Otobüslere sıkı denetim?!

-
Aa
+
a
a
a

Önce 04/09/2002 tarihli Radikal gazetesindeki haberi aynen okuyalım.

"AA - ANKARA - Trafik kazalarının önlenmesi ve yolcu güvenliğinin sağlanması amacıyla şehirlerarası taşımacılık yapan otobüsler sıkı denetime tabi tutulacak. İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş'in valiliklere gönderdiği genelgede alınmasını istediği önlemler şöyle:

- Otobüs şoförlerinin trafik güvenliği, meslek ahlakı gibi konularda eğitilmesi sağlanacak.

- Terminallere giriş ve çıkış yapan otobüslerin takografları, şoförün alkollü olup olmadığı ve araçların fenni muayene belgesi, aşırı yük alıp almadıkları titizlikle kontrol edilecek.

- Uykusuz sürücüler firmalarına bildirilecek.

- Hava ve yol durumunun uygun olmadığı kesimlere gelinmeden, trafik polisleri araçları durdurarak hız sınırlarının altında seyretmeleri konusunda uyaracak.

- Otobüslerin taşıma sınırı üzerinde yolcu ve yolcu beraberinde yük almaları kesinlikle önlenecek.”

Sayın okurlar, bu genelgedeki talimatlar son iki kazadan sonra bir tepki olsun diye yazılmışlardır. Teorik ve pratik olarak hiç bir önemleri yoktur. İsterseniz neden önemi olmadıklarına değinelim kısaca.

* Şu anda zaten yasalar gereği ehliyet alan herkese sınavdan önce trafik güvenliği eğitimi veriliyor bildiğim kadarı ile. Meslek ahlakı konusunda eğitim verin yazısı, eğer sadece bu kadar yazıldı ise tam anlamı ile anlamsızlık. Yok eğer haber eksik, genelge detaylı ise, istediğiniz kadar mantıklı kurallar yazın genel ulaşım mantığı nedeni ile önemi yok. Çünkü eğer Türkiye’de bu derece karayolu bazlı ulaşım zorunluysa, mülkiyeti kendine ait otobüs çalıştıran firma sayısı taş çatlasa üçse, bu üç firma belirli güzergahlara belirli sayıda sefer yapıyorsa, bu üç firmanın fiyatları belirli kesime hitap ediyorsa, bu durumda mülkiyeti şahsa ait otobüslerin ortalıkta cirit atması ve bu şahıslarında bu otobüslerin parasını çıkarabilmek için önce otobüsün posasını çıkarmaları normaldir. Bunun ahlak vb. ile ilgisi yoktur. Bir ekonomik ve toplumsal düzen gerçeğinin matematiksel sonucu, bizim toplumumuz için soyut sayılacak ahlak vb. gibi kavramlarla değiştirilemez. Bu genelgeyi okuyan sürücünün veya mal sahibinin cevabı “üzerinde banka ipoteği olan otobüsün senedini bakanlık ödemeyecek” şeklinde olacaktır.

* Terminallere giriş, çıkış yapan otobüs sürücülerinin takograflarını, sürücülerin alkol durumlarını kontrol etmenin tek faydası bunu yapacak memurlar istihdam ederek devlet kadrolarını şişirmektir. Ortada bu kadar otobüs, bu kadar ucuza çalışmaya razı sürücü olduğu sürece, sürücüyü seferden men etmenin tek zararı yeni sürücü gelene kadar bekleyen otobüsteki yolculardır. Bu sürede yerine göre 1 saatten (abarttım) bir dakika fazla değildir. Araçların aşırı yük alıp almadıkları ve fenni muayene belgelerinin kontrolü zaten rutin yol denetimlerinde yapılmak zorunda olan bir uygulamadır. Fenni muayene kontrolünün da bana göre işlevi yoktur.

* Uykusuz sürücüler firmalarına bildirilecek lafına sadece gülünür. Düşünün Öz Hakiki Özlem turizm seyahat firmasının bir sürücüsü uykusuz yakalandı ve firmaya bildirildi. Ne olacak? İsim hakkını veren firma bu habere çok üzülüp karalar bağlar ise isim hakkını alırım ya da sürücüyü at diyecek. Eğer sürücü mal sahibi ise o otobüsün üzerine en çok 15 dakika sonra Aşırı Hakiki Gerçek Özlem turizm yazarak yine yola çıkacak. Yok eğer sürücü mal sahibi değilse en çok 15 dakika sonra başka bir en muhteşem firmanın otobüsünün direksiyonuna oturacak. Bunu yazanlar Tanrı aşkına bir defa otogarları dolaşıp, otobüslerin sürücü bagajlarına bakıp, sonra bu sistem nasıl işliyor incelemişler mi?

* Hava ve yol durumu... ile başlayan madde bir başka alem. Allah aşkına yapmayın. Sürücü bir kaç yüz bin Euro vermiş otobüsü almış. Sonra sağanak yağış var yavaş git sözüne uyup yavaş gidecek. Olur mu hiç? Adamcağız gideceği yere gitsin ki taş çatlasa 2 saat sonra yeniden çıksın sefere. Bizim otobüslerin hızlarını belirleyen motor gücü dışındaki şey, sonraki seferler ile arada gireceği garlardaki peron tahsis saatleridir. Bu saatlere göre yavaş da, hızlı da gidebilir. Bu hızı başka hiçbir kriter belirleyemez.

* Otobüs fabrikaları artık öyle otobüsler yapıyorlar ki bizim vatandaşlarımızın yükleri bile sığıyor. O yüzden eskisi gibi taşan yük, bagaj görme olasılığı daha az. Artık otobüslerin standart fabrika çıkışları 50 koltuk kapasitesini bulabiliyor. Bu durumda aşırı olan ne veya ne değil? Bir otobüs düşünün, standart kapasitesi 60 kişi. Bu otobüsü sahip olmaması gereken her özelliğe sahip bir sürücü/mal sahibi kullanabilmeli/işletebilmeli mi bu düzende?

Sayın okurlar, bu yazıda sadece bir anlamsızlığa değindim. Daha fazla uzatmamak için bana göre neler yapılabileceğini bir sonraki yazıya bırakıyorum.

(Bu yazı 4/9/2002 tarihinde kaleme alınmıştır.)