İklim krizinde dönülmez noktayı aştık

-
Aa
+
a
a
a

Atlas Sarrafoğlu haftanın iklim haberlerini; Venezuela'nın son buzulunu, ekstrem hava olaylarını, dünyanın dört yanından sıcaklık ve sel felaketlerini anlatıyor.

""
İklim krizinde dönülmez noktayı aştık
 

İklim krizinde dönülmez noktayı aştık

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba Açık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz.

Ben programın yapımcı ve sunucusu Atlas Sarrafoğlu. Size bu haftanın yine bir iklim aktivisti gözünden dikkat çekici haberlerini getirdim.  İlk haberim son 11 aydır verdiğim haberlerin aynısı. Geçtiğimiz aylarda sıcaklık rekorları kırılırken Nisan için de aynı haber geldi ne yazık ki… Küresel ısınma ile birlikte artan hava sıcaklığı dünyada aşırılıklara neden oluyor. Geçtiğimiz yıl dünyada kayıtlardaki en sıcak 12 aylık dönem yaşandı ve son 9 ayda şimdiye kadar kaydedilen en sıcak aylar oldu. 2024’te de sıcaklıklar kendini göstermeye devam ediyor. AB Copernicuss uydu izleme sistemiyle yapılan ölçümlere göre geçen ay, küresel çapta şimdiye kadar kaydedilen en sıcak Nisan ayı olarak tarihe geçti.

Dünyada 2023 yılında iklim değişikliği ve El Nino etkisiyle küresel sıcaklık ortalamalarında rekor değerler kaydedildi. Avrupa Birliği’nin finanse ettiği Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) tarafından yapılan açıklamaya göre, dünya genelinde şimdiye kadar kaydedilen “en sıcak nisan” geride kalırken ortalama yüzey hava sıcaklığı 15,03 derece ölçüldü.
Açıklamada, bu ölçümün ocak için 1991-2020 ortalamasının 0,67 derece üzerinde olduğu aktarılırken,  son 12 ayın üst üste kaydedilen en sıcak aylar olduğu kaydedildi.

Duyuruda, son 12 aydaki (Mayıs 2023-Nisan 2024) küresel ortalama sıcaklığın 1991-2020 ortalamasının 0,73 derece üzerinde ölçüldüğü bildirildi. Ayrıca sıcaklıkların en çok Doğu Avrupa bölgesinde ortalamanın üzerinde görüldüğü ifade edildi.

O zaman şimdi de dünya üzerinde bu hafta yaşanan başlıca iklim felaketlerine bakalım. Brezilya'nın güneyindeki Rio Grande do Sul'de sele neden olan şiddetli yağışlar nedeniyle ölenlerin sayısının en az 78'e yükseldiği bildirildi. 115 binden fazla kişi içi yerinden oldu.

Brezilya‘nın güneyindeki Rio Grande do Sul eyaletinde hafta başından bu yana süren aşırı yağışlar can ve mal kayıplarına neden oldu. Sel nedeniyle ölenlerin sayısının en az 90’a yükseldiği, 105 kişinin kayıp olduğu ve 115 binden fazla kişinin yerinden olduğu bildirildi. Olaydan ne kadar hayvanın etkilendiğine dair bir bilgi ise paylaşılmadı.
Eyalet valisi Eduardo Leite “Bu bir savaş senaryosu ve savaş sonrası önlemlere ihtiyaç duyulacak” ifadelerini kullandı.
Tekneler, jet skiler ve hatta yüzen gönüllüler devam eden kurtarma çalışmalarına yardımcı oldu. Eyalet başkenti Porto Alegre‘de Fabiano Saldanha, Cuma gününden bu yana şehrin bir parçası olan adalarda yaklaşık 50 kişiyi sel sularından kurtarmak için üç arkadaşıyla birlikte jet ski kullandıklarını söyledi.

Eyalet sivil savunma yetkilisine göre, şu ana dek 120 kişinin kayıp olduğu bildirilirken, bir önceki gün yaklaşık 90 olan ölü sayısının hala önemli ölçüde artabileceği bildirildi. Kurum ayrıca dört ölümün daha fırtınalarla ilgili olup olmadığının araştırıldığını duyurdu. Yetkililere göre son birkaç gün içinde fırtınalardan kaynaklanan seller, Uruguay ve Arjantin sınırındaki eyalette bulunan yaklaşık 500 şehrin üçte ikisinden fazlasını etkiledi ve 115 binden fazla insanın yerinden olmasına neden oldu.

Bu hafta Afrika’da yaşanan iklim olaylarına bakacak olursak; Tropikal Hidaya Siklonu, geçtiğimiz haftalarda sellerin 400’den fazla can aldığı Tanzanya ve komşusu Kenya‘yı şiddetli yağmur ve yüksek hızda sert rüzgârlarla vurdu. Dünya Meteoroloji Örgütü‘ne göre Kategori 1 kasırgasına eşdeğer olan Hidaya, Afrika‘nın doğusunda görülen türünün ilk örneği.
EarthOrg’dan aldığım habere göre; saatte 165 kilometreye varan rüzgarlar ve neredeyse sekiz metre yüksekliğinde dalgalara neden olan Hidaya Siklonu, Kenya’nın 33 ilçedeki 178 baraj ve su rezervuarının yakınında yaşayanlar için zorunlu tahliye emri çıkarmasına neden oldu. Tanzanya‘nın büyük bir bölümünde elektrik kesintisi yaşanmasına ve binlerce insanın yerinden edilmesine rağmen herhangi bir can kaybı ya da hasar rapor edilmedi.
Son haftalarda Doğu Afrika’da normalden daha şiddetli yağışların tetiklediği sel ve toprak kaymaları nedeniyle yüzlerce insan hayatını kaybetti. Uzmanlar, aşırı hava koşullarının, orta-doğu ekovotor Pasifik’teki deniz yüzeyi sıcaklıklarının ısınmasıyla ilgili bir iklim fenomeni olan El Niño’yla bağlantılı olduğunu söylüyor.

İçişleri Bakanlığı ve Ulusal İdare’nin dün güncellenen bilançosuna göre Kenya’da sel felaketleri Mart ayından bu yana en az 228 can aldı ve 200 bin kişiyi yerinden etti. Birleşmiş Milletler mülteciler yüksek komiserliğine göre, Kenya’nın 380 bin kişiye ev sahipliği yapan Dadaab mülteci kamplarında yaklaşık 20 bin mülteci yükselen su seviyeleri nedeniyle yerlerinden oldu. Komşu Tanzanya’da sele bağlı ölümler en az 155’e yükseldi ve iki mülteci kampında barınan 200 binden fazla mülteci etkilendi. Yine Doğu Afrika’da selden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alan Somali‘de, BM verilerine göre 46 binden fazla ülke içinde yerinden edilmiş kişi sel nedeniyle tekrar yerinden edildi. 

Tabii ki denizlerde de ısınma fazlasıyla hissediliyor. BBC’nin bir analizinde, iklim değişikliğinin etkisiyle okyanus sıcaklıklarının geçen yıl boyunca her gün rekor üstüne rekor kırdığını buldu. 50 gün ise, şimdiye kadarki en büyük farkla sıcaklık rekorları kırıldı. Bunda gezegenimizi ısıtan sera gazları kadar El Niño hava olayının da etkisi vardı. Okyanusların aşırı ısınması deniz yaşamına büyük bir darbe vurarak yeni bir mercan ağarma dalgasına yol açtı. Analiz, Avrupa Birliği'nin Copernicus İklim Servisi verileriyle yapıldı. Okyanuslar uzun yıllar boyunca iklim değişikliği konusunda 'joker kartı' olarak görüldü. Bunun sebebi okyanusların sadece insanların ürettiği karbondioksitin yaklaşık dörtte birini tutması değil, aynı zamanda fazla sıcaklığın da yüzde 90'ını absorbe etmesi. Ancak okyanusların bu görevlerinde artık zorlandıklarına dair en güçlü kanıt geçen sene ortaya çıktı.

Mart 2023'ten itibaren okyanusların ortalama yüzey sıcaklığı uzun vadeli normallerin sürekli üzerine çıktı ve Ağustos'ta rekor seviyeye ulaştı. Copernicus verilerine göre son aylar da beklenen rahatlamayı sağlamadı. Küresel günlük ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı yeni bir rekor kırarak bu sene Şubat ve Mart'ta 21.09C 'ye ulaştı.

Güney Amerika’daki iklim krizi haberlerinden en dikkat çekici olanı ise Venezuela’dan geldi. Venezuela'nın son buzulunun da kaybolması ile, ülkenin tüm buz kütlelerinin eridiği ilk ülke olması anlamına geldiğinden, iklim değişikliğine karşı mücadelede artık korkunç bir dönüm noktasına ulaşıldı. 1910 gibi yakın bir tarihte, Güney Amerika ülkesi toplam 1000 kilometrekarelik bir alana yayılan altı buzula sahipti, ancak bunlar artık buzul olarak sınıflandırılma gerekliliklerini karşılamayan yalnızca buz parçacıklarına indirgenmişti.

Ülkedeki buzullardan beşi 2011 yılına kadar yok olmuştu; yalnızca Sierra Nevada Ulusal Parkı'nda La Corona olarak da bilinen Humboldt buzulu kalmıştı. Ancak bu buzul simgesel yapı artık o kadar küçüldü ki şimdi sadece buz alanı olarak yeniden sınıflandırılıyor.

İklim krizinin dünyada bu hafta nasıl yansıdığına baktıktan sonra çözümlerle ilgili haberlere bakalım.. Gezegeni ısıtan kirliliği dev bir vakum gibi atmosferden çekmek için tasarlanan "dünyanın en büyük" tesisi geçtiğimiz Çarşamba günü İzlanda'da faaliyete geçti. İsviçreli şirket Climeworks'ün ülkede açtığı ikinci ticari Doğrudan Hava Yakalama tesisi olan "Mamut", 2021'de faaliyete geçen benzeri Orca’dan 10 kat daha büyük.

Direct Air Capture’ın kısaltması “DAC” olarak anılan Doğrudan Hava Yakalama, kimyasallar kullanarak havayı emmek ve karbonu çıkarmak için tasarlanmış bir teknoloji. Karbon daha sonra yerin derinliklerine enjekte edilebilir, yeniden kullanılabilir veya katı ürünlere dönüştürülebilir.

Climeworks, karbonu doğal olarak taşa dönüşeceği yeraltına taşımayı ve karbonu kalıcı olarak kilitlemeyi planlıyor. Tüm operasyon, İzlanda'nın bol ve temiz jeotermal enerjisinden güç alacak. İnsanlık fosil yakıt yakmaya devam ettikçe DAC gibi yeni nesil iklim çözümleri hükümetlerin ve özel sektörün daha fazla ilgisini çekiyor. Atmosferdeki gezegeni ısıtan karbondioksit konsantrasyonları 2023'te rekor seviyeye ulaştı.

Climeworks, Haziran 2022'de Mammoth'u inşa etmeye başladı ve şirket, bunun dünyanın en büyük tesisi olduğunu söylüyor. Üst üste istiflenebilen ve kolayca hareket ettirilebilen 72 "toplayıcı konteyner" için alana sahip modüler bir tasarıma sahiptir. Climeworks'e göre Mammoth, tam kapasiteyle yılda atmosferden 36.000 ton karbon çekebilecek. Bu, bir yıl boyunca yaklaşık 7.800 benzinli arabanın trafikten çekilmesine eşdeğer. Climeworks, çıkarılan her bir ton karbon için kesin bir maliyet vermedi, ancak bunun ton başına 1.000 dolara yakın olduğunu söyledi.  Bu tür teknolojilerin hala çok pahalı ve yeterli verimliliğe gelmediği çok açık. Atmosferden karbondioksit giderme olarak bilinen uygulamalar, küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5°C ile sınırlamak için gerekli olan miktarlara ulaşmada yetersiz kalıyor. Yapılan yeni bir araştırma ise; iklim değişikliğiyle mücadelede 2015 Paris Anlaşması‘nda belirlenen hedeflere ulaşabilmek için, sera gazı emisyonlarında acil ve keskin düşüşler gerektiğini ortaya koyuyor.

Çalışma, çeşitli ülkelerin karbondioksit giderme hedefleri ve stratejilerini değerlendirerek, bu hedeflerin küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5°C ile sınırlama amacına ulaşıp ulaşmadığını analiz ediyor. Araştırmacılar, ülkelerin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında sunulan Ulusal Belirlenmiş Katkıları ve diğer ilgili belgeleri inceledi ve küresel çapta bir değerlendirme yapıldı. Analiz sonuçları, dünya genelinde CDR uygulamalarının genişletilmesi ve mevcut hedeflere ulaşmada yaşanan eksiklikleri ortaya koydu.

Nature Climate Change dergisinde yayımlanan bu yeni çalışma, ulusal iklim planlarına dahil edilen karbondioksit giderme miktarı ile 1,5°C sıcaklık artışını sınırlamak için gerekli olan miktar arasındaki farkı inceliyor. Şu anki CDR uygulamaları, her yıl yaklaşık 3 milyar ton CO2’yi atmosferden çekiyor. Bu çekimin neredeyse tamamı, ağaçlandırma ve yeniden ormanlandırma gibi kara tabanlı yöntemlerle gerçekleşiyor.

Dünya Bankası Kıdemli Yöneticisi Axel van Trotsenburg,“Toprakları, ekosistemleri ve insanları iyileştirirken karbonu yerin altında tutmak mümkün. Bu, ömrümüzde ulaşılabilir bir hedef, ancak ülkelerin şimdi harekete geçmesi gerekiyor. Orta gelirli ülkelerin arazi kullanımını, ormanları ve ekosistemleri gıda üretimi için nasıl kullandıklarını değiştirmek, 2030 yılına kadar tarımsal gıda emisyonlarını üçte bir oranında azaltabilir” dedi.

Zengin ülkeler, yüksek emisyonlu gıda kaynaklarından sübvansiyonları çekerek düşük emisyonlu gıda seçeneklerini daha ucuz hale getirebilir. Orta gelirli ülkeler, sürdürülebilir arazi kullanımı yoluyla global tarımsal gıda emisyonlarının üçte birine kadarını azaltabilirken, düşük gelirli ülkeler daha yeşil ve rekabetçi ekonomiler için iklim dostu fırsatları değerlendirebilir.