STK'lerin sanal merkezi kuruluyor

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Geçen programımızda daha çok genelden bahsettik, sizden bahsettik. Biraz daha olayı toparlayalım istiyorum. Şimdi bildiğim doğruysa bu STK sempozyumuyla ilgili bütün bilgiler bir web sayfasında sunuluyor, değil mi?

Aylin Örnek: Tabii, sempozyumun web adresi: www.stksempozyumu.org

HD: Peki. Bütün bu sempozyumlarla ilgili bilgi mi, yoksa sadece bu son sempozyumla ilgili bilgi mi?

AÖ: Şu an sadece son sempozyumu bulabilirler ama yaklaşık bir, bir buçuk ay sonra bütün sempozyumlarla ilgili bilgiler oraya aktarılmış olacak.

HD: Peki Aylin; Alper’in söylediğinden hatırladığıma göre senede iki kere yapılıyor. Haziranda olacak, yani 2003’ün Haziran/Temmuzunda olacak.

Alper Akyüz: Haziran, temmuz.

HD: Şimdi bir sivil toplum kuruluşuna bağlı olmadan da katılmak mümkün mü? Dinleyen dinleyicilerimiz katılmak istiyorsa ne yapması lazım?

AÖ: Sadece sivil toplum kuruluşlarında çalışan ya da gönüllü olan kişilerin bu sempozyuma katılması gibi bir şey söz konusu değil, yani isteyen herkese açık sempozyum.

HD: Yani bilinçli yurttaş, sosyal sorumluluk sahibi olan herkes katılabilir.

AÖ: Konuya ilgi duyan herkes katılabilir. Sempozyum döneminde sempozyum sekreteryasıyla bağlantıya girmek gerekiyor. 0212 227 32 33 numaralı telefondan Aylin Örnek ile görüşebilirler. Ya da biraz önce vermiş olduğum web sitesinden ön kayıt formunu doldurup gönderdiğinizde direk benim adresime gelir.

HD: Zamanı geldiğinde sen onlara geri mi dönersin? Yani şimdi doldurup, gönderseler sana.

AÖ: Şu anda gönderemezler, çünkü Haziran ayının programı henüz belli değil, Hazirandan yaklaşık bir ya da bir buçuk ay öncesi girip, programı görebilirler, ilgilerini çekiyorsa formu doldurup bana gönderebilirlerse ben onları kayıt ederim.

AA: Tabii bu arada, şu anda da konu önerilerini gönderebilirler. Çünkü Haziran, Temmuz ayındaki sempozyumun konusunda daha henüz karar verilmedi. Bu da ilk düzenleme kurulu toplantısında karara bağlanacak bir şey.

HD: Evet. sevgili dinleyicilerim (okuyucularım), sosyal sorumluluk sahibi iseniz ve STK’lerin daha güzel şeyler yapmasını istiyorsanız aktif katılımınızı bekliyoruz.

AA: Evet. www.stksempozyumu.org adresindeki iletişim bilgilerinde Aylin’in e-mail adresi var ([email protected]), telefonu da var.

Bu arada, şimdiye kadar yapılmış bütün sempozyumlar tarih vakfı yayınları altında kitaplaştırıldı, Heinrich Böll Vakfının desteği ile. Heinrich Böll Vakfı, sempozyumlara genel bir destek de veriyor. Bu yüzden onların adını anmadan olmaz. Aynı zamanda düzenleme kurulunda aktif bir organizasyon olarak da yer alıyorlar. Heinrich Böll Vakfı’na ve şimdiye kadar destek vermiş tüm kuruluşlara teşekkür etmemiz gerekiyor.

HD: Evet, teşekkür ederiz. Böylelikle Türkiye’nin sivil toplum olması için adım adım ilerliyoruz. İnşallah bir gün alacağız, diye ümit ediyoruz.

Maksat ortak platform oluşturmak

AA: Evet, ayrıca bu kitaptaki bilgilerin hepsi 1,5 ay sonra web sitesindeki sayfalara ücretsiz erişimli bir şekilde konulmuş olacak. Önemli bir bilgi kaynağı olduğunu düşünüyoruz.

HD: Tabii tabii. Çünkü sempozyum konularına baktığım zaman bilinçli ve sosyal sorumluluk sahibi bütün yurttaşların, yani hepimizin okuması gerektiği, katılamıyorsak bile daha sonradan bilgilenmek açısından çok önemli olduğundan herhalde hepimiz hemfikiriz. Bu kitapları nasıl temin edebilecekler peki, yani web sayfasından değil de ben kütüphanemde olmasını istiyorum mesela...

AÖ: Bana başvurabilirler ya da Tarih Vakfı‘nın Nişantaşı, Eminönü büromuzdaki binalarına gelip, oradan temin edebilirler.

HD: Posta ile alma olmuyor mu? İstanbul’da yaşamıyorsa mesela, çünkü programımız digitürk yayını sayesinde bütün dünyadan dinlenebiliyor artık.

AÖ: Tüm kitapçılarda var artık ama, hani illa bizden almak istiyorlarsa. Benle ya da vakıftan yayınlar bölümü ile irtibat kurup böyle bir istek yaparlarsa tabii ki yardımcı oluruz.

HD: Ben konuların ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için, bir kaç başlık örnek söyleyeyim: Gençlik Katılım ve Sivil Toplum, STK’larda örgüt içi demokrasi ve gönüllülük, Sivil Toplum Kuruluşları ve Etik, Sivil Toplum Kuruluşları Arasındaki Yasal Çerçeve, Küçülen Dünyamızda Büyüyen Sivil Toplum gibi birbirinden önemli konular hem kitaplaşmış halinde hem de 1,5 ay içerisinde web sitesinden ulaşabileceğiniz içerik.

STK sempozyumunun genel amacı üzerinde duramadık. Biraz ondan bahseder misin? Neden yapılıyor bu sempozyumlar?

AA: Ortak bir platform oluşturmak için yapılıyor. Bu platformda STK’lerin kendilerini ilgilendiren sorunları birbirleri ile kendi içlerinde tartışması, bundan çeşitli sonuçlar çıkarması ve STK alanını nasıl daha iyiye götürebilir gibi böyle bir ortak bilinç geliştirme amaçlı. Özellikle bunda ortak bir dil yaratmakta başarılı olabildiğimizi de görüyoruz 94 yılından bu yana. Yani sivil toplum kuruluşları terimi bile bu sempozyumların düzenlenmesi sırasında ortaya atılan, sonra da geniş kesimlerce benimsenen bir terim.

HD: Buna bir de alternatif; "sivil toplum örgütü" demeyi tercih edenler de var... Nedenini bilmiyorum. STK diyorsun bu sempozyumlarla oturdu; enteresan.

AA: Bu ortak bilinci ve ortak dili geliştirmek temel amaç ve bu kazanımların kalıcılığı için sempozyumların kitaplaştırılması oldukça önemli rol oynadı. Şimdi daha da interaktif bir şeye dönüşecek. Tabii ki STK sempozyumları araçlardan, ortamlardan ancak birisi. Bu sempozyumlara ulaşamayanlar oluyor, bu sempozyumlarda gelse de beklediğini bulamayanlar oluyor, çok doğal olarak. Çünkü sempozyumlar da evrilen, kendini değiştiren ve kendini geliştiren bir süreç sonuçta. Örneğin bu sempozyumda atölyelere belirli bir format getirdik ve atölyelerin olması gerektiği gibi ve asıl sonuçların üretildiği ortama dönüştürmeyi çabaladık. Bundan sonra da bunu geliştirerek sürdüreceğiz. Ancak tek başına sempozyumlarda olmaz. Türkiye’de bir sorun var. Örneğin diğer ülkelerde STK kaynak ve bilgi merkezleri var. Türkiye’de ise böyle bir yapılanma yok çünkü şimdiye kadar bunu maddi olabilirliğine her zaman kuşku ile bakılmış, maddi olanaklar açıkça bunun için hiç yapılmamış, bu yüzden de STK sempozyumları ile kazandığımız bir birikim var. Bunu başka araçlarla da bütünleştirip, tek başına sempozyumlar olarak değil, başka araçlar ve ortamlar ile bütünleştirip...

200 bin dolarlık proje

HD: Örnekleyebilir misin.

AA: Böyle bir kaynak ve bilgi merkezine doğru sürecin evrilmesi gibi uzun vadede, bir görüşümüz var. Bu nedenle başka bir araç olarak da, aslında Tarih Vakfı’nın daha önce 96 yılında Habitat sürecinde yapmış olduğu bir Türkiye’deki tek ve geniş kapsamlı Sivil Toplum Kuruluşları rehberinin güncellenmesi ve bunun web üzerinden erişilebilecek bir portala dönüştürülmesi gibi bir amacımız var, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, diyebilirim.

HD: Ne güzel.

AA: Şu anda bunun için gerekli paranın %90’nını bulduk, geri kalanı, bu fonu bulursak bunu 2003’ün son aylarında artık, böyle bir dört başı mamur bir online STK bilgi merkezi var diyebileceğiz.

HD: Tek bir kaynak olması şart mı? Mesela Açık Radyo dinleyicileri bağış yapsa, şartlı bağış yapsa böyle bir şeye olmaz mı?

AA: Miktar olarak baktığımızda bu %10’luk miktar 20 bin dolar gibi bir meblağa denk geliyor ve teker teker bağışla...

HD: Damlaya damlaya göl olur, belki olabilir.

AA: Bunun sonucunda ise STK sempozyumları bir yandan ve rehber bir yandan, dikkatinizi çekmek istediğim, Tarih Vakfı’na mal olacak şeyler değil bunlar, hepsi ortak çabanın ürünü. Tarih Vakfı’nın burada yaptığı sadece bir kolaylaştırıcılık görevini üstlenmek. Daha sonrasında böyle bir özerk, özel ya da özerk yapılanmaya giderse de ne mutlu bize uzun vadede. Ne bileyim 4-5 sene içerisinde olabilecek bir şey olabilir. Ama Türkiye’de önemli bir eksiklik; bunun eğitim ayağının da desteklenmesi gerekiyor. Örneğin bu sempozyumda bir temel “başarısızlığımız” var. Hedef kitleyi belirlememek. Biz hani projeler denilince, bu alanda hemen hemen eşit mertebedeki tecrübeli insanların gelip paylaşımda bulunacağını, görüş alışverişinde bulunacağını bekliyorduk. Bir Sivil Toplum Sempozyumu. Ama olan nedir, olan insanların daha çok buradan bir şeyler öğrenmek, almak için gelmiş olmaları. Yani başarısızlık tırnak içerisinde, bu şeyin oluşması aslında bir başarı.

HD: Anlıyorum, sizin beklentiniz başka gelenlerin beklentisi ise başkaydı.

AA: Evet ama bu kitleyi yakalamış olmak da çok önemli. Temel bir gereksinimi, Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarına özel eğitimlerin eksikliğini gösteriyor. İşte bu kaynak merkezine evrilme yolunda bu eğitimlerin de bir şekilde, eğitsel bir çerçeve içerinde bütünlükçü bir yaklaşım içerisinde bir sürece doğru giriyoruz.

AÖ: Sempozyumda kim söyledi hatırlamıyorum ama “hepimiz alaylıyız” demişti. Yani tüm STK’liler onu biraz değiştirmek için çabalamak istiyoruz.

HD: Aslında ona bakılırsa, eğitimin alaylı ve okulluluk olarak ayrılmaz bir bütün olması gerektiğini inanıyorum. Okullu olanlar da başarılı olabilir, değil mi?

AA: Evet. Üniversiteler de yavaş yavaş bunun farkına varmaya başladı ve üniversite öğrencilerine yönelik toplumsal duyarlılık dersleri, kredilendirilmiş sivil toplum kuruluşlarında çalışmalar başladı.

“Projecilik” tabandan koparıyor

HD: Başladı. O nedenle alaylı olmakla okullu olmanın birlikteliği galiba. Benim gençliğimde teori pratik bir arada diye bir kavram vardı, ben hala ona inanlardanım.

AÖ: Ama sadece alaylı olmak olmuyor.

HD: Olmuyor, o zaman çok alaylı oluyor.

AÖ: Evet.

HD: Peki bu sempozyumun sonuçlarından başka çıkarımlarınız oldu mu?

AÖ: Sempozyumun en önemli sonucu bence, sonuç bildirgesinde de belirtiliyor, proje temelli çalışıldığı, projecilik yönüne kayıldığı zaman, sivil toplum kuruluşlarında...

HD: Olumsuz anlamda söylüyorsun herhalde.

AÖ: Olumsuz anlamda projeciliğe kayıldığı zaman...

HD: Yani para bulmak için proje yapmak.

AÖ: Evet, ve STK’nin kendisini ayakta tutmak için yapıldığında, bu projeler tabana yayılamıyor ve toplumsallaşamıyor ve dolayısıyla da sivil toplum kuruluşu, sivil toplum kuruluşu olmaktan çıkıyor. Yani esas amacından tamamen uzaklaşıyor. Dolayısıyla bunun dönüşmesi ve sivil toplum kuruluşlarının biraz kendilerini dönüştürmeleri gerektiği ve daha tabana yönelik daha toplumsal projelere yönelik çalışması gerektiği gibi bir şey çıktı. Zaten hepimizin bildiği ama orada herkesin onayladığı bir durumdu bu.

HD: Eğitim ikinci çıkarımdı. Peki atölyeler konusunda nasıl sonuçlar geldi, değerlendirmeler, anketler nasıl geldi? Anket sonuçlarını değerlendirebildiniz mi?

AÖ: Bir kısmını değerlendirebildik... Atölyeler beş konudaydı. Proje yönetimi eğitimi, proje temelli çalışmalarda profesyonellik ve gönüllülük, kaynak yönetimi ve saydamlık, projelerde sonuç ve değerlendirme kriter ile projelerin sürdürülebilirliği.

HD: O sürdürülebilirlik galiba tabana yayılmayla birebir örtüşen bir konu.

AÖ: Evet, evet. Sürdürülebilirlikte ortaya çıkan sonuç proje bittikten sonra da projenin etkilerinin devam etmesi gerekliliği konusuydu ki bu belki de sempozyumun ciddi çıkarımlarından biriydi. Yani para yoksa da projenin etkileri ve onun hedef kitleye ulaşması sonucundaki etkilerin devam edebilirliği konusu önemliydi.

HD: Çok önemli.

AÖ: Atölyeler de aslında, atölye içeriğinden bağımsız olarak biz orada şunu da düşünmüştük: bir yöntemi insanlara gösterebilmek konusunu... Bunu da başardık sanıyorum.

HD: Evet konunun tartışıldığı, konunun içeriği kadar tartışılma biçimi de bir eğitim aracı oluyor bu tip toplantılarda, değil mi?

Yeni yeni öğreniyoruz

AA: Bunun en önemli örneği olarak ben kendimi görüyorum çünkü sivil toplum kuruluşları sempozyumunda ben 1996 yılından bu yana bu sempozyumlara katılıyorum, Habitat sürecinden bu yana, ve benim için bir anlamda okul oldu. Hani alaylı filan dedik ama bu alaylılığın okulu da bu sempozyumlar.

HD: Usta çıkar ilişkisi de fena değildir de ustaya bağlı tabii. Burada ustalar da kim, belki o da önemli. Peki ben gönüllü profesyonellik ilişkisinden biraz bahsetmek istiyorum. Orada benim gördüğüm, hepimiz adına eleştiri getiriyorum, yani atölye katılımcıları adına. Diğer atölyelerde var mıydı bilmiyorum, herkes önyargılarıyla gelmişti. “Acaba nedir?” diyen çok az kişi vardı içimizde. Başka görüşler nasıl olur acaba? diyemediğimiz sürece ister STK’de ücretli olalım ister gönüllü olalım, ne olursak olalım bir adım yol almamız mümkün değil diye düşünüyorum. Ve ücretli olan arkadaşlar, sizin geçen programda anlattığınız gibi, onlar da anlatmaya çalıştılar gönüllü çalışanlara “Ya biz aslında gönül verdik, onun için buradayız” ama kapılar kapalıydı; karşı taraf dinlemek istemedi. “Sen bizden değilsin” dendi. Profesyonel gönüllü “Yahu bu gönüllüler de bir işe yaramaz, bir gelirler bir daha gelmezler" dedi. Bu sefer öbür taraf diğerini reddetti. Bu tip, aslında toplumun, daha doğrusu hayatın her kesiminde önyargının ne kadar sekte vurucu bir olay olduğunu bir kez daha o atölyede yaşadım. Maalesef onu aşmamız bizim bir iki saatimizi filan aldı. Neyse ondan sonra bence fena gitmedi ama dediğiniz gibi, yöntemlerden bir tanesi de önyargılardan arındırmayı sağlayacak ya bir yöntem bulacağız ya da katılımcıların eğitilmesiyle bunu süreç içinde göreceğiz. Bakalım nasıl çıkacağız sonunda bu işin içinden.

AA: Hem sempozyumlar hem de bahsettiğiniz atölyeler, bahsettiğiniz çatışmalar bile olsa bir öğrenme süreci. Önemli olan bununla nasıl başa çıkabileceğimizi bilmek ve bununla bir şekilde başa çıkabilmek. Hiçbir sonuç çıkmamış gibi görünse bile bunlar bir öğrenme süreci ve bu öğrenme sürecinin sonuçlarını daha uzun vadede görebiliyoruz.

(Deşifre: Cumhur-Ebru Amasyalı)