İklim değişikliği savaşçısı Greta Thunberg: Bazı insanlar işin peşini bırakabiliyor, ben bırakmıyorum

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Geçen yaz, günlerden bir gün, 15 yaşındayken okulu kırdı, İsveç parlamento binasının önünde yere oturdu – ve farkına bile varmadan dünya çapında bir hareket başlattı.

Fotoğraflar: Reuters

Jonathan Watts, Guardian, 11 Mart Pazartesi 

Greta Thunberg geçen Ağustos’ta İsveç parlamento binasının önünde okul kırma grevi başlattığında narin ve yalnız bir figür olarak görünüyordu. Anasıyla babası onu bu işten vazgeçirmek için epey uğraşmışlardı. Sınıf arkadaşları da ona katılmaktan kaçındılar. Yoldan geçenler, o zamanlar kimsenin tanımadığı bu 15 yaşındaki kızı kaldırım taşlarının üzerinde oturmuş, elinde de kendi yazıladığı bir pankartla gördüklerinde, acıma ve şaşkınlık arası bir duyguya kapılıyorlardı.

Sekiz ay sonra şimdiki tablo ise ne yapsanız daha farklı olamazdı. İki saç örgüsüyle öyle duran bu yeniyetme kız çocuğuna dünyanın her tarafında azim, kararlılık, esin ve pozitif eylem konusunda bir model olarak bakılıyor. Çeşitli ülkelerin cumhurbaşkanları ve şirketlerin yöneticileri onun önünde sıraya diziliyor, onun bizzat kendi yüzlerine karşı yönelttiği sert eleştirileri dinlemek için neredeyse yarışıyorlar. 'Skolstrejk för klimatet' (iklim için okul grevi) pankartı şimdiden düzinelerce dünya diline çevrilmiş durumda. Ve, işin en şaşırtıcı olanı tarafı da şu ki, bu yalnız kişilik için artık yalnızdan başka her sıfatı kullanabilirsiniz de ona yalnız diyemezsiniz.

15 Mart’ta, (hemen hemen her cuma kar-kış-sıcak-yağmur dinlemeden oturduğu) o kaldırım taşlarına, büyüdükçe büyüyen bu devasa hareketin başlıca simge figürü olarak dönüyor olacak. Bu cuma girişilecek küresel iklim grevi, dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük çevre protestolarından biri olmaya aday. O gün yaklaştıkça Greta’nın heyecanı da belirgin şekilde artmış görünüyor.

“İnanılmaz bir şey” diyor Greta. “Şu anda en az 71 ülkede ve 700 yerde eylem olacak, üstelik sayı durmaksızın artıyor. Şu anda acayip hızlı artıyor ve bu da çok çok hoş bir durum.”

Bir yıl önce, böyle bir şey tahayyül bile edilemezdi. O zamanlar Thunberg acı bir şekilde içine kapanmış, narin yapılı, zayıf nahiv bir hiç kimseydi: sabahları 6’da kalkar, hazırlanıp okula gider, öğleden sonra 3’te de evine dönerdi. “Hayatımda kayda değer hiçbir şey yoktu” diye hatırlıyor o günleri. “Ben her zaman, o en arka sırada oturup hiç konuşmayan kızdım. Bir fark yaratacağım aklıma bile gelmezdi, çünkü çok küçüktüm.”

Greta hiçbir zaman öteki kız çocuklarına benzememiş. Annesi Malena Ernman, İsveç’in en ünlü opera şarkıcılarından biri. Babası Svante Thunberg  (adını, 1896’da karbondiyoksit salımlarının sera gazı etkisi yaratacağını ilk hesaplayan ve bu sebeple Nobel Ödülü'ne layık görülen bilim insanından alan) bir oyuncu ve yazar. Greta daha çok küçükken bile olağanüstü parlak bir çocukmuş. Dört yıl önce de kendisine Asperger teşhisi konmuş.

Ben aşırı düşünen biriyim. Bazıları ipin ucunu koyverir, ben bunu yapamıyorum, özellikle beni kaygılandıran ya da üzen birşey olursa. Hatırlıyorum, ben daha küçük yaştayken öğretmenlerimiz bize okyanuslardaki plastiklere, açlıktan ölmek üzere olan kutup ayılarına ve bunlara benzer şeylere dair filmler gösterirlerdi. Ben bütün o filmlerde ağla ağla bir hal olurdum. Sınıf arkadaşlarım da o filmleri seyrettiklerinde kaygılanırlardı ama film bitince hemen başka şeylere dalarlardı. Bense bunu yapamazdım. O görüntüler aklımdan hiç çıkmazdı.”

Greta bu durumunu kişiliğinin bir parçası olarak kabul etmeyi öğrenmiş ve ve bir zamanlar onu felç eden bir depresyon kaynağı iken, tersine motive edici bir güce dönüştürmeyi başarmış.

Sekiz yaşlarındayken iklim değişikliğini ilk duyduğunda, yetişkinlerin bu meseleyi hiç de ciddiye alıyormuş gibi görünmediklerini farkedince şoke olmuş. Bu durum, birkaç yıl sonra onun depresyona girmesinin tek sebebi değilmiş belki ama, önemli bir faktör olarak rol oynamış olduğu da muhakkak.

“Sürekli düşünüp duruyordum ve 'Acaba benim bir geleceğim olacak mı' diye geçiriyordum içimden. Aslında bunu da kendime sakladım, çünkü pek de konuşkan biri değilimdir. Tabii bu hiç de sağlıklı bir durum değildi; çok depresif bir ruh haline girdim ve sonunda okula gitmekten vazgeçtim. Evde oturmaya başladığımda ailem benimle ilgilendi; yapacak başka şey de olmadığından, oturup konuşmaya başladık. İşte o zaman ben de iklim krizi ve çevre konusundaki kaygılarımı onlara açtım. İçimi dökmek bayağı iyi geldi aslında."

“Onlar bana her şey düzelecek dediler. Bunun pek yararı olmadı tabii, ama gene de konuşmak bana iyi geliyordu. Ben de konuşup durdum; habire bundan bahsediyordum, annemle babama habire fotoğraflar, grafikler, filmler, raporlar falan gösterip duruyordum. Ve, bir süre sonra, onlar benim gerçekten ne dediğime kulak vermeye başladılar. İşte o zaman, hani bir fark yaratabileceğimi farkettim sanki. Depresyondan çıkışım da şöyle bir düşünceyle oldu: Kendi kendime dedim ki, 'Böyle düşünüp durmak tam bir zaman kaybı, çünkü hayatımı birçok iyi şey yapmakta kullanabilirim.' Böyle düşündüm işte. Hâlâ böyle yapmaya çalışıyorum.”

Annesiyle babası burada kobay durumundaydılar. Bu süreçte Greta hatırı sayılır bir ikna gücüne sahip olduğunu keşfetmişti; annesi uçmaktan vazgeçti, ki bu onun kariyerine ciddi bir darbe vuracaktı. Babası da vejetaryen oldu, et yememeye başladı. Anasıyla babası daha önceleri sessiz sedasız, asık suratlı bir çocuk olan kızlarındaki bu dönüşümden dolayı çok rahatlamış olduklarını, bunun yanı sıra, Greta’nın ikna edici akıl yürütme tarzından da adamakıllı etkilendiklerini söylüyor. “Yıllar geçtikçe benim karşı tezlerim tükendi” diyor babası. “Greta bize belgeseller göstermeye devam etti, birlikte kitaplar okuduk. Ondan önce benim gerçekten bu konuda en ufak bir fikrim yoktu. İklim meselesini hallettiğimizi düşünüyordum.” Sonra ekliyor: “Greta bizi değiştirdiği gibi, şimdi muazzam sayıda başka insanı da değiştirmekte. Çocukluğunda onun böyle bir yeteneği olduğuna dair elimizde en ufak bir ipucu bile yoktu. Bu olabildiyse, dünyada her şey olabilir.”

İklim grevi fikri, Florida’da Parkland Lisesi öğrencilerinin eyleminden esinlenmişti. Parkland öğrencileri, okullarının yerleşkesinde katliamın yapılmasını mümkün kılan ABD silah yasalarına karşı protesto eylemi gerçekleştirmek için derslerini asmışlardı. Greta, iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak için buna benzer bir eyleme girişmek isteyen bir grubun içinde yer alıyordu başta, ama çocuklar ne yapılması gerektiği konusunda bir türlü bir karara varamamışlardı. Geçen yaz, kuzey Avrupa’da yaşanan rekor sıcak dalgalarının ve İsveç topraklarını ta Kuzey Kutbu'na kadar mahveden orman yangınlarının ardından Greta bu işe tek başına girişmeye karar verdi. Başlama tarihi 20 Ağustos 2018’di.

“Bir tahta parçasının üstüne yapıştırdığım karton pankartı yazıladım; el ilanı olarak da, herkesin bilmesinin şart olduğunu düşündüğüm olguları kâğıtlara yazdım. Arkasından, bisikletime binip parlamentoya gittim ve oracıkta oturdum” diye hatırlıyor o günü. “İlk gün sabah galiba 8 buçuktan öğleden sonra 3’e kadar – yani normal okul günü saatlerinde – orada bir başıma oturdum. Derken, ikinci günden itibaren insanlar bana katılmaya başladı. Ondan sonra da artık orada hep insan oldu.”

Greta İsveç genel seçimlerine kadar her gün grev yapma sözü vermişti ve bu sözünü tuttu. Ardından, Halkın İklim Yürüyüşü toplantısında binlerce insan karşısında konuşma yapmasını teklif ettiler, o da kabul etti. Annesiyle babası bunu yapmasını istemiyorlardı. Kızlarının daha önceleri seçilmiş suskunluk teşhisi konulacak kadar sessiz bir çocuk olduğunu bildiklerinden, vazgeçirmek için ikna etmeye çabaladılar. Ama bu yeniyetme bayağı azimliydi. “İyice tutkulu olduğum bazı durumlarda fikrimi değiştirmiyorum ben” diyor Greta. Ailesinin kaygılarına karşın, kendisinden istenen konuşmayı neredeyse kusursuz bir İngilizce ile yaptı ve karşısındaki kalabalığı cep telefonlarıyla kendisini filme çekmeye, sonra da mesajı sosyal medya aracılığıyla herkese yaymaya çağırdı. “Oracıkta oturup ağladım ben de” diyor Greta’nın gururlu babası.

Seçici suskunluk teşhisi konmuş olan insanlarda, başkalarından daha fazla kaygılanma eğilimi görüldüğü biliniyor. Greta, bu özelliğini daha sonra siyasi liderlerle yaptığı toplantılarda ve Davos’ta milyarder girişimcilerle yaptığı toplantılarda bir silaha dönüştürmüş. “Sizin umutlu olmanızı filan istemiyorum ben” demiş onlara ve eklemiş: “Paniğe kapılmanızı istiyorum. Her gün duyduğum korkuyu duymanızı istiyorum. Ve ondan sonra da harekete geçmenizi istiyorum.”

Böylesi fırça atmalar dünyada genel kabul görüyor. Birçok politikacı onun riyasız, açık yürekli tavrını yere göğe sığdıramamış. Buna karşılık Greta onların, kamuoyu bu meseleye iyice öncelik kazandırmadığı sürece daha güçlü iklim politikalarının gerçekleştirilmesinin gerçekçi olmayacağı yolundaki iddialarını dinlemiş. Ama ikna olmamış. “Hâlâ hiçbir şey yapmıyorlar” diyor. “Onun için, biz onları eleştirirken onların bizi niye desteklediklerini gerçekten anlayamıyorum. Bayağı acayip bir durum bu.” Greta ABD’de, Birleşik Krallık’ta ve Avustralya’da grevcileri ya görmezden gelen ya da dersleri astıkları için onları azarlayan politikacılara da çok kızıyor. “Okul grevleri ne zaman gündeme gelse konuyu değiştirmek için deli gibi çırpınıyorlar” diyor ve ekliyor: “Hiçbir şey yapmamış oldukları için, bu kavgayı kazanamayacaklarını da gayet iyi biliyorlar aslında.”

Böyle açık sözlü ve dobra konuşmalar, boş vaatlerden bıkmış usanmış ve tutkuları kamçılayacak bir iklim lideri arayışı içine girmiş olan insanlar arasında geniş bir dinleyici kitlesi buluyor. Greta Thunberg’in yükselişi, bilim dünyasında hızla büyüyen kaygılarla da atbaşı gidiyor. Son zamanlarda çıkan çok sayıda bilimsel rapor okyanusların ısınmasının ve kutupların erimesinin öngörülenden çok daha hızlı gerçekleşmekte olduğu yolunda uyarıları dile getiriyor. Geçen yıl Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, küresel ısınmayı 1,5 dereceden fazla aşmanın getireceği tehlikeleri bir bir sıraladı. Bilim paneli, bu sonucu önlemek için tek şansımızın 2030’a kadar emisyonların hızla düşürülmesinde yattığını söyledi. Bu da, politikacılar üzerinde şimdiye kadarkinden çok daha fazla baskı gerektiriyor ve son sekiz ay içinde bu konuda kimse Greta Thunberg kadar etkili olamadı.

Bir zamanlar umutsuzluk çukurunun içinde debelenen küçük kız şimdi bir umut ışığı.Tecrübeli aktivistler ve saçı başı ağarmış bilim insanları onu, iklim hareketinde onyıllardır aldıkları en iyi haber olarak tanımlıyor. Greta BM’de büyük övgülerle karşılandı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la görüştü, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude-Junker’le aynı kürsüyü paylaştı ve alman şansölyesi Angela Merkel’in desteğini aldı.

Bütün bunların, 16 yaşındaki kızın omuzlarına dünyanın yükünü bindirdiğini düşünebilirsiniz ama kendisi hiçbir baskı hissetmediğini söylüyor. Greta’ya göre 'insanların böylesine büyük bir umut susuzluğu içinde olmaları', kendisinin ya da diğer grevcilerin sorumluluk alanına girmiyor:

“Yaptığım – ya da yaptığımız – şeyin umut verici olup olmaması umurumda bile değil. Her halükârda yapmak zorundayız. Hiç umut kalmamış olsa da, her şey umutsuzluktan ibaret olsa da, biz elimizden geleni yapmak zorundayız.”

Bu açıdan bakıldığında, ailesi onun Asperger sendromunu bir nimet olarak görüyor. Çünkü Greta, toplumdaki bütün o dikkat dağıtıcı şeylerden uzak durup, meseleler üzerinde siyahla beyaz kadar net bir şekilde odaklanabilen biri. “Kendimde yapmak istediğim değişikliklerden biri bu değil” diyor Greta. “Neysem oyum ben. Herkes gibi sosyal bir kişilik olsaydım, o zaman hemen bir örgütlenmeye gitmiş olurdum. Ama ben bunu yapamam. İnsanlarla ilişki kurma konusunda çok parlak biri değilim; o zaman da kendim bir başıma birşey yapma yolunu tuttum.”

Gevezelik için ayıracak pek zamanı olmasa da, iklim değişikliği konusunda büyük kalabalıklar önünde konuşmaktan hiç şikâyetçi değil Greta. Hitap ettiği topluluk ne kadar büyük olursa olsun, zerre kadar gerginlik duymadığını söylüyor.

Başka insanların bir dakika önce iklimin ne kadar bozulduğundan yakınıp bir dakika sonra koca bir bifteğe yumulmasına, bir araba satın almasına ya da bir sonraki hafta sonu tatilinde uzak diyarlara uçmasına cevaz veren bilişsel uyumsuzluğu Greta’nın yaşaması mümkün görünmüyor. Greta’ya göre, siyasi eylem tüketici alışkanlıklarında yapılacak bireysel değişikliklerden çok daha ağırlıklı; o böyle düşünmekle birlikte, kendi değerlerine göre yaşamaktan da geri kalmıyor. Kendisi vegan ve sadece trenle seyahat ediyor.

Bu keskinlik, iklim değişikliği tartışmasında Gordiyum düğümünü çözecek en iyi şey gibi görünüyor. Ama aynı zamanda can da yakabilir. Greta’nın konuşmasında insana huzur verecek güvenceler filan yok; istikrarlı bir dürüstlük var sadece. İklim meselesinin siyasi gündemi yükseltmesinin, ABD’de ve Avrupa’da politikacıların yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandıracak Yeşil Yeni Düzen önerilerini düşünmelerinin kendisini daha iyimser olmaya yöneltip yöneltmediği sorulduğunda verdiği cevap amansızca dürüst oluyor. “Hayır, başladığım noktadan daha umutlu değilim. Emisyonlar artıyor – önemi olan tek şey de bu zaten. Bence bizim buraya odaklanmamız lazım. Başka birşey hakkında konuşamayız.”

Bazıları bunu bir tehdit olarak alıyor. Bir avuç fosil yakıt lobicisi, politikacısı gazetecisi Greta Thunberg’in aslında göründüğü gibi bir insan olmadığını; onu çevre gruplarının ve sürdürülebilir enerji firmalarının menfaatlerinin öne çıkardığını ileri sürüyorlar. İklim grevi hakkında ilk tweet mesajı atan İngmar Rentzhog adlı kişinin, kendi şirketine yatırımların artmasını sağlamak amacıyla Greta’nın adını kullandığını söylüyorlar. Ama Greta’nın babası bu bağlantının fazla şişirilmiş olduğunu söylüyor. Greta’nın, aileden herhangi birinin Rentzhog’un adını duymasından çok önce grevi başlatmış olduğunu söylüyor. Adının kendi izni olmaksızın kullanıldığını öğrendiği anda Greta’nın bu şirketle tüm ilişkisini kesmiş olduğunu, o tarihden beri de ticarî çıkarlarla asla bağlantı kurmamaya ant içtiğini söylüyor. Annesiyle babası Greta’ya, faaliyetlerinden dolayı tek bir ödeme dahi yapılmadığını söylüyor. Yakın zaman önce yayınlanan bir mülakatında Rentzhog da kendisini savunmuş, Greta’yı sömürdüğünü reddetmiş, amacının da kâr değil, iklim değişikliği ile uğraşmak olduğunu vurgulamış.

Sosyal medyada ise Greta’nın repütasyonuna da, görünüşüne de ağır, kabasaba saldırılar yöneltilmiş. Okuldaki dayılıklara, efelenmelere zaten aşina olan Greta bunlardan pek etkilenmiş gibi görünmüyor. “Başladığım zaman, eğer bu olay büyüyecek olursa bir yığın düşmanlık da olacaktır diye düşünmüştüm ben zaten” diyor. “Bu aslında olumlu yönde bir işaret. Ben böyle görüyorum çünkü bizi bir tehdit olarak gördükleri anlamına geliyor. Tartışmada birşeyin değişmiş olduğunu, bizim de bir fark yaratmaya başladığımızı gösterir.”

İsveç hükümetinin politikaları Paris İklim Anlaşması ile aynı hizaya gelinceye kadar Greta her cuma parlamento binasının önünde oturma eylemini sürdürme niyetinde. Bu kararlılık da onu 'tuhaf tezatlar' dediği duruma sürüklemiş: yani bir yanda matematik ödevi ile öbür yanda gezegeni kurtarma savaşını dengelemek; bir yandan öğretmenlerini cankulağı ile dinlerken, bir yandan da dünya liderlerinin ham halatlığını yerden yere vurmak; iklim değişikliğinin varoluşumuza getirdiği tehdidi bir kefeye, lisede hangi derslerin seçileceği konusunu da öbür kefeye koymak gibi tezatlar...

Bu, meşakkatli bir süreç olabiliyor. Greta okula gidiş hazırlığı için hâlâ sabahın altısında kalkıyor. Mülakatlar ve konuşma hazırlama süreçleri, onu günde 12, hatta bazen 15 saat çalışmak zorunda bırakabiliyor. “Tabii, bayağı enerjisini alıyor insanın” diyor Greta. “Fazla boş vaktim kalmıyor. Ama kendime bu işi neden yaptığımı sık sık hatırlatıyorum, ve ayrıca elimden geldiğince en iyisini yapmaya çalışıyorum.” Şu âna kadar bunlar onun derslerdeki performansını etkilemiş gibi de görünmüyor. Ödevlerine rahat yetişebiliyor ve babasının dediğine göre de sınıfta ilk 5 içinde yer alıyor.

Ve şimdi iklim konusunda aktif olduğu için artık yalnız değil, sessiz ve suskun değil, ve öyle depresyonda da değil. Bir fark yaratabilmek için çaba harcarken, bunlara yer kalmayacak kadar meşgul biri o artık. Ve, kendisinden memnun.

Bu cuma, İsveç parlamentosu önünde her zamanki köşesine geçtiğinde, sınıf arkadaşları ve başka okullardan öğrenciler de onun yanında olacak. “Uluslararası bakımdan çok çok büyük birşey olacak bu sefer” diyor Greta. “Biz artık bunu kabul etmiyoruz diyen yüz binlerce çocuk okul kırıyor olacak. Ve sanırım bu daha başlangıç. Sanırım ufukta değişim görünüyor ve insanlar kendi gelecekleri için ayağa kalkacak.”

Ve sonra da aktivistimiz, birden yeniyetme kız oluveriyor. “Bunu dört gözle bekliyorum. Ertesi günkü resimleri görmeyi de öyle. Bayağı eğlenceli olacak.”

Çeviren: Ömer Madra