Dijital ütopyadan teknolojik distopyaya...

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Kitabı'nda Ceyhan Usanmaz, César Rendueles'in dijital bir ütopya vaadiyle yaklaştığımız iletişim teknolojilerinin artık teknolojik distopyaya dönüştüğünün altını çizdiği "Sosyofobi: Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim" adlı kitabı üzerine konuşuyor.

""

Yeni neslin teknolojiyle ilişkisi üzerine en sık duyduğumuz yorumlardan biri değil midir; küçücük yaştaki –belki doğru dürüst konuşmaya bile başlamamış– bir çocuğun elindeki teknolojik cihazı –örneğin akıllı telefonu– maharetle kullanması... Duyulan bir gurur da vardır bu yorum yapılırken yüze yerleşen o gülümsemenin altında. Oysa, madalyonun bir de öbür yüzü var gibi görünüyor: "Dört yaşındaki çocuklarımızın akıllı telefonları bu kadar ustalıkla kullanmasının nedeni daha önce bilinmeyen Faustvari becerilere sahip olmaları değil, bu telefonların dört yaşındaki çocuklar tarafından kullanılmak üzere tasarlanmış cihazlar olması."

Sosyoloji profesörü César Rendueles'in, Türkçede yeni yayımlanan Sosyofobi isimli çalışması, benzeri 'aydınlanma' anlarını çokça yaşayacağımızı vaat ediyor bir bakıma! Örneğin günümüzde internete ya da sosyal ağlara derin bir hayal kırıklığıyla baktığımız aşikâr; söz konusu 'dijital ekosistem' bize öfke, anlamsızlık, kızgınlık, saldırganlık ve yalandan oluşan nihilist bir distopya gibi görünüyor neredeyse. "Peki," diyor César Rendueles, "ortak bir yaşam projesi ya da müzakere araçları olmayan bireyleri anonim bir dijital alanda bir araya getirip aralarındaki etkileşimin denetimini, onların dikkatini çekmek ve paraya çevirmek için tasarlanmış algoritmalara teslim ettiğimizde tam olarak ne olacağını düşünüyorduk ki?"



Kısacası, her şeyin başlangıcında dijital bir ütopya vaadiyle yaklaştığımız iletişim teknolojilerinin, artık enikonu bir teknolojik distopyaya dönüştüğünün altını çiziyor Rendueles (iyimserliğini halen koruyanlar var hiç şüphesiz) ve kitabının alt başlığına da yansıdığı gibi, konuya siyasal ağırlıklı bir bakış atıyor. Çünkü söz konusu teknolojilerden yetersiz bir yararlanmanın olduğunu dile getiriyor ya da –öyle görünmüyorsa bile– kamunun aslında dağılmış ve küçük gruplara ayrılmış bir durumda olduğunu hatırlatıyor; belki de en önemlisi, ‘coşkulu bir teslimiyet’ten söz ediyor. “Aslında dijital iletişim araçlarının yarattığı toplumsal coşku asılsızdır, dekoratiftir. Ortak varoluşumuzun teşvik etmesi gereken şeyi, yani birbirimize gösterdiğimiz ilgiyi teşvik etmeye faydası yoktur. Aynı şey eşitlikçilik 2.0, yani toplumsal farkın Ağ’da en aza indiği duygusu için de geçerli. Radikal demokrasi evrensel bir müşteri-hizmet hattı değildir. Eğer durup düşünürseniz bunun biraz saçma olduğu anlaşılacaktır.”

Elbette söz şirketlere de geliyor: "Küresel kapitalizmde teknoloji şirketlerinin merkezi konumda olduğu çok açık ama bu ayrıcalıklı konumun neoliberal projeyi yumuşattığı ya da bozulmasına bir alternatif sunduğu söylenemez. Aksine, emeğin güvencesizliği, tekelci yoğunlaşma ve finansallaşma uygulamalarını şiddetlendirme eğiliminde."


César Rendueles

Sosyofobi: Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim

çev. Alev Türker Ok

İletişim Yayınları, 2024, 232 s.