'Pencere kapanıyor ve yeterince ilerleme kaydedemiyoruz'

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, dünyanın her yerinde etkisini hissettiren iklim krizinin etkilerine bir kez daha değiniyor.

""
AP Photo/Michael Probst
'Pencere kapanıyor ve yeterince ilerleme kaydedemiyoruz'
 

'Pencere kapanıyor ve yeterince ilerleme kaydedemiyoruz'

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba Açık Radyo dinleyicileri. İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz. Yaz mevsiminin tam ortasında sayılırız. Sıcaklar ise normallerin çok ötesinde rekorlar kırmakla meşguller. Tam da bilim insanlarının söyledikleri gibi, felaketlerle karşı karşıyayız. Üstelik Küresel Kuzey’in dayanıklılığına karşı insanlar bu felaketlerden ağır şekilde etkileniyor. Oysa onlarca yıldır fosil yakıt lobisinin iklim krizinin gerçekliğini perdeleme çalışmaları sonucu Küresel Güney’de yaşanan ölümler ve yıkım göz ardı ediliyor. Küresel Kuzey’e yaz gelip de rekorlar kırılmaya başlayınca, iklim krizi haberleri gazete manşetlerinde görülmeye başlıyor, büyük şirketler de sürdürülebilirlik çalışmalarına ivme kazandırıyor. Ta ki sıcaklar gündemden düşene kadar…

wearerestless.org
Vanessa Nakate: Milyonlarca insanla gerçekleştirdiğimiz küçük eylemler dünyayı değiştirebilir

Ugandalı FFF iklim aktivisti ve UNICEF temsilcisi Vanessa Nakate, geçtiğimiz hafta iklim krizi konusunda uygulanan çifte standartla ilgili konuştu;

Afrika'da yaşanan iklim krizinin kapsamı, Avrupa'da felaketler olurken gördüğümüzle aynı kapsam değil. Birdenbire bir krizin içindeyiz çünkü beyazlar ya da zenginler iklim krizinin sebep olduğu zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar.”

İklim krizi söz konusu olduğunda Küresel Güney'de halihazırda neler olduğunu eğer kimse bilmezse, insanlar durumun aciliyetini anlamayabilir. İnsanlar, geçim kaynaklarını etkileyen sürekli sel, sürekli toprak kaymaları ve sürekli kasırgalardan etkilenmeye devam ediyor.
İklim krizinin kökleri sömürgecilik tarihine dayanıyor ve Küresel Kuzey'in kaynakların sömürülmesi pahasına zenginleştiğini biliyoruz.

En az sorumlu olanlar, iklim krizinin ön saflarında yer alıyorlar. İklim krizinin ön saflarında yer alanlar, dünya gazetelerinin ön sayfalarında yer almıyorlar.
Kriz gelecekte olacak bir şey değil. Bu, bugün ya da birkaç gün önce olmaya başlayan bir şey değil. Bu çok uzun zamandır pek çok insanın hayatını etkileyen bir şey. Yine de iklim krizinden Mozambik sorumlu değil. Tazminat talep ettiğimizde, insanlara yardım etmek içindir. İklim adaleti için verilen tüm mücadele, şu anda acı çeken insanlara yardım etme mücadelesidir. Şu anda kayıp ve hasar yaşayan insanlar. Bu yüzden bu sorunları çözmek için gerekli finansmana ihtiyacımız var.

Evet, Afrika, küresel sera gazı emisyonlarının %4'ünün daha azından sorumlu. Ancak kıta, iklim acil durumunun en sert etkilerinden bazılarıyla karşı karşıya. Artan sıcaklıklar ve kasırgalardan, kuraklıklara ve çekirge sürülerine kadar, Afrika şimdiden bir iklim felaketinin acısını çekiyor. İklim krizi nedeniyle 2050’ye kadar 86 milyon Afrikalı'nın göç etmesi bekleniyor.

Denis Onyodi /IFRC/DRK/Climate Centre/flickr
Mozambik, Afrika'da iklim değişikliğine karşı en savunmasız olan ilk üç ülke arasında yer alıyor

Ocak ve Mart 2022 arasında tropik fırtınalar ve kasırgalar, Güney Afrika'da yaklaşık 600 bin kişinin yerinden olmasına neden oldu. Nijerya'nın bazı bölgelerinde evler şimdiden yükselen deniz seviyesinden sular altında kalıyor. Yiyecek ve su kıtlığı milyonları etkiliyor. Yüksek gelirli ülkeler, en çok risk altında olanlara taahhüt edilen mali desteği sağlamakta defalarca başarısız oldu. IMF, 2019 kasırgasının ardından Mozambik'e 118 milyon dolar kredi verdi. Ancak talep edilen krediler değil, borçlarının silinmesi ve iklim felaketleri sebebiyle yıkımın bedelinin karşılıksız olarak ödenmesi.

Diplomat ve eski Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Genel Sekreteri Christiana Figueres'in Haziran ayında yaptığı bir konuşmadan alıntı paylaşarak programıma devam etmek istiyorum;

Aslında bir 'travma öncesi sendrom' aşamasına giriyoruz. Bilimden anlayan milyonlarca genç dehşet içinde ve şimdiden travma ve keder içinde yaşamaya başladılar. Bugün bu bir iklim inkarı meselesi değil, bir iklim acizliği meselesidir.

İyimserlik, başka birinin sorunu çözeceğini varsaymak ile ilgili değildir. Bir başkası bununla ilgilenmeyecek. Karşılaştığımız gerçekliğin meydan okumasına karşı durmalıyız. Hiçbirimiz tek başımıza değil, hepimiz kolektif olarak bulunduğumuz yörüngeyi değiştirebiliriz.

Sadece gençler değil, derin bir acı ve çaresizlik içinde, yas içinde olan ve çoğu depresyona giren milyonlarca insan var. Ve bunu sadece kafamda değil, kalbimde de anlıyorum. Ama bu konuda ne yapacağız? Ağrı felç ediciyse ve battaniyeyi başınızın üzerine çekip kayıpların yasını tutmak istiyorsanız, elbette bunu yapmaya hakkınız var. Ama yardımcı olmuyor. Yardımcı olan tek şey, tam da bu acının içinde ayağa kalkıp harekete geçmeye kararlılık bulmaktır.

REUTERS/Pauline Askin
Antarktika, dünyadaki buzun %90'ını elinde tutuyor

Bu arada iklim krizinin en çok kendini gösterdiği kıta olan Antarktika’dan da ısıtma haberleri gelmeye devam ediyor. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Antarktika’daki deniz buzulu seviyelerinin, kaydedilmiş en sıcak Haziran ayı olan geçtiğimiz ayın başlarından itibaren ortalamanın %17 altında kalarak en düşük seviyelerini gördüklerini açıkladı. Dünya İklim Araştırmaları Programı lideri Michael Sparrow, Cenova’da verdiği röportajda gazetecilere, “Kuzey Kutbu’nun buzullarında büyük çaplı azalmalar görmeye alışkınız fakat bu Antarktika için geçerli değil. Bu, çok ciddi bir kayıp,” dedi. Küresel deniz sıcaklıklarında yılın Mayıs ve Haziran aylarında rekor kırıldığını belirten WMO, okyanus yüzeylerinde ısınma hızının giderek arttığını duyurdu.

Yapılan açıklamada, “Yalnızca yüzey sıcaklıkları değil, bütün okyanusların tamamı giderek ısınıyor ve yüzlerce yıl orada kalacak düzeylerde enerjiyi emiyor. Alarm çanları, eşi benzeri görülmemiş sıcaklıkların yaşandığı Kuzey Atlantik bölgesi için özellikle gürültülü biçimde çalıyor,” dendi.

Organizasyon, yakın zamanlarda ortaya çıkan El Niño hava olayı fenomeninin de hem suda hem de karada sıcaklıkları yükseltmesini beklediğini, bu durumun giderek artan sıcaklıklara ve hem su altında hem de havada sıcaklık dalgalarına yol açabileceğini belirtti.

AP/Gregoria Borgia
Şimdi de Küresel Kuzey’in neferi Avrupa’ya bakalım. Avrupa‘da birçok ülkenin yanı sıra İtalya da Cerberus sıcak dalgası nedeniyle zor günler geçiriyor. Ülkedeki Ulusal Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (Inps) genelgesine göre güneşten korunamayan yerlerde çalışan işçiler ya da yüksek sıcaklıklardan etkilenen malzemelerle yapılan işler için özel izin alınabilecek. Şirketler, bu gibi durumlarda çalışanlara izin vermek için devlet desteği alacak. ‘Termal stres’ kaynaklı rahatsızlıkları önlemek için alınan karar ‘hissedilen sıcaklık’ değerinin 35 derecenin üzerine çıkması durumunda geçerli olacak.

İtalya’da sıcak dalgası nedeniyle son günlerde çok sayıda kentte en yüksek risk anlamına gelen ‘kırmızı alarm’ ilan edildi. Sağlık Bakanlığı kararıyla bugün, gözlem altındaki 27 kentten 23’ünde kırmızı alarm hali söz konusu. Bu kentler arasında Roma, Bologna, Floransa, Napoli, Palermo, Torino ve Venedik de yer alıyor. 
Başkent Roma’da Salı günü, bugüne kadar ölçülen en yüksek sıcaklık olan 41,8 derece kayıtlara geçti.

Roma’da ve aşırı sıcakların etkili olduğu diğer kentlerde hastanelerin acil servislerine başvurularda büyük artış yaşandığı belirtiliyor. Elektrik şebekesi işletmecisi Terna’nın açıklamasına göre Salı günü öğleden sonra itibariyle ülkede enerji kullanımı 57,85 GW seviyesine ulaşarak bu yılın rekorunu kırdı.

Reuters
İtalya’da Salı günü en yüksek sıcaklık Sicilya adasındaki Licata kentinde 46,3°C olarak ölçüldü

WMO’ya göre İtalya’da Salı günü en yüksek sıcaklık Sicilya adasındaki Licata kentinde 46,3°C olarak ölçüldü. Avrupa’da bugüne kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık olan 48,8°C, Ağustos 2021’de yine Sicilya’daki Siraküza kentinde ölçülmüştü.

Bu ay Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmada, Avrupa’da 2022’in yaz aylarında sıcaklıklarla bağlantılı nedenlerle 61 bin 672 kişinin hayatını kaybettiği hesaplandı. Mayıs-Eylül 2022 arasındaki bu ‘fazladan ölümlerde’, 18 bin kişi ile İtalya ilk sırada yer aldı.

WMO, sıcak dalgalarının en ölümcül doğal tehlikeler arasında olduğunu ve her yıl binlerce insanın sıcaklarla bağlantılı nedenlerle hayatını kaybettiğini vurguladı. WMO tarafından Çarşamba günü yapılan açıklamada, “Yunanistan ve Türkiye de dahil olmak üzere Akdeniz’in bazı bölgelerinde sıcaklığın hafta ortasında yoğunlaşması bekleniyor,” denildi. WMO Genel Sekreteri Prof. Petteri Taalas, “Isınan iklimimizde giderek daha sık görülen aşırı hava koşulları, insan sağlığı, ekosistemler, ekonomiler, tarım, enerji ve su kaynakları üzerinde büyük bir etkiye sahip,” dedi. Örgüt, aşırı sıcakların yanı sıra aralarında Güney Kore, Japonya ve kuzeydoğu ABD’nin de bulunduğu bazı bölgelerde şiddetli yağışların yıkıcı sellere ve can kayıplarına neden olduğunu da vurguladı. Büyük bölümü sıcak hava dalgasının etkisindeki İtalya’da da kuzeydeki Veneto bölgesinde fırtına nedeniyle acil durum ilan edildi.

Fosil yakıt kullanımı gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim krizi, sıcak dalgası adı verilen hava olaylarının meydana gelme ihtimalinin yanı sıra sıklığı ve şiddetini de artırıcı bir rol oynuyor. Dünyanın birçok yerinde meydana gelen sıcak dalgaları her yıl binlerce insanın ölümüne yol açıyor.

Yüksek sıcaklıklara katlanmak insanların doğrudan ölümüne sebep olabildiği gibi, günlük hayatı ve çalışmayı çok daha zorlaştıran bir etkiye de sahip. Aynı zamanda tarım ve çiftçiliğin gelişimi açısından yıkıcı olabilirken orman yangını riskini artıran zincirleme etkilerde de bulunuyor.

Yine de iyi haberlerden söz etmek mümkün: Hazırlıklı olmak ölüm sayısını kayda değer ölçüde azaltıyor. Bu hazırlıklar, kentsel ortamlarda mekanların soğutulması, vardiyaların değiştirilmesi veya çalışma saatlerinin azaltılmasını kapsayabiliyor. Bilim insanlarına göre, gelişmekte olan ülkeler kapsamlı ısı planları uygulama olasılığı en düşük olan ülkeler. Küresel ısınmayı kontrol altına alma çabaları devam ederken, yaşanacak olan aşırı hava olaylarının zararlarını sınırlamak için hala atılabilecek adımların olması umut verici.

Michael Mann, Türkçe olarak yayınlanan Yeni İklim Savaşı kitabının yazarı

Şimdi de The Guardian için geçtiğimiz 19 Temmuz Çarşamba günü bilim insanı Michael Mann and iklim iletişimci Susan Joy Hassol’un birlikte kaleme aldıkları, ‘Bu sıcak hava dalgası bir iklim alameti ama rotayı değiştirmek için çok geç değil’ başlıklı yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Günümüzde yaşanan iklimde olanların bir özeti olarak gördüm bu anlatılanları.

Otuz yıl önce, dünya ulusları iklim sistemine tehlikeli insan müdahalesini önleme konusunda anlaştılar. Ancak ‘tehlikeli iklim değişikliği’ nedir? Sadece televizyonu açın, sabah gazetelerinin manşetlerini okuyun veya sosyal medya akışlarınıza bakın. Çünkü bu yaz canlı olarak, her zamankinden daha derin bir şekilde, benzeri görülmemiş seller, sıcak hava dalgaları ve orman yangınlarına şahit oluyoruz. Artık tehlikeli iklim değişikliğinin neye benzediğini biliyoruz.

Kanada'dan Yunanistan'a orman yangınları şiddetlenirken Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'da kavurucu sıcaklıklar devam ediyor. Isı yoğun olduğu kadar aralıksız da. Örneğin, Phoenix, Arizona, 43,3 derece üzerinde art arda 18 gün rekorunu kırdı. Genellikle kavurucu günlerden kurtulmak için bir şans olarak güvenilen geceler bile artık çok az rahatlama sağlıyor. Phoenix'te bir haftadan fazla bir süredir gece sıcaklıkları 32, 2 dereceyi aştı. Bu arada şiddetli ve ölümcül seller, Pennsylvania'dan Vermont'a Güney Kore, Japonya ve ABD'nin kuzeydoğusuna kadar etkili oldu.

İklim krizi - ve evet, artık bir kriz - yaşadığımız yerlerde artık bizi tehlikeye atıyor. Bazılarımızın rüzgarın savurduğu Kanada orman yangını dumanları kaynaklı doğu kıyısı şehirlerinde tekrarlayan tehlikeli hava kalitesi olayları olsun, ölümcül sellerin insan yaşamlarındaki etkisi olsun, azalmak bilmeyen insan kaynaklı ısınmanın yıkıcı ve tehlikeli sonuçlarına tanık oluyoruz. Bu bir gerçek.

Gerçekten de, bugünlerde hangi sosyal medya platformunu tercih ederseniz edin ekranınızda ‘kıyametleri’ peşpeşe kaydırırken bizi kaçınılmaz bir gezegensel ölüm sarmalına götüren, geri dönüşü olmayan devrilme noktalarından oluşan, kontrolden çıkmış bir geri bildirim döngüsünde, dünyanın ikliminin kontrolden çıktığını düşünmenize yol açacak seçici görüntüler ve grafikler görebilirsiniz.

Ama olan bu değil.

Gezegenin ortalama ısınması - 2023 için en güncel ölçümler de dahil olmak üzere - iklim modelcilerinin onlarca yıl önce fosil yakıtları ‘her zamanki gibi’ yakmaya devam edersek olacağı konusunda uyardıklarıyla tamamen tutarlı. Evet, güney yarımkürede kışın deniz buzunun rekor kıran kaybından, Florida kıyılarındaki jakuzi ısındaki sularla, Kuzey Atlantik'teki standartların üzerindeki sıcaklığa kadar endişe verici veriler geliyor. Ayrıca bu ay bir bütün olarak gezegen için kaydedilen en sıcak haftayı da gördük. Suçu, devam eden insan kaynaklı ısınma, yeni başlayan büyük bir El Niño olayı ve doğal değişkenliğin aşırılıklarının bir kombinasyonuna bağlayabiliriz.

Bu olaylar, fosil yakıtları yakmaya ve gezegeni ısıtmaya devam edersek rekorların yalnızca kırılmakla kalmayıp paramparça olmasını da bekleyebileceğimizi hatırlatıyor.


Ve gözlemlenen eğilimlerin gerçekten de iklim modellerinin tahminlerini aştığı alanlardan biri de bu yaz gördüğümüz aşırı hava olayları. Bizden biri, ısrarcı yaz havası aşırılıklarının ardındaki bazı daha incelikli fiziksel mekanizmaları hala yakalayamadığını öne süren bir araştırmaya dahil oldu. Kuzey Kutbu alt enlemlere göre daha hızlı ısındıkça, kutuplar ve tropikler arasındaki sıcaklık farkı azalır ve bu farktan kaynaklanan jet akımı zayıflar. Belirli koşullar altında, yerlerinde sıkışıp kalan güçlendirilmiş hava sistemleriyle birlikte yavaş, daha kıvrımlı bir jet akımına yol açabilir. Hava sistemleri -tam da bu yaz yaşadığımız türden kalıcı, aşırı hava olayları- bu şekilde durduğunda, aynı bölgeler her gün aşırı sıcaklık yaşar veya yağmur yağar.

Bu yaz aralıksız devam eden ısı kubbeleri, seller ve kasırga salgınları, şu anda kendimizi içinde bulduğumuz, tam anlamıyla olmasa da belirsiz bir kıyamet ‘yeni anormal durumu’ olduğunu gösteriyor gibi görünüyor. Ve anlaşılır bir şekilde, iklimimizde bir tür kırılma noktasını aştığımıza dair korkutucu fikri besliyor.

Bu izlenimi, hem gözlemlerde hem de modellerde gördüğümüz, düzensiz değil, sabit, ısınan tepkiden ortaya çıkan resimle nasıl bağdaştırabiliriz? Cevap; Dünya'nın iklim sisteminin davranışının, alternatif olarak istikrar ve kırılganlığını destekleyen zıt mekanizmalar arasındaki bir mücadeleyi temsil etmesidir. Bu sürekli mücadele, Dünya'nın geçmiş iklim tarihinin incelemesinde açıkça görülüyor. Sistem itildiğinde, bir noktaya kadar istikrarlı bir şekilde yanıt verir. Ancak çok fazla zorlarsanız, buz tabakalarının parçalanması ve en sonunda bunu takip edecek olan devasa deniz seviyesi yükselmesi gibi belirli ‘devrilme noktalarına’ geçme riskine gireriz.

Bu devrilme noktalarını aşmaktan kaçınmanın tek yolu, gezegeni ısıtmayı durdurmaktır. Ve kapsamlı Dünya sistemi modelleri, karbon kirliliğini bıraktığımızda, Dünya yüzeyinin ısınmasının hemen ardından durduğunu gösteriyor.

Böylece bu bizi başladığımız yere geri getiriyor. Evet, tehlikeli iklim değişikliğini önlemede başarısız olduk. Görülecek olan şey, bunun daha kötüye gitmesine ne kadar izin vereceğimizdir. Gezegenin 1,5 derecelik feci ısınmasını önlemek için hala bir fırsat penceresi var ve bunun ötesinde şimdiye kadar gördüğümüz her şeyden çok daha kötü sonuçlar göreceğiz. Ancak bu pencere kapanıyor ve yeterince ilerleme kaydedemiyoruz.

Umutsuzluğa teslim olamayız. Bu krizin bir felakete dönüşmesini önlemek için yapılacak çok iş olduğundan, enerjimizi eyleme yönlendirmek daha iyidir. Bu yazın aşırılıkları sizi yakın ve kaçınılmaz iklim çöküşü korkularıyla dolduruyorsa, unutmayın, oyun bitmedi. Oyun başladı.”


Yaşadığımız bu sıcak günlerde sizinle bu yazıyı paylaşmamın nedeni, belki de gelecek günlerin en serinini yaşıyor olmamız. Daha kötü sıcaklar, daha kötü seller normalimiz olacak. Ama petrol, kömür ve gaz çıkarılması durdurulursa bu kötü senaryoların önüne geçebiliriz. Umut hep var. Bu kötü gidişatı tersine çevirebiliriz. Sellerin, kuraklığın sorumlusu petrol, kömür ve gazdır. Bunları durdurmak da bizim elimizdedir.