"İyi günde birlikteysek, zor günde, kötü günde de birlikteyiz"

-
Aa
+
a
a
a

Konuklarımız İstanbul Psikodrama Derneği Başkanı Psikolog Nalan Özçete ve Prof. Dr. Arşalyus Kayır ile İstanbul Psikodrama Derneği’ne ilişkin bilgileri ve derneğin deprem bölgesi çalışmalarını paylaşıyoruz.

""
İstanbul Psikodrama Derneği’nin deprem bölgesi çalışmaları
 

İstanbul Psikodrama Derneği’nin deprem bölgesi çalışmaları

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)

Gürhan Ertür: Bugün İstanbul Psikodrama Derneği Başkanı Psikolog Nalan Özçete ve Prof. Dr. Arşalyus Kayır ile İstanbul Psikodrama Derneği'ne ilişkin bilgileri ve derneğin deprem bölgesi çalışmalarını sizlere aktaracağız. Hoşgeldiniz Nalan Hanım, hoşgeldiniz Arşaluys Hocam. Merhabalar.

Nalan Özçete: Hoşbulduk.

Arşaluys Kayır: Hoş bulduk Gürhan, merhaba. Çok teşekkürler, hoşbulduk. Bize bu alanı ve kendimizi ifade etmek için sağladığınız bu saat için de teşekkür ederiz. Öyle başlamak istiyorum ben.

G.E.: Biz de size çok teşekkür ederiz. Ben kısaca bir iki bilgi vermek istiyorum İstanbul Psikodrama Derneği hakkında. Türkiye'de psikodrama çalışmaları 1974’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlamış. Hemen ardından 1984’te Ankara'da, 1985’te ise İzmir, İstanbul ve Bursa'da psikodrama eğitim grupları açılmış. İstanbul'da 1992’de İstanbul Psikoterapi ve Grup Terapileri Derneği adıyla kurulan derneğin adı 2007’de Psikodrama Grup Terapileri Derneği olarak, 2014’te de İstanbul Psikodrama Derneği olarak değiştirilmiş.

Nalan Hanım, sizi de kısaca tanıtmak isterim. Psikologsunuz, dernek başkanısınız ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alkol ve Madde Tedavi Merkezi (AMATEM) servisinde araştırma, tedavi ve eğitim çalışmalarında görev almışsınız. Bağımlılığın farklı aşamalarında hastalarla yoğun bir şekilde çalışmış, meslektaş eğitimlerinde yer almışsınız. Travma konusunda çalışmalarınız devam ediyor. 2004’te de Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsü’nde psikodrama tezini tamamladıktan sonra eğitim gruplarını yönetmeye başlamışsınız. Psikodrama çalışmalarını ve grup psikoterapisi eğitimlerini aktif olarak sürdürmeye devam ediyorsunuz.

Prof. Dr. Arşaluys Kayır Hocamız’ı da yine kısaca tanıtmak isterim. 1971-2011 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı’nda terapist ve öğretim üyesi olarak çalıştı ve emekli oldu. 1975 - 1977 yılları arasında psikiyatri, asistan ve psikologlardan oluşan bir grup Irvin D. Yalom’un bir yöntemi olan ‘lidersiz eğitim grubu eğitimi’nden geçti. Psikoloji laboratuvarında on yıl çalıştı. Daha sonra medikal psikoloji ve psikoterapi bölümünde kadın hasta gruplarını ve ergen gruplarını yönetti. Aslında çok uzun bir özgeçmişiniz var hocam. Ben sonuyla kapatayım. Zaten programımız içinde yer alacağız. Halen eğitimcisi ve süpervizörü olduğu enstitüde yani Dr. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsü’nde, İstanbul'da eğitim çalışmalarına devam ediyorsunuz. Grupları yönetiyorsunuz ve 22 psikodrama tez danışmanlığı yaptınız. Evet, tekrar hoşgeldiniz ve ben hemen tanımlardan başlamak istiyorum. Arşaluys Hocam, ilk önce size sormak isterim. Psikodrama deyince ne anlamalıyız? Psikolojinin bir dalı olduğu anlaşılıyor. Ama biraz bilgi verebilir misiniz lütfen?

A.K.: Tabii. Onun kurucusu, keşfedeni Moreno. Tam da böyle afetlerden sonra, I. Dünya Savaşı'ndan sonra keşfettiği, bulduğu bir yöntem. ‘Psikolojik durumların sahnelenmesi’ anlamına geliyor. Yani psişik durumlarımız ve tedavide kullanılan alanları var. Daha çok ‘grup terapisi’ anlamına da geliyor, ‘monodrama’ dediğimiz bireysel uygulamalarda - grupların iyileşmesi (sosyodrama), bireyin iyileşmesine (psikodrama) - yani eğitimde, tedavide, organizasyonların gelişmesinde, liderlerin gelişmesinde kullanılan bir yöntem ve yük kaldıran bir yöntem. Ben bu yöntemi üniversitede kullanırken hasta gelen yerde, o yükü ancak grup terapileriyle ve içine psikodramayı koyduğumuz zaman tam yaşamın kendisi olan bir yöntem. Yani çeşitli grup terapileri var ama psikodrama yaşamın ta kendisi, gerçek kendisi. Onun uygulanması demek.

G.E.: Evet. Buradan hareketle hemen Nalan Hanım size sormak istiyorum. Özellikle tabii ki bu bilim dalının mutlaka afetlerle ilgisi olduğu anlaşılıyor. Özellikle iyileşme tanımından hareket ederek, sözcüğünden hareket ederek bunu soruyorum. O bağlantıyı da sizden öğrenebilir miyiz?

N.Ö.: Şimdi şöyle, afetler sonrasında ruhsal onarım dediğimizde birtakım şeyler geliyor aklımıza. Birisi kontrolü sağlamak, diğeri bağ kurmak. Ardından da adalet duygusunun sağlanması ve kişilere yönelik çalışmalarda seçeneklerin seçimlerinin arttırılması. Bu onarıcı etkileri sağlayabilmek için grup çalışmaları çok önemli bir yer alıyor. Belki sizin sorduğunuz soruyla bağlantılı olarak, ‘biz nasıl alana girdik’ kısmından biraz söz etmek isterim.

Başlangıçta ruh sağlığı alanıyla ilintili olan 16 tane sivil toplum kuruluşu vardı

Biz, 5 Şubat'ta, 4 - 5 Şubat'ta İstanbul Psikodrama Günleri’ni yaptık ve ertesi gün gayet keyifli, mutlu, hep birlikte bir arada olmaktan memnun olduğumuz bir gündü. Ertesi gün sabah uyandığımızda 6 Şubat’tı ve deprem olmuştu. Hem bizim arkadaşlarımız hem de orada yaşayanlar, orada bağlantılı olduğumuz kişiler, tanıdığımız, tanımladığımız birçok insandan sürekli haberler geliyordu ve biz ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık; grup terapileri, grup çalışmaları. Çünkü biz burada yaptığımız hiçbir çalışmayı terapi olarak nitelendirmiyoruz. Grup psikososyal destek çalışmaları yaptık. İlk yardımları yaptık. 6 Şubat'ta ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık ve elimizdeki enstrüman, bizim için bir enstrüman, grup terapisi, grup çalışması yapabiliyor olmak ve kalabalık gruplarda çok da işe yarayan bir şey. Yani oradaki o büyük grupları, büyük kalabalıkları, oraya yardıma gidenlere, orada depremden etkilenmiş olanlara tek tek ulaşmak bizim alanımız için çok zor. O yüzden biz de bir başka gruba dahil olduk; İstanbul Psikososyal Destek Alanı. O an için sayımız belki arttı. Başlangıçta ruh sağlığı alanıyla ilintili olan 16 tane sivil toplum kuruluşu vardı ve orada çalışmaya başladık.

Bize gelen her türlü talebi, ihtiyacı göz önünde bulundurup kendi gönüllülerimizle planlamalar yaptık. Eğitimler yaptık. Türkiye Psikiyatri Derneği'yle iletişim halindeydik. Biz eski bir dernek olduğumuz için birçok alandaki, dernekteki kişiler, arkadaşlarımız, dostlarımızla iş birliği yapıyoruz. Şu anda Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı olan Ejder Akgün Yıldırım da arkadaşlarımızdan birisi. O bize gideceğimiz yollarda, oradaki travma birimi de ayrıca bize yardımcı oldu ve sonra başladık. Dedik ki, “İyi günde birlikteysek, zor günde, kötü günde de birlikteyiz. Elimizden ne geliyorsa yaparız.” Çünkü sizin de programlara başladığınız zaman 99 depremiymiş. Biz de 99 depreminin hemen ertesi günü kendimizi toparlayıp alana gitmiştik. Bu kez gidemedik. Bulunduğumuz yerden gidenlerimiz de oldu tabi ama yaş ilerleyince artık başka türlü şekillerde iş yapmaya çalışıyoruz.

G.E.: Evet 99 depremine de destek verdiğinizi, deprem sonrasında da destek verdiğinizi söylediniz. Bunun dışında sadece depremlerde mi çalışırsınız, yoksa diğer afetlerde de, orman yangını, sel felaketleri gibi, onlarda da aktif bir faaliyetiniz oluyor mu Nalan Hanım?

N.Ö.: İstanbul Psikodrama Derneği’nin içinde yer alan kişiler olarak yani dernek olarak yola çıkmamıştık. İlk kez bu kadar bir arada ve bütün olarak davranıyoruz. Ondan önce derneğin üyeleri katılırlardı. Çünkü bizler gayet donanımlı, alanında bilgili, eğitimli kişileriz. Yangınlarda, orman yangınlarında yerimizi aldık. Ankara Gar patlamalarında, katliamında yer aldık. O dönem için yani ülkemizde etkilenen herhangi bir yer, herhangi bir nokta olduğunda, sel felaketinde, maden patlamalarında yer aldık. Ama ilk kez galiba tam da derli toplu bir şekilde yeniden hazırlanmış olarak, İstanbul Psikodrama Derneği olarak daha organize bir şekilde çalışıyoruz.

A.K.: Gürhan Bey, ben de ekleyeyim. Korona zamanında da epey çalıştık. Soma’yı söyledin Nalan. Ama korona süreci içinde hem çevrim içi hem de yüz yüze fırsat buldukça kendi eğitim verdiğimiz grupla kimin ihtiyacı varsa çalıştık. Dolayısıyla orada korku, endişe, kaygılar çoğaldığı için ruhsal durumlar var. Aslında korona da bir afettir.

G.E.: Evet ve oldukça geniş çaplı bir afet tabi. Bütün dünyayı aynı anda etkileyen ve sonuçları da tabi herhangi bir afetle, bir depremle karşılaştırıldığında çok daha yüksek oranda zarara yol açan, ölümlere yol açan bir afet. Şu anda gördüğüm kadarıyla gönüllüler arıyorsunuz Nalan Hanım. Bu gönüllüleri niçin arıyorsunuz ve gönüllülerin nitelikleri nelerdir?

N.Ö.: Şöyle aslında, gönüllülerin nitelikleri, bizim derneğimizin üyesi olsun dedik. Psikodrama bilsin, grup çalışması bilsin, alanında yetkili olsun, derneğimizin üyesi olsun dedik. Çünkü birlikte çalışıyoruz, nasıl çalıştığını bilmek istiyoruz. Çünkü dokunduğumuz insan ruhsallığı. O alan hassas, çok hassas ve hiçbir kimseyi zedelemek, zarar vermek istemeyiz. O yüzden kendi güvendiğimiz arkadaşlarımızla yola çıkmayı tercih ettik. Gönüllülerimizle şu anda 58 kişiyiz. 58 kişilik iyi çalışan bir grup var. Deprem olduğu günden bu yana iletişim halindeyiz. Yani yaptığımız işler için şu an dernek dışından ya da başka bir yerden gönüllü arayışımız yok aslında. Kendi içimizde devam ediyoruz çalışmalara. Hemen hemen her dernek de bunu yapıyor şu anda bizim de içinde bulunduğumuz psikososyal destek ağı içinde.

G.E.: Elvan'ın bir sorusu var hemen.

Elvan Cantekin: Evet esasında benim sorum, bu psikososyal destekle ilgili. Şimdi öncelikle şunu sormak istiyorum; sosyal destek ne zaman başlamalı ve ne zaman biter? Birincisi o. İkincisi, bunu bir gönüllü ağıyla yapıyorsunuz ve bu gönüllü ağının bu faaliyetler içerisinde bulunması çok büyük bir özveri getiriyor. Eğer psikososyal desteğin daha uzun bir zaman devam etmesi gerekiyorsa bu gönüllü çalışmasıyla bunun sürdürülmesi mümkün mü? Bu konularda sizlerden bilgi alabilir miyiz? Bir de üçüncü bir soru; yani depremden sonra tabii çok ciddi bir iç göç söz konusu ve işte Ankara'da 500 bini aşkın olduğu söyleniyor. Antep'te gene benzer rakamlar, Mersin'de benzer rakamlar çok ciddi miktarda, depremden etkilenmiş olan kitleler başka kentlere de gittiler ve orada da çok büyük o problemi beraberlerinde getirdiler esasında. O travmayı beraberlerinde getirdiler. Bu konuda o bölgelerde, göç alan bölgelerde çalışmanız var mı?

N.Ö.: İzmir ve Ankara'da da psikososyal destek ağları kuruldu. Yani o illerde kendi içlerinde kendi ağlarını kurdular. Tam da bu söylediğiniz nedenlerle yani oralara, her yere yalnızca bir İstanbul ya da bir dernek gidemeyeceği, onlara yardımcı olamayacağı için. Biz evet gerçekten gönüllülerimizle, işlerinden izin alıyorlar, yıllık izin alıyorlar, yol masraflarını kendileri buluyorlar. Mekanları biz sağlamaya çalışıyoruz, online çalışmalar yapıyoruz. Nereye kadar sürecek böyle? Şimdilik bize ihtiyaç duyulduğu sürece gidebileceğiz gibi duruyor. Bazen mesela madencilerle çalıştık, onlar bize yol konaklamada yardımcı oldular. Çünkü başka bir ile gitmemiz gerekiyordu ve onlar da bize yardımcı oldular bunu sağlayabilmek için. Diğer sorunuzu, bir sorunuz daha vardı, onu en baştan tekrarlarsanız sevinirim.

E.C.: Ne zaman biter diye sormuştum. Psikososyal destek ne zaman başlar ne zaman biter?

N.Ö.: Orada, başlangıçta çok karışıklık yaşandı onu biliyoruz. Yani grup terapisi, hemen gidilip oraya el atılmaz, karışılmaz. Yani çünkü orada birincil ihtiyaç yemekti, suydu, insanların can güvenliği yoktu. Yani bütün bunlar süre giderken bir şey yapılmaz gibi geldi herkese. Ama zaten giden hiç kimsenin, ruhsal alana giden hiç kimsenin o sıradaki yapmaya çalıştığı şey terapi yapmak, onu sağaltmak, iyileştirmek, şifalandırmak değildi. Yani orada yanında olmak, dinlemek belki, onu güvenli bir alana çekmek, belki yakınına ulaşması için bir aracılık etmek, o sırada yaşadığı çaresizliğe, korkuya yanında durarak eşlik etmek. Böyle düşündüğünüzde aslında ilk günden itibaren başlayabilir. Çünkü orada yaşayan ve depremden etkilenen meslektaşlarımız öyle yaptılar. Yani onların da başına birçok şey gelmişti ama çıktılar ve hemen orada, yakınlarında kim varsa benim bu bahsettiğim şeyleri yaptılar ve sürer, devam eder. Yani ilk günden de gidebilirsiniz, altı ay, dokuz ay, bir yıla kadar da sürecek muhtemelen. Bir şeyi söylemek istiyorum. Bir arkadaşımız söylemişti. Geçen haftalarda yaptığımız bir çalışmada dedi ki, “İlk dönemde gelen o kadar çok insan vardı ki, o kadar gönüllü, o kadar istekliydi ki herkes. Herkes kahramanca koşturuyordu. Ama şimdi gelenlerin sayısı azaldı, burada insanlar azaldı. O yüzden bir şey yapmak istiyorsanız şimdi tam zamanı. Yani artık sular duruldu demeyin sakın. Tam şimdi sırası. Çünkü biz burada yalnızız, hala yalnızız,” dedi.

G.E.: Evet. Bu çok önemli. Hakikaten birçok çalışma gönüllülerden mahrum yürümeye başladı. Evet hocam, hemen size söz verebilir miyim biraz önce konuştuğumuz konularda?

A.K.: Nalan'ın söylediklerini biraz tamamlamak istiyorum. Gönüllü lafını çok kullanıyoruz. Gönüllüden kastettiğimiz, derneğimizin üyeleri tabi. Ama sistem olarak şöyle bir şey; biz eğitim, psikodrama eğitimi veriyoruz. Şu anda federasyon olduk, enstitüydük, federasyon olduk. Derneklerimiz çeşitli şehirlerde var, Adana'da da var. Eğitimi bitirenler derneğe üye ama öğrencilerimiz de, eğitime devam edenler de var. Bir de hoca takımı var yani eğitimci takımı var. Federasyonun eğitimcileri var. Dolayısıyla hepimizi Nalan çok güzel organize etti. Telefonları açıp hepimize, ‘şu, şu, şuradan bir talep var, iş var, şu işi sen yapar mısın, şu işi sen yapar mısın’ dedi. Dolayısıyla hepimiz ‘ben o işi yaparım’ dedik, öbürü öbür işi yapar. Gönüllülük buydu aslında. Dolayısıyla oraya giden, yardıma gidenler İstanbul'a geldiğinde onları da yardıma hazır durumda, gene grup halinde ele aldık. Zamanla ilgili şöyle bir şey söyleyeyim. Tabii ki yardımı hemen kesmek diye bir şey yok. En başlarda mesela o gruplara yardım isteyenler, randevu verildiği halde düzenli gelmeyenler de oldu. Çünkü en başta yüzleşmek de istemediler ya da konuşmak istemediler. Ama yavaş yavaş açıldıkça bizim yardımımıza daha çok ihtiyaçları olacak. Ben de onları eklemek istedim. Teşekkür ederim.

G.E.: Evet, çok teşekkürler hocam. Bu arada tabii ki hemen internet adresinizi de verelim. Çünkü ilgilenecek olan dinleyicilerimiz bu internet sitesinden birçok bilgiye ulaşabilirler; psikodramatist.com adresinden İstanbul Psikodrama Derneği'nin bütün bilgilerine ulaşmak mümkün. Şimdi sormak istediğim diğer bir konu da şu; bir oturumdan bahsediyorsunuz, psikodrama oturumundan bahsediyorsunuz. Bunun aşamalarından; ısınma, oyun aşaması ve grup görüşmesi. Bu oturumlar afetler döneminde yürüttüğünüz çalışmalarda da yürütme biçiminiz mi? Yani çalışmanızı yürütme biçiminiz mi? Bu konuda da biraz bilgi rica edebilir miyiz?

A.K.: Nalan sen mi?

N.Ö.: Sen başla istersen Arşo, ben de katılırım.

A.K.: Psikodrama yönteminde şöyle bir şey var; bize bir sahne lazım. Bizim için her yer sahne. Aynen tiyatro sahnesi gibi herhangi bir oda olabilir, bir yer olabilir, bir koridor olabilir. Bir yer lazım. Bir grup ve orada genellikle bizim yaptığımız şey, birisi kendi sorununu getirdiği zaman, - ona protagonist diyoruz, yani kahraman - o onu, o kendi getirdiğini canlandırır. Ondan sonra roller verir. Rol geri bildirimleri olur, paylaşımlar olur. Böyle aşamaları var. Isınma, başlangıç olarak bir ısınma yaparız. Yani grubun kohezyonu dediğimiz, grubun birbirine bağını daha güçlendirmek için bir ısınma yaparız. Onun için bu çalışmalarda daha çok ısınmaya ve çok az tekniklere girildi diye düşünüyorum. Ben çalışırken öyle yaptım. Nalan belki sen daha fazla bilgi verebilirsin.

N.Ö.: Evet şimdi psikodramada, bizim hasta grupları ya da diğer gruplarla çalışma biçimimiz şu anda afetten etkilenmiş gruplarla çalışma biçimimiz arasında fark var. Çünkü dediğim gibi tekrar tekrar sorun, bunu önemli buluyorum. Orada biz terapi yapmak üzere değiliz. Ama şöyle düşünün, az önce pandemiden konuştuk. Pandemi döneminde acil servise gidiyorduk ve orada görevliler vardı, triyaj yapıyordu onlar. Ateşimizi ölçüyorlardı, tansiyonumuza bakıyorlardı. Sonra kovid testi için bizi yönlendiriyorlardı, listeyi kontrol ediyorlardı. Sonra da bizi bir yere yönlendiriyorlardı. Bizim aslında burada ilk yaptığımız toplantılar, çalışmalar böyle çalışmalar oldu. Yani ‘nasılsınız?’, ‘iyi misiniz?’, ‘herkes burada mı?’, ‘nereden geliyorsunuz?’, ‘yanınızda kim var?’, ‘sizde neler olup bitiyor?’ gibi çünkü afet döneminde karşılaşılabilecek bazı belirtiler var. Yani onları tarayıp öfkesi, uykusu, iştahı, rüyaları, sosyal yaşamı, ilişkileri bunları birlikte gözden geçirip, grupta birlikte gözden geçirip ve çoğunlukla da bunun bu dönemde yaşanmasının beklenen bir durum olduğu, bütün bunlarla karşılaşmanın beklendiği konuşulup sonrasında da eğer ihtiyaç varsa yönlendirmelerin yapıldığı - bu yönlendirme hem bir psikiyatrist olabilir, o sırada sosyal hizmet uzmanı olabilir, o sırada çadır kentteki görevli kişi olabilir, o sırada başka birisi olabilir - o yönlendirmeler için yardımların olduğu, tekrar pandemiden düşünürsek triyaj yapmak gibi düşünün, öyle çalışmalar yaptık. O yüzden psikodramada kullandığımız teknikleri değil, ancak psikodramayla öğrendiğimiz bir grubu yönetebilme becerisini kullandık, etkileşimi sürdürebilme becerisini kullandık. Çünkü ilk günlerde giden Psikiyatri Derneği’nden hem de bizim üyemiz olan bir arkadaşımız orada itfaiye ekibiyle çalıştı. Ama hiç adı konulmuş, hazırlanılmış bir şey değildi. O insanlar yardım ekibi olarak orada çalışıyorlardı. Akşam bir araya geldiklerinde de bizim arkadaşımızla birlikte Sencer Tabakçı'yla birlikte, o gün nasıl geçti, onu konuşuyorlardı. “Ne yaptın ona? Sen peki ne yaptın yani neler?” dedik ona. Birbirimizle deneyim de paylaşıyoruz. Dedi ki, “Yalnızca dinledim, onları dinledim yani yaptığımız şeyi dinledim ve onlarla üzüldüm. Ya da yapılabilecek, söylenebilecek, müdahale edilecek bir şey varsa müdahale ettim.” Ama çok daha derin konuşmalar, geçmişten, gelecekten hatırlamalar, hiç bunlara gidilmedi yapılan çalışmaların içinde. Biz daha çok aslında oradaki, biraz öncenin devamından düşününce oradaki gruplarla yaptığımız çalışmalar var. Diğer dernekler mesela Çukurova’da Arşo'nun ismiyle bir derneğimiz var orada; Çukurova Arşalus Kayır Psikodrama Derneği. Mesela oradaki arkadaşlarımız bu dönem içerisinde daha da toparlanacaklar ve orada daha etkin çalışmaya başlayacaklar. Birkaç çalıştığımız yerden söz edebilir miyim?

G.E.: Edin tabi ki lütfen. Soracağım zaten. Bölgede nerelerde örgütlüsünüz? Bunlar kurduğunuz merkezler mi?

Başka merkezi olan gruplar bizden yardım istediğinde grup çalışmaları için destek vermek üzere yola çıkıyoruz

N.Ö.: Biz merkezler kuramadık. Biraz önce Arşo hatırlattı. Evet, biz daha çok eğitimlerdeyiz ve bunu iİhtiyaç halinde kullanıyoruz. Merkezlerimiz olamıyor ama başka merkezi olan gruplar bizden yardım istediğinde grup çalışmaları için destek vermek üzere yola çıkıyoruz. Madencilerle çalıştık dedim. Onun için Sivas'a gittik. Şimdi Soma'ya gideceğiz hafta sonu. Onun dışında orada alanda çalışan psikiyatrist, psikolog, hemşire arkadaşlarla online görüşmeler yaptık. Hem depremden etkilenmiş hem de çalışmaya devam eden kişiler bunlar. Daha organize olarak yaptığımız işler ise, şu anda sürdürdüğümüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle (İBB) bir çalışma yapıyoruz. Nisan ayını tamamladık, Mayıs ayında da çalışmaya devam edeceğiz. Orada yaptığımız şey şu; İBB de ilk deprem olduğu günden itibaren orada aktif çalıştılar ve bizim meslekten olan arkadaşlarımız da var orada, onların içinde.

G.E.: Hatay’ı mı kastediyorsunuz?

N.Ö.: Hatay'da da, Maraş'tan da gelenler var. Bahsettiğimiz kişiler şoförler, aşçılar, teknik elemanlar. Onlar gidiyorlar ve geri geliyorlar, bu önemli bir şey. Yani gittiklerindeki ruh haliyle döndüklerindeki ruh halleri farklı. Onlara bir alan açmak ve onları desteklemek gerekiyor. Yani tam konuştuğumuz şey, ikinci travmatizasyon yani kendisi afetin içinde değil ama gitti orada onlara yardım ederken bir şekilde maruz kaldı ve bir takım etkilenmelerle döndü; umutsuz döndü, dönmek istemedi, yeterince yardım edemediğini düşündü, öfkelenerek döndü, kendini kahraman gibi çok güçlü hissederek döndü. Bütün bunları konuşma ihtiyacı var. O yüzden biz orada şu anda oldukça aktifiz. Büyükşehir belediyesi bize alan veriyor, belirli yerler. Arkadaşlarımız, gönüllü arkadaşlarımız gidiyorlar ve çalışmalar yapıyorlar.

Bir de bir grupta Tiyatro Kooperatifi’nin yaptığı bir iş var. Yani biz onun ancak küçük bir parçası olabildik. Büyük bir gruplardı çünkü. Hazırlık aşamasında destek olduk ve Hatay ile Maraş'ta yapıyorlar onlar. 23 Nisan'da başladılar, Haziran sonuna kadar devam edecekler. Biz onların içeriklerinin değerlendirilmesine yardımcı olduk. Yani kullandıkları içerikleri inceledik hep birlikte ve giden arkadaşlara da orada karşılaşabilecekleri durumlarla ilgili hazırlık eğitimleri verdik. Şimdi döndüklerinde de eğer bu biraz önce bahsettiğim ikincil travmatizasyon oluşmasın ve orada bir zorlanma geleceğe taşınmasın diye yine çalışmalar yapıyoruz. Bunlar planlı, organize giden şeyler ki diğerleri de Arşo’nun da az önce tarif ettiği gibi yani daha haberler geliyor. Yani, ‘şurada bir grup var ve zorlanıyor, bir şey yapabilir miyiz?’ gibi. Biz grubun özelliklerini öğreniyoruz. Diyelim ki çocuklarla çalışıyor, yetişkinlerle çalışıyor. O gruplar ya da herhangi meslek grubundanlar biz onlarla iş birliği yapıyoruz ve yardımcı oluyoruz.

G.E.: Arşaluys Hocam size sormak istiyorum. Şimdi diğer afetlerde de çalıştığınız için bir karşılaştırma demeyelim ama mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklılıklarını nasıl görüyorsunuz? Bu anlamda bugüne kadar çalışmış olduğunuz diğer afet sonrası dönemlerle bir kıyaslama yapmak mümkün mü? Ve özellikle bu çalışmaların sürdürülebilir hale gelmesi için nelere ihtiyaç var? Gönüllüler, evet doğru, ama onun dışında da belli kaynaklara ihtiyaç var herhalde. Bu konuda görüşünüzü rica edebilir miyiz

Elinden tutmak, ben buradayım demek her şekliyle işe yarayan bir şey

A.K.: Tabii. En belirgin olarak 99 depremiyle karşılaştırabilirim. Daha çok Psikologlar Derneği’nden akın akın gidenler vardı, yeni mezunlar vardı. Yani şimdiyle kıyasladığım zaman o zaman hemen koşanlar vardı, daha uzman kişiler vardı ama uzmanlaşmamışlar da vardı. Ama şimdi bakarsak özellikle bizim grup, terapileriyle ilgili yetiştirdiğimiz insanlar olduğu için Nalan'ın kurduğu WhatsApp grubuna baktığınızda insan etkileniyor, duygulanıyor. O kadar çok ki. İki şey yazıyor Nalan, hemen üç kişiden birden, “Ben yapabilirim, ben yapabilirim,” sözü geliyor. Yani şimdi uzmanlaşmış, alanında uzmanlaşmış kişiler, uzmanlaşmasına ön ayak olabilen travmayla ilgili çalışmalar daha geliştiği için bilinç ve sürdürülebilirlik daha ön planda diyebilirim. O zaman da koşturma çoktu ama şimdi daha fazla. Ben bir tane kendi örneğimden vermek istiyorum; Değirmendere'ye gitmiştim ben. Kadın grubuna gitmiştim. Bir psikolog yürütüyordu ama benden de yardım istemişti. Süpervizyon da diyoruz ona. Böyle her hafta gittim ben Değirmendere'ye. Bir arada olmak ve adına dayanışma diyeceğim. O zaman psikodrama gibi bir şey yapmamıştım ama grupla çalışma yapmıştım. Sonra bir hafta sonu gelemeyeceğimi söyledim onlara, “Artık yazlığıma gidiyorum, gelemeyeceğim,” dedim ve böyle yarım ağız, “İsterseniz siz gelin” dedim Değirmendere'den Saros'a. “Hemen geliriz,” dediler ve gerçekten örgütlendiler. Bir aylık bir tane bebek vardı yanlarında ve geldiler. Benim yazlığıma geldiler. Orada yine o psikolog arkadaşla maraton grup yaptık. Yani cumadan başladık pazara kadar. Psikodramatik bir şey yapıp yapmadığımı da tam hatırlamıyorum. Ama onları dinledik, onları, dayanışmayı. Birlikte güldük, eğlendik, yedik, içtik. Deniz, haziranın başıydı, denize de girdik hep beraber. Sonra şöyle bir şey söyledi bir tanesi, bir hanım, şunu söyledi, “Bu afet bize denizden geldi. Biz şimdi denize girdik ve denizle beraber yolluyoruz bunu ve deniz bizi, birbirimizi affettik.” Yani elinden tutmak, ben buradayım demek her şekliyle işe yarayan bir şey. Onu söyleyebilirim ve giderek bizler de bu konuda geliştik.

G.E.: Evet. Nalan Hanım psikodrama eğitimi almak için eğitim altyapısı ne olmalı?

N.Ö.: Psikologlar, hekimler, psikiyatri hemşireleri, sosyal hizmet uzmanları katılabiliyorlar eğitimimize. Yani dört yıllık üniversitelerini bitirmiş olmaları gerekiyor.

A.K.: Psikolojik danışmanlık ve rehberlik (PDR) ve psikiyatristleri de ekleyebiliriz tabii.

G.E.: Evet. Çok teşekkürler. Hemen Nazan'a söz vermek istiyorum. Pardon bir şey daha söyleyecektiniz herhalde Nalan Hocam?

N.Ö.: Yok, yok. Tamam böyle.

G.E.: Nazan Cömert'te söz.

Nazan Cömert: Merhabalar. Benim sorum da kadınların mı erkeklerin mi daha çok bu terapiye rağbet gösterdikleri yönünde olacak? Acaba erkeklerden de aynı yönde talep geliyor mu?

N.Ö.: Şöyle, şimdi grupları biz planlıyoruz, bekliyoruz. Size şunu söyleyebilirim. Kadınlar daha çok geliyorlar, erkeklerden daha çok geliyorlar. Ama erkekler de gelmişlerse onların devamlılıkları daha fazla oluyor. Yani bırakmıyorlar eğer gelmişse. Zaten biz en fazla üç oturum yaptık bu dönem içinde. Üç oturum yapıyoruz. Öyle bir istatistik veremem tabii ki, öyle sayısal bir şey yapmadım ama kadınlar daha fazla gruplarda, yardım isterken de yardım alırken de.

A.K.: Ben de şunu söyleyeyim genel olarak, bu depremle ilgili değil. Genel olarak grup terapilerine kadınlar daha çok gelir. Eğitim gruplarımızda da daha çok kadın üye vardır.

N.C.: Bir soru daha sorabilir miyim?

G.E.: Tabii.

N.C.: Peki aile bazlı çalışmalar yapıyor musunuz? Bireysel olarak değil de ailece katılım gösteriyorlar mı?

N.Ö.: Hayır öyle ele almadık. Şimdi bizim de dahil olduğumuz İstanbul Psikososyal Destek Alanı içinde birçok dernek ve inisiyatif var demiştim. Yani orada farklı ekollerle çalışan farklı terapi yöntemlerini, farklı iyileştirme yöntemlerini kullanan gruplar var. Ailelerle de çalışacak gruplar var. Ama bize gelen taleplerin içinde böyle bir talep yok. Biz öyle bir şeyde alan da açmadık aslında. Daha çok çocuklarla ayrı, alanda çalışanlarla ayrı. Öyle daha çok ayırmış olduk. Öyle çalışmalar yaptık.

G.E.: Evet. Arşaluys Hocam, siz bir şey söyleyeceksiniz herhalde? Buyurun.

A.K.: Yok. Yok. Bir şey söylemeyeceğim ben.

G.E.: Ben de tam çocuk psikodrama atölyesini soracaktım. Hem sürekli uyguladığınız bir atölye sanıyorum ama aynı zamanda afet bölgelerinde de gerçekleştiriyor musunuz çocuk psikodrama atölyelerini ve orada benzer bir çalışma mı yürütüyorsunuz?

N.Ö.: Bu dönemde, afet bölgesinde değil ama çocuk psikodraması çalışmalarımız var. Arkadaşlarımız var. Biz yurt dışıyla çok bağlantılıyız. Oradan eğitimler alıyoruz, burada uyguluyoruz kendi kültürümüze, kendi eğitimlerimizin içine. Çocuk psikodramasıyla çalışan bir grubumuz var. Onlar afet bölgesine gitmediler ancak çocuklarla çalışan arkadaşlarımız var. Az önce bahsettiğim Tiyatro Kooperatifi, alanda çocuklarla çalışmaya giden oyuncu arkadaşlarımıza, nasıl çalışacaklarıyla ilgili hazırlık eğitimini verdiler, hazırlık eğitiminde yardımcı oldular.

G.E.: Evet, yurt dışından deyince pardon.

A.K.: Gürhan Bey, ben bir şey söyleyebilirim.

G.E.: Tabii buyurun.

A.K.: Bizim derneğin bilgisini de verdik ya, biraz da bizim dernekten söz edebilirim tekrar. Psikodrama derneklerimizde eğitim veriyoruz. Biraz önce saydığımız mezunlara, aslında bir uzmanlık alanı olan psikoterapi ve grup psikoterapisi eğitimi veriyoruz. Fakat yaşantı grupları da yapıyoruz. O da bilinsin.

G.E.: Nedir bu hocam?

A.K.: Yaşantı grupları mı?

G.E.: Evet.

A.K.: Yani kim isterse biz ön görüşme yapıp uygun gördüğümüzde bir grup oluşturup gene psikodramatik yöntemlerle gruplar yapabiliriz. Yani mutlaka bir eğitim almak şart değil. Eğitim için tamam ama biz eğitimin dışında da çeşitli gruplarda da, yardım olsun diye değil, kendisi istediği zaman o gruplarda da belli bir süre gruplar yapabiliyoruz. Dolayısıyla Nalan herhalde şeyleri koyuyorsunuz. Değil mi?

N.Ö.: Evet, yaşantı grubu başvurularını bir sıralamaya koyuyoruz. Onlara yöneticilerimiz yardımcı oluyor, şimdi sen böyle söyleyince Arşo. Psikodrama nasıl tanınır, grup terapisine nasıl dahil olunur kısmında, bu soruları düşünürken Bergama'yı unuttum. Biz her yıl Bergama’da buluşuyoruz. Bu yıl yine buluşacağız. Orası alandan olanlar kadar alan dışından kişilere de açık. Üç gün, dört gün bir aradayız. Gün boyunca Bergama'da, Asklepion’da grup psikodrama ve grup terapileri kongresi yapıyoruz. İlgilenen kişiler için orası açık bir yer, bekleriz isteyeni.

G.E.: Evet. Uluslararası katılımlı 46. Grup Psikoterapileri Kongresi 24 - 27 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşiyor. 46 yıldır mı devam ediyor bu? Enteresan.

A.K.: Evet. 1986 diye hatırlıyorum. Bizim derneğimiz de 30 yıllıkmış, az buz değil.

G.E.: Evet tabii. Maşallah diyelim hocam.

A.K.: Evet, maşallah. Sürdürüyoruz. Grup, insanı birbirine bağlayabiliyor ve kopmadan ekleye ekleye gidiyoruz.

G.E.: Evet, son dakikalardayız. Özellikle belirtmek istediğiniz noktaları da almak isteriz, buyurun.

N.Ö.: Ben şunu söylemek isterdim. Bugün konuşmayı düşünürken, bu buluşmayı düşünürken psikodrama günleri geldi aklıma. Oradaki o şenlikli neşeli, coşkulu ve birbirimizle nasıl omuz omuza verdiğimizi. Sonra deprem ve yine omuz omuzayız. Yine dayanışma içindeyiz. Şimdi tamamlarken Bergama'dan söz ettik ve oraya davet. Yani hayat böyle aslında. Nasıl akıp gidiyor. Umarım güzel zamanlara gebedir önümüzdeki günler demek istiyorum.

G.E.: Evet hepimizin dileği aynı. Arşaluys Hocam sizin ekleyeceğiniz bir şey var mı?

Gruplar insanları rahatlatan bir yerdir, insanın kendini açtığı bir yerdir

A.K.: Vallahi ben de söyleyeceklerimizi söyledim ama bir grup terapisti olarak diyebilirim ki, gruplar insanları rahatlatan bir yerdir, insanın kendini açtığı bir yerdir. Bir başkası bir şey söylediğinde, o kendisiyle ilgili bir şeyi aklına getirip onu da katabilen bir yerdir. Dolayısıyla grup terapilerini toplumsal iyileştirici olarak görüyorum ben doğrusu. Kliniklerde çok kullanıyoruz ama toplum içinde sosyodramadan çok bahsetmedik ama toplumu iyileştirirken de gruplar, daha büyük gruplarla toplumsal olayları da ele alırız. Mesela deprem, toplumsal bir olay. Soma zamanında da öyle şeyler yapmıştık. Çok teşekkür ederiz bizi çağırdığınız için.

G.E.: Bir soru daha var hocam. Bu grup toplantılarını uzaktan çevrim içi yapmayı denediniz mi? Yapılabiliyor mu?

A.K.: Nalan cevap versin.

N.Ö.: Biraz önce konuşurken aslında pandemi döneminde eğitimlerimizin bir bölümünü online yaptık. Pandeminin bize kattığı en iyi şey online becerilerimizin artmış olması. Evet çalışmaların bir kısmını uzaktan çevrim içi sürdürüyoruz. Yaşantı grubunu da, yaşantı gruplarını da.

G.E.: Eğitimi de değil mi?

N.Ö.: Evet. Yani onların yöntemleri var. Birlikte o konuda protokollerimiz var. Nasıl yapılır, nasıl sürdürülür, nelere dikkat edilir? Hangi yoldan gidilir? Onların hepsinin bir şeyi var, oluşturduk, bir araya geldik üzerinde uzun uzun çalıştık. Evet yapabiliyoruz.

G.E.: Çok güzel. Sizlere çok teşekkür ederiz. Sağolun programımıza katıldığınız için ve bilgiler verdiğiniz için. İleride tekrar bir başka programda görüşmek dileğiyle diyelim.

N.Ö.: Çok teşekkürler.