Sol üzerine

-
Aa
+
a
a
a

Seçimlerin yaklaşması ile yeniden, solun bölünmesi, bilinçli seçmenimizin bu bölünme nedeni ile kime oy vereceğini şaşırması vb. savlar üzerine birçok yazı, makale, okuyucu görüşü izliyoruz, dinliyoruz. Çok yakınlarda Hürriyet gazetesinde, sanırım Sn. Yalçın Bayer’in köşesinde, bir okur gene bu bölünmeden yakınıp kime oy vereceğini şaşırdığını söylüyordu. Ayrıca gerek internet üzerinde, gerekse birçok tartışmada boş oy atılmaması ve mutlaka seçime katılarak görüşümüzün belli edilmesi isteniyor. Doğal olarak sağ tabanın genelde kendi görüşünü oyu ile desteklediği düşünülür ise, sol veya en azından AKP karşısında olabilecek diğer seçmenler hedefleniyor bu istemlerde. Verilmeyen veya boş atılan oyun aslında karşısında olunan AKP’ye yarayacağı ileri sürülüyor. Peki önce birkaç  soru sorup, sonra aklıma takılan diğer konulara değineyim. AKP’ye karşı olmak, sol veya çağdaş liberal, kapitalist, demokrat olduğunu iddia eden diğer partilerin yanında olmak demek midir? Görüşlerimiz, çözüm anlayışımız hepsinin dışında olamaz mı, böyle ise biz görüşümüzü nasıl ifade edeceğiz? Oy pusulalarında şöyle bir olanak var mı? “Ben CHP’ye oy verdim, ama aslında ona da karşıyım. AKP’ye vermemek için böyle yaptım. Çözüm anlayışım farklı. Sn. CHP yetkilisi dikkat et, ona göre, bak sona karışmam. Demedi deme. İmza SÇ”. Bildiğim kadarı ile bu olanak olmadığına göre,  eğer ben oyumu CHP’ye verdiysem ne olacak? Onlar bunu kendilerini desteklediğim anlamında almayacaklar mı? Ve doğal olarak bu, Anavatan partisi ve diğer partiler için de geçerli.

 

Sn. okurlar ben ne siyaset, ne ekonomi yazarıyım. Ama ben işim gereği çok fazla gezip, Türkiye’nin en büyüklerinden en küçüğüne kadar iş ve insan dünyasının içinde doğal olarak çalışıp, bu  kişi ve kurumların doğal iş yapma, davranış ve organizasyon biçimlerini gözlemleyebiliyorum. Bizim insanımız farklı. Başka bir tür. O nedenle farklı düşünmemiz gerekiyor. Lütfen siz de aşağıdaki konularda   düşüncelerinizi Açık Site’ye yazın ve bu oy bölünmesi veya boş oy atma safsatası üzerine bir tartışma ortamı yaratalım. Bu paragrafı sadece bu nedenle yazdım. Kimseye siyaset, ekonomi dersi vermeye çalışmak haddim değil.

 

Günümüzde sağ veya sol tanımlaması artık gerçek demokrat toplumlarda çok kesin hatlarla ayrılamaz. Önemli olan siyasi anlamda gerçek demokratlık, ekonomik anlamda güçlülüktür özetle. Bu nedenle görüşlerimizin Fenerbahçeliyim, Galatasaraylıyım gibi takım tutma ile eş anlamlı duygusal  parametrelerden ziyade, somut öneriler, bilgiler sonucu oluşması gerekir. Görüşlerimiz bu somut verilere göre oluştuktan sonra da, ya kendimiz bir siyasi hareket içinde yer alırız veya bu hareketi oyumuz dahil çeşitli tepkiler ile destekleriz. Bakın görüşlerimizin doğruluğu veya yanlışlığından bahsetmiyorum, temel olması gereken bir felsefeye-amaca göre (ki görüşlerimiz totalitarizmden yana da olabilir) somut bir şekilde oluşacak değer yargıları bütünlüğünden ve bu yargıya uygun tüzel kişiliklerin varlığından bahsediyorum. Şimdi bu zihniyetten yola çıkarsak -bırakın sağı, meşhur sosyal demokratlarımızı konuşalım- bana anımsadığınız bir CHP projesini söyleyin. (Haklı veya haksız herhangi bir konudaki muhalefetini değil.) CHP’yi geçin, diğer sosyal demokratların bir projesini söyleyin. Ama gazeteleri, dergileri vb satır satır karıştırmayın. (Yapsanız da bulur musunuz hiç bilmiyorum.) Hemen söylemeye çalışın, anımsayacak mısınız? Çünkü bu çok önemli. Bilmemiz gerekli, yönetmeye talip olanlar (adaylarını bir üniversite kentinde zamanında bildiremeyenler) neyi, nerede, nasıl, ne zaman ve neden yapacaklar. Yineliyorum ben günlük muhalefetten bahsetmiyorum. Orman yasasına karşı olanların özelde orman, genelde çevre projeleri nedir? Varoşlarla dost olacağız diyenler, varoşlar ormanın içine koşar adım girerken nasıl dost olacaklar? Ve ben neden oy vereceğim, eğer böylesi bilmediğim dostluğu istemiyorsam? Türkiye otomotiv devi olma ile gurur duyarken (sadece fiziksel üretim deposudur), solumuz bundan yakınıp yeni öneriler getirmiyor ise neden oy vereceğim? Nüfus artış hızı düşerken işsizlik artıyor ise, yeni nüfus, yerleşim politikaları nelerdir? Daha da basiti, somutu, CHP’si veya diğer herhangi bir partinin trafik sorunu anlayışı ve çözüm önerisi nedir? Eğer onlar da kafalarını aşırı hıza takmışlar ise, diğerlerinden veya AKP’den fark nerede oluşmaktadır? Bu sorular artırılabilir. Peki şimdi kendimize (vatandaşa) dönelim ve düşünelim. Benim trafik anlayışım ne? Benim çevre anlayışım ne? Benim nüfus, yerleşim anlayışım ne? Benim sosyal demokratlık vb dışında, tamamen matematiği, fiziksel gerçekleri dikkate alarak herhangi bir konudaki görüşüm ne? Biliyor muyum aslında neyi neden düşündüğümü?

 

Tanrı aşkına, eğer kendimize bu soruların cevabını verebiliyorsak, o zaman kime oy vereceğiz diye neyi düşünüyoruz. Varsa düşünce sisteminize uyan bir parti, gidin ona verin. Yoksa vermeyin. Ama benim veya benim gibi düşünen azınlığın oylarına ipotek koymaya kalkmayın. Önce kendinizi düşünün. Var mı sizin görüşünüz, öneriniz. Varsa zaten mesele yok. Yoksa da zaten önce siz sorunlusunuz demektir.

Defalarca yazdım. Sorunlu olan bizleriz. Ama bunu kabul edemediğimiz için suçu siyasilere atıyoruz. Bu ülke vurabileceği kadar dibe vursun. Biz ancak o zaman anlayacağız. Biz dipteyiz diyeceğiz. O zaman da yukarı çıkabilir miyiz bilmiyorum, ama en azından dipte olduğumuzu anlayacağız. Şimdi dibe doğru gittiğimizi bile kavrayamıyoruz.