Zadie Smith yıldız mı, yazar mı?

-
Aa
+
a
a
a

Son yıllarda İngiltere’de en çok satılan kitaplar listesinin üst sıralarında yer alan kitapların büyük bir çoğunluğu ya yemek kitabı, ya biyografi ya da farklı etnik kökenlere sahip yazarların kaleme aldığı, günümüz İngiltere’sinin kültürel, ırksal mozaiğini yansıtan romanlar.

Her şey Salman Rüştü ile başladı aslında. Onu Arundathi Roy, Hanif Kureishi ve daha bir çok farklı etnik kökenlere sahip, özellikle Güney Asya kökenli yazarlar izledi.

Şu sıralar bu yazarlar arasında en popüler olanı hiç kuşkusuz ilk romanı White Teeth ile büyük başarı yakalayan, The Guardian ve Whitbread İlk Roman Ödülü’nü kazanan yarı Jamaikalı yarı İngiliz Zadie Smith.

Henüz 27 yaşında olan Smith’in Cambridge Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı öğrencisi iken yazmaya başladığı romanı White Teeth, dilimizdeki adıyla İnci Gibi Dişler, İngiliz TV kanalı Channel 4 tarafından televizyona uyarlandı. Dört bölümden oluşan dizi, 17 Eylül günü gösterilmeye başlanacak. Yazarın beklenen ikinci romanı The Autograph Man ise 26 Eylül’de, İngiltere’de Hamish Hamilton tarafından yayımlanacak.

Çok satan çok okunan değil

Tahmin edileceği üzere şu sıralar İngiliz medyasında Zadie Smith hakkında hemen hemen her gün bir haber yer alıyor. Kimileri, dört gözle beklenen White Teeth’in devamı niteliğindeki yeni romanın, Smith’in rüştünün ispatı olarak görürken kimileri de White Teeth’in yayımlanmasının ardından imajını değiştiren genç yazarın, mevzuu sıkıntısı çeken medya için ideal bir kaynak olduğunu, melez güzeli, All Saints üyelerinden biriymiş gibi gözüken bir yazarın ne yazarsa yazsın zaten adından söz ettireceğini söylüyor.

Zadie Smith

Zadie Smith, hakkında çıkan yazıların çoğunun keyfini kaçırdığını, kendisini öfkelendirdiğini ama bir yazar olarak bunlarla ilgilenmemesi gerektiğini düşündüğünü söylüyor. “Her genç yazarın rüyalarını süsleyen bir başarı elde ettiğim doğru. Herkes bir anda benden söz eder oldu. Her yerde kendimi görmeye başladım. Ama bir yazar olarak geri çekilmem, üzerime düşen görevi yerine getirmem gerekti. Ben de öyle yaptım. İki yıl kendimi dünyaya kapadım. İşim yazmak benim, ikinci romanımı yazdım. Üstelik bildiğim bir şey var ki, bir kitabın çok satılıyor olması, çok okunuyor olması demek değil. Kitabı çok satılan yazar da iyi yazar değil” diyen Smith, ünlü olmaktan sıkılmış gibi gözüküyor. Belki de salt bu nedenden dolayı ay sonunda İngiltere’de yayımlanacak yeni romanı The Autograph Man’in eksenine günümüzün yükselen değeri ‘ün’ kavramını almış. Günümüz toplumlarındaki ünlü olma, ünlülere yakın olma saplantısını. Romanın ana kahramanı Çinli bir Musevi olan ve
hayatını ünlülerin imzalı fotoğraflarını satarak kazanan Alex Li -Tandem.  Bir kısmı New York’ta bir kısmı Londra’da geçen roman, 22 Ekim’de sahibini bulacak Booker Ödülü jürisinin eline, ödüle aday kitapların uzun listesi açıklanmadan bir - iki gün önce ulaşmış. Görülen o ki jüri üyeleri Smith’in popülerliğine kayıtsız kalamamış ve kitabı uzun listeye dahil etmiş. Romanın 24 Eylül’de açıklanacak kısa listede yer alacağına kesin gözüyle bakılıyor.

The Autograph Man, ikinci roman sendromu yaşayan Smith için de, İngiliz edebiyat çevreleri için de önemli bir sınav. Smith, medyanın, eleştirmenlerin yarattığı bir edebi yıldız mı yoksa yazar mı sorusunun cevabını, kitabın 26 Eylül’de yayımlanmasıyla öğreneceğiz.