Özürlü insanlarımıza özür borçluyuz!

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye çok demokratik geçen bir seçim dönemini geride bırakmakla övünüp, bir dönüm noktası (!) yaşadığını düşünürken aktör Christopher Revees’in ayak parmaklarını oynatmaya başladığı haberini izledim medyada. Biliyorsunuz ünlü aktörün geçirdiği kaza sonucunda boynundan aşağısı felç olmuştu. Bu haberlerin üzerine seçim kampanyalarımızı düşündüm yeniden. Fiziksel veya zihinsel engelli insanlarımız ile ilgilenmeyi, felçli veya görme sorunu olan yurttaşlarımızı milletvekili adayı yapma ile neredeyse eş tutan anlayışa çıldırdım. Bu sorun ile ilgili proje üretebilmek için mutlaka aynı sorunu yaşamak gerektiğini düşünmüyorum.

Sayın okurlar, her konuda olması gerektiği gibi engelli yurttaşlarımız ile ilgili soruna yaklaşım biçimimizi (sanki yaklaşım biçimimiz varmış gibi oldu bu cümle) değiştirmemiz gerekiyor. Temelde bir engelli kişiye yapılabilecek en büyük katkı, engelini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalardır. Engelli bir kişiyi bu engeliyle birlikte daha kolay yaşatmaya çalışmak bir çözüm değildir. Kuşkusuz mazgallar tekerlekli sandalyelerin geçebileceği gibi olmalı, kuşkusuz görme engelli yurttaşlarımız için trafik ışıkları sesli olmalı vb. vb. Ama önemli olan veya birinci derecede önemli olan bunlar değil. Önemli olan bizim devlet ve toplum olarak engelin oluşumunu önlemek ve eğer oluşursa da bu kez ortadan kaldırmak için ne yaptığımız ve yaptıklarımızı nasıl anlattığımızdır. Yineliyorum, tamamen felçli bir insanımıza ağzıyla resim yapmayı öğretmek, sonra da bunu televizyon ekranlarında adeta teşhir etmek iyilik değildir. Bir sponsor aracılığı ile tekerlekli sandalyeler alıp ücretsiz dağıtmak vicdanlarımızı rahatlatmamalıdır. Hayır, sorunu kurumsal ve uzun vadeli olarak aşmak zorundayız.

Yanıt bekleyen o kadar çok soru var ki...

Türkiye ne yapabilir uzun vadeli ve kalıcı çözümler için? Örneğin ülkemizde felçli hastalar için kök hücre tedavileri üzerinde ne kadar araştırma yapılıyor? Genetik tedavi yöntemleri üzerinde duruluyor mu? Doğal olarak gen tedavisinin günün birinde bir felçli hastayı yürütmesi halinde başka olası sorunları (etik, hukuki vb.) aşmak veya önlemek için neler yapılıyor? Yapılması gerekenler biliniyor ise de bunlar için

ayrılan  bütçe yeterli mi? Eğer yetersiz ise hangi kaynaklardannasıl bir finansman düşünülüyor?  Yurt dışında bu konuda çalışmalar yapan kuruluşlar ile işbirliği yapılıyor mu? Yapılmıyor ise bu kuruluşları kimin nasıl seçeceği ve ilişkilerin yürütülmesi konusunda çalışma var mı? Hiç değilse olası tedavi yöntemlerinin uygulanabilmesi için ülkemizde gönüllü denekler var mı, araştırıldı mı? Çok iyi biliyorum ki beklemektense en yeni tedavi yöntemlerinin veya operasyonların üzerinde denenmesine hazır, gerekirse ölümü göze alacak insanlar var. Bu insanların, eğer kabul edilirlerse, hangi sorunlar için hangi yurtdışı tedavi merkezine gideceği ve gideceklerin seçimlerinin nasıl yapılacağı, finansmanın nasıl sağlanacağı araştırıldı mı? Özellikle bazı zihinsel sorunlar için (ör: down sendromu) ön tanı yöntemleri ülkemizin her yerinde uygulanabiliyor mu? Bunlardan kimlerin haberi var? Erzurum’da, Hakkari’de kaç çift, down sendromunu ve istenirse önlenebileceğini biliyor? Tedavi edilemese dahi hiç değilse oluşumu önlenebilir sorunlar için neler yapılacak? Bu uzun vadeli çalışmalar sürerken günlük yaşam için hangi soruna yönelik yaşamı kolaylaştırıcı hangi önlemlerin alınması için planlar hazırlanıyor? Ülkemiz kaç tane fizyoterapisti yetiştirip nerelerde istihdam etmeyi planladı, ya da hiç planladı mı? Daha önemlisi kaç tanesine gereksinim duyduğunu biliyor muyuz? Kaç tane konuşma uzmanına gereksinmemiz var? Kaç tane özel sınıf açmalıyız? Bu özel sınıflarda hangi sorunlar için kaç öğrenci hangi yaş grubunda bir araya gelecek? Otistik öğrenci ile spastik engelli öğrenciyi aynı öğretmen aynı bir birim zamanda mı eğitmeye çalışacak? Engelli yurttaşlar ve bakmakla yükümlü oldukları aileleri veya onlara bakmakla yükümlü olanlar için hangi vergi ve yaşam kolaylıklarının nasıl sağlanması düşünülüyor?

Farkında mıyız?

Sayın okurlar, 15 dakika fazla düşünseniz, bu sorulara en az 10 katını daha ekleyebilirsiniz. Peki düşünün, hangi siyasal partimiz “ilgileneceğiz” sözü dışında, hangi somut önerileri getirdi bize? Somut olarak hiçbir plan duydunuz mu? Hepsi IMF ile ilgili bir şeyler söylediler, ama hangisi boyundan aşağısı felç olan hastalardan şu özelliklerdeki 22 tanesini x y z merkezine göndermeyi planlıyoruz dedi? Eğer dediyse de kaç kelime ile nasıl söylendi ki, hiç kimse anımsamıyor? Eğer hiçbirinin somut bir önerisi yoksa o zaman hangi siyasal oluşumun diğerinden farkı ne? Zaten farklı olana da biz oy verecek miyiz? (Bir konuda farklı olan her konuda farklıdır ve biz farklılığı ne kadar kabul edebiliriz.)

Sayın okurlar, “hepimizin başına bir gün bir yerde bir şeyler gelebilir” demek hiç önemli değil ülkemizde. Çünkü umurumuzda değil aslında bunlar, bizim başımıza gelmediği sürece. Olunca da bakarız zaten. Farkında mıyız bilmem ama bence hepimiz düşünce engelliyiz ve günün birinde bizi affedecek hiç kimse olmayacak.