TEGV'de düşlerin peşinden

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Bugün eski yılın son programında çok genç, çok güzel konuklarım var. Birisi Derya Ertürk, diğeri Hilal Ülgenay. Kendileri Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın Düşler Atölyesi programında yer alıyorlar. Derya gönüllü olarak görev alıyor. Hilal de gönüllü ama o uygulayan kişi olarak görev alıyor. Hoşgeldiniz...

 

Sevgili Derya, bildiğim kadarıyla bir yıla yakın bir zamandır Eğitim Gönüllüleri’nde gönüllü olarak çalışıyorsun. Neden gönüllü olmak istedin. Ama önce seni tanımak istiyoruz. Sen kimsin, Eğitim Gönüllüleri ile nasıl buluştun, ondan önce neler yapıyordun?

 

Derya Ertürk: 1981 Kütahya doğumluyum. 2003 Haziran ayında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. Tam 1 yıldır da Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda gönüllü olarak çalışıyorum. Fındıkzade Eğitim Parkındayım. Şu an Düşler Atölyesi Programında gönüllüyüm, ondan önce de Oku, Düşün, Yap ve Yaratıcı Drama derslerine girdim. Eğitim Gönüllüleri Vakfı’yla bir arkadaşımın vasıtasıyla tanıştım. Üniversiteye başladığımdan beri hep çocuklarla birşeyler yapmak istiyordum ama bir türlü doğru yeri bulamamıştım. Daha sonra Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nı duyduğum zaman gidip görüştüm ve bu şekilde orada başladım.

 

Hülya Demircan: Ne güzel, peki sen çocukları sevdiğin için gönüllü oldun, öyle mi?

 

Derya Ertürk: Evet benim birinci sebebim çocukları sevmem ve onlarla bir şeyler yapmak istememdi.

 

Hülya Demircan: Peki, sen çocukları sevdiğin için gönüllü oldun, ama başladıktan sonra düşüncelerinde değişiklikler olmaya başladı mı, yani ilk başlama nedeninle bugün kendine baktığın zaman bir farklılık görüyor musun duygu ve düşüncelerinde?

 

Derya Ertürk: Tabii ki; sonuçta ilk başta kendi adıma yapılmış bir gönüllülüktü bu ama şu an çok daha farklı. Önce çocuklar önce başkaları adına yapılmış bir gönüllülük var. Çünkü size ulaşmak isteyen, farkına varmadığınız çok fazla kişi var ve siz oraya gittiğinizde gerçekten çok doğru bir seçim yaptığınızı görebiliyorsunuz. Sesini duyurmak isteyen çok fazla çocuk var. Dediğim gibi, onların arasına girdiğiniz zaman, evet burası doğru yer ve buradan ayrılmamalıyım diyorsunuz.

 

Hülya Demircan: Programımızın adı olan sosyal sorumluluk duygusunu bu vesileyle mi duymaya başladın yoksa zaten farkında mıydın?

 

Derya Ertürk: Tabii ki farkındaydım ama insanlarda hep oturup bir şeylere üzülmek vardır. Artık ben oturmak istemedim, yani oturup, üzülmek veya ben bir şeyler yapmak istiyorum demek işin en kolay kısmıydı. Mesele gidip gerçekten bir şeyler yapmaktı ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı bu anlamda bence çok doğru bir yer. Gidip gerçekten çocuklarla bir şeyler yapmak istiyorsanız, onlara bir şekilde yardım etmek istiyorsanız orası doğru adresti. İlk başta tabii ki birtakım acemilikler yaşıyorsunuz ama çok fazla yol gösteren, yardımcı olan gönüllü, çalışan, kadrolu arkadaşlarımız olduğu için çok rahatlıkla bu işe devam edebiliyorsunuz.

 

Hülya Demircan: Peki sen bir şeyler öğrendin mi, vermek kısmı bir kenara da..... Ben de eski Eğitim Gönüllüleri çalışanı olarak çok şey öğrendiğimi düşünürüm. Sende de böyle şeyler oldu mu?

 

Derya Ertürk: Tabii hiçbir zaman tek taraflı olduğuna inanmadım. Çocuklardan çok fazla şey aldım, her hafta 2 dersim var. Her gittiğimde büyük bir enerjiyle geri dönüyorum. Çünkü çok pozitif enerjileri var. Çocuklar çok enerji dolular ve her zaman mutlu olacak bir sebep bulabiliyorlar. Bunlar çok güzel şeyler. Güne çocuklarla başlamak ve yine çocuklarla bitirmek benim adıma çok keyifli. Yani orada çok büyük bir enerji topluyorum.

 

Hülya Demircan: Seni çok iyi anlıyorum, haklısın. Şimdi bu enerji verenlerden biri olan Hilal Ülgenay’ la konuşacağız. Hilalciğim tekrar hoş geldin. Hilal sen bana program öncesi sohbetinde 5-6 senedir Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na gidip geldiğini söyledin. Galiba Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın en eski gönüllülerinden birisin. Peki kaç yaşındasın sen?

 

Hilal Ülgenay: Ben 11 yaşındayım.

 

Hülya Demircan: Doğar doğmaz eğitim gönüllüsü oldun. yani.... Peki sen neden Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na gitmek istedin. Bu arada FEP’ e (Fındıkzade Eğitim Parkı’na) gidiyorsun değil mi?

 

Hilal Ülgenay: Evet.

 

Hülya Demircan: Nereden aklına geldi Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na gitmek?

 

Hilal Ülgenay: Babamın çocukluğunun geçtiği yer orası. Orası önceden büyük bir futbol sahasıymış sonra pazar olmuş, değişik şeyler olmuş, sonra oraya yazılmamı babam istedi. Ağabeyimle ben küçük yaşımızdayken yazıldık.

 

Hülya Demircan: Sana orada ne cazip geldi? Hadi yazıldın ama sonra hoşuna giden ne oldu da bu kadar sene devam ettin?

 

Hilal Ülgenay: Orada park var. Ders olmadığı zaman parkta eğlenebiliyordum.

 

Hülya Demircan: Çok güzel bir park değil mi? Çiçekler filan var. İnsan keyif alıyor.

 

Hilal Ülgenay: Sonra dersler var. Sadece Düşler Atölyesi değil, değişik dersler var, mesela İngilizce dersi var. Takıldığımız bir şeyi orada hocalara sorabiliyoruz.

 

Hülya Demircan: Okulda takıldığınız bir şeyi Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda sorabiliyorsunuz. Okulda soramıyor musunuz?

 

Hilal Ülgenay: Soruyoruz da okulda vaktimiz kalmıyor, daha kısıtlı. Bir de bizim için parka erken geliyorlar, bizim sormamız için.

 

Hülya Demircan: Okulla ne farkı var.Eğitim Gönüllüleri Vakfı Parkı’nın? Sen bir fark görüyor musun?

 

Hilal Ülgenay: Evet, orada sıkmıyorlar.

 

Hülya Demircan: Bir defa sınav yok galiba. O güzel bir şey mi?

 

Hilal Ülgenay: Evet.

 

Hülya Demircan: Sevgi var mı?

 

Hilal Ülgenay   : Daha çok sevgi oluyor orada.

 

Hülya Demircan: Arkadaşlık nasıl orada?

 

Hilal Ülgenay   : Daha iyi, daha güzel

 

Hülya Demircan: Peki ağabey, ablalarla aranız iyi mi?

 

Hilal Ülgenay : Öğretmen demiyoruz. Mesela, Aslı abla, Derya abla, Murat ağabey diyoruz.

 

Hülya Demircan: Niye öğretmen demiyorsunuz? Düşündün mü hiç bu konuyu?

 

Hilal Ülgenay   : Öğretmen gibi değiller, bizimle arkadaşlar...

 

Hülya Demircan: Abla, ağabey gibi hakikaten değil mi?

 

Hilal Ülgenay   : Evet.

 

Hülya Demircan: Peki, Hilal sen hangi etkinliklere katıldın bu güne kadar, Düşler Atölyesi’nden önce... Hatırlıyor musun katıldıklarını ? İngilizce dedin, başka?

 

Hilal Ülgenay: Baskete gidiyorum.

 

Hülya Demircan: Boyun bayağı uzayacak galiba.

 

Hilal Ülgenay: Halk oyunlarına da gidiyorum.

 

Hülya Demircan: Belirli bir yöre oynuyor musunuz?

 

Hilal Ülgenay: Diyarbakır yöresi.

 

Hülya Demircan: Hepsine aynı anda mı gidiyorsun şimdi?

 

Hilal Ülgenay: Folklora önceden gidiyordum.

 

Hülya Demircan: Derya, ne amaçlanıyor bu atölye programında?

 

Derya Ertürk: Atölyenin en büyük amacı çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek. Adı üzerinde zaten. Düşler Atölyesi yani düşleyebildikleri yere kadar, sonuna kadar zorlamak... 8 haftalık bir dönemin sonunda da gayet iyi gözlemleyebiliyoruz. İlk haftalar çocuklar biraz daha sıkılganlar, her şeyi bize soruyorlar ama birkaç haftanın sonunda artık bize sormadan ben bunu bu renk boyamak istedim, böyle boyadım. Ben şimdi bu malzemeyi kullanmak istedim ve kullandım gibi. Yani biraz daha kendi başlarına kalıyorlar.

 

Hülya Demircan: Peki Hilal’e soralım. Derya ablan, “düş güçlerini, hayal güçlerini geliştirmek”ten bahsetti, sen böyle bir şey hissettin mi? Kaç haftadır gidiyorsun Düşler Atölyesi’ne?

 

Hilal Ülgenay: 11 hafta oldu herhalde.

 

Hülya Demircan: Peki neden gittin? Yani canın istedi gittin, tamam. Sonra devam ettin, sıkılmadın ki 11 haftadır gidiyorsun. Ne hoşuna gitti?

 

Hilal Ülgenay: Okulda dersler oluyor, 6 saat okuldayız. Eve gelince de ödevlerimizi yapıyoruz, ondan sonra da kafamızı dağıtıyoruz Düşler Atölyesinde, eğleniyoruz, el işimizi geliştiriyoruz.

 

Hülya Demircan: Mesela nasıl geliştiriyorsunuz? Kağıt mı kesiyorsunuz, orada neler yapıyorsunuz?

 

Hilal Ülgenay: Okulda yaptığımız resimlerden yapmıyoruz orada.

 

Hülya Demircan: Okulda ne yapıyorsunuz, burada ne yapıyorsunuz?

 

Hilal Ülgenay: Okulda boyama yapıyoruz, normal sulu boyalarla falan...

 

Hülya Demircan: Düşler Atölyesinde ne yapıyorsunuz?

 

Hilal Ülgenay: Düşler Atölyesinde çeşitli bilmediğimiz şeyleri, bilmediğimiz malzemeleri kullanıyoruz. İstediğimiz malzemeyi kullanabiliyoruz. Orada malzemelerin yerleri var.

 

Hülya Demircan: Malzeme derken, boya cinsi mi, yoksa başka şeyler de var mı?

 

Hilal Ülgenay: Boya, uhu, makas, çeşitli adlarını bilmediğim bir çok şey var, onları kullanıyoruz.

 

Hülya Demircan: Kullanıp, ne yapıyorsunuz?

 

Hilal Ülgenay: Mesela bir kere mum yapmıştık, süs mumları yapmıştık.

 

Hülya Demircan: Sen kendin yaptın mumu, ne güzel.

 

Hilal Ülgenay: Sonra maket ev yapmıştık, bir tane bebek yapmıştık, gözlerini boncuklarla yapmıştık.

 

Hülya Demircan: Kağıt üzerinde mi, yoksa ele alınacak bebek mi?

 

Hilal Ülgenay: Yok, kağıt üzerinde... Diğer sınıflar ele alınacak bebek de yapmışlar... Telden insan yapmışlar.

 

Hülya Demircan: Ne güzel, peki sen burada onu yaptıkça hoşuna mı gidiyor?

 

Hilal Ülgenay: Evet hoşuma gidiyor. Bir de güzel resimler sergilenecek.

 

Hülya Demircan: Sergilenecek resimler seçildi mi peki?

 

Hilal Ülgenay: Daha sonra seçilecekmiş.

 

Hülya Demircan: İnşallah seninki de seçilir.

 

Hilal Ülgenay: Bir de bazı resimleri hepimiz birlikte yapıyoruz.

 

Hülya Demircan: Hepimiz dediğin kaç kişisiniz?

 

Hilal Ülgenay: Orada 16-17 kişi varız.

 

Hülya Demircan: 16 kişi birden tek bir resim mi yapıyorsunuz?

 

Hilal Ülgenay: Mesela geçen hafta büyük bir kartonun üstüne biri yatmıştı.

 

Hülya Demircan: Sizden biri mi?

 

Hilal Ülgenay: Evet, onun resmini çizmiştik.

 

Hülya Demircan: Bayağı büyük bir karton o zaman.

 

Hilal Ülgenay: Evet. Ondan sonra üstünden geçip, resmini çizmiştik, sonra da boyamıştık. Böyle çeşitli güzel şeyler yapıyoruz.

 

Hülya Demircan: Herkes bir köşesini mi boyadı? Yani kimisi ayağını, kimisi başını gibi...

 

Hilal Ülgenay: Evet. Herkes kendi hayal gücüne göre istediği renklerle yapmıştı.

 

Hülya Demircan: Peki sence nasıl oldu. Beğendin mi çıkan bu resmi?

 

Hilal Ülgenay: Bence çok güzel oldu.

 

Hülya Demircan: Resmin altına da imzanızı attınız mı, adınızı yazdınız mı?

 

Hilal Ülgenay: Hayır.

 

Hülya Demircan: Bence gidince arkasına yapın. Hatıra olarak kalır diye düşünüyorum. Peki Hilalciğim, müsaade edersen Derya ablanla biraz konuşayım. Derya bu program ne kadar süredir uygulanıyor. Yeni mi başladı?

 

Derya Ertürk: Türkiye’de yeni başladı. Düşler Atölyesi adı altında ve Fındıkzade Eğitim Parkı’nda yaz okulu sırasında 6 haftalık bir proje olarak başladı. Daha sonra da kış döneminde 8’er haftalık programlar şeklinde uygulanmaya başladı. Düşler Atölyesi daha önce birçok ülkede “make a connection” bağlantı kur adı altında...

 

Hülya Demircan: Nokia sponsorluğunda yapılıyor galiba.

 

Derya Ertürk: Evet Nokia ve IYF yardımlarıyla hazırlanmış bir çalışma bu.

 

Hülya Demircan: Uluslararası Gençlik Vakfı (IYF), Nokia ile ortak mı yapıyorlar bu projeyi?

 

Derya Ertürk: Evet. Düşler Atölyesi’ni ise Hilal çok güzel anlattı aslında. Ben birçok şeyden bahsedecektim ama benden önce kısa kısa hepsini özetledi.

 

Hülya Demircan: Uygulayanın anlatması amacına daha iyi ulaştığını gösteriyor.

 

Derya Ertürk: Evet kesinlikle, çok güzel söyledi zaten. Atölyenin çocuklar açısından çok büyük bir kullanım kolaylığı var. Çünkü atölyede dolaplarımızın hepsi açık ve bütün malzemelere çocuklar ulaşabiliyorlar. Bir yerde makaslar bir yerde boyalar, başka yerde kaplar... Her türlü boyaya, her türlü malzemeye ulaşabiliyorlar. Bu onlar adına çok keyifli. Çünkü makasın, yapıştırıcının nerede olduğunu biliyorlar, gidip onu alıp, tekrar kendileri yerine koyuyorlar. Böyle bir özelliği var.

 

Hülya Demircan: Bir insiyatif kullanma imkanı da sağlanıyor sanki. Hem özgür, hem de sorumluluğu kendi kendine geliştiriyor gibi geldi bana...

 

Derya Ertürk: Evet ama tabii ki özgürlükleri de diğer arkadaşlarını rahatsız etmeyecek ölçüde. Onlar da bunun bilincindeler zaten.

 

Hülya Demircan: Özgürlüğün ne olduğunu görüyorlar.

 

Derya Ertürk: Evet bilincindeler, bu da çok önemli ve çok güzel. Onun dışında mesela artık malzemeleri kullanıyoruz. Bu çok güzel bir çalışma. Şişe kapakları, karton kutular... tüm bunları bir yerde biriktiriyoruz, daha sonra da bir çok çalışmamızda bunları kullanıyoruz. Bizim oradaki görevimiz, onlara teknik ve malzeme  desteği vermek, gerisini onlar yapıyor zaten.

 

Hülya Demircan: Siz bu konuda eğitim aldınız mı Derya?

 

Derya Ertürk: Evet ben ve benim gibi atölyeye giren diğer gönüllü arkadaşlarım bu programın eğitimini aldık. Bu eğitimler sonraki aşamalarda da devam edecek.

 

Hülya Demircan: Yani her isteyen gönüllü olarak uygulayıcı olamıyor.

 

Derya Ertürk: Evet önce eğitim alması gerekiyor. Eğitimler de daha çok teknik anlatılıyor, hangi malzemelerin ne şekilde kullanıldığı bize anlatılıyor, uygulatılıyor. Biz de bunu çocuklara aktarıyoruz. Hilal’in de anlattığı gibi, okulda yapamayacakları bir çok çalışmayı yapıyoruz. Örneğin, ebru yapıyoruz, kolaj yapıyoruz çocuklarla...

 

Hülya Demircan: Siz hiç ebru yaptınız mı Hilal,  hani suda yapılan resim?

 

Hilal Ülgenay: Onu yapmadık ama yapacağız herhalde en kısa zamanda.

 

Hülya Demircan: Çok güzel, hem de bizim geleneksel bir sanatımız.

 

Derya Ertürk: Onun dışında dediğim gibi kolaj yapıyorlar, akrilik boyaları kullanarak baskı yapıyorlar.

 

Hülya Demircan: Peki şu anda Fındıkzade Eğitim Parkı’nda uygulanıyor bir de Diyarbakır’da değil mi?

 

Derya Ertürk: Evet.

 

Hülya Demircan: Aynı şey mi uygulanıyor, yoksa yöresel farklılıklar gündeme geliyor mu?

 

Derya Ertürk: Yok, aynı program uygulanıyor.

 

Hülya Demircan: Bu pilot çalışma gibi mi, daha sonra her yerde uygulanacak mı?

 

Derya Ertürk: Bütün parklarda yavaş yavaş uygulanmaya başlanacak. Hedef zaten mümkün olduğunca çok çocuğa ulaşmak.

 

Hülya Demircan: Program sonunda ne gibi değişimler, gelişmeler yaşandı diye bir ölçme sistemi var mı?

 

Derya Ertürk: Şimdilik yok ama zaten bunu çocuklardan gözlemleyebiliyorsunuz. Yaratıcılılıklarının gelişmesinin yanı sıra iletişimde de çok fazla şeyin geliştiğini görüyorsunuz gerek bizlerle, gerek kendi aralarında... Çünkü Hilal’ in bahsettiği gibi grup çalışmaları yapıyorlar.

 

Hülya Demircan: Evet Hilal’de de örneğini görüyoruz zaten ama sanıyorum Hilal daha önceden başlamış zaten daha 5 yaşındayken... Allah vergisi bir iletişim kabiliyeti de var galiba, iyice gelişmiş.

Peki ben her ikinize de çok teşekkür ediyorum. Yeni yılda yeni güzelliklerin sağlık ve afiyetin sizinle olmasını diliyorum. Bütün eğitim gönüllülerine de sevgilerimi iletiyorum. Evet sevgili dinleyiciler, bir program ve bir yıl daha sona eriyor bugün. Hepinizin yeni yılını kutluyor, yeni yılda tekrar görüşmek üzere diyoruz.

 

Deşifrasyonu yapan: Ayten Uludağ Ekmekçiler 

 

(31 Aralık 2003 tarihinde Açık Radyo'da yayınlanmıştır.)