hep biz suçluyuz, ama suçluyu biraz da başka yerlerde aramak gerekiyor.

 

H.D: Yani olay biraz sanki birleşik kaplar kanunu gibi.

 

M.Y: Evet

 

H.D: Evet yani iç içe geçiyor, ne tamamen devlet sorumlu, ne tamamen birey sorumlu, bir karşılıklı etkileşim var bunu da yadsıyamayız diye düşünüyorum, katılıyor musunuz? Yalnız radyoda baş hareketleri görülmüyor, onun için sesle katıldığınızı lütfen söyleyin.

 

A.İ: Katılıyoruz.

 

K.Y: Katılıyoruz.

 

Hasan.D: Ben şöyle bir ekleme yapma ihtiyacı hissettim…

 

H.D: Evet.

 

Hasan.D: Şöyle bir indirgemeciliğe oldum olası karşıyım, birey iradesi bir yere kadar, ama tek tek bireylerin tavırlarının toplamı, bireylerin tavırlarının aritmetik toplamı olmuyor. Başka bir şeye dönüşüyor ve gerçek belirleyici olan da o oluyor zaten, toplumun tavrı diyoruz, ona şu kadar bireyin tavrı demiyoruz. O artık toplumun tavrı, ya da ona bir kitle hareketi diyoruz, başka bir şey, tarih diyoruz dolayısıyla tek tek bireylerin tavrıyla birçok şeyin halledilemeyeceğini biliyorum, ama tek tek bireylerin katıldığı inisiyatiflerle…

 

H.D: Başkalarını suçlayıp kendinde hiçbir şey olmadığını zannetmesine karşı çıkıyorsun…

 

Hasan.D: Tabi iki, ezcümle Türkiye’de yaşayan bir insanın çok haklı olarak yerden göğe kadar haklı olarak suçlayabileceği o kadar çok insan ve kurum var ki, onların suçlamalarına katılıyorum; ama o suç oluşurken sen de karşı durabilirsin, bir şey oluşturabilirsin...

 

H.D: Sen de sorumlusun değil mi ?

 

Hasan.D: Evet.

 

H.D: Tahmin ettiğim gibi süre yetmedi bize, birbirinden çok konuşmayı seven güzel insanlar bir arada olunca süremiz çabucak bitiverdi, haftaya yeniden görüşmek üzere hoşça kalın sevgili dinleyiciler. 

 

(31 Mart 2004 tarihinde Açık Radyo'da Gönüllülük ve Sosyal Sorumluluk adlı programda yayınlanmıştır.)