"Savaşın ve oradaki paylaşımın kökünde su meselesi de yatıyor"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru'da Cengiz Aktar, yasaklanan 109. Ermeni soykırımı anma etkinliğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerle yaptığı konuşmalara, CHP lideri Özgür Özel’in Strasbourg ziyaretine, Brüksel’de yayınlanan Avrupa Birliği Konseyi raporuna ve İlerici Enternasyonal çalışmalarına değiniyor.

""
Nereye Doğru: 24 Nisan 2024
 

Nereye Doğru: 24 Nisan 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya 24 Nisan Osmanlı topraklarında gerçekleşen Ermeni soykırım katliamlarının 109. yıl dönümü diyerek başlayan Cengiz Aktar,bu yıl da anma törenlerinin yasaklandığını, eskiden her sene Sultanahmet, Haydarpaşa, Taksim ve Kadıköy gibi farklı yerlerde törenlerin yapıldığını söyledi. Buna rağmen hükümetin taziye yayınladığını belirten Aktar, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 24 Nisan’da görüşmesinin de tuhaf bir tesadüf olduğunu belirterek, “Ermenistan Başbakanı Nikol Pashinyan, Azerbaycan ile barış antlaşması imzalamaya çalışıyor. Bir takım karşılıklı tavizler veriliyor ama daha çok Ermenistan taviz veriyor. Bu yıl da Pashinyan, ‘Ermeni soykırımı’ ifadesini kullanmadı. Bağdat ziyareti dönüşünde uçakta bunu hatırlatan gazeteciye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Asılsız tarihi olayların tekrarından vazgeçip artık günümüzdeki meselelere odaklanmalarında fayda var’ gibi bir cevap verdi. Türkiye’nin bu gününü dahi belirleyen bu mesele ile ilgili Ankara’da bir fikir değişikliğine gidilmediğini görüyoruz,” dedi. Ömer Madra, 24 Nisan anma platformunun yaptığı şu duyuruyu ekledi; “2010 - 2019’a kadar İstanbul’un ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde düzenlediğimiz Ermeni soykırımında kaybedilenleri anma etkinliğini, İstanbul Valiliği 2020 yılından beri yasaklıyor. Bizler daha önce yapıldığı gibi anma etkinliğinin yapılmasının devam edilmesi kararının alınmasına valiliği davet ediyoruz.” Cengiz Aktar, “Gün içinde insan hakları savunucuları Sultanahmet’te anma yaparlardı, bakalım o gerçekleşecek mi? Takipte oluruz,” diyerek uçakta Erdoğan’a sorulan diğer sorularla gündemine devam etti.

Hem Irak Başbakanı Mohammed Shia' Al Sudani ile, hem de Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesud Barzani ile Erbil’de görüşen Erdoğan, uçakta karşılıklı görüşmelerini anlattı. Hem Irak, hem de siyaset ile alakalı epey soru sormuşlar uçakta. Irak ile alakalı üstüne basa basa terörle mücadele diyor, ‘Birlikte hareket edeceğiz, gereken ne varsa hem Suriye’de, hem de Irak’ta yapacağız’ diyor. Bağdat’ta hükümet PKK’yı terör örgütü değil ama yasaklı örgüt olarak kabul etti,” diye belirten Cengiz Aktar, “Dün tüm bu kargaşa içinde Brüksel’de, Ankara, İstanbul ve Türkiye’nin başka şehirlerinde Kürt gazetecilere yönelik birtakım operasyonlar yapıldığını söyledi. Irak’ta hazırlanmakta olan harekatla bağlantılı mı değil mi bilmiyoruz, göreceğiz,” açıklamasında bulundu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak’ta yaptığı görüşmelerde, su meselesinin konuşulduğundan bahseden Cengiz Aktar, “Sık sık konuşuruz; Irak kurudu, Türkiye artık su vermiyor. Özellikle Basra’daki son derece verimli topraklar, mandaların yetiştiği bataklık, iki ırmağın birleşip Basra Körfezi’ne aktığı yer olan Şattülarap tamamen kurudu. Bağdat, bu mesele üzerinde çok duruyor ve bir mutabakat imzalandığı söyleniyor. Ama uçakta gazetecilere Erdoğan, ‘Bizim de suyumuz yok, iklim krizi tüm dünyayı olumsuz etkiliyor ama Irak’ın yaşadığı sorunların farkındayız, ortak bir şeyler yapılmalı’ demiş. Bağdat, senelerdir bu konuyu dile getirmeye çalışıyor. Türkiye, senelerdir sınır aşan sularla ilgili hiçbir uluslararası sözleşmeye imza atmadığı için su paylaşımı meselesi artık kriz noktasına geldi. Irak’ta Türkiye’ye ‘yeter artık’ diyebilecek bir hükümet de yok, ABD’nin iki harekatı sonucu maalesef iflas etmiş bir devlet haline dönüşmüş vaziyette. Hiçbir umut yok,” dedi. Özdeş Özbay, Filistinli bir ekoloji aktivistinin ‘yeni ekolojik kolonyalizm’ diye bir kavram kullandığını, İsrail’in Ürdün’e ve çevre ülkelere denizden ürettiği suyu borularla taşıma şeklinde dev projelerinden söz ettiğini, Arap devletlerinin İsrail ile ilişkilerinin düzeltmesinde bunun önemli bir rolü olduğunu söylediğini belirtirken, Türkiye’nin de PKK’dan bahsedip su konusunda da ‘benzer şeyleri yaparız’ demesinin bunu hatırlattığını dile getirdi. Özbay’a Aktar, “Ekoloji aktivistinin söyledikleri yeni değil; İsrail on yıllardır oradaki bölgenin sularını çalıyor. Batıda yenen avokadolar, sebzeler ve meyveler İsrail’de çalınan sular sayesinde yetiştiriliyor. İsrail, 1948’den beri senelerdir Ürdün ırmağının sularını çalıyor. Savaşın ve oradaki paylaşımın kökünde, bu su meselesi de yatıyor, bunu da unutmayalım. Orası çöl. Şimdi bu sorun ayyuka çıkmış vaziyette. İsrail’in istikbali konusunda şüphelerim var,” yorumunu yaptı.

Cengiz Aktar, Brüksel’de Avrupa Birliği Konseyi’nin yayınladığı 17 Nisan tarihli rapor ile ilgili gündemine geçti. Raporun Ortadoğu, Ukrayna ve Türkiye ile ilgili notları kapsadığını ve Türkiye ile ilgili iki paragrafın yer aldığını ve bu raporun Kasım ayında yayınlanan kararın devamı niteliğinde olduğunu söyledi. “Raporda hiçbir şey yok. Yaklaşan, 6 - 9 Haziran’da yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimiyle ilgili olduğunu söyleyenler var ama hiç sanmıyorum. Türkiye’nin üyeliği kamuoyu seviyesinde hiç konuşulmuyor. Türkiye’de Avrupa Birliği ile uğraşanlar kıyameti kopardı. ‘Avrupa Birliği ve Türkiye iş birliğinin daha da genişletilmesi açısından Kıbrıs çözüm görüşmelerinin başlatılmasına ve bu görüşmelerde ilerleme kaydedilmesine özel önem atfetmektedir’ deniyor. Burada kıyamet koptu ama bence yanlış okuma bu, ‘Yeniden stratejik anlaşma yapılmasının önüne ön koşul getiriyorlar’ denildi ama zaten Kıbrıs’ta bir şey yapılacağı yok. Temmuz harekatının 50. yıl dönümü - hiçbir umut ışığı yok. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Latin Amerikalı eski bakan María Ángela Holguín’ı yeniden özel temsilci olarak atadı, hiçbir şey olacağı yok. Türkiye, iki devlette ısrar ediyor artık. Stratejik ilişkiler konusu, içinin doldurulması gereken bir laf. Avrupa Birliği taraftarları, bu stratejik ilişkinin kimle, hangi yönetimle yapılması gerektiğini söylemiyor,” diyerek, bu bağlamda önemli diğer bir gelişmeden bahsetti, “17 Nisan tarihli Avrupa Birliği Konseyi kararı, 31 Mart seçimlerinden ‘Türkiye’nin demokrasisi güçlüdür gibi’ hiç bahsetmiyor ama bu somut karar Brüksel’den değil Lahey’den geldi. Hollanda Parlamentosu eski Türkiye raportörü Kati Piri şimdi Hollanda Parlamentosu’nda vekil. Avrupa Birliği ile Türkiye’nin arasında Gümrük Birliği müzakereleri yeni stratejik irtibatın en temel elle tutulur konusu. 1996’dan bu yana Gümrük Birliği kararları çok eski kaldı. Gümrük Birliği’nin yeniden gözden geçirilmesi, yenilenmesi, düşünülen müzakerelerin hayata geçmesi için Hollanda Parlamentosu, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmalarını şart koştu. Bir bardak suda fırtına koparanlar bunun farkında bile değiller. Brüksel’den önce Lahey, neyin ne olduğunu söylemiş durumda. Gümrük Birliği meselesi o kadar çetrefilli bir konu ki ilişkilerin kötü olmadığı zamanda bile yapılamadı, şimdi yapılması çok daha zor. En iyi koşulda büyük bir özveriyle çalışılsa bile 10 sene sonra ortaya çıkar,” dedi.

Son olarak Progressive International yani İlerici Enternasyonal Platformu’nun izlenmesini hararetle tavsiye eden Cengiz Aktar, “Onların son çalışmalarından bir tanesi, ‘Reactionary International’ yani Gerici Enternasyonal. Bu çok hayırlı bir girişim. Bütün dünyada popülist tabir edilen, bildiğin gerici, faşist parti ve yönetimlerin çetelesini çıkartıyorlar. Bir hafta önce yayınlanan çalışmalar var. Avrupa’daki bozkurtların (grey wolves) faaliyetlerini de anlatıyorlar,” diyerek bu haftalık gündemini tamamladı.