Orman Yasası

-
Aa
+
a
a
a

Bildiğiniz gibi yeni orman yasası bağımsızların da desteği ile meclisimizden geçti ve umudumuz Sn. Cumhurbaşkanı’na kaldı. Umuyoruz veto edilecek veya referandum süreci başlayacak. Anayasa hukukçusu değilim ama bildiğim kadarı ile Sn. Sezer veto etse bile bu yasa meclisten aynen çıkarılıp önüne getirilirse imzalamak zorunda ve en fazla referanduma gidebilir.  Ancak sorun burada. Referanduma gidilmesi halinde kabul edilmemesi olanaksız. Üstelik de halkın desteği ile kabul edilmiş olacak. Bu, meclisin kabul etmesinden daha kötü bir sonuçtur. Çünkü bir anda bizim halkımızın, toplumumuzun her şeyi doğru bildiği gibi bir kavram oluşacak veya eğer halk kabul ettiyse herkes uymalıdır denecek demokrasinin gereği.

Sn. okurlar, anımsarsanız bu referandum konusuna değindiğim “ALKOL KULLANIMININ REFERANDUMA SUNULMASINA HERKESİN İTİRAZ HAKKI VAR MI” ve “SEÇİM NEDEN ÇÖZÜM OLAMAZ” yazılarımda bu oylamaların Türkiye için neden sorun olacağını yazmıştım. O günlerden bu yana ülkemizde bir şey değişmedi. Sn. okurlar, bizde referandum da, seçim de bir saatli bombadır. (Demokrasiden doğaldır ki vazgeçelim demiyorum ama bu sonucu değiştirmez.)

 

Türkiye’de analitik düşünce genel olarak hiçbir dini, siyasi, cinsi, yaş, iş, diploma ile ifade edilen eğitim seviyesi farkı gözetmeksizin yoktur. Türk sağının, solunun, ortasının ortak paydası kendi yandaşlarına sağlayacağı kısa vadeli maddi çıkarlardır. Hiçbir zaman için ulusal uzun vadeli çıkar yoktur. Türkiye’de okumuş zengin de ağaç keser, görünürde yoksul olan cahil de ağaç keser. Aralarındaki fark biri villa yapar, diğeri önce gecekondu yapar, sonra ilk afta plaza çıkar. Ama sonuçta ikisi de aynı şeyi yapar. Türkiye’de üniversiteler bile her nedense orman arazisine kurulur. Hiçbirimiz için denizin uzun vadeli temizliği ve verimliliği, ormanın korunarak sürekli fayda elde edilmesi, yaban hayatın korunması önemli değildir. Bunun aksini iddia edemezsiniz. Aksi olsaydı bu ülke bu halde olmazdı. Şimdi nasıl olur da referanduma gidilirse bizim bu yasaya hayır dememiz söz konusu olabilir. Bu yasayı meclis kendisi için çıkarmıyor. Bu yasayı biz, yani bir yazarımızın deyimi ile “necip Türk halkı olarak istiyoruz.” Meclis gerçekten milletin meclisi.

 

Ormanları koruyacağını umduğumuz halk

 

Sn. okurlar, biz çevreye, kendimize ve herşeye saygısız. Biz adeta bu ülkenin her milimetresini talan edilip paraya çevrilecek kendimize ait meta olarak görüyoruz. Bu nedenle bırakın böyle bir yasayı desteklememeyi, bu yasa olmasa dahi zaten her karış toprağı, her litre suyu, her metreküp havayı yaptıklarımızla yok ediyor muyuz sorusunu bile sormayız biz. Bizim dışımızdaki dünyanın yaşamaya hakkı yoktur. Kurdun, kuşun, ağacın önemi yoktur bizim için. Bizim o kadar gözümüz kararmıştır ki doğayı kendimiz için bile savunmamız gerektiğini düşünemeyiz. Koruduğumuz veya korur gözüktüğümüz bir şeyler varsa, o da sonuna kadar sömürüp suyunu çıkarıp parasını kazanmak içindir. 

 

Size somut bir olay anlatayım: 25 temmuzda Filyos’a (Çaycuma-Hisarönü) gitmem gerektiğini yazmıştım. Dönüşte Sapanca gölü kenarında otobanda trafik aniden durdu. Akşam saat 19, 20 sularıydı. Önümüz upuzun bir kuyruk. Biraz sonra karşı yönden gelen bir tır sürücüsü 2 km ileride iki tır’ın çarpışıp yandığını, yolun kolay kolay açılmayacağını söyledi. Doğal olarak halkımız hemen çekirdeklerini çıkardı ve yere çıtlamaya başladı. Çocuğunun çişi gelenler hemen oraya yaptırmaya başladılar. Biraz olsun yolun kenarında bir toprak parçasına götürmek gibi bir zahmete katlanmadılar. Yenen içilen her şeyin şişesi, poşeti yola atılmaya başlandı. Saat 22.30 sıralarında adım adım yürümeye başladık. Her geçtiğim metrede iğrendim. Gerçekten sürücünün dediği gibi 2 km gittik. Ve bu iki km’yi size anlatamam. Doğaldır ki benim arkamda kaç km kuyruk oluştu ve oralarda neler oldu, siz bir de onu düşünün. İşte biz buyuz. Bu referandumda ormanları koruyalım demesini umduğumuz insanlar bunlar.

 

Biz bitmişiz. Bu toplumdan olumlu hiçbir şey bekleyemeyiz. Ne yazık ki kızlarım için iyi bir baba olup onları bu ülkeden uzaklaştıracak olanaklara kavuşamadım. Tam tersine birer küçük Sinan olmaya başladılar. Gelecekte mutsuz, yalnız, yaşadıkları toplumdan dışlanacak iki insan daha yarattım. İnanın kendimden de nefret ediyorum.