Parıltıyı görenler

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Bugünkü konuğum olan Sacit Bey ve Hale Hanıma hoşgeldiniz diyorum.

 

Sacit Serim: Teşekkürler.

 

Hülya Demircan: Parıltı Görmeyen ve Az Gören Çocuklara Destek Derneğinden Hale Bacakoğlu ve Sacit Serim ile birlikteyiz. İsminden az çok anlaşılıyor ama ben önce derneğinizin kurulmasına neden karar verildi, amacı ve hedefi nedir, onu öğrenmek istiyorum.

 

Hale Bacakoğlu: Derneğin amacı kısaca görmeyen ve az gören çocukların doğumlarından eğitim sonlarına kadar yaşıtları ile aynı seviyeye gelmesi için gerekli eğitim ve gerekli desteği vermek.

 

Hülya Demircan: O halde, sizin bu amacı koymanızın nedeni, bu konuda bugüne kadar yapılan pek bir şey yok ki böyle bir dernek kurma ihtiyacı duydunuz. Yanılıyor muyum?

 

Hale Bacakoğlu: Evet, bu dernek ailelerden görmeyen ve az gören çocuğu olan ailelerin kurduğu bir dernek. Onlar tarafından oluşan bundan yaklaşık 7-8 yıl önce birkaç aile bir vakıf kurmaya çalışmıştı. Bu 0-6 yaş erken eğitime yönelik, fakat onun amacı ile birtakım şeyler uyuşmadığı için, olmadı. Biz de o sırada üniversitede çalışıyorduk. Eğitimlerde sık sık bir araya geldiğimiz zaman birtakım şeylerin olması için ailelerin bu işe el atması gerektiğini düşündük, çözümü de bir şekilde aileler bulacak diye, onlarla bu organizasyona başlamıştık. Fakat birtakım nedenlerden dolayı bu günü bulduk diyebilirim. Şubat 2003’te sekiz ailenin kurucu üye olmasıyla faaliyetlere başlamış olduk.

 

Hülya Demircan: Sekiz aile. Peki Hale Hanım, bu arada her ikiniz hakkında da biraz bilgilenme ihtiyacı duyacak sanırım dinleyicilerimiz. Hale Bacakoğlu İstanbul Üniversitesinde psikolog olarak görev yapıyor, değil mi? Biraz kendinizi tanıtır mısınız bize? Banko Programı dahil.

 

Hale Bacakoğlu: Sizin de söylediğiniz gibi ben İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünde görev yapıyorum. 14 yıldır çalışıyorum. Öncesine döneyim. Lise sonda ben de gözümü kaybettim. O zaman oradan başlayayım. Ben de görme engelliyim. 20 küsur sene oldu. Retina yırtılması nedeniyle görme engelli oldum. Lise sonda okuyordum. O sıra ameliyatlar nedeniyle ara verdim. Yurt dışına gitmek gelmek; tedavi arayışları nedeniyle. Üç yıl sonra rehabilitasyon merkezine gittim. Emirgan’da Altı Nokta Körler Derneğine gittim.  Emirgan’da Altı Nokta Körler Eğitim ve Kalkınma Vakfının düzenlemiş olduğu 6 aylık yatılı bir kursa katıldım. Onun akabinde liseyi dışarıdan bitirdim. Bir yıl sonrada üniversite sınavlarına girdim. Psikoloji bölümünü kazandım. Psikoloji bölümünde son sınıfta okurken de bir bilgi yarışmasına, sizin de bahsettiğiniz gibi, TRT’nin düzenlemiş olduğu BANKO adlı bilgi yarışmasına katıldım. Daha sonra da üniversiteyi bitirdikten sonra ..

 

Hülya Demircan: Altı kere mi kazandınız? İftihar ediyorum. Sizinle tanışmaktan çok mutluyum.

 

Hale Bacakoğlu: Teşekkürler. Altı kez birinci oldum. Son sınıftaydım. Vizelerim başlamıştı. Başarısız olmaya başlayınca yarışmayı bıraktım.

 

Hülya Demircan: Konu genel kültürdü hatırladığım kadarıyla.

 

Hale Bacakoğlu: Evet.  Bülent Özveren’in sunduğu aktüalite içeren güzel bir yarışmaydı. Daha öncesinde “Ben Bilirim” vardı. O daha çok biliniyor. Onun akabinde düzenlenen bir yarışmaydı.

 

Hülya Demircan: Şimdiki yarışmalara benzemiyordu değil mi o zamanki yarışmalar?

 

Hale Bacakoğlu: Güzel bir yarışmaydı, ben de zevk alarak izliyordum. Zevk alarak da katıldım. Dediğim gibi vizeler nedeniyle o sırada da tedaviler nedeniyle yurt dışına gitmem gerekti. Öylece bıraktım.

 

Hülya Demircan: O yarıştan hayat yarışına geçtiniz herhalde. Bilgi yarışından hayat yarışına kulvar değiştirdiniz.

 

Hale Bacakoğlu: Kulvar değiştirdim.

 

Görme engelli çocukların ilk eğitimi geliştirilmeli

 

Hülya Demircan: Psikolojiyi seçmenizde yaşadıklarınızın etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Hale Bacakoğlu: Yok, ben daha lise ikide psikoloji gördüğüm dönemde psikoloji öğretmenim bize ödevler veriyordu. Sık sık uygulamalı çalışmalar yapıyorduk. O dönemden istediğim bir şeydi psikoloji okumak. Daha sonra rehabilitasyon merkezinde iken, şu anda rahmetli oldu Naim Hoca staja gelmişti. Kendisi de görme engelli Gaziantep Körler Okulunda İngilizce öğretmeniydi. O da psikologdu aynı zamanda. Onunla konuşurken o da beni teşvik etti. Liseyi dışarıdan bitirme ve üniversiteye girmem konusunda. “Ne olmak istiyorsun, bu konuda iyice karar ver ona göre hazırlığını yap” dedi. Ben psikolojiyi istediğimi söyledim. Daha önceden de istediğim bir şeydi. Onunla birlikte bu yola girdim.

 

Hülya Demircan: Peki üniversitede şu anda çalışmanızı sürdürüyorsunuz. Üniversite bünyesinde  sadece bu alanda mı yoksa genel olarak her türlü çalışmaları da yürütüyor musunuz?

 

Hale Bacakoğlu: Zaten psikolojide de çeşitli uzmanlık alanları vardır. Her psikolog klinik psikolog olacak diye bir şey yok. Deneysel psikoloji, sosyal psikoloji, gelişim psikoloji, klinik psikoloji, endüstri gibi çeşitli dallar var. Master ve doktora sırasında bu alanlarda uzmanlaşıyorsunuz. Ben de master ve doktoramı görme engelli çocuklar ve aileleri ile yaptım. Yaklaşık 8-9 senedir bu konu üzerinde yoğunlaştım. Dediğim gibi görme engelli çocuklar ve aileleri ile çalışıyorum. Genel değil özel.

 

Hülya Demircan: Peki Sacit Bey, sizi de tanıyabilir miyiz?

 

Sacit Serim: Tabi ki; 1960 Zonguldak doğumluyum. 1982 Yıldız Üniversitesi Elektrik bölümün bitirdim. 4 yıl önce bir kaza sonucunda görmeyi yitirdim. Bu kazadan 16 ay sonra Emirgan Altı Nokta Körler Eğitim Vakfı rehabilitasyon merkezinde eğitim aldım. Hale’yi 15 yıl önce BANKO Programlarında zevkle ve dikkatle izleyen bir kişi idim. Ayrıca ailemiz dolayısıyla da eşimin ailesi dolayısıyla da kendisini tanıyordum. Ama yıllar sonra yaşam bizi Parıltı Görmeyen ve Az Gören Çocuklar Derneğinde bir araya getirdi. Şimdi ora da çalışmalarımıza devam ediyoruz.

 

Hülya Demircan: Peki bu arada iş yaşamınız devam ediyor mu, Sacit Bey?

 

Sacit Serim: Evet.

 

Hülya Demircan: O zaman şimdi dernekte, yavaş yavaş derneğe geçelim, gerekirse toplumsal sorunlar veya görme engellilerin ülkede yaşadığı sıkıntıların gündeme geldiği zaman herhalde canlı örnek olarak kendi deneyimlerinizi paylaşırsınız bizimle. Burada sizin derneği kurduktan 8-9 senedir bu konuda bir ön çalışmanız olduğundan bahsediyorsunuz.

 

Hale Bacakoğlu: Ama işte vakıf olmadı. Sonuçta dernek oldu.

 

Hülya Demircan: Burada bizim, hanginiz bu soruya cevap vermek istersiniz bilmiyorum, Altı Nokta Körler Vakfı var. Peki siz neden bunu kurdunuz?

 

Hale Bacakoğlu: Ben cevap vereyim. Bütün dünyada bu var, Türkiye’de görmeyen çocuklara yönelik bir dernek ve vakıf yok. Genelde zihinsel, bedensel engelli ve işitme engellilere yönelik dernekler ve bunların çoğunu kuran kişiler, aileler. Demin de bahsetmiştim, sorunu yaşayan kişi çözümü daha iyi bilir, çözüm yollarını daha kolay bulur, daha kolay araştırma işine girer. Türkiye’de özel eğitimin bir yere gelmesini sağlayan kişiler yine aileler. Yıllar önce, 10 yıl önce Köksal Toptan Milli Eğitim Bakanı oldu. Özel eğitimde birtakım aşamalar kaydetti. Kendisi de engelli bir çocuğa sahip. Kurduğu vakıfla, derneklerle birtakım çalışmaları yürüttü. Bakan olduğunda da bunları hayata geçirdi. Yine Yılmaz Büyükerşen işitme engelliler ile ilgili Eskişehir Anadolu Üniversitesinde çok güzel bir mekan kurdu. Şu anda Türkiye’de tek diyebilirim. Çıkıp Türkiye’nin her tarafında bu eğitimi vermeye başladı ve kendisi de engelli çocuğa sahip.

 

0-6 ve 18 yaş grubunda hizmet veren kurum yok

 

Hülya Demircan: Yani damdan düşmek lazım.

 

Hale Bacakoğlu: Evet. Ateş düştüğü yeri yakar.  Bu konuyu da kendileri yaşadıkları için daha çok çözüm bulunuyor. Maalesef görme engellilerde bu şey olmadı. Görme engellilerde yaş gruplarına göre kendilerini ifade edebilen, belli bir yaşa gelince birtakım şeyleri başarabilen kişiler olduğu için ailelerinin pek ihtiyacı olmamış. Kırsal kesimde olduğu için kaderci yaklaşımla bir şekilde nasılsa bu çocuklar bir yere gelebilir, okumasa da olur, eğitim görmese de olur gibi bir yaklaşım olduğundan şimdiye kadar böyle bir şeye teşebbüs edilmemiş. Dediğim gibi bu yaklaşık sekiz ay önce vakıf kurmaya çalışan aileler bize başvurduklarında lise, üniversite mezunu eğitimli insanlar, bu konuda ne yapabiliriz, bu çocuğu nasıl yetiştiririz, bir yerlere gelir diye... Bu soruyu soran kişiler de bilinçli ailelerdi ve bu çalışmalara bizi uzman olarak, bize yardım edin diye bize başvurdukları için biz bu konuya daha çok eğildik.

 

Hülya Demircan: Sizin bir şey eklemek istediğinizi hissediyorum, doğru mu?

 

Sacit Serim: Ben şöyle ekleme yapabilirim: Hale Hanım mesleği gereği yıllardır bu işin içinde fakat ben körlerle bizzat, ben kör olduktan sonra daha çok yaklaştım ve onların sorunlarını daha çok görmeye başladım. Kendi eğitimimde de rehabilitasyon merkezini hiç bırakmadım. Haftada bir gün sürekli oraya gidip her dönem gelen arkadaşlarla kaynaşıp onlarla dertleşiyoruz.

 

Hülya Demircan: Siz de gönüllü olarak mı onlarla şey yapıyorsunuz?

 

Sacit Serim: Ben Altı Nokta Körlerler Derneğinin üyesiyim aynı zamanda, orada  şunu gördüm: Eğitim aldığım dönemden beri oradaki eğitime gelen kişiler, 18 yaşın üstünde doğuştan kör olmuş kişilere göre düzenlenmiş... yani bu şunu ortaya koyuyor. 0-6 yaş grubunda veya 18 yaş grubunda Türkiye’de hizmet veren bir kurum yok. Yani bu çocuklar hiç eğitim almadıysa 18 yaşına kadar okuma, yazma dahi bilmiyorlar. Sadece sesli olarak radyo dinleyebiliyorlar. Evde kitlenip kalıyorlar. Ve aileler kadercilik ve koruma anlayışı ile, -özürlü bir çocuğu var ya, gizleyecek düşüncesiyle, gizleyecek açıkçası... Biz oraya gelecek çocuk bulmakta zorlanıyoruz, açıkçası oraya daha çok sonradan kör olanlar geliyor, diyebilirim. Şimdi böyle bir olay yaşayınca, böyle bir Parıltıdan... hayata geçirilmesini Hale Hanımdan duyunca ben bu olaya çok daha sıcak baktım. Çünkü 0-3 yaş grubunda ailelerin çocuklarının körlüğünü kabul etmesi, kabullendikten sonra onlara gerekli eğitim ve öğretimi vermeleri, çocukların rehabilitasyonuna gelinceye kadar hiç eğitimsiz kalmalarını engelleyecek.

 

Hülya Demircan: Evet. Memleketimizin insanı utanıyor çocuğunu ortaya çıkarmaya, ama memleketimizi yine de seviyoruz. Peki Hale Hanım, şu anda bir istatistik olmayabilir ama tahmininize göre Hale Hanım Türkiye’de bu soruna sahip kaç kişi veya aile var? Bu konuda bir oran var mı?

 

Hale Bacakoğlu: Bu konuda bir çalışma yok ama, Ankara’da bu yapılıyor. Ama benim yaptığım çalışmadan yola çıkarsak, bahsedeyim, şu ana kadar yaklaşık tabi dediğim gibi 7-8 yıldır bu konuda çalışıyorum 0-6 yaşa yönelik daha çok. 100 aileyi geçti şimdiye kadar başvuru sayısı.

 

Hülya Demircan: Ama duyup da, cesaret edip de, isteyip de başvuranlar değil mi? Şu anda bir oran, mevcut yok. Dünya üzerinde bir şey var mı?Amerikalılar mutlaka yapmıştır.

 

Hale Bacakoğlu: Binde altı gibi görmeyen çocuk sayısı var.

 

Hülya Demircan: Binde altı gibi bir rakam, değil mi. Bizde daha fazla olabilir mi?

 

Hale Bacakoğlu: Az görenleri de katarsak olma ihtimali var.

 

Hülya Demircan: Akraba evliliği gibi yanlış evlilikler, gibi şeyler aklıma geldiği zaman belki, binde altının üzerine çıkabilir.

 

Hale Bacakoğlu: Şöyle bir şey var şimdi,  tamamen görmeyen çocuk sayısı gittikçe azalıyor, bütün dünyada bu böyle, az gören çocuk sayısı artıyor.

 

Hülya Demircan: Erken doğumların, tüp bebeklerle de ilgisi olduğu gibi bir şey geldi aklıma.

 

Hale Bacakoğlu: Onunda etkisi tabi aynı zamanda başka etkenlerde var. İşte aileden gelen, kaynaklanan.

 

Erken doğumlarda fazla

 

Sacit Serim: Genetik hastalığa dönüşmüş nedenler var. Akraba evliliği gibi, şeker hastalığı gibi, göz tansiyonu gibi yani... son yıllarda çocuklarda herhalde, tam olarak bilmiyorum ama 9 aydan önceki doğumlarda göz tam olarak gelişmediği için; çocuklarda 7’nci aydan sonra oluşuyor galiba göz. Ondan dolayı en büyük kusur, ilk kusur diyelim, daha doğrusu erken doğumlarda göz olma ihtimali çok yüksek. Ben bunu eklemek istedim. Yani sadece akraba evliliğine saplanmayalım.

 

Hülya Demircan: Ben bildiğimden değil ama, aklıma geldiğinden soruyorum zaten.

 

Hale Bacakoğlu: Erken doğumlarda oldukça fazla.

 

Hülya Demircan: En son gelişen organ göz. Ben de bu vesile ile öğrenmiş oldum. Peki o zaman binde altı olduğunu farz edelim 70 milyonda. Hadi bakalım hesabı iyi olan mühendis bey.

 

Sacit Serim: 6 kere 7...

 

Hülya Demircan: Aman Yarabbi bu kadar önemli bir rakam.Bundan etkilenirken bizde yapılan çalışmalar henüz yeni başladı henüz hiçbir şey, hiç yoktan iyidir.

 

Hale Bacakoğlu: Yani 7,5 milyon gibi özürlü sayısı genelde söyleniyor.

 

Sacit Serim: Ben bir ekleme yapmak istiyorum. Görme özürlülüğü sadece körlükle çerçevelemeyelim. Görme özürlünün bir görmeyen bölümü var, birde %5 gören, %10 gören, % 40 gören gibi görme oranına bağlı olarak değişiyor. Az görenlerin eğitimi farklı, tamamen görmeyenlerin eğitimi çok farklı. Bunu da ayıralım.

 

Hülya Demircan: Size demiştim bu program bir seferde bitmez. Şimdi Türkçeden değimler arka arkaya geliyor. Kör tapadan sonra paşa paşa bitirelim. Sizinle sohbetimize haftaya devam edelim. Söz veriyor musunuz?

 

Sacit Serim: Hay hay, iki hafta değil beş hafta bile konuşuruz.

 

Hülya Demircan: Aman ne güzel, çok önemli bir konu Türkiye çapında tüm ailelere sizler aracılığı ile bunları iletebilirsek. Özellikle ailelerin çocuklarının körlüğünü veya az görürlüğünü kabul edip, bir çözüm bulmaya yönelmesi çocukların geleceği için önemli. Evet, o zaman bu konuyu öbür programımızda konuşmak üzere, şimdilik hoşça kalın. Haftaya görüşmek üzere, sevgili dinleyiciler.

 

(Açık Radyo’da yayınlanmıştır. Deşifre eden: Özlem Deniz Saygılı.)