Yüzde ne kadar varız? - Bir yeni yıl değerlendirmesi

-
Aa
+
a
a
a

Yeni genelde olumlu anlamda bir değişimi içerir veya öyle olması düşlenir. 2001 biterken de 2002 için gerek dünyamız, gerekse ülkemiz için umutluyduk veya umutlu olmak istiyorduk. 2002 yeniydi, yeniliklere gebeydi. Şimdi 2003’ten bekliyoruz umutlarımızın gerçekleşmesini. Peki aslında beklemeli miyiz? 2002 neden umut versin bize 2003 için. Şimdi gelin isterseniz birlikte çok kısaca hafızamızı yoklayalım.

Gediz deltası ve sulak alanlarımız için ne yaptık? 67 milyon civarı nüfusu olan bir ülkede Gediz deltası için 10 binin üzerinde imzayı ancak toplamadık mı? Güzelim sahillerimiz, ormanlarımız, hayvanlarımız, sanayileşme, turizm, tarım ve bir sürü başka gerekçe ile katledilmeye devam etmiyor mu bizlerin maç seyreder gibi bakışları altında? (Özür dilerim haksızlık ettim. Maçları çok daha aktif seyrediyoruz.) Sizce 2003’te çevre konusunda hangi yaklaşımımızın değişme umudu var?

Sabah akşam trafik canavarı ile yatıp kalkan bir ülkede yine 15000 km duble yol yapma peşinde değil miyiz? Benim anımsadığım Demokrat Parti’den beri Türkiye karayolu bazlı ulaşım dışında ne denedi bu güne kadar ve neden 2003’te başka seçenekleri deneyelim? Biz mantık olarak ulaşım sistemimizi değiştirmeyelim, mevcut durumda trafik konusuna yaklaşımımızı da değiştirmeyelim (yani sadece trafik canavarı ve aşırı hız martavalına sığınmaya devam edelim), o zaman neden 2003’te kazalarımız azalsın?

 Calopteryx splendens, Gediz Deltası (Fotoğraf: Cüneyt Oğuztüzün)

Daha yeni Hürriyet gazetesinde kitaplardaki baskı oyunlarını okumadık mı? 67 milyon nüfuslu bir ülkede baskı oyunu yapmadan bir kitabın birkaç milyon bastığını ve en önemlisi sattığını görme şansımız var mı 2003 yılında? Eğer cevabımız hayır ise okumayan bir ülkede 2003’te neden neyin değişmesini bekliyoruz?

Kabul etmiyorum

2003 yılında ülkemizin temel sorununun aş iş ikilemesi değil nüfusun nicelik ve nitelik yapısı olduğunu, bu eğilim değişmeden hiçbir sorunun çözülmeyeceğini, kendilerinin ana hedefinin de bugün değil yarınların Türkiye’si olduğunu söyleyecek bir siyasal partiye sahip olma şansımız sizce kaç? Böyle bir parti –eğer çıkarsa- liderinin bırakın oy almayı, meydanlarda yuhalanmadan (bu iyimser tahmin, gerçekçisi dövülmeden) konuşma şansı sizce kaç? O zaman ne, neden değişecek 2003’te?

Hiçbir (tabii ki istisnalar hariç, ben ortalamadan bahsediyorum) özgün projeye –sanattan siyasete, spordan ekonomiye, sanayileşmeden teknolojiye, bilgiden çevreye- imza atmayan, aslında atmak gibi de bir niyeti olmayan bir ülkede 2003’te yeni ne yaratılmasını bekliyorsunuz? Yeni bir şey yaratmayan bir ülkede neyin, neden değişmesini bekliyorsunuz? Tanrı aşkına bunun aksini ola ki bana veya Açık Site’ye yazacak kişiler lütfen bir yılda herhangi bir alanda dünyada imza atılan projelerden yüzde ne kadarının bize ait olduğunu da yazsınlar. Ben Türk bilim adamlarının veya yöneticilerinin yurt dışında başka organizasyonlar içerisinde elde ettikleri başarıları bizim kabul etmiyorum. Eğer ona bakarsanız sanırım çok ünlü bir cip markasında kullanılan Quadro Drive sistemi de bir Türk’e ait. (Eğer yanılıyorsam asıl patent sahibinden özür dilerim.) Ama ne kadar Türkiye yapımı diyebilirsiniz, bilmiyorum. Ben toptan bizden bahsediyorum.

2003’te burnumuzun dibindeki savaşa, zararımız olur gerekçesi ile değil, maddi zararımızı fazlası ile tazmin etseniz dahi, böyle gerekçe ile savaş kavramına hayır diyerek karşı çıkacak bir kişi bulabileceğimizi düşünüyor musunuz? Eğer hayır diyorsanız, neden savaşmayalım o zaman?

Güler yüzler mi?

Üniversitelerimizde neyin değişmesini bekliyorsunuz? Bilim üreten bir üniversite olma şansımız sizce kaç? Bilim üretemeyen ve bu nüfus baskısı altında bilim üretmek için değil, liseden çıkanların oturacak koltuk bulsun diye üniversite açılması nedeni ile üretme şansı olmayan bir ülkede neyin değişmesini bekliyorsunuz? Bu koşullar altında, okuyanının dahi mutsuz ve umutsuz olduğu bir ülkede sokakta ne kadar güler yüzlü insanla karşılaşmayı düşünüyorsunuz?

Tek bir hisse devlet payı olmayan kapitalist firmalarının bırakın kârı, organizasyonel açıdan eleştirdiğimiz, çekilsin canım piyasadan dediğimiz devletten zerrece farkı yoksa hangi serbest piyasadan bahsediyoruz?

Sevgilerin gömülmek zorunda kaldığı, bastırıldığı, bıçaklandığı, şiddetin kol gezdiği bir yaşamdan ne bekliyoruz? Allah aşkına, 2003’te neyi, neden bekliyoruz?